Anneden doğal emme yoluyla kolostrum alan kuzular ile biberonla kolostrum verilen kuzular arasındaki pasif transfer düzeyinin karşılaştırılması
Özet
Due to the syndesmochorial placenta structure, the transmission of Immunoglobulins (Ig) from mother to calf during pregnancy does not occur at all or in very small amounts in sheep as in cows. Lambs born due to this situation are agammaglobulinemic or hypogammaglobulinemic, although newborn lambs need a certain time to develop their own immune systems. After birth, the immune components that will protect the offspring against diseases until the lambs' own immune systems become effective come from the colostrum taken from the mother, which is called passive transfer, and the realization of passive transfer is vital for the newborn. At the same time, the quality (the level of Ig it contains) of the colostrum taken (at least 10% of the live weight or at least 250 ml per lamb) and the time of intake (as soon as possible after birth) are very important. When one or more of these parameters are missing, there is a deficiency in the passive transfer transition and this situation is explained by the concept of passive transfer failure in the literature. Although passive transfer failure is not a disease, it is one of the most basic factors that predispose the neonate to diseases. In our country, traditional sheep breeding is generally based on pasture. In this traditional structure, the lambs obtain colostrum when the calf stands up after birth, finds the udder and sucks it as it wishes. In this traditional method, the amount of colostrum taken by the lamb cannot be known and it is not possible to understand whether passive transfer has occurred in the lamb. In addition, the high mortality of neonatal lambs in traditional sheep breeding, and the damage this situation causes to the micro-level business and the macro-level economy of the country, cause concern for everyone who cares about animal development. In this study, the lambs will be divided into two groups and the first group will receive colostrum with the traditional method, while the second group will be given colostrum in the amount and time specified in the literature by means of a bottle, and during this period, the baby will be prevented from reaching the mother's udder. Then, in the blood samples taken from both groups, IgG levels, which is the gold standard for the determination of passive transfer failure, will be determined and a judgment will be made about whether the lambs receive enough colostrum in the traditional method. We aim to shed light on this ambiguous situation by concentrating on the thought that it is highly probable that the offspring cannot receive enough colostrum with the traditional method. If adequate colostrum intake cannot be achieved, a recommendation will be made to bottle-feed the puppies. As a result, passive transfer failure and related neonatal lamb deaths will be tried to be minimized. Bu çalışmanın amacı, doğal emme yoluyla kolostrum alan kuzular ile biberonla kolostrum verilen kuzular arasındaki pasif transfer, neonatal dönem morbidite mortalite ve 120. gün canlı ağırlık kazanımlarını karşılaştırmaktır. Metot: 43 koyundan doğan 61 (n=61) kuzu rasgele iki gruba ayrılarak, gruplardan birinde (DK Grubu) kuzular doğumdan sonra kendi istedikleri zamanda istedikleri miktarda kolostrumu anneden emerek almışlar; diğerinde (BK Grubu), kuzular doğduktan sonra, annenin memesi kese geçirilerek kapatılıp, annenin memesine ulaşması engellendi. BK grubu kuzulara, doğumdan sonra en kısa sürede doğum ağırlığının %8'i kadar kolostrum biberonla verilip, ilk 24 saat içerisinde her 4-6 saatte bir anneden taze olarak elde edilen kolostrum ad libitum şekilde verildi. Doğumdan sonra ilk 30 dk içerisinde çalışmaya dahil edilen bütün koyunlardan yaklaşık 50 ml kolostrum steril kaplara alındı. İlk kolostrum alımından 36-48 saat sonra bütün kuzulardan kan örnekleri IgG analizi için alındı. Hem serum hem de kolostrum IgG analizleri ticari bir test kiti kullanılarak yapıldı. Bulgular: BK Grubu kuzuların serum IgG düzeyi (3155.41±1245.25 mg/dl) DK Grubu kuzuların serum IgG düzeyine göre (2097.02±1213.07 mg/dl) daha yüksek olarak saptandı. İstatistiksel olarak Bağımsız--Örnek T testi ile iki grubun karşılaştırılmasında aradaki fark çok önemliydi (p<0.001). DK grubu kuzularda neonatal mobidite ve mortalite (sırasıyla %46,6, %23,2), BK grubu kuzulardakinden (sırasıyla %22,6, %12,9) daha yüksekti. Aynı zamanda DK grubu kuzulardaki Pasif Transfer Yetmezliği (%30), BK Grubu kuzulardakinden (%6,45) çok daha yüksekti. BK Grubu kuzuların 120. ortalama canlı ağırlığı (40.70 +7.84 kg), DK Grubu kuzuların ortalamasından (36.47+10.46 kg) daha yüksek olmasına rağmen, bu fark istatistiki olarak önemsizdi. Sonuç: Doğumdan sonra kuzuların anneden kolostrumu doğal yolla almaları beklenmeyip, en kısa sürede biberonla verilmesi, daha iyi Pasif Transfer geçişine ve buna bağlı olarak daha düşük neonatal morbidite ve mortaliteyle sonuçlanarak, koyunculuk işletmelerinde ekonomik kaybın azaltılmasına yardımcı olabilir. Anahtar kelimeler: Biberonla Besleme, IgG, Kuzu, Pasif Transfer
Koleksiyonlar
- KKÜ Projeleri [910]