Yazar "Akanbong, Elisha Apatewen" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe COMPARISON OF SOME COPPER COMPOUNDS IN TERMS OF THEIR INTERACTIONS WITH DNA USING AGAROSE GEL ELECTROPHORESIS, UV-ABSORBANCE AND FLUORESCENCE SPECTROPHOTOMETRY TECHNIQUES(Malaysian Society for Biochemistry and Molecular Biology, 2023) Akanbong, Elisha Apatewen; Devrim, Alparslan Kadir; Şenol, Ali; Sudagidan, MertIn this study, to investigate the interaction of genomic DNA with some copper compounds (CuSO4, CuCO3, and CuCl2) at various concentrations (1000 ?M, 500 ?M, 250 ?M, 125 ?M and 62.5 ?M); UV-absorbance spectrophotometry, agarose gel electrophoresis, and fluorescence spectrophotometry techniques were used. When the UV-spectrophotometry data were examined within the wavelength range of 220-320 nm, the hyperchromic effect of CuCl2 was evaluated to be proportional to its concentrations. Within the wavelength range, the copper compounds produced their strongest hyperchromic effect on the DNA at 1000 ?M. When the fluorescent spectrophotometry data were evaluated, the hypochromic effect of CuCl2 within the wavelength range of 400-700 nm was determined at 1000 ?M. CuSO4 showed a hypochromic effect at concentrations above 62.5 ?M. Also, it was observed that CuCO3 did not interact with DNA. According to the agarose gel electrophoresis findings, the copper compounds investigated decreased DNA band intensity as their concentrations increased. It was observed that the most significant decrease in band intensity was caused by CuCl2 at 1000 ?M. Again, it was observed that the copper compounds did not cause any cleavage in the genomic DNA within the concentration range 62.5-1000 ?M. Consequently, the copper compounds bind to DNA, most probably by non-intercalative mode. In this regard, they could have the potential to be used in the development of new therapeutic agents. Thence, conducting further studies on the interaction of the copper compounds with DNA, their possible DNA uncoiling activities, and also the investigation of these compounds in cancer cell lines will provide useful results. © 2023 Malaysian Society for Biochemistry and Molecular Biology. All rights reserved.Öğe DNA-METAL INTERACTION AND THE BIOLOGICAL ACTIVITIES OF METAL COMPLEXES: AN OVERVIEW IN THE LIGHT OF RECENT LITERATURE(Editura Acad Romane, 2021) Senol, Ali; Akanbong, Elisha Apatewen; Sudagidan, Mert; Devrim, Alparslan KadirDeoxyribonucleic acid (DNA), which leads the biological synthesis of proteins and enzymes in living cells and carries genetic information, is a potential target for binding many molecules such as metals, metal complexes, anticancer drugs, and some harmful chemicals. Molecules that bind to DNA by covalent or non-covalent intercalation, electrostatic interaction, and groove binding cause disruption in the double-stranded DNA structure. This situation is of great importance in studies conducted in the field of pharmacy to increase the effectiveness of antitumor and antiviral drugs, in DNA-based disease diagnosis and determination of toxicity properties of metal complexes. The purpose of this review is to evaluate the interactions of DNA-metal complexes and provide information about their determined biological activities.Öğe An in vitro investigation of the interaction of genomic dna with some copper compounds(Kırıkkale Üniversitesi, 2022) Akanbong, Elisha Apatewen; Devrim, Alparslan KadirGenomik DNA, bir organizmanın toplam genetik bilgisini oluşturmakta olup, transkripsiyon, rekombinasyon, hücre sağ kalımı ve çoğalması gibi canlılık için gerekli süreçlere temel teşkil eder. Normal fizyolojik koşullar altında, K+, Na+ ve Mg+ gibi katyonlar, elektrostatik etkileşim yoluyla genomik DNA'nın normal işleyişine ve stabilitesine katkıda bulunurlar. Metal iyonlarının, DNA stabilitesini ve yapısını koruma rolleri bilinmekle birlikte, bazıları ise mutajen ve kanserojen etkili olabilmektedir. Canlı organizmalarda, DNA ile fizyolojik sınırların üzerinde etkileşime giren geçiş metalleri, geri dönüşü olmayan hücre hasarına ve nihayetinde hücre ölümüne yol açabilir. Diğer yandan, başta anti-kanser ajanlar olmak üzere genomik DNA'nın aktivitesini değiştiren veya inhibe eden yeni terapötik ajanların keşfedilmesini amaçlayan bilimsel çalışmaların sayısı her geçen gün artmaktadır. Çevresindeki kimyasal ajanlarla kurduğu bağlar DNA'nın aktivitesini kritik bir şekilde etkilemekte olup, DNA'nın metal bileşikleriyle etkileşiminin araştırılması, etkili terapötik ajanların ve daha iyi ve güvenli anti-kanser ilaçların tasarlanmasına katkıda bulunmaktadır. Bu çalışmada, genomik DNA'nın çeşitli konsantrasyonlardaki (1000 ?M, 500 ?M, 250 ?M, 125 ?M ve 62,5 ?M) bazı bakır bileşikleri (CuSO4, CuCO3 ve CuCl2) ile etkileşiminin araştırılması; UV-VIS absorbans spektrofotometri, agaroz jel elektroforezi ve floresan spektrofotometri teknikleri ile gerçekleştirildi. Araştırmamız kapsamında, söz konusu biyokimyasal analiz teknikleri kullanılarak yapılan tüm ölçümler, sabit genomik DNA ve değişken bakır bileşikleri konsantrasyonları üzerinde yapıldı. Bu çalışmada kullanılan genomik DNA, buzağı timüsünden izole edildi. İzole edilen ve 260/280 nm'de 1.84 saflığa sahip olan genomik DNA; UV-absorbans, agaroz jel elektroforezi ve floresan spektrofotometri çalışmalarında kullanıldı. DNA-bakır bileşiği karışımları, steril eppendorf tüplerinde 1:1 oranında (5 ?l + 5 ?l) hazırlandı. Bu işlemi takiben, tüm kombinasyonlar 37°C'de 60 dakika süreyle inkübe edildi. DNA, bakır bileşiği ve DNA+bakır bileşiği örneklerinin UV-absorbans ölçümleri spektrofotometre cihazı ile gerçekleştirildi. Cihaz kalibrasyonu ve ölçümlerde nükleaz içermeyen saf su tercih edildi. Floresan spektrofotometri çalışmalarında ise DNA, DNA oyası, bakır bileşikleri ve DNA+bakır bileşiklerinin floresan yoğunluğu, çok modlu bir mikroplaka okuyucu ile 290 nm eksitasyon değerinde ve 400-700 nm emisyon aralığında ölçüldü. Agaroz jel elektroforezi için 10 µl DNA+bakır bileşiği 2 µl DNA yükleme boyası ve 2 µl DNA boyası kullanıldı. Yükleme işleminin ardından 100 voltta 1,5 saat elektroforez işlemi gerçekleştirildi. UV-VIS spektrofotometri verileri incelendiğinde 220-320 nm absorbans aralığında konsantrasyon ile orantılı olmak üzere CuCl2'ün hiperkromik etkisi belirlendi. CuCl2 DNA ile en güçlü etkileşimi 220-320 nm absorbans aralığında 1000 ?M dozda gerçekleştirdi. Aynı absorbans aralığında 1000 ?M konsantrasyonda CuSO4 ve CuCO3 de DNA pikinde en büyük hiperkromik etkiyi oluşturdu. Floresan spektrofotometri verileri incelendiğinde bakır bileşiklerinden CuCl2'nin 1000 µM konsantrasyonda 400-700 nm aralığında oluşan hipokromik etkisi belirlendi. CuSO4 bileşiği ise 62,5 ?M üzerindeki konsantrasyonlarda hipokromik etki (400-700 nm) gösterdi. Ancak bu etki derişimle orantılı olmayıp en güçlü hipokromik etki 125 ?M CuSO4 konsantrasyonunda ortaya çıktı. CuCO3'ün floresan spektrofotometri verileri değerlendirildiğinde ise çalışmamız kapsamında incelenen konsantrasyonlarda DNA ile etkileşmediği belirlendi. Agaroz jel elektroforezi bulgularımız araştırılan üç bakır bileşiğinin de DNA bant yoğunluklarında konsantrasyon ile artış gösteren bir azalmaya sebebiyet verdiğini ortaya koydu. Bant yoğunluklarındaki en belirgin azalmaya (29,762) 1000 µM konsantrasyonundaki CuCl2'nin sebep olduğu gözlendi. Yine 62,5 µM konsantrasyonundaki CuCl2, 49,757 bant yoğunluğuna sahip kontrol DNA'sından sonra en yüksek bant yoğunluğunu (44,276) gösterdi. CuSO4 da en düşük bant yoğunluğunu 1000 µM'de (36,414) ve en yüksek bant yoğunluğunu 62,5 µM'de (40,139) gösterdi. Aynı şekilde CuCO3 1000 µM'de en düşük bant yoğunluğunu (39,980) ve 62,5 µM'de en yüksek bant yoğunluğunu (42,979) gösterdi. Agaroz jel elektroforezi görüntüleri incelendiğinde araştırma kapsamındaki bakır bileşiklerinin 62,5-1000 ?M konsantrasyon aralığında genomik DNA bantlarında herhangi bir bölünmeye neden olmadığı tespit edildi. Mevcut çalışmanın sonuçları bir arada değerlendirildiğinde, araştırılan bakır bileşiklerinin, interkalatif olmayan (oluk) bağlanma yoluyla DNA'ya bağlandığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuç, araştırılan bakır bileşiklerinin yeni terapötik ajanların geliştirilmesinde kullanılma potansiyeline sahip olabileceğini ortaya koymaktadır. Tespit edilen potansiyel etkinin yeni araştırmalara temel oluşturabileceği ve bu bileşiklerin kanser hücre hatlarında araştırılmasının faydalı olacağı sonucuna varılmıştır.