Yazar "Özmen, İsmail" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Can Thiol/Disulphide Homeostasis Help in The Differential Diagnosis of Appendicitis in Children?(2020) Demir, Sabri; Günal, Yasemin Dere; Özmen, İsmail; Badem, Nermin Dindar; Neselioglu, Salim; Erel, ÖzcanObjective: We aimed to investigate the potential of assessing thiol/disulfide homeostasis as novel oxidative stressmarkers to improve the challenging diagnosis of acute appendicitis in children.Material and Methods: A total of 60 pediatric patients (0-18 years) were enrolled in the study, 30 of which were inthe control group and 30 in the acute appendicitis group. Native thiol, total thiol, dynamic disulfide, dynamic thiol,ischemia modified albümin, albumin, White blood cell, hemoglobin, hematocrit, and platelet counts of both groups weremeasured. The results of both groups were compared using the SPSS (Statistical Package for Social Sciences) version17 (Chicago, USA) program. For all variables, p <0.05 was considered significant.Results: Total thiol (p<0.001), native thiol (p<0.001), and albümin (p<0.001) levels were significantly decreased whiledynamic disulfide, dynamic thiol (p=0.003), and ischemia modified albümin (p<0.001) levels those indicating oxidantside were increased in acute appendicitis group compared to control. White blood cell counts in acute appendicitisgroup were higher (p<0.001), and platelet counts were lower (p=0.03) than the control group.Conclusion: In the differential diagnosis of acute appendicitis, especially in case that are difficult to diagnose, besides aphysical examination, imaging, and current laboratory tests, quantification of thiol/disulfide homeostasis may be helpfulin diagnosing. In addition, evaluating albumin and IMA levels may increase the specificity of the test. This test can bemore helpful in cases diagnosis is difficult such as children small in their ages and mental retardation.Öğe Deneysel postoperatif peritoneal adezyon modelinde extractum cepae, heparin sodyum ve allantoin etkilerinin araştırılması(Kırıkkale Üniversitesi, 2016) Özmen, İsmail; Günal, Yasemin Dere; Boybeyi, ÖzlemGiriş/Amaç: Postoperatif peritoneal adezyon (PPA) oluşumu abdomino-pelvik cerrahilerden sonra en sık görülen komplikasyonlardandır. Literatürde PPA oluşumunu önleme yolları üzerine çok sayıda çalışma olmasına rağmen, adezyon oluşumunu önleyici kesin çözüm bulunamamıştır. Extractum cepae (EC); anti-inflamatuar, kollajen organizasyonu düzenleyici ve anti-proliferatif etkinlik gösterir. Heparin sodyum (HS) tromboz tedavisinde kullanılmakta olup anti-inflamatuar özelliği de vardır. Allantoin (AA) yara iyileşmesi, nekrotik doku temizleyici, hücre çoğalması tetikleyici, keratolitik olarak kullanılan farmakolojik ajanlardır. Çalışmada sıçanlarda deneysel intestinal adezyon modeli oluşturup EC, HS ve AA'nin PPA önleyici özelliklerinin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmada toplam 54 adet sıçan kullanılmış ve sıçanlar randomize olarak 6 gruba ayrılmıştır (n=8). Tüm sıçanlarda Harris yöntemiyle PPA oluşturulmuştur. Grup 1'de ek işlem uygulanmamıştır. PPA sonrası karın içi yıkamada Grup 2'de serum fizyolojik, Grup 3'te 1 ml EC (50 mg/kg), Grup 4'te 200 IU/kg HS, Grup 5'de 1 ml AA, Grup 6'da EC-HS-AA karışımı (Contractubex®) kullanılmıştır. Postoperatif 21. günde sıçanların karınları eksplore edilip adezyon oluşumu makroskopik olarak Nair evrelemesi ile evrelenmiştir. Alınan adeziv bantlar histopatolojik olarak inflamasyon, kollajen sentezi, neovaskülarizasyon ve fibrozis açılarından incelenmiştir. Biyokimyasal olarak doku hidroksi-prolin (OHP) düzeyleri ölçülmüştür. Bulgular: PPA makroskopik olarak adeziv bantların yaygınlığı, kuvveti ve damarlanması göz önüne alınarak evrelendiğinde (Nair); PPA Grup 2, 4 ve 6'da Grup 1, 3 ve 5'e göre istatistiksel olarak anlamlı derecede azalmıştır (p<0.05); Grup 2'de diğer gruplara göre belirgin azalmıştır (p<0.05). Histopatolojik incelemede Grup 2, 4 ve 6'da diğer gruplara göre; Grup 2'de diğer tüm gruplara göre fibrozis skoru belirgin derecede düşüktür (p<0.05). Doku OHP düzeyleri Grup 2, 3, 4, 5'de Grup 1 ve 6'ya göre belirgin derecede azalmıştır (p<0.05); Grup 6'da Grup 1'e göre azalmasına rağmen bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildir. Sonuç: Makroskopik ve histopatolojik olarak PPA oluşumu, serum fizyolojik, HS ve Contractubex® kullanıldığında azalmakta, EC ve AA kullanıldığında artmaktadır. Serum fizyolojiğin PPA azaltıcı etkisi diğer ajanlara göre daha belirgindir. Anahtar Kelimeler: Postoperatif Peritoneal Adezyon, Extractum Cepae, Heparin, Allantoin, Deneysel.Öğe HİDROSEFALİLİ BİR HASTADA VENTRİKÜLOPERİTONEAL ŞANT KATETERİNİN DİSTAL UCUNUN İNGUİNAL HERNİ KESESİNE MİGRASYONU(2017) Yüksel, Ulaş; Akgül, Mehmet Hüseyin; Günal, Yasemin Dere; Özmen, İsmail; Bakar, BülentLiteratürde ventriküloperitoneal (VP) şant kataterinin intestinal perforasyon, inguinal herni, peritonit gibi abdominal komplikasyonlara neden olabileceği bildirilmiştir. Hidrosefali nedeniyle VP şant takılmış 2 aylık erkek hastanın klinik takibinde, şant ameliyatından otuz gün sonra sol kasığında şişlik saptandı. Yapılan abdominal ultrasonografi ve direkt grafi tetkiklerinde hastanın sol skrotumu içerisinde VP şant kateterinin distal ucunun izlenmesi üzerine hasta Çocuk Cerrahisi Bölümü tarafından değerlendirildi. Hastaya sol inguinoskrotal herni tanısı koyularak ameliyat edildi. Kateter ucu karın içerisine redükte edilerek yüksek ligasyon ile inguinal herni onarımı yapıldı. Hastanın ameliyat sonrası üç aylık takibi sonunda nüks ve/veya komplikasyon izlenmedi. Sonuç olarak VP şant takılan hastalarda inguinoskrotal komplikasyonlar akılda tutulmalıdır. VP şant ameliyatı sonrası kasık bölgesindeki şişlikler inguinal herni açısından değerlendirilmeli ve erken tanı ve tedavi için aile bilgilendirilmelidir.Öğe How should trichobezoar be treated in children?(2019) Gülerman, Fulya; Güven, Burcu; Demir, Sabri; Özmen, İsmail[Özet Yok]Öğe Yeni Açılan Enürezis Polikliniğinden Ön Çalışma Sonuçları(2014) Türer, Özlem Boybeyi; Soyer, Tutku; Özmen, İsmail; Günal, Yasemin Dere; Aslan, Mustafa KemalAmaç: Enürezis (EN) polikliniğinde son bir yılda izleme alınan ve Türkiye Enürezis Kılavuzu (TEK) rehberliğinde tedavisi yapılan hastaların sonuçlarını değerlendirmek amacıyla ileriye dönük bir çalışma planlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: EN polikliniğimize başvuran hastaların demogra? k özellikleri, şikayetleri, ? zik inceleme-laboratu- var tetkik sonuçları, uygulanan tedaviler ve takip sonuçları ileri dönük olarak kaydedilmiştir. Bulgular: Olguların yaş ortalaması 8.592.53dır (N59). Erkek/kız oranı 2,9/1dir. Tüm olgular primer ENdir. 38 olguda yalnız gece altını ıslatma şikayeti varken, 21 olguda (%35.6) gündüz semptomu da vardır. Haftada ortalama altını ıslatma sıklığı 5.541.7 gündür. Olguların 21i (%35.6) günde 8den fazla, 7si (%11.9) 3den az idrar yapıyorlardı. Olguların %57.6sında (n34) yetişememe, %49.2sinde (n29) idrar tutma manevrası, %6.8sinde (n4) zorlanma, %18.6sında (n11) idrar yolu enfeksiyonu (İYE) öyküsü, %32.2inde (n19) kabızlık vardı. Fizik inceleme bir olgu dışında normaldi. Tümünde idrar tetkiki normaldi. USG istenen 20 olgunun hiçbirinde patolojik bulgu saptanmadı. Ürodinami yapılan 9 olgunun 4inde aşırı aktif detrusör, 5inde düşük kapasite, 2inde artmış kapasite, 4ünde artmış detrüsör aktivitesi vardı. Üro? ovmetre yapılan 12 olgunun birinde kesintili işeme, birinde Crede manevrası ile işeyebilme vardı. Tüm olgularda davranış düzenlenmesi yapılmış; olguların 20ine desmopressin, 4üne oksibutinin, 1ine alarm, 1ine temiz aralıklı kate- terizasyon, 14üne kombine tedavi başlanmıştır. Tedavinin 15. gününde yapılan ilk kontrolde 18 olgu görülmüş, tedavi cevabı %6625.3 bulunmuştur. Bunların yarısında tedaviye devam edilirken, yarısında desmopressin dozu arttırılmıştır. Birinci ayda kontrolüne gelen 16 olgunun 12sinde tedaviye devam edilmiş, 2inde desmopressin dozu arttırılmış, 2inde tedaviye oksibutinin eklenmiştir. Üç ay tedavisi tamamlanan 7 olgunun 1inde nüks nedeniyle kombine tedaviye yeniden başlanmıştır. Sonuç: Enürezis tedavisi, aile uyumunun önemli rol oynadığı zahmetli bir süreç gerektirmektedir. Çalışmamızdaki olgu- ların yalnız %30.5i takiplere gelebilmiştir. Tedavi etkinliğini değerlendirmek için randomize-kontrollü çalışmalar gerek- mektedir.