Yazar "Cesur, Salih" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 11 / 11
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Addison hastalığı ile renal tüberküloz birlikteliği(2019) Cesur, Salih; Hatipoğlu, Çiğdem Ataman; Bulut, Cemal; Ergün, Emine; Kırıklı, Sami; Karakök, Taliha; Yağcı, SerapRenal tüberküloz akciğer tüberkülozunun lenfohematojen yayılımı sonucunda gelişir. Renal tüberkülozun en önemli bulgusu steril pyüridir. Gelişmekte olan ülkelerde Addison hastalığının %10-15’inden tüberküloz hastalığı sorumludur. Tüberküloza bağlı adrenal tutulum bilateral adrenal genişleme, atrofi ve kalsifikasyon şeklinde görülebilir. Mycobacterium tuberculosis komplekse bağlı adrenal bezlerin infeksiyonu hematojen yaylılım sonucu gelişir. Klinik bulguları yıllar sonra belirgin olabilir, asemptomatik infeksiyon oldukça sıktır. Bu yazıda, önceden Addison hastalığı (adrenokortikal yetmezlik) tanısı alan 60 yaşında bir kadın hastada saptanan renal tüberküloz sunuldu .Öğe Ankara ve Kırıkkale İllerindeki Kronik Böbrek Yetmezliği Hastalarında Hantavirus Seroprevalansının Araştırılması(2012) Cesur, Salih; Ünverdi, Selman; Çiftçi, Aydın; Akay, Hatice; Kaya, Coşkun; Irmak, Hasan; Duranay, MuratAmaç: Çeşitli çalışmalarda hantavirus seropozitifliğiyle kronik böbrek yetmezliği arasında ilişki olduğu bildirilmiştir. Bu çalış- manın amacı Ankara ve Kırıkkale illerinde yaşayan son dönem böbrek yetmezliği nedeniyle hemodiyaliz ve sürekli ayaktan periton diyalizi uygulanan hastalarda hantavirus antikor sıklığının araştırılmasıdır. Yöntemler: Çalışmaya hemodiyaliz ya da sürekli ayaktan periton diyalizi tedavisi uygulanan 68 kadın (yaş ortalaması 48) ile 57 erkek (yaş ortalaması 45.8) olmak üzere kronik böbrek yetmezliği olan toplam 125 hasta ile 24 kadın (yaş ortalaması 55.9) ve 23 erkek (yaş ortalaması 49.5) olmak üzere 47 sağlıklı birey dahil edildi. Hantavirus IgM ve IgG antikorları ELISA yöntemiyle araştırıldı. Bulgular: Hastaların ve kontrol grubundakilerin hiçbirinde hantavirus IgM ve IgG pozitifliği saptanmadı. Sonuçlar: Hantavirus infeksiyonunun kronik böbrek yetmezliğindeki rolünün belirlenebilmesi için, endemik bölgelerdeki hasta grubunda daha fazla sayıda olguyla yapılacak kontrollü çalışmalara gereksinim vardırÖğe The comparison of pandemic H1N1 IgG levels between H1N1 influenza-vaccinated healthcare workers and unvaccinated healthcare workers(Tubitak Scientific & Technical Research Council Turkey, 2014) Cifci, Aydin; Erol, Ozlem; Cesur, Salih; Aksoy, Nurkan; Kisa, UclerBackground/aim: To compare pandemic H1N1 (pH1N1) IgG antibody levels between healthcare workers who were vaccinated with the pH1N1 influenza vaccine and the unvaccinated healthcare workers who were selected as the control group. Materials and methods: A total of 68 healthcare workers were included in this study. Of those, 53 were adults vaccinated with the H1N1 influenza vaccine and 15 were unvaccinated. Serum samples were parsed and stored at -40 degrees C until they were examined. Results: Of the total 53 vaccinated healthcare workers, 16 (30.1%) were positive for IgG antibodies (titer > 11), 17 (32.0%) were negative for IgG antibodies (titer < 9), and 20 (37.7%) were borderline (titer: 9-11). Of the 15 unvaccinated healthcare workers, 1 (6.6%) was positive for IgG antibodies, 11 (73.3%) were negative for IgG antibodies, and the remaining 3 (20.0%) had borderline values (P = 0.014, P < 0.05). In both groups, there was no statistically significant difference between IgG-negative, IgG-positive, and borderline subjects in terms of age or sex. Conclusion: The IgG antibody level was higher in the vaccinated healthcare workers than among the unvaccinated healthcare workers.Öğe Hemodiyaliz hastalarında hepatit E, hepatit G ve TTV seroprevalansı(2017) Yılmaz, Neziha; Çifci, Aydın; Balcı, Mehmet; Kaya, Coşkun; Cesur, Salih; Uyar, Mehmet; İbiş, MehmetAmaç: Hemodiyaliz hastaları kan, kan ürünleri, perkütan yaralanma veya fekal-oral yolla bulaşabilen hepatit virüsleri açısından risk grubunda yer alır. Bu çalışmada, hemodiyaliz hastalarında Hepatit E, Hepatit G ve TTV seropozitifliğinin belirlenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya 66 hemodiyaliz hastası (30 kadın, 36 erkek) ve 66 kontrol (43 kadın, 23 erkek) olmak üzere toplam 132 kişi dahil edildi. Çalışmada anti-HEV, anti HGV ve anti-TTV IgG düzeyleri ELISA yöntemi ile çalışıldı. İstatistiksel analizler SPSS programı ile yapıldı. Elde edilen sonuçların istatistiksel değerlendirilmesinde Students t testi, Fischer exact testi ve Mann Whitney-U testleri kullanıldı. P 0.05 değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. Bulgular: Çalışmaya alınan 66 hasta ve 66 sağlıklı kontrol grubunun yaş ortalaması sırasıyla; 54,9 ve 47,2 idi. Hasta ve kontrol grubunun yaş ortalaması karşılaştırıldığında hasta grubunun yaş ortalaması daha yüksekti. Anti-TTV IgG ve anti-HEV IgG pozitifliği hemodiyaliz hastalarında kontrol grubuna göre daha yüksek bulundu. Hasta ve kontrol grubunda anti-HGV IgG pozitifliği tespit edilmedi. Hemodiyaliz hasta grubunda anti-TTV IgG ve anti-HEV IgG pozitifliği ile hemodiyaliz süresi, yaş ve cinsiyet arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmadı. Sonuç: Hemodiyaliz hastaları, TTV, hepatit E virüsü ve diğer hepatit virüslerinin bulaşı açısından yüksek risk taşırlar. Bu nedenle, hemodiyaliz ünitelerde temizlik ve dezenfeksiyon kurallarına uyulması HEV ve TTV gibi hepatit virüslerinin bulaşını önlemek için gereklidir.Öğe Hemodiyaliz Hastalarında MRSA Burun Taşıyıcılığı ve VRE Rektal Taşıyıcılığı Oranlarının Belirlenmesi(2013) Çiftçi, Aydın; Özlük, Özlem Erol; Kaya, Coşkun; Ergen, Ebru; Cesur, SalihAmaç: Hemodiyaliz hastalarında metisiline dirençli Staphylococcus aureus (MRSA) burun taşıyıcılığı ve vankomi- sine dirençli enterekok (VRE) rektal taşıyıcılığı oranları ve bu iki etkene bağlı olarak gelişen enfeksiyonların sıklığı normal popülasyondan daha yüksektir. Bu çalışmanın amacı, hemodiyalize giren hastalarda MRSA nazal taşıyıcılığı ile VRE rektal taşıyıcılığı oranlarının ve taşıyıcılıkla ilişkili predispozan faktörlerin belirlenmesi idi. Yöntem ve Gereçler : Çalışmaya 32 K, 58 E olmak üzere toplam 90 hemodiyaliz hastası dahil edildi. Hastalardan alınan burun sürüntü örnekleri sırasıyla mannitol- salt agar (MSA) ve oksasilin direnç tarama agar (ORSAB) be- siyerine, rektal sürüntü örnekleri ise kromojenik VRE agar besiyerine ekildi. Besiyerleri etüvde 37 C de 72 saate kadar inkübe edildi. Metisilin direnci, Mueller Hinton agar besiyerinde oksasilin diskiyle disk difüzyon yöntemiyle doğrulandı. İstatistiksel analizler SPPS programında gerçekleştirildi. İstatistiksel analizde Ki-kare testi kullanıldı. p0.05 değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. Bulgular: Hastaların 4ünde (%4.4) MRSA burun taşıyıcılığı saptanırken, hiçbirinde VRE rektal taşıyıcılığı saptanmadı. Metisiline dirençli Staphylococcus aureus burun taşıyıcısı olan hastaların hepsinde son 6 ay içinde an- tibiyotik kullanımı kullanımı öyküsü, hastaların 2sinde ise diabetes mellitus ve son 1 yılda hastanede yatış öyküsü mevcuttu. Sonuç: Hemodiyaliz hastalarında hastalarda MRSA nazal taşıyıcılığı ve VRE rektal taşıyıcılığının periyodik olarak araştırılması, kolonize hastalar için temas izolasyon önlemlerinin uygulanması ,MRSA nazal taşıyıcılığı saptanan hastalarda MRSA taşıyıcılığının topikal antibiyotiklerle tedavisi bu hasta grubunda gelişebilecek olan enfeksiyonları ve buna bağlı komplikasyonları önleyeceği görüşündeyiz.Öğe Hemodiyaliz Hastalarında Rektal Sürüntü Örneklerinde Genişlemiş Spektrumlu Beta-laktamaz Taşıyıcılığı Oranlarının ve Risk Faktörlerinin Belirlenmesi(2015) Çifci, Alper; Tosun, İsmail; Erol, Özlem; Kılıçarslan, Ebru Ergen; Cesur, SalihAmaç: Bu çalışmanın amacı hemodiyaliz tedavisi gören hastalarında rektal sürüntü örneklerinde genişlemiş spektrumlu betalaktamaz (GSBL) üreten Enterobacteriacea sıklığı ve GSBL taşıyıcılığı ile ilişkili risk faktörlerinin belirlenmesi idi. Yöntem ve Gereçler: Çalışmaya kronik böbrek yetmezliği nedeniyle hemodiyaliz tedavisi gören 78 hasta ( 43 kadın (yaş ortalaması 46 3,6) 35 erkek (yaş ortalaması 55 4.3) dahil edildi. Hastalarda GSBL rektal taşıyıcılığı ile ilişkili risk faktörleri (cinsiyet, yaş ortalaması, hemodiyaliz süresi ve son 6 ay içinde antibiyotik kullanımı) araştırıldı. P 0.05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. Bulgular: Çalışmaya alınan toplam 78 hastanın 30 (%38)unda çift disk sinerji testi ile GSBL pozitif (üreten) Enterobacteriacea türleri (spp.) rektal taşıyıcılığı saptanırken, ESBL kromojenik agar besiyeri ile 26 (%33.3)ında GSBL pozitifliği saptandı. Hemodiyaliz hastalarının rektal sürüntü örneğinde üreyen Enterobacteriacea sppnin 20si (%66.6) GSBL pozitif E.coli, 7si (%23.3) GSBL pozitif Klebsiella spp., 3ü (%10) GSBL pozitif Proteus spp. olarak belirlendi. Hemodiyaliz hastalarında GSBL Enterobacteriacea spp. rektal taşıyıcılığı ile son 6 ayda antibiyotik kullanımı arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptandı (P0.001) Sonuç: Hemodiyaliz hastalarında GSBL pozitif Enterobacteriacea spp. rektal taşıyıcılığı için son 6 ayda antibiyotik kullanımı önemli bir risk faktörü olup, taşıyıcılık riskini yaklaşık 17 kat arttırmaktadır. Bu nedenle hemodiyaliz hastalarında GSBL pozitif Enterobacteriacea spp.e türlerine bağlı olarak gelişebilecek enfeksiyonları önleme açısından gereksiz antibiyotik kullanımından kaçınılmalıdır.Öğe Kronik Hepatit B’li Hastalarda Serum İleri Oksidasyon Protein Ürünleri (AOPP) Düzeyi İle Laboratuvar Bulguları Arasındaki İlişkinin Araştırılması(2015) Çifci, Aydın; Barut, H. Şener; Cesur, Salih; Günal, Özgür; Fidan, Yasemin; Yalçın, Selim; Saygun, MeralAmaç: Bu çalışmanın amacı, kronik hepatit B (KHB) infeksiyonu olan hastalarda serum ileri oksidasyon protein ürünleri (AOPP) düzeyleri ile karaciğer transaminazları olarak bilinen alanin aminotransferaz (ALT), aspartat aminotransferaz (AST)) düzeyleri, viral yük (HBV-DNA düzeyi), karaciğer histolojik aktivite indeksi (Knodell aktivite indeksi), fibrozis skoru ve trombosit sayıları arasındaki ilişkinin araştırılmasıdır. Yöntem ve Gereçler: Çalışmaya tedavi öncesi olan 25 KHB hastası ve 20 sağlıklı kontrol grubu dahil edildi. Hasta ve kontrol grubunun serum AOPP düzeyleri spektrofotometrik yöntemle ticari ELISA kiti kullanılarak belirlendi. Hastaların AST, ALT, HBV-DNA düzeyleri, trombosit sayıları ile karaciğer biyopsisini kabul eden ve biyopsi yapılan hastalarda Knodell histolojik aktivite indeksi, fibrozis skoru belirlendi. Bulgular: Kronik hepatit B hastaları ile sağlıklı kontrol grubu arasında cinsiyet ve yaş ortalaması açısından anlamlı farklılık saptanmadı. KHB hastalarında serum AOPP düzeyleri ile karaciğer transaminazları (ALT, AST), düzeyleri, viral yük (HBV-DNA düzeyi), karaciğer histolojik aktivite indeksi (Knodell aktivite indeksi), fibrozis skoru ve trombosit sayıları arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptanmadı. Kronik hepatit B hastaları ile kontrol grubunun serum AOPP düzeyleri (sırasıyla; 81.4 32 mikro M/mL ve 73.2 21 mikro M/mL) arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık yoktu. Sonuç: Çalışmamızda serum AOPP düzeyleri ile karaciğer transaminazları, viral yük, karaciğer histolojik aktivite indeksi, fibrozis skoru ve trombosit sayısı arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptanmadı. Yeni oksidatif stres göstergesi olan serum AOPP düzeylerinin KHBli hastalarda öneminin belirlenmesi için daha fazla örneklem sayılı kontrollü çalışmalara gereksinim olduğu görüşündeyiz.Öğe Levels of Serum - Activated Oxidation Protein Products (AOPP) in Patients With Asthma(2015) Katar, Didem; Köksal, Hülya; Çifci, Aydın; Cesur, Salih; Kınıklı, Sami; Fidan, Yasemin; Gençtürk, ZeynepAim: This study aims to compare the levels of serum activated oxidation protein products (AOPP) between patients with asthma and healthy controls and to investigate a possible relationship between AOPP levels and disease duration and laboratory results. Material and Method: Total of 54 subjects including 34 asthma patients and 20 healthy controls who were admitted to Kırıkkale Yüksek Ihtisas Hospital Chest Disease Policlinic and Yenimahalle State Hospital Chest Disease Outpa- tient Clinic were included. The levels of serum AOPP were compared between the groups. A statistically significant relationship between AOPP levels and comorbidities (hypertension, diabetes, etc), leukocyte counts, sedimentation rates, C-reactive protein levels, and hemoglobin levels were investigated. Results: There was no statistically significant difference in serum AOPP levels between the patient group and con- trols (75.61 32.22 µM and 73.23 20.87 µM). No statistically significant relationship was observed between serum AOPP levels and duration of asthma, the presence of comorbidities, leukocyte counts, sedimentation rates, C - reac- tive protein, and hemoglobin levels among the patients with asthma and healthy controls. Conclusion: We conclude that further large-scale controlled studies are required to establish the definite role of serum AOPP levels, a novel indicator of oxidative stress, in patients with asthma.Öğe The rate and risk factors of nasal Staphylococcus aureus carriage in hemodialysis patients(2016) Çifci, Aydın; Biberoğlu, Serap; Tosun, İsmail; Cesur, Salih; Gençtürk, Zeynep; İnal, Salih; Ergen, EbruAmaç: Bu çalışmada, kronik böbrek yetmezliği nedeniyle ayaktan hemodiyaliz tedavisi alan hastalarda Staphylococcus aureus (S. aureus) ve MRSA nazal taşıyıcılık oranlarının ve taşıyıcılıkla ilişkili risk faktörlerinin belirlenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntemler: Kırıkkale ilindeki diyaliz merkezlerinde düzenli hemodiyaliz tedavisi gören 61 kadın (yaş ortalaması: 54,20 ± 15,9), 57 erkek (yaş ortalaması: 60,33 ± 15,8) olmak üzere toplam 118 hasta dahil edildi. Hastalar burun kültürü sonuçlarına gore grup-1 MRSA nazal taşıyıcısı olanlar, grup-2 metisiline duyarlı S.aureus (MSSA) nazal taşıyıcısı olanlar ve grup-3 S.aureus burun taşıyıcısı olmayanlar olmak üzere 3 gruba ayrıldı. Hastalarda eşlik eden hastalıklar (hypertension, diabetes mellitus, akciğer hastalıkları, gastrointestinal sistem hastalığı), diyaliz süresi, son bir yılda hastanede yatış, son 6 ayda antibiyotik kullanımı, ailede hastane personeli varlığı, son bir yılda kateter enfeksiyonu geçirme, sigara alışkanlığı, serum albümin düzeyi ile MRSA burun taşıyıcılığı arasındaki ilişki araştırıldı. Hastalardan alınan burun sürüntü örnekleri sırasıyla; mannitol salt agar ve kromojenik MRSA agar besiyerlerine (BBL Chromagar MRSA II) ekildi, izolatlar konvansiyonel bakteriyolojik yöntemlerle tanımlandı. İzole edilen suşlarda metisilin direnci sefoksitin disk difüzyon yöntemiyle doğrulandı. Verilerin analizi SPSS for Windows 15 paket programında yapıldı. MRSA taşıyıcılığı için tek değişkenli analiz sonucunda anlamlı çıkan değişkenler çok değişkenli logistik regresyon analizi yöntemiyle değerlendirilerek bağımsız risk faktörleri belirlendi. P <= 0,05 değeri için sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. Bulgular: Hastaların 13'ünde (%11) MRSA burun taşıyıcılığı, 5'inde (%4,2) ise metisiline duyarlı Staphylococcus aureus (MSSA) nazal taşıyıcılığı saptandı. Kadın cinsiyette ve son 1 yılda kateter enfeksiyonu geçirme öyküsü olanlarda MRSA burun taşıyıcılığı oranı statistiksel olarak anlamlı oranda yüksekti (kadın cinsiyet için P = 0,027, kateter enfeksiyonu geçirme öyküsü için P = 0,037). Çok değişkenli lojistik regresyon analizinde cinsiyet ve son bir yılda kateter enfeksiyonu geçirme öyküsü MRSA burun taşıyıcılığı için bağımsız risk faktörleri olarak belirlendi.Sonuçlar: Sonuç olarak hemodiyaliz hastalarında MRSA burun taşıyıcılığı için kateter enfeksiyonu geçirme öyküsü bağımsız risk faktörü olarak belirlendiğinden, bu hastalarda MRSA taşıyıcılığının taşıyıcılığın eradikasyonunun bu etkene bağlı olarak gelişebilecek kateter enfeksiyonlarının önlenmesine katkı sağlayacağı görüşündeyizÖğe Sağlık Çalışanlarında ve Poliklinik Hastalarında H1N1 IgG Antikor Sıklığının Karşılaştırılması(2016) Cesur, Salih; Irmak, Hasan; Çifci, Aydın; Kınıklı, Sami; Demiröz, Ali Pekcan; Bıyıklı, ZeynepAmaç: Pandemik influenza döneminde sağlık çalışanlarında H1N1 influenza virüsü IgG antikor sıklığının H1N1 döneminde üst solunum yolu semptomları ile müracat eden ve olası pandemik H1N1 enfeksiyonu olan poliklinik hastaları ile karşılaştırılması idi.Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya 53 sağlık personeli [ 15 doktor (, 16 hemşire , 22 yardımcı sağlık personeli ile 29 poliklinik hastası olmak üzere influenza A (H1N1) aşısı uygulanmamış 82 kişi dahil edildi. Sağlık çalışanlarında ve poliklinik hastalarında influenzaya yönelik semptomların varlığı sorgulandı. Sağlık personeli ve hasta grubunda H1N1 IgG antikor düzeyleri ELISA yöntemiyle belirlendi. İstatistiksel analizler SPSS programında yapıldı. p<0,05 için sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. Bulgular: Sağlık çalışanlarında ve poliklinik hastalarında H1N1 IgG antikor pozitiflik oranları sırasıyla; %43.3 ve %6.9 idi. H1N1 IgG antikor pozitifliği açısından cinsiyete ve yaş ortalaması açısından anlamlı farklılık saptanmadı ( p değerleri sırasıyla cinsiyet için p: 0.87, yaş ortalaması için p: 0.657) H1N1 IgG antikor pozitifliği açısından sağlık personeli ile poliklinik hastaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık vardı ( p< 0.001). Sağlık çalışanlarında H1N1 IgG antikor poizitifliği oranı poliklinik hastalarından daha yüksekti. Sağlık çalışanları kendi arasında karşılaştırıldığında H1N1 IgG antikor pozitifliği açısından farklılık saptandı. Doktorlarda H1N1 IgG antikor pozitifliği oranı, hemşire ve sağlık personelinden daha yüksekti. Sonuç: Sağlık çalışanlarında pandemik influenza döneminde H1N1 ile karşılaşma sıklığı ve antikor pozitifliği oranı, influenza ile uyumlu üst solunum yolu semptomları olan poliklinik hastalarından daha yüksekti. Sağlık çalışanları influenza enfeksiyonu açısından risk grubundadır bu nedenle sağlık çalışanları aşılama konusunda eğitim verilerek teşvik edilmelidir.Öğe Serum levels of nitrate, nitrite and advanced oxidation protein products (AOPP) in patients with nonalcoholic fatty liver disease(Univ Catholique Louvain-Ucl, 2015) Ciftci, Aydin; Yilmaz, Bulent; Koklu, Seyfettin; Yuksel, Osman; Ozsoy, Metin; Erden, Gonul; Cesur, SalihBackground and study aims : Oxidative stress is increased and anti-oxidant defense mechanisms are impaired in patients with hepatosteatosis. The aim of the present study was to evaluate the serum levels of several oxidant and anti-oxidant markers in patients with nonalcoholic fatty liver disease (NAFLD). Patients and Methods : Thirty-four patients with NAFLD, and 19 healthy controls were included. In this study, we measured serum nitrate and advanced oxidation protein product (AOPP) as the oxidizing products and nitrite as the anti-oxidizing marker. Nitrate and nitrite levels were measured using a calorimetric method, and levels of serum AOPP were measured by a spectrophotometric method using a commercial ELISA kit. Results : Serum nitrate and AOPP levels were significantly higher in the NAFLD group compared to the control group. Serum nitrite and N-N levels were similar between the two groups. Serum nitrate and N-N levels were found to be significantly higher in patients with elevated ALT levels compared to patients with normal ALT levels. Serum nitrite and AOPP levels were comparable between these groups. Mean platelet volume (MPV) was significantly lower in the NAFLD group compared to the control group. Conclusions : Serum levels of oxidizing agents including nitrate and AOPP increase in patients with NAFLD. In contrast, serum nitrite, an antioxidant agent, does not adequately increase to compensate for the oxidizing effects in these patients.