Yazar "Koçak, Ülker" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Blood lead levels of primary school children in Kırıkkale(2006) Şanlı, Cihat; Hizel, Selda; Koçak, Ülker; Albayrak, MeryemThe aim of this study was to a determine the relation of blood lead levels socio-economical and nutrition status in primary school children in Kirikkale. Socio-economical and demographical information and blood were obtained. For the 533 children (7-16 years old) from four primary schools which were selected according to their distance from the factories which use lead. The mean blood lead levels of the children were found to be 2.54 ±1.44 ?g/dl (min 0 - max 6.5 ?g/dl). The mean blood lead levels in the schools close to the high-risk area were higher than those observed in the distant schools. It was observed that as the extent of malnutrition increased, the blood lead levels decreased. No significant relation was found between blood lead levels and socioeconomical status. The blood lead levels of the children in Kirikkale are within the accepted range considered to be normal. Children residing closer to the industrial areas are exposed to more lead more and therefore they should be followed up more closely and regularly.Öğe Could Lower Bone Turnover be a Cause of Chest Pain During Childhood?(Springer, 2010) Şanli, Cihat; Akalın, Nursel; Koçak, Ülker; Erol, Reyhan; Albayrak, Meryem; Aliefendioglu, Didem; Hizel, SeldaChest pain, a frequent complaint during childhood, rarely originates from a cardiac pathology. Although it usually is idiopathic, it also could be associated with psychogenic, musculoskeletal, respiratory, and digestive disorders. This study aimed to investigate a possible relation between bone mineral density and chest pain in children. Bone mineral density and bone metabolism parameters were measured for 50 children with chest pain, and the findings were compared with those for 40 age- and sex-matched healthy children. Most of the cases (64%) were in the idiopathic group, and musculoskeletal chest pain was the second most frequent complaint (12%). Although bone mineral densities and osteocalcin levels did not differ significantly between the whole chest pain group and the control group, both were found to be lower in the musculoskeletal chest pain group than in other groups and the control group (p < 0.05). Musculoskeletal chest pain may be related to reduced bone mineral metabolism, and monitoring of risk factors is of particular importance.Öğe Do cerebral blood flow velocities change in iron deficiency anemia?(Lippincott Williams & Wilkins, 2007) Aliefendioglu, Didem; Yilmaz, Sevda; Misirlioglu, Emine Dibek; Saygi, Semra; Özdoğan, Selver; Koçak, ÜlkerInfants with iron deficiency had lower scores when tested for mental and motor development than their peers with better iron status. The aim of this study was to examine cerebral blood flow velocity in infants with iron deficiency anemia. Thirty-six infants (27 male, 9 female) with iron deficiency anemia, aged 6 to 36 months were divided into 2 groups according to the hemoglobin (Hb) values [group 1 (n = 23) Hb < 10 g/dL and group 2 (n = 13) 11 > Hb >= 10g/dL]. In anterior and middle cerebral arteries only end-diastolic velocity (EDV) was increased in group 1 as compared with group 2 (P = 0.05 and P = 0.016, respectively), whereas in posterior cerebral artery both EDV and peak-systolic velocity were different between the groups (P = 0.024 and P = 0.004). Both peak-systolic velocity and EDV showed significant correlation with Hb level in the posterior cerebral artery (r = -0.38, P = 0.023 and r = - 0.35, P = 0.037) but not in the anterior and middle cerebral arteries. Increased cerebral blood flow velocities in children with lower Hb values may be due to increased cardiac output, decreased vascular resistivity caused by anemia.Öğe Evaluation of sleep patterns and sleep disturbances in children: A preliminary study in Kirikkale(2012) Koçak, Ülker; Albayrak, Meryem; Erol, Reyhan; Şanlı, CihatAmaç: Çalışmanın amacı, Kırıkkalede yaşayan çocuklarda uyku düzeni ve alışkanlıklarının belirlenerek, uyku sorunlarının aydınlatılması, ailelerin uyku konusunda bilgilendirilmesidir. Olgular ve Metod: İki ay-16 yaş arası 240 çocuk gelişme basamakları ve uyku özellikleri dikkate alınarak yaş gruplarına (2-5 ay, 6-11 ay, 12-17 ay, 18-23 ay, 2-4 yaş, 5-6 yaş, 7-10 yaş, 11-16 yaş) ayrıldı. Her gruba 30 çocuk alındı. Ebeveynler ve yedi yaş üzeri çocuklara, yüz yüze görüşme yöntemiyle uyku özellikleri, sorunları ve uykuyu etkileyebilecek faktörler hakkında çoktan seçmeli sorulardan oluşan anket yapıldı. Bulgular: Toplam uyku süresi diğer ülkelerin verileri ile benzerdi. Odada elektromanyetik alet bulunması ile uyku düzeni ve bozukluğu arasında ilişki bulunmadı (p0.05). İki yaşından büyük çocukların yaklaşık 1/3ünün en az haftada bir kez kabus gördüğü saptandı. Uyku bozukluğu açısından, cinsiyet ve sosyoekonomik düzeyler arasında farklılık bulunmadı. En sık görülen uyku bozuklukları %8 horlama, %7 ağzı açık uyuma, %5 uykuda konuşma, %4 diş gıcırdatma, %3 horlama apne olarak saptandı. Uyku bozukluğu olmayan çocukların okul başarısı daha yüksek olarak saptandı (p0.05). Yatmadan önce diş fırçalama, kitap okuma, müzik dinleme gibi ritüelleri uygulayan annelerin eğitim düzeylerinin diğer annelere göre yüksek olduğu (p0.05) ve uyku ritüelleri uygulanmayan çocuklarda okul başarısının daha düşük olduğu saptandı (p0.05). Sonuç: Ebeveynlerin çocuklarının uyku düzeni ve problemleri hakkında sorgulanması, altta yatan sorunların tespitinde önemli ip uçları verebilir. Aynı zamanda iyi uyku ve uyku hijyeni hakkında aileler bilgilendirilmelidir.Öğe Kanserli çocuklar hakkında anadolu’nun kırsal bir ilindeki annelerin bilgi, tutum ve davranışları(2009) Hızel, Selda; Toprak, Şule; Albayrak, Meryem; Şanlı, Cihat; Koçak, ÜlkerAmaç: Kanser ciddi ve kronik bir hastalık olmasının ötesinde belirsizlikler içeren, ölümü çağrıstıran, suçluluk, terk edilme, panik, düsmanlık, öfke ve kaygı uyandıran bir hastalık olarak algılanır. Kanserli çocukların ebeveynlerinde % 50 oranında psikiyatrik bozukluk görüldüğü bunların da yaklasık % 73’ünün depresif bozukluk olduğu bildirilmektedir. Bu çalısmada çocukluk çağı kanserine karsı annelerin bilgi, tutum ve davranıslarını değerlendirmek, sosyoekonomik ve demografik özellikler ile iliskisinin saptaması amaçlanmıstır. Gereç ve Yöntem : Bu kesitsel arastırmaya Kırıkkale ilinde oturan, 1 ay - 16 yas arası çocuğu olan 300 anne alınmıstır. Örnekleme yöntemi kullanılmadan, herhangi bir nedenle hastanemiz polikliniğine ve hastanemize en yakın iki sağlık ocağına basvuran annelere arastırma hakkında bilgi verilip izinleri alındıktan sonra yüz yüze görüsme tekniği ile otuz sekiz soruluk anket formları doldurulmustur. Bulgular: Annelerin % 40,3’ünün yakın çevresinde kanser tanısı almıs çocuk olduğunu, % 21’inin sağlık merkezlerinden, % 35’nin medyadan, % 11’nin arkadas ve akrabadan, % 33’ün ise medya, arkadas ve akrabadan kanser ile ilgili bilgileri aldığı öğrenildi. En çok bilinen çocukluk çağı kanserinin lösemi ve lenfoma olduğu görülmüstür. Annelerin sadece % 7,3’ünün (sayı: 22) kanser için tarama yaptırdığı öğrenilmistir. Ailesinde kanser hastası olması ile kanser taraması yaptırması arasında bir iliski olmadığı görülmüstür (p 0,05). Kanserin 3 ana nedeni arasında sigara, yiyecekler, alkol yer almaktaydı. Anneler arasında sigara içme oranı % 57 idi ve bu farklılık istatistiksel olarak anlamlı olmamakla birlikte düsük bilgi düzeyli olanlarda sigara içme daha yaygındı. Annelerin % 23’ü kanserin tedavi edilemez olduğuna inanmaktadır. Annelerin % 22,7’sinin kanser hakkında yeterli bilgi sahibi olduğu görülmüstür. Annelerin % 71,7’si çocuğu kanser tanısı almıs olsaydı çocuğuna söylemeyeceğini, % 7,7’si ne yapacağını bilmediğini ifade etmislerdir. Sonuç: Kanserin önlenmesi ve tedavisi konusunda kaygının azaltılması için ailelerin daha çok bilgilendirilmeye ihtiyaç duyduğu saptanmıstır.Öğe Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne başvuran çocuklarda demir eksikliği anemisi sıklığı ve beslenme durumu ile ilişkisi(2005) Şanlı, Cihat; Koçak, Ülker; Albayrak, Meryem; Oktay, Ayla; Aliefendioğlu, Didem; Hızel, SeldaAmaç: Daha önce bu konu ile ilgili çalışma yapılmamış Kırıkkale ilinde demir eksikliği anemisinin sıklığı ve beslenme durumu ile ilişkisinin araştırılması. Yöntem: Ocak 2001-Temmuz 2001 tarihleri arasında herhangi bir nedenle Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları polikliniklerine başvuran 1,362 çocuk arasından demir eksikliği anemisi saptanan yaşları 4 ay ile 16 yıl arasında değişen 126'sı erkek (% 55.3), 102'si kız (% 44.7) toplam 228 çocuk (% 16.7) retrospektif olarak değerlendirildi. Çocuklar yaşlarına göre 4-23 ay (Grup 1, n:167), 2-6 yaş (Grup 2, n:50), 7-11 yaş (Grup 3, n:7) ve 12-16 yaş (Grup 4, n:4) olarak 4 gruba ayrıldı. Çalışmaya alınan çocukların dosyalarından antropometrik ölçümleri, beslenme durumları, solukluk, halsizlik, semptomları, pika, hemoglobin, eritrosit sayısı, hematokrit, ortalama eritrosit hacmi, ortalama eritrosit hemoglobini, eritrosit dağılım genişliği, serum demiri, serum demir bağlama kapasitesi ve serum ferritin düzeyleri kaydedildi. Yaş grubuna uygun Hb değeri - 2 SD altında, serum ferritin düzeyi 12 ng/ml altında olan vakalar demir eksikliği anemisi olarak kabul edildi. Bulgular: Anemi saptanan çocukların yaş gruplarına göre dağılımı incelendiğinde, 4-23 ay grubu çocuklarda demir eksikliği anemisinin daha sık olduğu saptandı (% 73). Bu yaş grubundaki çocukların % 43'ünün demirden fakir diyetle beslendiği, % 67'sinin 1 yaş altında inek sütü aldığı, % 19.6'sının malnütrisyonlu olduğu saptandı. Sonuç: Psikomotor gelişim ve zihinsel işlevleri etkileyen demir eksikliği anemisinin Kırıkkale ilinde de özellikle 4-23 ay arası çocuklarda oldukça sık görüldüğü ve bu yaş grubunda uygun beslenme önerileri yönünden dikkatli olunması gerektiği vurgulanmıştır.Öğe Pediatrik Bir Lösemi Olgusunda Tiyopurin S-Metiltransferaz *3A/*3C Polimorfizmi ile İlişkili Ağır Miyelotoksisite-Steroid Tedavisinin Etkisi(2014) Apak, Fatma Burcu Belen; Gürsel, Türkiz; Akyürek, Nalan; Albayrak, Meryem; Kaya, Zühre; Koçak, ÜlkerMiyelosupresyon, akut lenfoblastik lösemi tedavisinde görülen ciddi bir komplikasyon olup, miyelosupresyon süresi kemik iliği yetmezlik sendromlarından veya genetik polimorfizmin yol açtığı ilaç farmakogenetiğinden etkilenmektedir. Merkaptopürin metabolizasında yer alan Thiopurin s-metil transferaz (TPMT) enziminin azalmış aktivitesine neden olan polimorfizmleri artmış kemik iliği toksisitesine yol açar. Burada, 15 yaşında TPMT *3A/*3C ve MTHFR polimorfizmleri saptanan ve konsolidasyon/idame tedavisi boyunca MP'nin standart dozun %5'inde yoğun miyelosupresyon görülen ve steroid tedavisi ile geçici düzelme saptanan bir T-ALL olgusu sunulmaktadır.Öğe Pertussis; Still a clinical diagnosis(2006) Koçak, Ülker; Şanlı, Cihat; Albayrak, Meryem; Bulduk, Erol Reyhan; Saygı, SemraBoğmaca, öksürük nöbetleriyle karakterize akut, bulaşıcı bir solunum yolu enfeksiyonudur. Bebeklerde en önemli ve ciddi komplikasyonu pnömoniye bağlı solunum yetmezliğidir. Nöbetlerle boğulur tarzda öksürük ve siyanoz ile başvuran, hiç aşı olmamış, yatışının ikinci gününde pnömoni, altıncı gününde lökomoid reaksiyon geliştiren üç aylık bebek sunulmuştur. Özellikle bebeklerde pnömoninin mortalite ile ilişkisi ve lö¬komoid reaksiyonun prognostik önemi vurgulanmıştır.