Yazar "Şahal, Mehmet" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ankara ili sokak köpeklerinde toxoplasmosis araştırılması(2009) Şahal, Mehmet; Gazyağcı, Serkal; Kılıç, Selçuk; Babür, Cahit; Ural, KeremBu çalışma, Ankara sokak köpeklerinde toksoplazmozisin seroprevalansını saptamak amacıyla yapılmıştır. Değişik yaş gruplarında ve melez ırktan toplam 107 sokak köpeğinden kan örneği alındı. Köpeklerin genel klinik muayeneleri yapılarak veriler kaydedildi. Serum örnekleri, Anti-Toxoplasma gondii (T. gondii) antikorları yönünden Sabin Feldman Dye Testi (SFDT) ile çalışıldı. SFDT'inde 1/16 ve üzeri titreler pozitif olarak değerlendirildi. SFDT ile T. gondii antikorları araştırılan 107 köpeğin 58'si (%54) 1/16 ve üzerindeki titrelerde seropozitif bulunurken, 49'unun (%46) seronegatif olduğu tespit edildi. Seropozitif olan 58 köpeğin antikor titreleri 16'sında 1/16, 12'sinde 1/64, 15’inde 1/256, 15'inde 1/1024 olarak saptandı. Bu veriler, Ankara'dan örneklenen sokak köpeklerinde T. gondii'nin yaygın olduğunu göstermektedir.Öğe Atopi şüphesi olan köpeklerde ELISA ve intradermal deri testinin karşılaştırmalı değerlendirilmesi(2012) Duru, Sibel Yasa; Şahal, MehmetAmaç: Çalışmada atopi şüpheli köpeklere uygulanan Enzyme-linked Immunosorbent Assay (ELISA) ve Intradermal Deri Testinin (IDT) aynı alerjenler kullanıldığında benzer sonuçlar alınıp alınmayacağı, bu testler ışığında Türkiye’de köpeklerde en sık karşılaşılan alerjenlerin, atopiye predispoze köpek ırklarının ve atopik köpeklerin yaş ve cinsiyet özelliklerinin tespit edilmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Anamnez bilgileri ve klinik semptomlara göre atopi şüphesi olan köpeklere, en sık karşılaşılan alerjenler göz önüne alınarak IDT uygulandı. Aynı köpeklerin alınan kan örneklerinden ELISA testi ile aynı alerjenlere karşı asp IgE düzeyleri tespit edildi. Bulgular: Çalışmada değişik ırklardan, 12’si dişi, 18’i erkek olmak üzere, yaşları 8 ay-9 yaş arasında değişen 30 adet atopi şüphesi bulunan köpekte uygulanan testler sonucunda en sık karşılaşılan alerjenlerin IDT’de Dermatophagoides farinae, Dermatophagoides pteronyssinus, Tyrophagus spp. ve Acarus siro olduğu, ELISA testinde de oranları farklı olmak kaydı ile aynı alerjenlerin daha sık görüldüğü belirlendi. Çalışmada erkek köpeklerin (%60), dişi köpeklere (%40) oranla hastalıktan daha çok etkilendiği, hastalığın daha çok Boxer ve Terrier ırkı köpeklerde ve 1-3 yaşları arasında ortaya çıktığı saptandı. Öneri: Aynı anda uygulanan iki alerji testinin aynı alerjenler kullanıldığında benzer sonuçlar alınabileceği, fakat sonuçların şiddetinin farklı olabileceği ve ELISA testinde daha fazla şüpheli reaksiyon elde edileceği görüldü.Öğe Bir köpekte safra kesesi taşı ve ursodeoksikolik asit ile sağaltımı(2007) Şahal, Mehmet; Güzel, Murat; Yağcı, Buğrahan Bekir; Ural, KeremBu olgu sunumunda, bir köpekte doğal olarak oluşmuş radyolüsent safra kesesi taşının klinik, ultrasonografik, biyokimyasal bulguları ve sağaltımda ursodeoksikoiik asit'in etkinliğinin bildirilmesi amaçlanmıştır. Bu olgunun materyalini iştahsızlık, letarji ve kusma şikayetleri ile getirilen 11 yaşlı, dişi, Collie ırkı bir köpek oluşturdu. Fiziksel muayenede abdomenin ön kısmında palpasyonda ağrı tespit edildi. Kan serumu biyokimyasal analizlerinde; üre 28 mg/dl, kreatinin 0,9 mg/dl, ALT 50 IU/L, ALP 350 ILJ/L, AST 300 IU/L, GGT 71 IU/L, total bilirubin 0,5 mg/dl, direk bilirubin 0,4 mg/dl, indirek bilirubin 0,1 mg/dl, kolesterol 350 mg/dl ve trigliserit 215 mg/dl olarak belirlendi. Ultrasonografik muayenede karaciğer parenşimi, safra kesesi ve safra kanalları duvarının hiperekoik görünümde olduğu, safra kesesi içerisinde 9 mm çapında, akustik gölgelenme izlenmeyen bir kitle tespit edildi. Hastaya klinik, laboratuar ve ultrasonografik bulgulara dayanılarak obstrüksiyona neden olmayan radyolüsent safra kesesi taşı ve kolanjitis tanısı konuldu. Sağaltımda, 15 gün süreyle 25 mg/kg dozda 12 saat arayla ampisilinsulbaktam i.m., 10 mg/kg dozda 12 saat arayla metronidazol peroz, 2 mg/kg dozda 12 saat arayla metoklopromid i.m. ve otuz gün süreyle 10 mg/kg dozda günde bir kez ursodeoksikoiik asit peroz uygulandı. 30 günün sonunda hastanın ultrasonografik muayenesinde karaciğer ve safra yollarının normal görünümde olduğu ve safra kesesinde kitlesel bir oluşuma rastlanmadığı belirlendi. Biyokimyasal analizlerde ise ALT 30 IU/L, ALP 100 IU/L, AST 80 IU/L, GGT 7 IU/L, kolesterol 164mg/dl ve trigliserit 145 mg/dl olarak tespit edildi.Öğe Bir sığırda kış mevsiminde babesiosis ve İmidocarb dipropionat ile sağaltımı(2009) Şahal, Mehmet; Kar, Sirri; Gazyağcı, Serkal; Aktaş, Mustafa SinanBu bildirimde, kış mevsiminde bir sığırda belirlenen babesiosis olgusu ve sağaltımda İmidokarb dipropionatın etkinliğinden bahsedilmektedir. Olgunun materyalini 2005 yılı Şubat ayında hastalanan 4 yaşlı Holstein ırkı bir süt ineği oluşturdu. Anamnezde hastada yem yemede azalma, çevreye karşı ilgisizlik ve idrarında kan görüldüğü öğrenildi. Klinik muayenede 41.0C beden ısısı ve mukozalarda ikterus belirlendi. İdrar muayenesinde ise hemoglobinüri görüldü. Tanı amacıyla kuyruk ucundan tekniğine uygun olarak alınan kan örneklerinden frotiler yapılarak Giemsa ile boyandı. Mikroskobik muayenede eritrositlerin %4 oranında Babesia bigemina ile enfekte olduğu tespit edildi. Sağaltımda intramusküler 240 mg/100 kg tek doz İmidokarb dipropionat (Acaprin Bayer) kullanıldı. Sağaltımdan 24 saat sonra yapılan kontrollerde beden ısısının fizyolojik sınırlar içerisinde olduğu (38.6C) belirlendi ve kan frotisinde Babesia etkenlerine rastlanmadı. Sonuç olarak, sığırlarda babesiosis’in kış mevsiminde de görülebildiği ve tedavide İmidokarb dipropropionat’ın etkili olduğu kanısına varıldı.Öğe Cryptosporidiosis in newborn calves in Ankara region: clinical, haematological findings and treatment with Lasalocid-Na(M H Schaper Gmbh Co Kg, 2005) Şahal, Mehmet; Karaer, Zafer; Duru, Sibel Yasa; Çizmeci, Şirin; Tanyel, B.In the first part of the present study, a total of 109 faeces samples collected from calves suffering from diarrhoea were examined for Cryptosporidium parvum oocytes and 39 (35,8 %) of them were found to be positive. On the basis of oocyte counts, 14 (36 %) samples were assessed as mildly infected and 25 (64 %) samples as heavily infected. The occurrence of the disease was more common in winter (56,4 %) than during other seasons (autumn 0 %, summer 15,4 %, spring 28,2 %). In the second part of the present study, the ionophore polyetherantibiotic Lasalocid-Na, that is licensed as a feed additive (Bovatec (R), 15 % Lasalocid-Na, Roche AG) in Turkey, was administered to 11 calves naturally infected with Cryptosporidium and its therapeutic effect was evaluated. Lasalocid-Na (8 mg/ kg BW) was given once daily for 3 days added to the milk. The clinical parameters of infected calves were evaluated before and 3 days after the treatment in 24 hour intervals. The oocyst counts of faeces of calves with cryptosporidiosis were between 15 x 10(6) and 96 x 10(6)/mL before treatment. No oocystes were found in faecal samples of 3 calves (27,3 %) after 48 hours and 4 (40 %) calves after 72 hours of treatment, respectively. The number of oocytes in the faeces of the remaining calves varied between 90 and 1,2 x 106/mL during the respective period. The number of oocystes before treatment was significantly higher than the number of oocytes after treatment. One of the calves died 56 h after the first treatment despite the treatment. The pH of venous blood was decreased prior to treatment as expected. The lowest pH was 6,83, the lowest bicarbonate concentration was 3,80 mmol/l and the lowest base excess was -31,2 mmol/l. After the treatment, pH, pCO(2), HCO3- and BE values of the venous blood increased significantly and reached physiological values before discharge. The differences between the values assessed before the treatment and at the 2(nd), 3(rd), and 4(th) sampling time were statistically significant. Number of leucocyte and haemoglobin concentration before the treatment were significantly higher than the values after treatment (p < 0,01). These values returned back to physiological ranges 72 hours after first treatment. Lasalocid-Na was rather well tolerated. Side effects such as the decline of the suckling reflex and intoxication symptoms in respect to present administration form and dosage were found only in one calf (9 %). Treatment procedure in the present study with Lasalocid-Na was found to be suitable in combination with an adequate infusion therapy for the treatment of calves on farms with problems related to cryptosporidiosis. Although the use of Lasolacid-Na for the treatment of Cryptosporidium infection in the EU is banned, it might be used as an alternative drug outside of the EU since it has a successful effect for preventing reinfections.Öğe Dirofilaria immitis ile enfekte köpeklerde mikrofiler periodisitesinin kantitatif analizi(2004) Burgu, Ayşe; Şahal, Mehmet; Yıldırım, Alparslan; Gazyağcı, Serkal; Adanır, Ramazan; Gürcan, SafaDirofilaria immitis ile enfekte köpeklerde, perifer kandaki mikrofiler periodisitesi, trigonometrik metot kullanılarak 4 sayım yöntemine göre analiz edilmiş ve yöntemler arasındaki farklılıklar istatiksel olarak araştırılmıştır. Enfekte iki köpekten, yirmi dört saat süresince 2 saat aralıklarla kan alınmış,aynı zamanda köpeklerin vücut ısısı ile kalp frekansı ve solunum sayıları kaydedilmiştir. Bu işlemler 2 gün arayla tekrarlanmıştır. İstatistiksel olarak, gözlenen ve teorik olarak beklenen mikrofiler yoğunlukları arasındaki en iyi uyum membran filtrasyon testi ile yapılan sayım sonucu elde edilmiştir. Bu yönteme göre her iki köpek için saptanan periodisite indeksi 42.945.3, maksimum mikrofiler yoğunluğunun beklenen saati (K) 20.6-21.2 olarak bulunmuştur. Bu sonuçlarla D. immitis enfeksiyonunda mikrofiler periodisitesi geceye yönelik (nokturnal) subperiodik form olarak belirlenmiştir. Aynı zaman di-limlerinde kanda gözlenen mikrofiler yoğunluğu ile kalp frekansı arasında köpek no l 'de r0.17 (p0.05) pozitif yönlü ancak zayıf bir ilişki, köpek no 2'de r -0.62 (p0.05) negatif yönlü kuvvetli sayılabilecek bir ilişki saptanmıştır. Her iki köpekte mikrofiler yoğunluğu ile vücut ısısı, solunum sayıları arasında istatistiksel anlamda önemli bir ilişki saptanmamıştır (p0.05).Öğe Surgical treatment in canine dirofilariosis by pulmonary arteriotomy A case report(2006) Sarıtaş, Zülfikar Kadir; Öcal, Naci; N., Apaydın; Pamuk, Kamuran; Şahal, Mehmet; Gökçe, A. P.; Katırcıoğlu, S. F.Dirofilaria immitis köpeklerde gözlenen bir nematod olup, periferik kandan alınan örneklerin ısık mikroskobunda incelenmesiyle mikrofilerlerin gözlenmesiyle tanısı konabilir. Sunulan bu olgu 35 kg agırlıgında erkek kangal köpegiydi ve klinige kilo kaybı ve öksürük sikayetiyle getirildi. Preoperatif biyokimyasal ve idrar analizlerinde organ yetmezligine ilgili bir bulguya rastlanmadı. Hematolojik muayenede lökositozis belirlendi. Olgun parazitlerin uzaklastırılması için cerrahi girisim uygulandı. Cerrahi uygulaması sırasında EKG ve arteriyel kan basıncı monitörizasyonu femoral arter kateteri aracılıgıyla gerçeklestirildi. Genel anestezi altında 4. interkostal aralıktan sol torakotomi gerçeklestirildi. Arteria pulmonaris diseke edildi. Satinsky damar pensiyle tutulan a.pulmonaris’e iki cm uzunlugunda longitudinal ensizyon gerçeklestirildi. Damar grefti ensizyon hattına dikildi. Ortalama arteriyel kan basıncı 60 mm Hg’ya düsürüldü. Uzun Alligatör forsepsi kullanılarak 10 dakika boyunca greft içinden kör atıslar yapıldı ve olgun parazitler uzaklastırıldı. Arteria pulmonaris’e lokalize olan 8 olgun parazit uzaklastırıldı. notropik ilaç kulanılarak arteriyel kan basıncı normal seviyeye çıkarıldı. Postoperatif periyotta komplikasyon gözlenmedi. Postoparetif periyotta ivermektin (50 mcg/kg) derialtı yolla uygulandı. Altı aylık postoperatif gözlem periyodunda periferik kanda mikrofilere rastlanmadı.