Yazar "Alp, Çağlar" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akut Koroner Sendromlu Hastalarda Çok Damar Hastalığı İle Kardiyovasküler Risk Faktörleri Arasındaki İlişki(2019) Alp, Çağlar; Karadeniz, Muhammed; Sarak, Taner; Demir, VahitAmaç: Akut koroner sendrom olgularında ciddi darlık olan koroner arter sayısı ile kardiyovasküler risk faktörleri arasındaki ilişki değerlendirildi. Yöntemler: Bu çalışma retrospektif olarak dizayn edildi. 2016–2018 tarihleri arasında akut koroner sendrom sebebiyle koroner anjiografi yapılan 904 hasta çalışmaya dahil edildi. Ciddi koroner arter darlığı olmayan ve koroner operasyon geçiren hastalar çalışma dışı bırakıldı. Hastalar kritik koroner arter darlıklarına göre tek damar hastalığı (TDH) ve çok damar hastalığı (ÇDH) olacak şekilde iki gruba ayrıldı. ÇDH ile TDH olanlar klasik kardiyovasküler risk faktörleri açısından karşılaştırıldı. Bulgular: Hastaların 544’ünde (%60) ÇDH 365’inde (%40) TDH saptandı. ÇDH olan grupta yaş, hipertansiyon ve diyabet mellitus istatistiksel olarak daha fazla saptandı (sırasıyla p<0.001, p=0.003, p=0.005). TDH olan grupta ise erkek cinsiyet, aile öyküsü ve sigara içiciliği istatistiksel olarak daha fazla saptandı (sırasıyla p=0.006, p<0.001, p<0.001). Sonuç: Diyabet ve hipertansiyon ÇDH grubunda yüksek saptanırken aile öyküsü ve sigara içiciliği TDH grubunda yüksek saptandı. Akut koroner sendrom hastalarında bu risk faktörlerin göz önünde bulundurulması önemlidir.Öğe An unexpected complication in a hemodialysis patient: midodrine related A-V fistula dysfunction(2021) Demir, Mehmet Emin; Alp, ÇağlarArteriovenous fistula (AVF) dysfunction is one of the common obstacles in performing hemodialysis treatment. Acute and chronic thrombosis of the fistula, stenosis, and hematomas are the major causes of the AVF dysfunction. Here, we present an unexpected complication of midodrine use which caused in AVF dysfunction in a female patient who was suffering from hemodialysis-related hypotension.Öğe Atrial electromechanical delay and p wave dispersion associated with severity of chronic obstructive pulmonary disease(Makerere Univ, Fac Med, 2021) Çelik, Yunus; Yıldırım, Nesligül; Demir, Vahit; Alp, Çağlar; Şahin, Ömer; Doğru, Mehmet TolgaBackground: The aim of this study was to evaluate atrial electromechanical delay (AEMD) with both electrocardiography (ECG) and echocardiography in patients with Chronic Obstructive Pulmonary Disease (COPD). Methods: Total of 110 patients were included in this cross-sectional case-control study. P-wave dispersion (PWD) was measured on a 12-lead ECG. Atrial electromechanical intervals (PA) were measured as the time interval between the onset of the P wave on the ECG and the beginning of the late diastolic A wave. Results: PWD was found to be 40.9 +/- 9.2 ms in the healthy control group, 45.6 +/- 8.2 ms in the mild COPD and 44.8 +/- 8.7 ms in the severe COPD group (p<0.05). Intra-right atrial EMD was found to be 10.7 +/- 5.8 ms in mild COPD, 11.0 +/- 7 ms in severe COPD, and it was 16.4 +/- 7.3 ms in healthy control group (p<0.001). Interatrial EMD was detected to be 29.5 +/- 9.1 ms in the control group, 24.1 +/- 9 ms in mild COPD group, and 23.9 +/- 11.1 ms in the severe COPD group (p<0.001). Conclusion: Both mild and severe COPD groups decreased PWD, increased tricuspid PA and significantly decreased inter and right intra-AEMD times in comparison to the control group.Öğe Diyabetik hastalarda ayak problemlerinin yönetimi ve vasküler patolojilere yaklaşım(2019) Karahan, İrfan; Alp, Çağlar; Çifci, Aydın; Karadeniz, MuhammedDiyabet prevalansı tüm dünyada giderek artmakta ve büyük bir halk sağlığı problemine dönüşmektedir. Diyabetin komplikasyonları hastalığın kendisinden daha büyük problemlere neden olmaktadır. Bir diyabetli hastanın ayağında ülser gelişmesi hastalarda ciddi morbidite ve hatta mortaliteye neden olabilmekte, ayrıca sağlık giderlerinin aşırı derecede artması ile sonuçlanmaktadır. Dünya genelinde tüm sağlık harcamalarının yaklaşık 1/6’sı diyabet ve onun getirdiği problemler nedeniyledir. Diyabet hastalarının hayatları boyunca %12-15 oranında diyabetik ayak ülseri geliştirme riski bulunmaktadır ve diyabetlilerin hastaneye yatış nedeninin 1/4’ünü oluşturmaktadır. Ampütasyon insidansı 6-8/1000 DM yıl civarındadır ve travma dışı ampütasyonların dünyada en sık nedeni (%50’den fazlası) diyabettir. Bu hastalarda hem vasküler problemler hem de kan şekeri düzensizliğinin etkisiyle küçük bir enfeksiyon odağı günler içinde hızla sepsise ilerleyip uzuv kaybına yol açabilmektedir. Bu kadar sık karşılaşılan bir problemin önlenmesi en önemli halk sağlığı konularından biridir. Tüm önlemlere rağmen diyabetik bireyler ayak problemi ile karşılaşılmışsa, problem erkenden ortaya konulmalı ve diyabetik ayak ekibi olarak gerekli müdahaleler vakit kaybetmeden yapılmalıdır.Öğe Hipertansif hastalarda plazma pentraxin 3 (PTX3) seviyeleri ile fmd(flow-medıated dılatatıon) ve pulse wave analiz ile belirlenen noninvaziv endotelial fonksiyon göstergeleri arasındaki ilişki(Kırıkkale Üniversitesi, 2015) Alp, Çağlar; Doğru, Mehmet TolgaHipertansiyon dünyada morbidite ve mortalitenin en önemli nedenlerindendir ve giderek artan bir halk sağlığı problemi haline gelmiştir. Hipertansiyon prevelansı genel popülasyonda %30-45 civarında tespit ediştir; bu oran yaşla birlikte artış göstermektedir ve ülkeden ülkeye değişiklikler vardır. Türkiye de bu oran PatenT2 çalışmasında tüm populasyonda %31,8 olarak tespit edilmiştir. Hipertansiyon neden olduğu uç organ hasarlarıyla da klinik açıdan büyük önem taşımaktadır. Subklinik organ hasarının genel kardiyovasküler riskin belirleyicisi olarak önemi nedeniyle, organ tutulumu bulguları dikkatli bir şekilde araştırılmalıdır. Kan basıncı düzeyi yüksek olan ve olmayan bireylerde kardiyovaskuler riski belirlemede subklinik organ hasarının yaşamsal rolüne ilişkin günümüzde çok sayıda kanıt mevcuttur. Akımla bağlı genişleme (ABG)( Flow-mediated dilatationun Türkçe karşılığı olup klinikte her iki isimlendirmeyle de kullanılmaktadır. ), endotel bağımlı bir işlem olup; orta büyüklükteki musküler arterlerin shear strese maruz kalması sonucu meydana gelen hiperemiyi ölçmektedir. Tansiyon aleti manşonunun şişirilmesi ile oluşturulan shearstres'e cevaben brakiyal arterde oluşan dilatasyon esas olarak NO'in endotelden salınmasına bağlıdır ve koroner endotelyal fonksiyonun invaziv olarak değerlendirilmesi ile uyum gösterir. Arteryel stiffness damar duvarının gerilimini ve elastikiyetini belirtir. Arteryel sertlik, hipertansif hastalarda hedef organ hasarının bir göstergesidir. Pentraxin-3 (PTX-3); pentraxin süper ailesinin bir üyesidir. İnflamasyon sonucucu TNF?, IL-1ß gibi mediatörler aracılığıyla karaciğerden, endotelyal hücrelerden, aterosklerotik lezyonlardan, makrofaj ve nötrofillerden salınan akut faz proteinidir. PTX 3 seviyesinin daha önce yapılan çalışmalarda hipertansiyon, miyokard infarktüsü, preeklamsi ve kronik böbrek yetmezliği gibi hastalıklarda endotel hasarının bir göstergesi olduğu gösterilmiştir. Bizde bu çalışmamızda hipertansif hastalarda plazma pentraxin 3 seviyeleri ile fmd ve pulse wave analiz ile belirlenen noninvaziv endotelial fonksiyon göstergeleri arasındaki ilişkiyi göstermeyi planladık. Çalışmamıza 90 tane hipertansif hasta alındı. Hipertansif hastalar ambulatuar kan basıncı monitörizasyonu (AKBM) sonuçlarına göre dipper – nondipper ve grade 1 – grade 2 olarak sınıflandırıldı. Pentraxin 3 değerleri nondipper Ht grupta dipper HT gruba göre daha yüksek bulundu (p=0.028) . Pentraxin 3 değerleri grade 2 hipertansifler de grade 1 hipertansiflere göre yüksek bulunurken istatiksel olarak anlamlı değildi (p=0.219). FMD değerleri dipper HT grupta nondiper HT gruba göre anlamlı derecede iyiyken (p=0.045) ; gruplar grade 1 HT ve grade 2 HT olarak ayrıldığında FMD değerleri arasında anlamlı farklılık saptanmadı. Arteriel stiffness değerlendirmesindeki dijital volüm nabzı (DVP) parametrelerinden stiffness index (SI) ve reflection index (RI) gruplar arasında istatiksel olarak anlamlı farklılık saptanmadı. Sonuç olarak tüm grubun Pentraxin 3 (PTX3) düzeyleri ile akıma bağlı dilatasyon (FMD) değerleri arasında yapılan korolesyon analizi sonucu PTX 3 ve FMD arasında negatif korelasyon saptandı ( r:-0.297 P:0.05 ) . PTX 3 ve SI ile yapılan korelasyon analizi sonucu pozitif korelasyon saptandı (r:0,603 P:0.01).Yine PTX 3 ve RI le yapılan korelasyon analizi sonucu pozitif korelasyon saptandı (R:0.240P:0.025). Bu veriler ışığında hipertansif hastalardaki pentraxin 3 düzeylerinin endotel fonksiyon parametrelerinden FMD ve arteriel stifness göstergelerinden SI ve RI değerleri arasındaki korelasyon hipertansif hastaların uç organ hasarı ve endotel disfonsiyonu göstermede biyokimyasal bir parametre olan pentraxin 3 ün kullanılabileceği fikrini vermektedir. Ancak bu konuda benzer sonuçlarla desteklenen daha fazla ve büyük çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe Normokalsemik hiperparatiroidiye farklı bakış: Kardiyak sorunlarıngözden geçirilmesi(2019) Alp, Çağlar; Karahan, İrfan; Durmaz, ŞenayHiperparatiroidizmde renal komplikasyonlar ve osteoporoz gibi yan etkiler klinisyenler tarafından çok iyi bilinerek sıkı takip edilmektedir. Bununla birlikte yapılan çeşitli çalışmalarda hiperparatiroidiye bağlı hipertansiyon, diastolik disfonksiyon, endotel disfonksiyonu, kalp kapak kalsifikasyonu, aritmi, kardiyak hipertrofi gibi yan etkiler belirtilmiştir. Bazı çalışmalar hiperparatiroidide kardiak mortalite artışı olduğunu işaret etmektedir. Bu derlemede primer hiperparatiroidide rastlanan kardiyak sorunlara dikkat çekmek amaçlanmıştır.Öğe The relationship between serum homocysteine levels and development of coronary collateral circulation in patients with acute coronary syndrome(2020) Karadeniz, Muhammed; Karadeniz, Tuba Betül; Sarak, Taner; Alp, ÇağlarAim: Homocysteine is an amino acid that plays a role in folate metabolism and inhibits endothelial cell proliferation which is important for angiogenesis. In this study, we aimed to investigate the relationship between serum homocysteine levels and coronary collateral development. Material and Method: Consecutive 176 patients, with acute coronary syndrome and chronic total occlusion, were divided into two groups according to coronary collateral development. Rentrop 0 and 1 were regarded as group I and Rentrop 2 and 3 as group II. Results: Plasma homocysteine levels were 18.2±7.0 ?mol/L in the group I and 15.7±5.1 ?mol/L in the group II. Univariate logistic regression analysis showed that mean platelet volume and homocysteine were associated with poor coronary collateral. Multivariate logistic regression analysis showed that homocysteine level was independently associated with poor coronary collateral circulation (OR 1.069 [95% CI 1.012-1.130]; p=0.018). Conclusion: In this study clearly demonstrates that high serum homocysteine level is associated with poor collateral development in patients with acute coronary syndrome.Öğe Yaşlılarda hipertansiyona yaklaşım(2018) Alp, Çağlar; Sarak, Taner; Çifçi, Aydın; Kabalcı, MehmetHipertansiyon çağımızın en önemli hastalıklarından biri ve önemli bir kardiyovasküler risk faktörüdür. Tüm dünyada ortalama yaşam süresi uzamakta ve bunun sonucu olarak yaşlı nüfus artmaktadır. İleri yaş artmış hipertansiyon prevelansı ile birliktedir. Türkiye’de hipertansiyon prevelansı 65 yaş üstünde %75’e ulaşmaktadır. Yaşlılardaki hipertansiyon; hem etiyopatogenez hem de tanı ve tedavi açısından diğer yaş gruplarından birtakım farklılıklar gösterir.