Sosyolojik Açıdan Müslüman İlahî Adalet Algısı
Abstract
İslam'ın ilahî adalet algısı, Tanrı'nın tüm toplumlara karşı eşit mesafede durması esasına dayalıdır. Bu algının oluşturduğu determinist kader algısı, zaman içerisinde başta siyasal endişeler olmak üzere çeşitli nedenlerle Müslüman bilginlerce fatalist bir karaktere çevrilmiştir. Fatalist yaklaşım, Müslüman bireyin, tarihini yönlendiren bir özne değil, itaati benimseyen bir nesneye dönüşmesine neden olmuştur. Fatalist kader algısı, toplumsal gereksinimleri dikkate almadığı gibi yaşanılan acı ve sıkıntıları günahların bir bedeli veya inancın olgunlaşması yolunda bir aşama olarak görmektedir. Bu anlayışa göre sorunlar, çözülmek yerine sabredilmesi gereken doğal olaylardır. Küreselleşen dünyamızda Müslüman toplumların kendi sorunlarını sağlıklı bir düzlemde çözüme kavuşturmaları, insanlığın geleceği açısından da oldukça önemlidir. Çözüm için Müslümanların İslâmî öğretinin önermiş olduğu determinist kader anlayışını benimsemeleri yeterlidir. Islamic divine justice perception is based on God's being equal towards all societies. The deterministic perception of fate formed by this perception, because of various concerns, at the outset political ones, transformed into a fatalistic character by Muslim scholars in the time process. Fatalistic approach caused Muslim individual to be an object adopting obedience, not to be a subject determining the history. Fatalistic fate perception, takes no notice of social needs as well as it considers the sufferings and problems experienced, the price of the sins or a step towards the maturation the belief. According to this understanding, the problems are natural occurrences which we should be patient rather than solving. In our globalized world, Muslim societies' solution of their own problems is important for the future of humanity. For the solution, Muslims' adoption of "deterministic fate understanding" proposed by Islamic teaching is enough.