Yazar "Ay, Resul" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bizans'tan Osmanlıya Anadolu'da Heterodoks inanıslar: ‘Öteki' dindarlığın ortak doğası üzerine (650–1600)(2012) Ay, ResulBizans ve Osmanlı dönemlerinde Anadolu’da önce Hıristiyanlık sonra da İslam dininin Ortodoks yorumlarına karsı alternatif yorumlar veya alternatif dindarlık modelleri ortaya koyan irili ufaklı pek çok inanç grupları vardı. Bu inanç grupları mensup oldukları dinin kimliğini muhafaza etmekle birlikte diğer dinin heterodoksisiyle daha çok benzestikleri, hem muhteva bakımından hem de daha belirgin olarak ortodoksiye karsı takındıkları tavır ve tutum, ortodoksiyle iliski biçimleri ve nihayetinde siyasi otoriteyle çatısmacı iliskileri bakımından ortak bir tip görüntüsü sergiledikleri fark edilmektedir. Bu çalısma her iki heterodoks inanç gruplarının ortak doğasını tespit etmeye, seçilen temalar üzerinden onların ortak tarihsel bir tipolojisini olusturmaya çalısmaktadır. En tipik yanlarını olusturan senkretik özellikleri onları muhteva bakımından da birbirine yaklastıran husustur. Enkarnasyon, Günes ve tabiat kültü, ezoterik yaklasımlar ve kısmen de düalizmin etkilerini yansıtmaları bu kapsamda dikkat çeken paralelliklerdir. Merkezi kurumsal inanısı kaynaktan bir kopus veya yanlıs yorumlama iddiasıyla elestirip, hatta neredeyse bütün uygulamalarını reddederek, ilahi kaynaklı sözlere ve amellere daha deruni anlamlar yükleme arayısı da diğer benzerliklerini olusturmaktadır. Sırf bu tutumları itibariyle veya siyasi düzen için bir tehdit olarak görülmeleri sebebiyle siyasi otoriteyle sürekli bir çatısma hali de onların bir baska tipik yanını olusturur.Öğe Erken Dönem Anadolu Sufiliği ve Halk İslam'ında Hulûlcü Yaklaşımlar ve Hulûl Anlayışının Farklı Tezahürleri(2015) Ay, ResulErken dönem Anadolu Sufiliği ve Halk İslam'ı, İslam dünyasındaki pek çok ilim ve düşünce birikimine varis olduğu gibi, aşırı Şia geleneğinde ve bazı felsefe ve tasavvuf ekollerinde etkili olan hulûl anlayışlarından da etkilenmiştir. Alevi-Bektaşi kesimde Hz. Ali üzerinden etkili olan hulûl anlayışı hem Hz. Ali'ye hem de onunla bir görülen bazı Alevî-Bektaşi büyüklerine ulûhiyet atfetme şeklinde yansımıştır. Ayrıca Anadolu'da etkili bazı sufi çevrelerde aşırı tevhitçi yaklaşımlar çerçevesinde de hululcü anlayışları yansımaları görülür. Hem Alevi-Bektaşi gelenekteki insana ulûhiyet atfetme eğilimi hem de bahsi geçen aşırı vahdetçi tasavvufî yaklaşımlar nasıl bir hulul anlamı taşıyor? Doğrudan Tanrının insan bedeninde tecessüd/tecessüm etmesi mi kastediliyor, yoksa tanrı ile insan arasındaki münasebeti açıklayan ve vahdet-i vücûd anlayışında da karşılığı olan tecelli ve tezahürlerin suretin yerini alması mı? Eşyada batın ve eşyanın özü/hakikati olarak nitelenen Tanrısal yönün eşyadaki suret yönüyle bütünleşmesiyle eşyanın ulûhiyet kazanması şeklinde mi düşünülmeli? Burada Hz. Ali'yle ilişkili ulûhiyet anlayışı onun Nûr-ı Muhammedî ile irtibatı ve bu yolla yaratılıp bütün mahlûkata kaynaklık teşkil eden ilk nur/ilk varlık kabul edilmesi üzerinden okunmaya çalışılır. Bazı Alevî-Bektaşi büyüklerinin Ali'yle özdeşleştirilmesi ve onlara ulûhiyet atfedilmesiyse tenasüh yansıması olmakla birlikte genellikle bu kozmik ve ezel Ali'nin tecellisi, tezahürü ya da doğrudan bedenleşmesiyle alakalı inançlar olarak görülür. Diğer tasavvufi kesime yönelik hulul nitelemesi de yine onların Tanrı-âlem/insan ilişkisine yükledikleri anlam üzerinden görülmeye çalışılır.Öğe Incarnationist Approaches in Early Anatolian Sufism and Popular Islam and the Different Reflections of Incarnation(Ahmet Yesevi Univ, 2015) Ay, ResulIn addition to being heir to many scientific and cultural legacies of the Islamic world, early Anatolian Sufism and popular Islam also came into the influence of incarnationist thoughts, which were effective in the extreme Shia tradition and in some schools of philosophy and Sufism. In the Alevi-Bektashi environment, incarnationist thoughts, especially related to Caliph Ali, found reflections such as ascribing divinity to both Ali and some saints of the Alevi-Bektashi tradition who were identified with Ali. Otherwise, it is possible to see the reflection of incarnationist thoughts in some other sufi environments in Anatolia in the context of extreme unionist approaches. What kinds of meanings do all these incarnationist thoughts include? Do they mean the incarnation of the divinity in human form, or the just replacement or union of the manifestation of the divinity (tecelli) in human body with the form (suret) of it? Here the understanding of the divinity related to Ali has been read through the concept of Nur-i Muhammedi and the general acceptance of the idea that he was the first principle like the first intelligence (akl el-evvel or akl el kulli) and all living creatures originated from him. The identification of some Alevi-Bektashi saints with Ali and the attribution of divinity to them also seem to be beliefs about the manifestation or directly the embodiment of the past-eternal Ali although they are also reflections of re-incarnation. An attempt is made to read the incarnation attributes to other sufi divisions through the meanings that they attribute to the relations between God and the universe or the human being.Öğe Sufi Shaykhs and Society in Thirteenth and Fifteenth Century Anatolia: Spiritual Influence and Rivalry(Oxford Univ Press, 2013) Ay, ResulFollowing the last quarter of the eleventh century, the number of Sufi groups and of their adherents increased in parallel with the Turkicization and Islamization of Anatolia. The shaykhs at the head of these groups became important figures in society. The influence of Islamic mysticism carried on from the past, combined with the positive image the Sufi shaykhs secured by their service to the people, enabled them to exert a powerful spiritual influence over the populace. That influence was the basis of a position of privilege vis-a-vis the ruling elites as well as the ordinary people; over time, for all its grounding in religious authority, this privilege accrued a worldly dimension. It is noticeable that the most influential of the Sufi shaykhs found it difficult to share influence with fellow shaykhs of different affiliation in different regions. This paper describes and explains their competition in connection with their sociopolitical standing and influence. In this regard, it aims firstly to examine the reasons for the spiritual influence enjoyed by the shaykhs, and the impact of those reasons on how the shaykhs were perceived by the people in thirteenth and fifteenthcentury Anatolia. The competition among the shaykhs is presented through analysis of their relations as recorded in historical and hagiographical sources from the period.