Türkiye'de sendikacılık hareketi (Hak-İş örneği)
Künye
Bu Tezin, Veri Tabanı Üzerinden Yayınlanma İzni Bulunmamaktadır. Yayınlanma İzni Olmayan Tezlerin Basılı Kopyalarına Üniversite Kütüphaneniz Aracılığıyla (Tübess Üzerinden) Erişebilirsiniz.Özet
ÖZET 18. yüzyıldan beri özellikle sanayileşmiş toplumların sosyo-politik yapısını etkileyen önemli gelişmelerden birisi işçi sendikacılığı hareketleri olmuştur. Değişik ülkelerin koşullarına göre farklılıklar arzeden sendikacılık hareketi kimi ülkelerde doğrudan, kiminde ise dolaylı olarak siyasal yaşamla içiçedir. Bununla birlikte, sendikacılık hareketleri ile siyasal ve sosyal yapı arasındaki etkileşmeler karşılıklıdır. Buharlı makinanın icadı ile ilk önce İngiltere'de görülen Sanayi Devrimi, sendikacılığın da önce bu ülkede doğması sonucunu getirmiştir. İngiliz sendikacılığı, işçi haklarını elde edebilmek için uzun yıllar süren çetin mücadeleler vermiştir. Bu durum İngiltere'de sendikal mücadelenin politik mücadele ile birlikte gelişmesine yol açmıştır. ABD 'de yeraltı ve yerüstü kaynaklarının bolluğu, toprakların genişliği gibi nedenlerle yüksek olan refah seviyesi, Amerikan sendikacılığının çatışmacı olmayan ve politik yaşamdan görece uzak bir tarzda şekillenmesi sonucunu doğurmuştur. Sosyal, ekonomik, siyasal ve tarihsel yapısı ve gelişiminde Batı ülkelerinden büyük farklılıklar arzetmesine bağlı olarak sanayileşmesi de oldukça yeni olan Türkiye'de sendikacılık ve işçi hareketleri de çok geç başlamıştır. 19. yüzyılın sonlarına doğru sendikal nitelikli olmayan birliklerini kurmaya başlayan işçiler özellikle 1908'de II. Meşrutiyet 'in ilanı ile birlikte seslerini yükseltme imkanı elde etmişlerdir. Kurtuluş Savaşı döneminde ve 1925 tarihli Takrir-i Sükun Yasası'na kadar çeşitli biçimlerde sesini duyurmaya çalışan Türk İşçi hareketi bu yasanın getirdiği baskı ortamından itibaren 1950'li yıllara kadar ciddi bir etkinlik gösterememiştir. 1950'li yıllarla birlikte hızlanan sanayileşme hamleleri işçi kitlesinin büyümesiyle birlikte sendikacılık hareketlerinin de gelişmesine yol açmış, 1952 'de Amerikan sendikacılığının etki alanında kurulan Türk-İş, ilk işçi konfederasyonu olmuştur. Türk- İş, Amerikan geleneğine uygun olarak sendikacılığı bir ücret ve sözleşme sendikacılığı olarak algılamış, siyasi olarak da partiler üstü ve pragmatik bir tutum takınagelmiştir. III1961 Anayasası ile başlayan dönemde sosyal devlet ilkesinin benimsenmesi, sosyal politikalarla temel hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi işçi hareketini de etkilemiş, sanayileşme ve kentleşmenin de hızlanmasıyla işçi hareketinde sol bir söylem güçlenmeye başlamıştır. 1961 'de TİP'in, 1967'de DİSK'in kurulması ile birlikte işçi sendikacılığı ve işçi mücadelesi, siyasal mücadele ile içice yürütülmeye çalışılmıştır. DİSK, Türk-İş'ten farklı olarak sınıf sendikacılığı anlayışını benimsemiş, mücadelesinde de sol partilerle işbirliği ve dayanışma yolunu tercih etmiştir. 1970'li yılların ortalarında Türkiye'de yaşanmaya başlanan iç kargaşa ortamında sendikal alanda da önemli bir bölünmüşlük yaşanmış, bu arada 1976 yılında Hak-İş kurulmuştur. Türk-İş ve DİSK ile diğer küçük konfederasyonlardan ayrılan yanlarını koruyarak örgütlenmesini 1980'li yıllara kadar sürdüren Hak-İş bu devreden sonra sesini yükseltmeye başlamıştır. İlk yıllarında İslami sendikacılık modeli geliştireceği beklentisine yol açan Hak-İş, özellikle 1990'h yıllarla birlikte sivil toplum, katılımcı ve çoğulcu demokrasi, devletin yeniden yapılanması gibi konu ve kavramlar çerçevesinde fikir üretmeye ve kamuoyu oluşturmaya çalışmıştır. Türk-İş 'in, yalnızca üyesi olan işçilerin ücret ve sözleşmesi için mücadele etme anlayışını ve ABD etkisi taşımasını eleştirirken DİSK'in de sınıf çatışmasına dayalı sınıf sendikacılığı ilkesini reddeden Hak-İş, yerli - milli değerlerden beslenen ve çatışma yerine temelde uzlaşma ve hoşgörüyü tercih eden bir mücadele tarzını seçmiştir. Hak-İş'e özgünlüğünü veren bir özelliği de sendikacılığı sivil toplum alanına ait bir olgu olarak ele alması, bu bağlamda siyasal, toplumsal, ekonomik ve eğitsel birçok alanda fikir üretme, proje geliştirme çabası olmuştur. TV ABSTRACT Trade unionism has been one of the factors that affected socio-political structure of the society since the eighteenth century. Trade union movements may change from society to society and they interact with political life either directly or indirectly. The relationship between social and political structures is also mutual. Trade union first appeared in England after invention of the "Stream Engine" that led to industrial revolution. Union movements show differences in accordance with social, economic, historical and political development of the countries. To illustrate, trade unions in England and USA have different structures. Unlike United States where trade unions stayed away from political struggle and conflict, unions in the United Kingdom developed with political struggle. Unions in Turkey have a different character from those of these two countries because of the late industrialization. Turkish workers established some union-like organizations towards the end of the nineteenth century but these organizations were not completely unions. After the declaration of the Second Constitutional Period, these organizations gained some union characteristics and began to raise their voices. Unions were closed down or supressed with Takrir-i Sükun (Marshall Law) of 1925 and didn't develop until the 1950s. After the 1950s, development policies caused increase in the number of workers; thus, the development of the unions. Türk-İş was the first eslablished union confederation and it was affected tremendously by the American unions. In parallel with American approach, Türk-İş has chosen labor and contract unionship. It perceived itself above the political parties. Therefore, Türk-İş has followed a pragmatic path. The adaptation of the social state principles, the improvement of social and political life, together with fundamentel rights in 1961, Turkish constitution affected union movements that adopted a leftist discourse. The increasing trend in Vindustrialization and urbanization after that time also contributed to this process. After the establishment of the Turkish Labor Party (TİP) in 1961 and the Revolutionary Labor Unions Confederation (DİSK) in 1967, union movements became a political movement. Different from Türk-îş, DİSK preferred a "social class unionism" and cooperated with leftist parties. The domestic crisis that occured in mid 1970s caused a serious problems and a separation in the politics of the unions. Hak-İş was established in that period (1976). Hak-İş protected its unique aspect and organized until 1980s. It was expected that Hak- İş would develop an islamic model of unionization. Together with this fact, it began to contribute to civil society, participatory and pluralist democracy by producing ideas and creating public agenda. Hak-İş adopted a union model based on national and moral values, consensus and cooperation by refusing the Türk-İş model that based on wage and contract and economic, social class model of the DİSK. Another aspect that contributes to the uniqueness of the Hak-İş is that it accepts unionism as a part of civil society and it also tries to produce social, political, economic and educational projects and ideas.