Yazar "Durmaz, Şenay" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe ENDOKRİN BOZUCULAR: BİSFONEL-A’NIN SAĞLIK ÜZERİNE ETKİLERİ(2021) Eker, Fatih; Güngüneş, Aşkın; Durmaz, Şenay; Kısa, ÜçlerEndokrin bozucular, belirli dozlarda endokrin sistemlerinitaklit edebilen veya bunlara müdahale edebilen, doğalolarak meydana gelen veya suni maddelerdir. Östrojeniközelliği ve östrojen reseptörü üzerinden etki etmesinedeniyle, bir endokrin bozucu kimyasal olan özellikleplastik sanayinde kullanılan Bisfenol-A’ya günlükyaşantımızda farkında bile olmadan maruz kalmaktayız.Bisfenol-A’nın insan sağlığı üzerindeki etkileri songünlerde gündemde olup kaygı verici düzeyde olumsuzetkiler keşfedilmiştir. Birçok ülkede olduğu gibi ülkemizdede kullanımına sınırlama getirilse bile bu pratikte pek demümkün görülmemektedir. Bu derlemede Bisfenol-A’nınözellikle endokrin sistem insülin direnci, obezite, polikistikover sendromu, kardiyovasküler hastalıklar, meme kanseri,abortus ve erken doğum gibi insan sağlığı üzerindekiolumsuz etkileri üzerine dikkat çekmek amaçlanmıştır.Öğe Familyal hipokalsiürik hiperkalsemili olgularımız(2017) Bayrak, Muharrem; Çadırcı, Kenan; Çarlıoğlu, Ayşe; Sevimli¹, Hakan; Durmaz, ŞenayAilesel hipokalsiürik hiperkalsemi, ılımlı hiperkalsemi, idrarda kalsiyum atılımının az olması ile giden ve kalsiyum duyarlı reseptörlerde mutasyonlardan kaynaklanan benign bir hastalıktır. 2010 Ocak ile 2015 Haziran ayları arasında İç hastalıkları polikliniğimize başvuran altı hasta klinik ve biyokimyasal parametrelerle değerlendirilmiştir. Olgularımız, 21 ile 86 yaş arasında, dördü kadın olmak üzere toplam altı hasta idi. Beş olgumuzun çocukları ve bir olgumuzun ebeveynleri poliklinik ortamında değerlendirildi. Olguların değerlendirmesinde ılımlı hiperkalsemi, sınırda yüksek parathormon düzeyleri ve idrarla günlük kalsiyum atılımının belirgin düşüklüğü nedeniyle ailesel hipokalsiürik hiperkalsemi olabileceği düşünüldü. Beş erişkin hastanın çocuklarında ve bir genç hastamızın da annesinde kalsiyum metabolizmasında benzer laboratuvar bulguları saptanması ve hiperkalsemi yapan diğer nedenlerin dışlanması üzerine tanı doğrulandı.Öğe HYPERCALCEMIA DUE TO PRIMARY HYPERPARATHYROIDISM IN A PATIENT WITH GRAVES' DISEASE(2022) Sarı, Işılay Kalan; Coşar, Ramazan; Durmaz, ŞenayHyperthyroidism is a hypermetabolic condition associated with excessive production of thyroid hormones by the thyroid gland. Thyroid hormones play an important role in bone and calcium metabolism. Mild to moderate hypercalcemia due to hyperthyroidism has been reported in approximately one in five patients. Hypercalcemia due to hyperthyroidism is associated with decreased or subnormal parathyroid hormone levels. The co-occurrence of hyperthyroidism and primary hyperparathyroidism is rare. However, in patients with hyperthyroidism, it is necessary to evaluate the parathyroid glands if hypercalcemia persists after an euthyroid state is reached.Here, we report the case of a 30-year-old man with hypercalcemia who had Graves' disease and primary hyperparathyroidism and was successfully treated with combined thyroid and parathyroid surgery.Öğe İlginç bir hormonilginç bir hastalık: hiperprolaktinemi veprolaktinoma(2019) Taşdelen, Mustafa; Durmaz, ŞenayProlaktin (PRL) hormonunun normalden daha yüksek miktarda salınımı olarak adlandırılan hiperprolaktinemi endokrinolojiktetkikler sırasında en sık rastlanılan patolojik durumdur. Hormon hipersekresyonuna neden olan hipofiz adenomlarının ensık karşılaşılan tipi prolaktinomalardır. Prolaktinomalar hemen her zaman benign olmalarına karşın, prolaktinhipersekresyonuna bağlı gonadal disfonksiyon yapmaları veya kitle etkisine bağlı çevre dokulara bası belirtileri oluşturmalarınedeni ile çoğunlukla tedavi gerektiren durumlardır.Öğe Investigation of the neutrophil/lymphocyte and monocyte to high-density lipoprotein cholesterol ratios in differentiated thyroid cancers(2020) Dal, Derya; Yıldız, Faruk; Keskin, Havva; Bayrak, Muharrem; Özmen, Hilal Kızıltunç; Durmaz, Şenay; Çarlıoğlu, AyşeIntroduction: Thyroid cancers are the most common malignant tumors of endocrine origin. They are classified depending on their histopathological and clinical behaviors. Papillary and follicular cancers are classified as differentiated thyroid carcinomas (DTCs). The neutrophil/lymphocyte ratio (NLR) and the monocyte to highdensity lipoprotein cholesterol ratio (MHR) have recently been shown to be powerful markers of oxidative stress and systemic inflammation, and the MHR has been revealed as a potent marker of mortality in coronary heart disease associated with coronary atherosclerosis. The aim of this study was to evaluate these markers in patients diagnosed with DTC. Material and Method: One hundred twenty-five patients newly diagnosed with DTC and a 75-member control group consisting of entirely healthy individuals were included in the study. The patient and control groups were evaluated by investigation of cholesterol and hematological parameters following 12-h fasting. Results: Significant differences were determined between the patient and control groups in terms of mean NLR (3.2±2.8 vs 2.4±1.3, respectively, p=0.013) and MHR (0.102±0.079 vs, 0.038±0.052 respectively, p<0.001) values. In the correlation analysis, positive correlation was determined between the NLR and white cell count (r=0.530, p<0.001), neutrophil count (r=0.293, p<0.001) and C reactive protein (CRP) (r=0.371, p=0.005), while negative correlation was determined between the NLR and lymphocyte count (r=-0.271, p=0.001). Conclusion: The study data show that DTCs increase systemic inflammation.Öğe NONFONKSİYONE ADRENAL İNSİDENTALOMALARDA İNSULİN REZİSTANSI VE YENİ İNFLAMATUAR BELİRTEÇLER(2019) Akgün, Zehra; Güngüneş, Aşkın; Durmaz, ŞenayAmaç: Son dönemlerde, nonfonksiyone adrenal insidentaloma(NFAİ) saptanma sıklığının artması ve bu kitlelerin henüz rutinmetodlarla ölçülemeyen bazı aktif metabolitleri salgıladığınadair ciddi kuşkular uyandırması sebebiyle, bu çalışmada NFAİ’lıhastalarda yeni inflamatuvar belirteçler olan ortalama trombosithacmi (MPV), trombosit dağılım genişliği (PDW),nötrofil/lenfosit oranı (N/L), platelet/lenfosit (P/L) oranı ileinsülin resistansı ilişkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya Endokrinoloji polikliniğinebaşvuran ve NFAİ tanısı konan 60 hasta ve herhangi bir nedenleçekilen üst abdomen bilgisayarlı tomografi (BT)’de adrenalkitlesi olmayan ve herhangi başka patolojiye rastlanmayan 60sağlıklı kontrol grubu dahil edildi.Bulgular: Kontrol grubu ile fonksiyonel olmayan adrenalinsidentaloma hastaları arasında cinsiyet, yaş, antropometrikölçümler, açlık plazma glukozu ve lipid profili açısından anlamlıfark yoktu. Ortalama MPV, PDW, N/L oranı, P/L oranıkarşılaştırıldığında NFAİ’lı hastalarda sağlıklı kontrol grubunagöre istatistiksel anlamlı fark bulunamadı. NFAİ hastaları,sağlıklı kontrol grubundan daha yüksek açlık insülin seviyesine(p=0.016) ve HOMA-IR düzeylerine sahipti (p=0.01). HOMAIR ile MPV, PDW, N/L oranı ve P/L oranı arasında hiçbiri ilekorelasyon saptanmadı.Sonuç: NFAİ hastalarda MPV, N/L, P/L oranları gibi yeniateroskleroz ve subklinik inflamatuvar markerlarda değişiklikolmadığını gösterdik. İnsülin direnci NFAİ hastalarında kontrolgrubuna göre daha sık gözlenmektedir ve bu açıdan hastalarınyakın takibi gerekmektedir. Bu hastalardaki insülin direncininfizyopatolojisini açıklayacak daha ileri prospektif çalışmalaraihtiyaç vardır.Öğe Normokalsemik hiperparatiroidiye farklı bakış: Kardiyak sorunlarıngözden geçirilmesi(2019) Alp, Çağlar; Karahan, İrfan; Durmaz, ŞenayHiperparatiroidizmde renal komplikasyonlar ve osteoporoz gibi yan etkiler klinisyenler tarafından çok iyi bilinerek sıkı takip edilmektedir. Bununla birlikte yapılan çeşitli çalışmalarda hiperparatiroidiye bağlı hipertansiyon, diastolik disfonksiyon, endotel disfonksiyonu, kalp kapak kalsifikasyonu, aritmi, kardiyak hipertrofi gibi yan etkiler belirtilmiştir. Bazı çalışmalar hiperparatiroidide kardiak mortalite artışı olduğunu işaret etmektedir. Bu derlemede primer hiperparatiroidide rastlanan kardiyak sorunlara dikkat çekmek amaçlanmıştır.Öğe Oral Glukoz Tolerans Testi Esnasında Leptin Düzeyleri(2020) Sönmez, Çiğdem; Durmaz, Şenay; Koca, Yüksel; Büyükaşık, Şemnur; Büyükaşık, Yahya; Turhan, TuranAmaç: Leptin ob geni tarafından yağ dokuda üretilen 146 aminoasitten oluşmuş nonglikozile bir peptiddir. Dolaşımdaki leptin santral sinir sisteminde nöropepdit Y’i baskılayarak etki gösterir. Leptin iştah azalmasını ve enerji kullanımının artmasını sağlayarak vücut yağ kitlesi üzerine etki etmektedir. Kilo kaybıyla leptin arasındaki orantısız ilişki leptin regülasyonunda vücut yağ oranı dışında faktörlerin de etkili olduğunu göstermektedir. Açlık ve yemek alımı serum leptin seviyelerini etkilemektedir. Çalışmamızda akut glukoz verilmesinin dolaşımdaki leptin düzeylerine etkisinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 34 obez ve 16 sağlıklı gönüllü (Grup III) dahil edilmiş ve tüm olgulara 75gr. glukoz ile oral glukoz tolerans testi uygulanmıştır. Obez hasta grubunun glukoz değerleri Dünya Sağlık Örgütü kriterlerine göre incelendikten sonra obez ve bozulmuş glukoz toleransı olanlar Grup I (n=12) ve obez ve glukoz toleransı normal olanlar ise Grup II (n=22) olarak gruplandırılmıştır. Oral glukoz tolerans testi esnasında hastalardan alınan 0,30,60,90 ve 120 dakika kan örneklerinde glukoz ve insülin analizi ve 0.ve120 dk’da kan örneklerinde leptin analizi yapılmıştır. Olguların vücut kitle indeksleri (VKİ) hesaplanmıştır. Bulgular: Olguların VKİ Grup I’de 33,3±7,4kg/m2, Grup II’de 38,5±7.4kg/m2 ve Grup III 22.8±2.6kg/m2 olarak saptanmıştır. Leptin düzeyleri Grup I’de 59.8 ±35.7ng/mL iken Grup II’de 69.67±22.5ng/mL ve Grup III 26.6±20.2ng/mL olarak bulunmuştur. Sonuç: Çalışma grupları arasında leptin düzeylerinde ANOVA analizi ile anlamlı (p<0.05) fark bulunurken, Grup I ve Grup II bir arada değerlendirildiğinde anlamlı fark bulunmamıştır(p>0.05). Tüm gruplarda glukoza yanıt olarak leptin düzeylerinde anlamlı değişiklik olmamıştır(p>0.05). Tüm gruplarda leptin düzeyi ile VKİ arasında pozitif bir korelasyon görülürken ISI ile negatif korelasyon görülmüştür.Öğe Prolaktinoma Tanılı Hastalarda Prediyabet Sıklığı(2020) Baykan, Emine Kartal; Yalçın, Nazlıgül Karaüzüm; Aydın, Ünsal; Durmaz, Şenay; Şanibaş, Ahmet Veli; Baydar, İdris; Turhan, AykutAmaç: Prolaktinin (PRL) çeşitli hayvan türlerinde glikoz intoleransı, hiperinsülinemi ve insülin direncini indüklediği daha önce yapılan çalışmalarda gösterilmiştir. Biz bu çalışmada prolaktinoma tanılı hastalarda metabolik etkilere yönelik daha fazla bilgi edinmeyi ve prediyabet sıklığını göstermeyi amaçladık. Yöntemler: Çalışmamıza kliniğimizde takip ettiğimiz bilinen kronik hastalığı olmayan 30 prolaktinoma tanılı hasta ve kontrol grubu olarak benzer yaş, cinsiyet ve vücut kitle indeksi (VKİ)’ne sahip 66 sağlıklı insan dahil edildi. Antropometrik parametreler (boy, kilo, VKİ) ve serum hbA1c, açlık kan plazma glukozu(APG), PRL değerleri ölçüldü. Bulgular: Prolaktinomalı hastalarda prediyabet anlamlı bir şekilde yüksek bulundu. Prolaktinoma ile APG arasında pozitif koreleasyon saptandı. Prolakinoma ile VKİ arasında pozitif koreleasyon saptandı. Sonuç: Prolaktinomalı hastalarda prediyabet sıklığında artış saptandı. Prolaktinoma ile APG yüksekliği ve VKİ’ndeki artış anlamlı bir şekilde ilişkiliydi.