Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Erol, Ayten" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • [ X ]
    Öğe
    FIKHÎ BAKIŞ AÇISIYLA AHLÂKÎ DEĞERLERİN KAZANDIRILMASI
    (Kırıkkale Üniversitesi, 2016) Erol, Ayten
    İslâm dininin amacı gerek bireysel gerekse toplumsal düzeyde güzel ahlâkı oluşturmaktır. Hukukî ve ahlâkî yönleri ilahî olan fıkıh ilmi/İslâm hukuku, ahlâkî değerleri ve ahlâk anlayışını tebliğ noktasında ahlâk-hukuk arasında bir bağ kurarak insanın hayata bakış açısını ve amaçlarını belirleyen ahlâkî değerlerin, öğrenilmesi ve eğitim yoluyla bireylere kazandırılmasını amaçlar.Bu bağlamda, çocuk ve gençlerimize daha yaşanabilir bir dünya bırakmak, onların kişilik ve karakterlerinin eğitilmesi için ahlâkî değerlerin öğretilmesi, gelecek kuşaklara aktarılması, korunması ve hayata geçirilmesinde etkili unsurlar olan aile, okul, çevre ve kitle iletişim araçları/medyanın rolü çok önemlidir.Fıkhî yönden ahlâkî değerlerin kazandırılmasına yönelik olarak davranışlar, derunî bir iman ve özellikle ahirete iman ile bağlantılı hale getirilmesi gerekir. Ancak bu şekilde, davranışlara bir anlam yüklenerek bireylere, yaptıkları işlerin hem insanlara hem de Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle yapılması şuurunun yanı sıra hayatın her safhasında ilkeli, azimli, sağlam karakterli, tutarlı, sebatkâr, her durum ve şart altında değişmeyecek bir irade gösterebilme şuuru kazanılması sağlanacaktır.Anahtar Kelimeler: Ahlâk, Fıkıh, Din, Değer, Hukuk, Eğitim
  • [ X ]
    Öğe
    İslâm Aile Hukukunda Hısımlık İlişkisi Bakımından Ebeveyn Nafakası
    (Kırıkkale Üniversitesi, 2020) Kaymak, Fethiye Birsen; Erol, Ayten
    İslâm hukuku, toplumda yardımlaşma ve dayanışma duygularını hâkim kılarak özellikle birbirlerinin sıkıntılarını gözetmesi için hısımların nafakasının temini, hem birey hem de toplumun sosyal korunmasını sağlarken, toplumsal adaletin gerçekleşmesine zemin oluşturur. İslâm aile hukukunda, mükelleflerin mali imkânları ölçüsünde usûl, fürû‘ ve mahrem yakınlarının muhtaç olup yardıma ihtiyaçları hâsıl olduğunda yardımda bulunmaları dini, ahlaki ve hukuki bir yükümlülüktür. İslâm aile hukukunda usûl ve fürû‘ özelinde ebeveyne ayrıca iyilik ve ihsanda bulunulmasının üzerinde ehemmiyetle durulması, onların haklarının ayrıca korunduğunu, toplum ve aile kurumunun kilit taşı olduklarını göstermektedir. Dolayısıyla hısımlık nafakası çerçevesinde yardım edileceklerin başında anne-baba gelmekte, onların fakirlik, hastalık gibi durumlarında bazen nafakaya bazen de özel bakıma ihtiyaç duyulmaktadır.İslâm aile hukukunda, fakir ve çalışamayacak durumda ihtiyaç sahibi olan ebeveyne nafaka sağlayacak fürû‘ya da mükellefiyette kimse ortak edilmemiş, onların hakkına karşılık evlatlık görevini yerine getirmesi için bir fırsat sunulmuştur. Bunun için hısımlık nafakası kapsamında fürû‘un ebeveyne nafaka mükellefi olabilmesi için belli şartlar getirilmiş ve birden fazla mükellef olması halinde yükümlülük sırası oluşturulmuş, bir hukuk sistemi haline gelerek karşılıklı hakların korunması sağlanmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    İslâm Hukukunda Şehitlik Bağlamında Şehit Ailelerinin Manevî Temelli Sosyal Koruması
    (2019) Erol, Ayten
    Geçmişten günümüze bazı güçlü devletler gerek ekonomik gerekse siyasî çıkarları için geri kalmış ya da gelişmekte olan ülkelerde savaş, kargaşa ve terörü desteklemektedir. Bunun sonucunda bütün dünyada yaşanan terör olaylarına karşın, İslâm dini, iman edenlere iyiliği yaygınlaştırma ve kötülükten alıkoyma (el-emru bi’l- ma‘rûf ve’n-nehyu ani’l-münker) görevini vermiştir. İslam hukukunun “zarûriyyat-ı hamse” kapsamında korunmasını istediği değerleri (can, mal, nesil, akıl, din) düşmana karşı korumak için yapılan savaş, Allah yolunda savaştır. Bu değerlerle birlikte, millet ve vatanı korumak için tevhid uğrunda canlarını feda ederek ölümsüzleşenlere şehit, şehitlerin geride bıraktıkları birinci derecede yakınlarına ise şehit ailesi denilmiştir. Bu çalışmamızda, öncelikle İslâm hukukunda şehit ve şehitliğin kavramsal çerçevesi, önemi ve hukukî dayanakları ele alınmıştır. Peşinden de din ve maneviyat ilişkisi ve manevi temelli sosyal korumadan bahsedilmiştir. İslâm hukukuna göre şehit ailelerinin manevî temelli sosyal korumalarının tanımı, konusu, amacı, temel ilkelerine imkânlar nispetinde yer verilmeye çalışılmıştır. İslâm hukukuna göre manevi temelli sosyal koruma kapsamında şehit ailelerinin, Allah’la ve çevrelerindeki diğer insanlarla ilişkileri, yaşamları boyunca maneviyatla kurdukları ilişki ile doğru orantılıdır. Böylece, tevekkül, teslimiyet, sabır ve rıza boyutuyla manevi mesajları dikkate alan şehit yakınları, hem kaybettikleri şehidin yakını olmalarından dolayı gurur duyacaklar, hem de sosyal hayattan kopmadan, kendi ruh dünyalarıyla barışık, aslî görevlerine devam edebileceklerdir.
  • [ X ]
    Öğe
    THE RIGHT OF A WOMAN TO TERMINATE HER MARRIAGE IN ISLAMIC FAMILY LAW
    (Kırıkkale Üniversitesi, 2022) Erol, Ayten; Gökalp, Fatma
    Marriage contract is an important contract in Islamic family law and in all of the monotheistic religions. Many rights, such as the rights of Allah, human, society, parent, husband and wife, children, and personality are included in this contract. Termination of marriage/divorce is an unwelcome behavior in terms of religious and moral as well as Muslim culture. According to Islamic family law, divorce is a legitimate right/authority given directly to the husband and indirectly to the wife as a solution by the Shari‘ when it becomes impossible for the husband and wife to continue their marital union. In Islamic family law, a marriage bond does not end only when the husband divorces his wife. There are varieties such as tafvizu’t-talaq, hul’/muhâlea and tefri hul’/muhalea and tafrik, where the woman can use her right to end the marriage. However, these rights of women should be taken out of theory, put into practice and regulations that can be applied in practice should be made. In case the marriage becomes intolerable for one or both parties and both parties terminate the marriage contract, there are permanent provisions for them according to Islamic family law. It should not be forgotten that marriage and separation concerns not only themselves but also those around them, especially if they have children. As a command of the Holy Qur’an, ending the marriage should be done beautifully without offending the parties. A husband or wife cannot use the legitimate power of divorce against the purpose of the Shari‘. Necessary arrangements have been made regarding the use of the right to terminate the marriage in Islamic family law and it has been tried to prevent its abuse.

| Kırıkkale Üniversitesi | Kütüphane | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Kırıkkale Üniversitesi, Kırıkkale, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim