Basit öğe kaydını göster

dc.contributor.advisorÖzçelik, İsmail
dc.contributor.authorErtürk, Yaşar
dc.date.accessioned2021-01-16T19:16:53Z
dc.date.available2021-01-16T19:16:53Z
dc.date.issued2000
dc.identifier.citationBu Tezin, Veri Tabanı Üzerinden Yayınlanma İzni Bulunmamaktadır. Yayınlanma İzni Olmayan Tezlerin Basılı Kopyalarına Üniversite Kütüphaneniz Aracılığıyla (Tübess Üzerinden) Erişebilirsiniz.en_US
dc.identifier.uri
dc.identifier.urihttps://hdl.handle.net/20.500.12587/17670
dc.descriptionYÖK Tez ID: 94487en_US
dc.description.abstractÖZET Girintili çıkıntılı kıyı yapısına sahip olan Ege Denizi, Yunanistan ve Anadolu anakaralarıyla çevrelenmiş ve üzerinde çok sayıda (3000 kadar) ada, adacık ve kayalık bulunmaktadır. Bu coğrafi yapılanma iki anakara arasında zaman zaman bir içice geçmişliğe neden olmaktadır. Mahdut bitki örtüsüne sahip olan Ege adaları, gerek su kaynakları gerekse toprak ürünleri açısından daima coğrafi olarak yakın oldukları anakaralara bağımlı olmuşlardır. Jeomorfolojik açıdan Ege Denizi'ndeki S abisaİ zonunun ikiye ayırdığı bu ada, adacık ve kayalıklardan Trakya ve Boğazönü adaları, Saruhan Adaları ve Menteşe Adaları ve bunlara bağlı adacık ve kayalıkların önemli bir kısmı bugün siyasi açıdan Yunanistan'a bağlı bulunmaktadır. Ege Denizi'ndeki ada grupları altı başlık altında incelenebilir: Trakya ve Boğazönü Adaları, Saruhan Adaları, Menteşe Adaları, Kuzey Sporat Adaları, Kiklat Adaları ve Güney Ege Adaları. Girit, Rodos, Midilli gibi büyük adalardan, küçük boyutlu adacıklara kadar Ege Denizi'nde sıralanan bu coğrafi formasyonlar tarih boyunca stratejik bir öneme sahip olmuşlardır. Özellikle de Anadolu'ya yakın olanlar bu anakaranın güvenliği açısından ayrı bir önem taşımaktadır. Antik dönemlerden itibaren pek çok uygarlığın beşiği olan Ege Denizi, 11. yüzyılda Anadolu'ya fiilen giren ve bu tarihten sonra batıya doğru ilerlemesini sürdüren Türkler tarafından 16. yüzyılda bir Türk gölü haline getirilmiştir. Ege Denizi'ndeki ada ve adacıklar bugün Yunanistan'ın bilimsel açıdan tutarlılığı tartışılabilecek bir biçimde, mirasçısı olduklarını iddia ettiği Eski Yunan, Helen veya Bizans kadar Osmanlının da tarihsel bir parçasıdır. Kaldı ki, Osmanlılar adaları Bizans'tan değil, Venedik ve Cenevizliler gibi İtalyan kent devletleri ile Rodos Şövalyeleri'nden almışlardır. Stratejik önemleri nedeniyle tarih boyunca Persler, Araplar, Latinler gibi pek çok diğer güç de adalara hakim olmaya çalışmıştır. Ancak, 16. yüzyıldan sonra VIyüzyıllar boyunca bunlar Osmanlı hakimiyetinde kalmışlardır. Osmanlı hoşgörüsü altında ve hatta bazı imtiyazlarla adalarda yaşayan halk, aynı zamanda Anadolu ile siyasal bütünlük içerisinde bulunmanın getirdiği bir refaha sahip olmuştur. ı Öte yandan, 18. yüzyıldan itibaren büyük devletlerin ekonomik ve siyasi çıkarları doğrultusunda başlattıkları Yunan propagandası 19. yüzyılın ilk çeyreğinde bu bölgede isyanları teşvik etmiştir. Bu gelişmeler yine büyük devletlerin gayretleriyle Yunanistan'ın kurulmasına (1829) kadar uzanmıştır. Bu tarihten itibaren arkasına batılı devletlerin desteğini alarak topraklarını genişletmiş olan Yunanistan, en son Balkan Savaşları (1912-1913) ile önemli ölçüde kazanım sağlamıştır. Daha sonra İtalya ile yaptığı Paris Barış Antlaşması ile (1947) Menteşe Adaları'nı da ele geçiren Yunanistan, kurulduğu tarihten itibaren batılı devletlerin desteğini arkasına alarak daima Türk toprakları üzerinde genişlemiş ve yayılmacı politikasını bu yönde oluşturmuştur. Eski Bizans'ı yeniden canlandırmayı hedefleyen Yunan politikasının özü incelendiğinde amacın Türkleri Ege Denizi'nden hatta tüm Ege bölgesinden çıkarmak olduğu görülür. Yunanistan bu amaç doğrultusunda Ege sorununu körüklemek için elinden geleni yapmaktadır. Ege'deki başlıca sorunlar: Karasuları, kıta sahanlığı, münhasır ekonomik bölge, hava sahası, adaların silahsızlandırılması ve egemenliği tartışmalı ada, adacık ve kayalıklar başlıkları altında incelenebilir. Bunlar coğrafi, jeomorfolojik, tarihi, ekonomik, siyasi ve hukuki gerçeklere göre çözümlenmesi gereken konulardır. Karasuları konusunda mevcut durum, her iki ülke için de altı millik uygulamadır. Ancak Yunanistan karasularını 12 niile çıkarmak, böylece Ege Denizi'ni Türkiye'ye kapamak istemektedir. Kıta sahanlığı konusunda Yunanistan, Anadolu ile kendisine ait adalar arasından geçen bir eşit uzaklık hattını temel almayı ön görerek çözümsüzlüğü arttırmaktadır. Ege Denizi'nin deniz altı ve yüzeyi kaynaklarının paylaşımı sorunu karasuları ve kıta sahanlığı konularının hassasiyetini arttırmaktadır. Özellikle petrol ve VIIdoğalgaz gibi kaynakların işletilmesi konusu 1 970'li yıllarda Ege'de gerilimin üst seviyeye çıkmasına kadar uzanmıştır. Hava sahası konusunda da tüm ikili ve uluslararası andlaşmalara aykırı biçimde 10 mil uygulamasını gündeme getiren Yunanistan haksız kazanımlar peşinde koşmayı bir alışkanlık haline getirmiştir. Yine andlaşmalara aykırı olarak Anadolu kıyılarına yakın adaları yoğun bir biçimde silahlandırdığı görülmektedir. Oysa başta Limni, Semadirek gibi Boğazönü adaları olmak üzere Ege Denizi'nde Anadolu'ya yakın konumdaki Yunan adalarının askerden arındırılmış statüsü andlaşmalarla garanti altına alınmıştır. Anadolu'ya yakın adaların tarih boyunca buraya yapılacak saldırılarda bir sıçrama tahtası olarak kullanılmıştır ve bugün Megalo idea doğrultusunda Anadolu topraklarına göz diken Yunanistan'ın bu adalara sahip olması bölge güvenliği açısından hiç de sağlıklı bir durum arz etmemektedir. Yunanistan'ın yayılmacı politikasının bir diğer uzantısı Batı Anadolu'nun Ege Denizi'ne uzantısı olan adacık ve kayalıkları oldubittiler yoluyla sahiplenmektir. 1995 yılında yaşanan İkizce (Kardak) Kayalıkları Krizi Ege sorunun son gelişmelerinden birisidir. Andlaşmalarla herhangi bir ülkeye devredilmemiş olan adacık ve kayalıklar konusundaki belirsizlik, bugün de devam etmektedir. Veraset yoluyla Osmanlı'dan devralınan bu coğrafi formasyonlar üzerinde Yunanistan'ın hak iddia etmesi Türkiye için kabul edilebilir bir durum değildir. Sorunların çözümü bilimsel ve tarihsel gerçekler gözönünde bulundurularak ve yürürlükteki andlaşmalara göre olmalıdır. Ege Denizi ile ilgili tüm sorunların ve bu arada egemenliği tartışmalı adacık ve kayalıklar sorununun doğrudan bağlantılı olduğu ikili andlaşmalar (Atina, Londra, Uşi, Lozan, Paris Barış andlaşmalar) ve Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi gibi uluslararası andlaşmalar bu anlamda önemlidir. VI IIen_US
dc.description.abstractABSTRACT Aegean Sea is surrounded by Greek and Anatolian land which have zigzag shores and have lots of islands, islets and rocky places (about 3000). This geographic structure in some regions results close links between these two continents. The climate and flora of Aegean and limited water resources of islands and islets forces them to be connect to their geographic continents. Trakya and Boğazönü Islands, Saruhan Islands and Menteşe Islands and their islets, which are geomorphically divided to two by Aegean S abysal zone, are today politically belong to Greece. These Aegean island groups can be examined under 6 heads: Trakya and Boğazönü Islands, Saruhan Islands, Menteşe Islands, North Sporat Islands, Kiklat Islands and South Aegean Islands. The big islands as Girit, Rodos, Midilli and even islets in Aegean Sea historically have strategic importance. Especially the ones closed to Anatolia have special importance for the security of the land. Aegean Sea which have been the centre of the civilization from ancient times, became a Turkish Lake in 16th century. These islands and islets, which are today questionably claimed as parts of Ancient Greece, Helene or Byzantine by Greek, are also a historical part of Ottoman. On the contrary Ottoman conquered these islands, hot from Byzantine, from Venicians, Genoeses and Rhodes Chevaliers. Because of strategic importance, Persian, Arabian and Latin powers wanted to conquer these islands, but after 16th century they have been controlled by Ottoman power. People in these islands, which lived under Ottoman tolerance and had special privilege, had also prosperity which brought by political unity with Anatolia. IXBeside this, the Greek propaganda, which is started according to big countries' economical and political interest, encouraged rebellions. These resulted with the help of big countries to the establishment of Greece (1829). Until this date with the help of western countries, Greece enlarged its land and in Balkan Wars (1912-1913) it gained important benefits. Subsequently Greece signed with Italy, Paris Peace Pact, and gained Menteşe Islands in 1947. Greece which is supported by western countries, until its establishment date, always have an expansionary policy over Turkish land. This policy wants to reestablish the Byzantine and its main goal is to remove Turks out of Aegean Sea and even all Aegean Region. To achieve this goal Greece do everything. Main problems in Aegean Sea: territorial water, continental shelf, economic region, air region, disarmament of islands, islets and rocky places which have sovereignity problem. These should be solved according to geographical, geomorphical, historical, economic, political and legal truths. For the territorial water problem, situation is 6 miles in practice for both countries, but Greece wants to enlarge it to 12 miles and close Aegean Sea to Turkey. About continental shelf, Greece accepts an equal distance between Anatolian and islands belong to itself and this makes the problem more difficult. The share problem of undersea and overseas resources of Aegean Sea increases importance of these problems. Especially the problem of petroleum and, natural gas increased the tension in 70's. For the air region problem, Greece wants to practice 10 miles limit and have illegal gains. Contrary to the treaties, we see the armament of Greek islands close to Anatolian shores, but islands of Boğazönü (like Limni and Semadirek) are guaranteed to be disarmament by treaties. Throughout the history these islands were used as steps for the attacks to Anatolia and today Greek sovereignity over them is dangerous for the security of the region. One other tactic of Greece is to gain islets and rocky places by fait accompli. İkizce (Kardak) crisis in 1995 was a result of this game. Uncertainty about islets and rocky places which are not transferred to any country is stillgoing on today. The Greek claim about these geographic formations which are inherited from Ottoman can not be acceptable by Turkey. Problems should be solved according to scientific and historical realities. So treaties about Aegean Sea (Athens, London, Ouchy, Lausanne, Paris) and United Nations Convention on the Law of Sea are important in the sense. XIen_US
dc.language.isoturen_US
dc.publisherKırıkkale Üniversitesien_US
dc.rightsinfo:eu-repo/semantics/closedAccessen_US
dc.subjectTarihen_US
dc.subjectHistory ; Uluslararası İlişkileren_US
dc.subjectInternational Relationsen_US
dc.subjectEdebiyaten_US
dc.subjectLiterature ; Makaleen_US
dc.subjectArticle ; Mehmed Raufen_US
dc.subjectMehmed Raufen_US
dc.titleBatı Anadolu'nun Ege Denizi (Adalar denizi )'ne uzantısı olan ada, adacık ve kayalıklaren_US
dc.title.alternativeIslands, islets and rocky places of Western Anatolia in the Aegean sea (Islands sea)en_US
dc.typemasterThesisen_US
dc.contributor.departmentKKÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konu:Tarih = History ; Uluslararası İlişkiler = International Relations Dizin:Adalar = Islands ; Ege adaları = Aegean islands ; Ege denizi = Aegean sea ; Türk-Yunan ilişkileri = Turkish-Greek relationsen_US
dc.identifier.startpage1en_US
dc.identifier.endpage190en_US
dc.relation.publicationcategoryTezen_US


Bu öğenin dosyaları:

DosyalarBoyutBiçimGöster

Bu öğe ile ilişkili dosya yok.

Bu öğe aşağıdaki koleksiyon(lar)da görünmektedir.

Basit öğe kaydını göster