Alopesili sığırlarda bazı biyokimyasal parametrelerin incelenmesi
Özet
Bu çalışmada, sığırların Alopesi areata hastalığının patogenezinde bazı eser element, endokrin, oksidatif stres parametrelerin rolü ve ilişkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Alopesi areata (AA), saçlı deri veya vücudun herhangi bir yerindeki kılları etkileyen skarsız kıl kaybı ile karakterize kıl folikülünün otoimmün, inflamatuar bir hastalığıdır. Etiyolojisi tam olarak bilinmemekle birlikte genetik yatkınlık, stres faktörleri, atopik durum, hücresel ve humoral immünite, endokrin, eser element eksikliği, enfeksiyon ve nörolojik faktörlerin de etkili olabileceği düşünülmektedir. Araştırmada kullanılan kan örnekleri 8–12 aylık, 300-600 kg arasında değişen vücut ağırlığına sahip, aynı bakım koşullarında ve aynı rasyon ile beslenmiş simental cinsi sığırlardan temin edildi. Örneklerin alındığı beşyüz başlık besi çiftliğinde sığırların oransal olarak yüzde 10'unda, diğer hayvanlara bulaşma göstermeyen tüy dökülmesi mevcuttu. Klinik değerlendirme sonucunda farklı derecelerde tüy dökümü olan alopesili sığırlar hasta grubunu (n:11), herhangi bir tüy dökülmesi olmayan, sağlıklı hayvanlar da kontrol grubunu oluşturdu (n:10). Çalışma materyalini oluşturan tüm sığırların deri kazıntılı tüy örnekleri alındı ve laboratuvar analizlerinde herhangi bir ektoparazite rastlanılmadı, mantar ve uyuz etkenleri tespit edilmedi. Sağlıklı ve hasta hayvanlar arasında serum C Reaktif Protein (CRP), Kalsiyum (Ca), Magnezyum (Mg), Malondialdehid (MDA), β-karoten, Vitamin A, Çinko (Zn), Free T3, Free T4 ve Kobalamin (B12 vitamini) düzeylerine bakıldı ve istatistiksel olarak önemli bir fark belirlenemedi (P>0.05). Ancak sağlıklı gruba göre hastalıklı grupta Mg değerlerinde sayısal olarak azalma, MDA, β-karoten ve vitamin A düzeylerinde ise artma eğilimi gösterdi, ancak istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamadı (P>0.05). Bu konuda yapılacak daha geniş kapsamlı çalışmalar ile etiyolojisi tam olarak teşhis edilemeyen alopesinin ayırıcı tanısının kolaylaşabileceğini, hastalığın kök sebebine yönelik tedavisinin ve prognozlarının olumlu yönde etkilenebileceğini, yaşam kalitelerinin arttırılabileceğini düşünmekteyiz. In this study, examining the role and relationship of some trace elements, endocrine, oxidative stress parameters in the pathogenesis of Alopecia areata infection in cattle was studied. Alopecia areata (AA) is an autoimmune, inflammatory disease of the general hair follicle with widespread skin or scarless hair loss anywhere on the body. Although the etiology is not known exactly, genetic predisposition, stress viruses, atopic state, cardiac and humoral immunity, endocrine, trace element deficiency, viruses and surrounding factors may also be effective. The blood samples used in the study were obtained from 8-12 months old cattle with a body weight of 300-600 kg, fed with the same food and the same ration. Proportionately 10% of the cattle in the five hundred dairy farms from which the samples were taken had hairs of contamination which is not contagious. As a result of the clinical evaluation, the bovine patient group with alopecia with different degrees of shedding (n: 11), and healthy animals without any feather cover were formed as a control group (n: 10). Skin scraped feather samples were taken from all cattle that made up the study material, and no ectoparasites were found in laboratory analyses, fungi and scabies agents were not detected. Among healthy and sick animals, serum C Reactive Protein (CRP), Calcium (Ca), Magnesium (Mg), Malondialdehyde (MDA), β-carotene, Vitamin A, Zinc (Zn), Free T3, Free T4 and Cobalamin (Vitamin B12) attitudes were examined and no significant difference could be determined (P>0.05). However, a numerical decrease in Mg values and an increase in MDA, β-carotene and vitamin A levels in the diseased group compared to the health group showed that there was no significant difference as statistically (P>0.05). We think that with a wider study on this subject, the root cause of alopecia whose etiology cannot be fully diagnosed may be facilitated, the treatment for the root cause and the prognosis of the progress may be positively affected, and the quality of life may be increased.