Yazar "Ergür, Ayça Törel" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Association between serum ferritin level and thyroid hormones in hypothyroid pediatric patients(2021) Alpcan, Ayşegül; Kandur, Yaşar; Tursun, Serkan; Albayrak, Meryem; Ergür, Ayça TörelAim: The present study aimed to investigate the iron store status in patients with hypothyroidism due Hashimoto thyroiditis and subclinical hypothyroidism. Material and Method: We retrospectively reviewed the medical records of patients who were followed up at our university hospital with the diagnosis of hypothyroidism due to Hashimoto thyroiditis and subclinical hypothyroidism between 2010-2021. Results: Nineteen patients with Hashimoto thyroiditis, 17 with subclinical hypothyroidism, and 20 controls were enrolled in this study. There was no significant difference in mean age among three groups (138.3±46.8 months, 116.0±68.1 months, 151.8±50.3 months in groups of Hashimoto thyroiditis, subclinical hypothyroidism and controls respectively p=0.169) . There was a significant female preponderance in HT group (68.5%, p=0.001). There was no significant difference for mean ferritin levels among groups (p=0.440). There was no correlation between TSH and ferritin level (r=-0.132, p=0.410) but we found a positive correlation between ferritin and free T4 level (r=0.340, p=0.030). Conclusion: We found a positive relationship between ferritin and thyroxine hormone that made us think that iron supplementation may be effective in the treatment of hypothyroidism. But this hypothesis warrants further prospective and experimental studies.Öğe Çocukluk çağı tiroid nodüllerine yaklaşım(2017) Güneş, Sevinç Odabaşı; Ergür, Ayça TörelÇocuklarda tiroid nodül gelişiminde genetik ve çevresel bir çok faktör rol oynamaktadır. Çocukluk çağında palpe edilebilen tiroid nodül sıklığı %2 olarak bildirilmektedir. Günümüzde ultrasonografinin daha yaygın olarak kullanılması nedeniyle bu oranın %5' e kadar çıktığını gösteren çalışmalar mevcuttur. Çocukluk çağında tespit edilen tiroid nodüllerinin büyük bir kısmının benign karakterde olmasına karşın erişkin yaş grubu ile kıyaslandığında çocuklarda tiroid nodül malignansi insidansının daha yüksek olduğu bildirilmektedir. Çocukluk çağı tiroid nodüllü olgularda tanı anında uzak metastaz yapma riski ve tedavi sonrası rekürrens riskinin erişkin yaş grubuna göre daha yüksek olması nedeniyle de bu olguların erken tanı ve tedavisi hayati önem arz etmektedir. Günümüzde radyolojik görüntüleme tekniklerinin kullanımının artması, immünohistokimyasal ve moleküler tanı yöntemlerinin gelişmesi tiroid nodüllü olguların erken tanı almasına ve uygun tedavi yönetiminin belirlenmesine yardımcı olmaktadır. Bu yazıda çocukluk çağında tiroid nodül gelişimine yol açan nedenlerle ve malignansiyi telkin eden bulgular irdelenerek güncel tanı ve takip yaklaşımları literatür eşliğinde sunulmuşturÖğe Çocukluk çağının gizli tehlikesi; subklinik hipotiroidi(2017) Alpcan, Ayşegül; Ergür, Ayça Törel; Tursun, SerkanTiroid hormonları; santral sinir sistemi gelişimi, büyüme, gelişme, vücut ısısı regülasyonu, lipit, karbonhidrat ve enerji metabolizması, iskelet sistemi üzerinde önemli role sahiptir. Diğer yönden çocukluk çağında santral sinir sistemi myelinizasyonunda görevli olduğu için önemi farklıdır. Subklinik hipotiroidi, serum tiroid stimulan hormon seviyesinin orta düzeyde artması ile birlikte serum tiroid hormon seviyelerinin normal referans laboratuvar aralığında olmasıdır. Çocuklarda %2 oranında görülmektedir. Etiyolojisinin büyük bir kısmını otoimmün tiroidit ve iyot eksikliği oluşturmaktadır. Asemptomatik olguların zamanında tanımlanması ve tedavisi önemlidir. Olgularda guatr, büyüme-gelişme geriliği veya duraksaması, ders başarısında azalma, negativizm, depresyon, obezite, demir eksikliği anemisi, dislipidemi, kemik yaşı geriliğinde levotiroksin tedavisi başlanması uygundur.Öğe Impact of childhood obesity on cardiac structure and functions(2017) Atik, Fatih; Şanlı, Cihat; Ergür, Ayça Törel; Alpcan, AyşegülAmaç: Bu çalışmada nonkomplike obez ve obez olmayan çocuklarda sol ventrikül yapı ve fonksiyonların karşılaştırılması amaçlandı.Gereç ve Yöntemler: 40 sağlıklı obez olmayan ve obezitenin komplikasyonu (hipertansiyon, hiperkolesterolemi vs) veya başka bir hastalığı olmayan 40 obez çocukta kardiyak geometrinin antropometik ve konvansiyonel ekokardiyografik parametreleri ve sol ventrikül fonksiyonu elde edildi. Açlık plazma glukozu ve insülini bakılıp insülin direnç parametresi (HOMA-IR) hesaplandı.Bulgular: Boy, ağırlık, vücut yüzey alanı, vücut kitle indeksi obez grupta anlamlı olarak yüksek tespit edildi (P 0,001). İnsülin ve HOMA-IR obez grupta yüksekti. Sol ventrikül sistolik ve diyastolik çapları arasında fark tespit edilmedi (P ? 0,05). Sol ventrikül kitlesi (LVM), LVM/ht, LVM/BMI, rölatif duvar kalınlığı (RWT), obez çocuklarda kontrol grubuna göre oldukça artmıştı (P 0,001) ve bunların da en önemli olanı ekzantrik sol ventrikül hipertrofisiydi. Ejeksiyon fraksiyon belirgin olarak azalmıştı. BMI, LV posterior duvar kalınlığı ve interventriküler septal kalınlık arasında belirgin korelasyon görüldü (R 0,45, P 0,05). İnsülin rezistan obez grupta hipertrofinin her iki tipi de görüldü.Sonuçlar: Değişen homeostatik ve nörohumoral mekanizmaların, yüksek metabolik ihtiyacın kompansasyonunun artmış sol ventrikül kitlesi, azalmış myokardiyal performans hemodinamik yük sebebi olduğu, bunun da yüksek kardiyovasküler morbidite ve mortalite oranları ile ilişkili olduğu biliniyor. Değişmiş homeostatik ve nörohumoral mekanizmalar, artmış metabolik gereksinimler, artmış ventriküler kitle, azalmış myokardiyal performans hemodinamik yol ile ilişkili olarak kardiyovasküler morbidite ve mortalite oranlarını artırmaktadırÖğe Prevalence of metabolic syndrome in obese prepubertal and pubertal children(2015) Ergür, Ayça TörelAmaç: Çocukluk çağında Metabolik Sendrom (MS), ilişkili obezite glukoz intoleransı, insülin direnci, tip 2 diabet, dislipidemi ve diğer hormonal bozukluklarla karakterizedir. Ne yazık ki Maalesef bu olgular koruyucu önlemler alınmadığı taktirde erişkin yaşamda obez hale gelecektirler. Pediatrik yaşta MS prevelansı ülkemizde halen iyi bilinmemektedir. Bu amaçla çalışmamızda prepubertal ve pubertal çocuklarda MS ve diğer metabolik özelliklere ait prevelansın değerlendirilmesi amaçlandı.Gereç ve Yöntemler: 70 obez çocuk çalışmaya alındı. Antropometrik ölçümleri içeren detaylı muayenesi yapılan herbir çocuğa, kan biyokimyası; kan şekeri, renal ve hepatik fonksiyon testleri, lipidler, elektrolitler, hormonal değerlendirme için fT3, fT4, TSH tiroid otoantikorları, açlık insülin seviyeleri ve OGTT uygulandı. Metabolik sendrom kriterleri modifiye WHO kriterlerine göre tanımlandı. "Homeostasis model assessment of insulin resistance" (HOMA-IR) parametresi insülin rezistans indeksi olarak kullanıldı.Bulgular: Tüm olgularda MS prevalansı %18,8 olarak saptandı. MS prepubertal gruba göre pubertal grupta anlamlı derecede yüksekti (P > 0,05). Glukoz homeostazına ilişkin bulgular, prepubertal grupta açlık hiperinsülinemisi, bozulmuş glukoz toleransı olup sırasıyla %33,3 ve %5,5 idi. Aynı bulgular pubertal grupta sırasıyla %64,7 ve %23,5 idi. Hipertansiyon 4 (%11,7) pubertal vakada gözlendi. Prepubertal ve pubertal grupta dislipidemi sırasıyla %41,6 ve %41,1 olarak saptandı. Bu yönü ile anlamlı farklılık yoktu (P < 0,05).Sonuçlar: Obez pediatrik yaş grubunda özellikle anormal glukoz homeostazını içeren MS prevelansı belirgin yüksek saptandı. Sonuç olarak bu olgularda erken tanı, düzenli izlem ve gerekirse tedaviyle, beta hücre yıkımının ve tip 2 diabet gelişiminin önlenebileceği düşünülebilir