Yazar "Eker, Esabil" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Burun üst lateral kıkırdaklarının topografik anatomisi ve histolojik analizi(Kırıkkale Üniversitesi, 2007) Eker, Esabil; Çavuşoğlu, TarıkGiRiş: Üst lateral kıkırdak:lar, komşulukları, yumuşak doku ve onu saran deri ile ilişkisinin daha iyi anlaşılması için, anatomik ve histolojik özelliklerinin detaylandırılması ve cerrahi girişimlerde önem arzeden kritik alanların belirlelUnesi amaçlanmışt ır. METOD: 20 kadavra burnu disseke edildi. Toplamda 40 adet üst lateral kıkırdak ölçüldü. Kadavra diseksiyonunu evreler halinde uygulandı. Diseksiyon sırasında üst lateral kıkırdak:larının boyutları, komşu yapılara uzaklıkları, geometrik perge! ile milimetrik ölçümler halinde yapı larak kaydedildi. Üst lateral kıkırdakların farklı bölgelerinden örnekler alına rak hi stolojik incelemeleri yap ıldı. istat istiksel değerlendirmeler "SPSS 12,0" programı kullanılarak yapıldı. BULGULAR: Üst lateral kıkırd akl arın ortalanıa medial uzunluğu 18,47 mm; 0ı1alama inferior uzunluğu 13,15 mm; ortalama süperior uzunluğu i 2, i 7 mm ölçüldü. Üst lateral kıkırdak ve nazal kemiğin beraber olan uzunluğu 4, i 2 mm; üst ve alt alteral kıkırdakların birleşim noktası (seroll) 2,90 mm; üst lateral kıkırdakların nazolabia! folda olan uzunluğu 8.97 mm; her iki üst lateral kıkırdaklar arası uzaklık 4.91 ııun; üst lateral kıkırdakların kalınlığ ı ise 1.00 mm olarak ölçüldü. Nazal valvin alt açısı 19,8°, orta açı 16°, en üst açı ise 11 , 15° ölçüldü. Erkek ve kadın arasında istatistiksel fark saptalUııadı. SeptUlmlI1 buruna oranı 0.47 bulundu. Bu oran burun uzunluğunUl1 yarısına eşitti. Üst lateral kıkırdakların buruna oranı ise 0.29 bulundu. Bu da burnun 1I3 ' ÜJ1e eş itti . Üst lateral k ıkırd akların septuma oranı ise 0.75 bulundu. Bu oranda septumum '/.ı ' üne eşitti. Histolojik olarak üst lateral kıkıı·dak ile alt lateral kıkırdak arasındaki bölgenin düzenli diziImiş bağ dokusu liflerinden oluştuğu gözlendi. Üst lateral kıkırdak ile nazolabial fo Id arasında sesamoid kıkırdaklar ve yoğun fibröz doku mevcuttu. i~ üst lateral kıkırdak arasında anatomik olarak birliktelik gözlenmezken, bu bölgenin gevşek bağ dokusu ile döşeli olduğu görüldü. Kaudal septum ile üstlateral kıkırdaklar arasında özel bir bağlantı bulunamadı. Üst lateral kıkırdak ile nazal kemik arasında histolojik olarak gerçek bir birliktelik ve devamlılık yoktu. SONUÇ: Bu çalışma ile üst lateral kıkırdağın standart boyutları ve anatomik ilşkileri belirlenmiştir. Bu ölçümler estetik cerrahi girişimlerinde üst lateral kıkırdaklarm yeniden şekillendirilmesinde yol gösterici olacaktı r . Ayrıca üst lateral kıkırdaklar ve komşuluğundaki dokuların histolojik anatomisinin anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Rhinoplasti operasyonlarında nazal dorsumun yeniden oluşturulması için yap ılan "hump eksizyonu" ya da nazal valv sorunların giderilmesi için yapılan muhtelif girişimlerde, histolojik ve anatomik yapımn detaylandırılması cerraha tanı ve tedavide yardımcı o l acaktır. Bölgenin detaylı anatomisinin bilinmesi ve tanımlarLnıası o l as ı komplikasyonları azaltacaktır. Anahtar Kelinıeler: Üst lateral kıkırdak, Rinoplasti, Anatonıi, Hisıoloji,Öğe Massive oculofacial myiasis infestation with Lucilia sericata(Mosby-Elsevier, 2009) Çavuşoğlu, Takir; Apan, Teoman; Eker, Esabil; Vargel, İbrahim; Saray, Aydin…Öğe Reconstruction of proximal nasal defects with island composite nasal flaps(Lippincott Williams & Wilkins, 2005) Tellioğlu, Ali Teoman; Tekdemir, İbrahim; Saray, Aydın; Eker, EsabilThere are few local nasal flap options for repair of proximal nasal defects. Absence of suitable donor sites and the large dimensions of the defects limit the use of local nasal flaps in this region. Regional paranasal flaps may not be suitable in these cases because of color, texture, and donor-site scars. The composite procerus muscle and nasal skin flap, which is vascularized by the dorsal nasal branch of the angular artery, can be a useful treatment modality for proximal nasal reconstruction. Seven patients were successfully treated using the composite nasal flaps. The maximal size of the defects was 2.4 cm. In one case, the composite nasal flap was readvanced to close a new defect resulting from reexcision. The composite nasal flap has several advantages in reconstruction of proximal nasal defects. Reconstruction is performed with the same tissue and the donor defect is closed primarily. The composite nasal flap can be moved in multiple directions and has great mobility to reach every point of the proximal part of the nose with axial blood supply. Furthermore, it can be easily readvanced without additional morbidity in case of reexcision.Öğe Suprathel (R)-assisted surgical treatment of the hand in a dystrophic epidermolysis bullosa patient(Wiley-Blackwell, 2014) Sari, Elif; Eryilmaz, Tolga; Tetik, Gulsum; Ozakpinar, Hulda R.; Eker, EsabilEpidermolysis bullosa (EB) is a progressive familial disorder composed of dermal mucosal blisters, flexion contractures and pseudosyndactylies. Flexion contractures and pseudosyndactyly can be treated with surgery but usually require skin grafting. Because of poor wound healing, skin graft harvesting is a challenge in these patients. In order to prevent donor-site morbidities due to skin graft harvesting some alloplastic materials were introduced. In this study, we focused on Suprathel((R)) as a new allograft material for covering the skin defects of a patient with dystrophic EB.Öğe Training Model for Microvascular Anastomosis(Lippincott Williams & Wilkins, 2009) Tellioğlu, Ali Teoman; Eker, Esabil; Çimen, Kadir; Cömert, Ayhan; Karaeminoğulları, Gökhan; Tekdemir, İbrahimA cadaver model was used for microvascular training as nonviable biologic model. Twenty-four fixed and 2 fresh adult cadavers were used for microvascular training. The radial artery, ulnar artery, and cephalic vein of the forearm were preferred. Respectively, end-to-end, end-to-side, and end-on-side microanastomosis techniques were performed. A cadaver model has several advantages over other training models. There are numberless vessels to perform different techniques for microvascular anastomoses. Several students can simultaneously work on the same cadaver at the same time. In addition, there is the opportunity of working on vessels of different sizes and diameters. The same conditions on the cadaver can be created before operation, and effective presurgical microvascular practice can be performed. A free-flap dissection can be easily performed to get experience before clinical operations. Furthermore, it may be combined with live animal models.Öğe Vespida Sokması Sonrası Cilt Nekrozu(Kırıkkale Üniversitesi, 2012) Eker, Esabil; Sarı, Elif; Tetik, Gülsüm; Özakpınar, Hulda RıfatVespida cinsi arı ısırığı sonrası ciddi ağrı, ödem ve eritem, baş dönmesi, kusma, terleme, tükrük salgısında artış, solunum sisteminde kas spazmı görülebilir. Bazı cinslerin zehiri hemolitik olabilir ve ciltte nekroza neden olabilir. Bu olguda Vespida sokması sonrası cilt nekrozu gelişen nadir görülen bir vakayı sunduk