Yazar "Yörübulut, Serap" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 13 / 13
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Age estimation by measuring maxillary canine pulp/tooth volume ratio on cone beam CT images with two different voxel sizes(Taylor & Francis Ltd, 2020) Adışen, Mehmet Zahit; Keleş, Aydan; Yörübulut, Serap; Nalcaci, RanaThe aim of this study is to estimate age by measuring maxillary canine pulp/tooth volume ratio using CBCT images with a voxel resolution of 0.2 mm and 0.4 mm. This study was performed on CBCT images of 131 individuals between 17 and 75 years of age with fully erupted maxillary canine teeth. DICOM data were transferred to 3D-Doctor software, and pulp and tooth surfaces at each 0.2 mm or 0.4 mm axial section were manually drawn. Measurements in CBCT panoramic sections were also performed using Kvaal's method. Pearson's correlation coefficient was used to determine the relationship between pulp/tooth measurements and age. Results show that all measurements, except pulp/tooth length volume (R), are associated with age and that pulp/tooth volume (PV/TV) has the highest correlation with age (r = -0.486). Explanatory coefficient (R-2) of the regression model based on PV/TV is 0.236. There is no statistically significant difference between estimated and chronological ages across different gender and voxel groups (p>0.05). Regression models based on different voxel sizes are statistically significant for age estimation for both voxel groups. The present results should be tested on a wider patient population with evenly distributed samples to determine optimum voxel resolution for age estimation.Öğe COVID-19 Hastalarının Hastanede Yatılı Olarak Tedavi Olma Süresine Etki Edebilecek Risk Faktörlerinin Cox-Regresyon Analizi ile İncelenmesi(2022) Yörübulut, SerapHastanede yatılı olarak tedavi gören Covid-19 hastalarının hastanede yatılı tedavi sürelerinin tahmin edilmesi, bu hastalıkla mücadelede hastane yatak kapasitelerinin belirlenmesi ve planlanması açısından oldukça önemlidir. Küresel araştırmalar hastaların hastanede yatılı tedavi sürelerinin hastanın yaşı, cinsiyeti gibi demografik özelliklerinin yanı sıra, yaşadığı ülkeye göre de farklılıklar olduğunu göstermiştir.Bu çalışma ile, Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde COVID-19 teşhisi konulan hastaların, hastanede tedavi gördüğü süre ile ilişkili faktörlerin belirlenmesi ve hayatta kalma sürelerine etki edebilecek risk faktörlerinin belirlenmesi için yaşam analizlerinden cox regresyon modeli ve ki-kare testleri kullanılmıştır.Hastanede yatılı olarak tedavi gören erkeklerin, kadınlara göre hastanede daha uzun yatılı tedavi süresine sahip olduğu belirlendi. Artan yaşın, hastanede daha uzun yatılı tedavi süresiyle ilişkili olduğu gözlemlendi. Çalışmada hastanede tedavi gören hastaların hayatta kalma sürelerine yaş, cinsiyet ve sağlık güvence siteminin etkili olduğu test edildi. İlgili faktörlerin göz önüne alınarak COVID-19 hastalığı ile ilgili mücadelede bir kriz ortamının oluşmaması için hastane yatak kapasitelerinin belirlenmesi ve planlanmasının da önemli olduğu düşünülmektedir.Öğe COVİD-19 PANDEMİSİ İLE SAĞLIK SİGORTASININ SİGORTA ŞİRKETLERİNİN KARLILIK ORANLARI ÜZERİNDEKİ ETKİSİNİN PANEL VERİ ANALİZİ İLE İNCELENMESİ(2023) Yörübulut, Serap2020 Mart ayından itibaren tüm dünya üzerinde etkili olan ve hızla yayılan Covid-19 pandemisi çoğu alanlarda olduğu gibi sigortacılık sektöründe de yeni yükler ve yükümlülükler getirmiştir. Sigorta şirketleri pandemi ile değişen koşullara uyum sağlamak için başta sağlık sigortası olmak üzere çoğu sigorta çeşidinde kapsam ve sorumluluklarında değişikliklere gitmek zorunda kalmıştır. Pandemi ile özellikle sağlık sigortasında meydana gelen değişimlerin sigorta şirketlerinin karlılık oranları üzerindeki etkisi araştırılmak istenmiştir. Bu amaçla çalışma ile Türkiye Sigortalar Birliğinin yayınlamış olduğu 15 sigorta şirketinin pandemi dönemini de kapsayan 2017-2021 verileri ile şirketlerin finansal performans ölçütü olarak karlılık oranı üzerinde; hayat dışı poliçe sayısı, sigorta kaldıraç oranı gibi faktörlerin yanı sıra sağlık sigortasında pazar payı, gerçekleşen hasar prim oranı, net kazanılmış primler, net gerçekleşen hasarlar etkisi panel veri analizi ile ele alınmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre hayat dışı poliçe sayısı ve likidite istatistiksel olarak önemsiz olsa da, hayat dışı poliçe sayısı ve likiditenin artması karlılık oranını artırmaktadır. Sigorta kaldıraç oranı, sağlık sigortası hasar prim oranı, net kazanılmış primler ve net gerçekleşen hasarlar ve sağlık sigortasındaki pazar payı istatistiksel olarak önemli olduğu tespit edilmiştir. Şirketlerin en yüksek performansın 2020 yılında, en düşük performans ise 2018 yılında olduğu gözlemlenmiştir.Öğe Emotion dysregulation in migraine patients: can it be a hallmark the probability of the transformation from episodİc to chronic?(Taylor and Francis Ltd., 2023) Kocakaya, Hanife; Say, Bahar; Yörübulut, Serap; Ergün, UfukObjective: The main aim of this study was to examine patients with migraine in terms of emotional dysregulation and to evaluate whether the emotion dysregulation is effective on chronicity in migraine. Materials and Methods: A total of 85 migraine patients and 61 healthy participants were included in this study. All participants were evaluated using Migraine Disability Scale (MIDAS), Visual Analog Scale (VAS), Depression, Anxiety, and Stress Scale (DASS-21), Difficulties in Emotion Regulation Scale (DERS), Pain Catastrophizing Scale (PCS), and the Discomfort Intolerance Scale (DIS). Then, all results were compared between the migraine patients and healthy individuals. In addition, the migraine patients were separated into three groups as patients without an aura, patients with an aura and patients with chronic migraine and then their results were compared among them. Finally, the predictive markers of chronic migraine were explored using regression analyses. Results: Among 85 migraine patients, the mean age was 31.5 (SD = 7.98); 83.5% were women. The total and subscale scores of DERS, PCS, DIS, and DASS-21 were significantly higher in patients than in healthy individuals (p < 0.01). Subscale scores of DERS, DIS, and DASS-21 in the chronic migraine patients were found to be higher than in the other two patient groups (p < 0.01). Logistic regression analysis showed that chronic migraine could be associated with ‘lack of emotional clarity’ (OR = 1.229; p = 0.042), ‘lack of awareness’ (OR = 1.187; p = 0.032), ‘migraine associated disability’ (OR = 1.128; p = 0.033), and ‘stress’ (OR = 1.292; p = 0.027). Conclusion: This study results showed that chronic migraine could be associated with the emotional dysregulation. To our knowledge, this study is the preliminary study in the literature and, therefore, new studies with large samples are needed. © 2023 Informa UK Limited, trading as Taylor & Francis Group.Öğe Evaluation of putamen area and cerebral peduncle with surrounding cistern in patients with Parkinson’s disease: is there a difference from controls in cranial MRI?(Taylor and Francis Ltd., 2024) Say, Bahar; Bayar Muluk, Nuray; İnal, Mikail; Göncüoğlu, Alper; Yörübulut, Serap; Ergün, UfukObjectives: Nigrostriatal dopaminergic neuron loss is essential in pathogenesis of Parkinson’s disease (PD). The purpose of this study was to evaluate nigrostriatal structures including the putamen, cerebral peduncle, widths of interpeduncular cistern, and ambient cistern around the midbrain with conventional cranial magnetic resonance images (MRI) in patients with PD. Methods: The MRI of 56 subjects was included, which was selected from the radiological data system for this retrospective study. The 29 patients with idiopathic PD were included and their disease duration, Hoehn&Yahr stage, and Levodopa equivalent dose (LED) were recorded. The 27 controls had a normal neurologic examination and cranial MRI. All subjects in the patient and control groups had right-hand dominance. Putamen and cerebral peduncle areas and widths of interpeduncular and ambient cisterns were measured in T2 sequences of MRI. Further statistical analysis was applied to exclude gender and age effect on areas. Results: The areas of putamen and cerebral peduncles were significantly reduced in patients with PD compared to the control bilaterally (p < 0.001). Enlargement of interpeduncular and ambient cisterns in patients was higher than in controls, and it was significant (p < 0.001). A correlation was not observed between measurement results and clinical characteristics of patients with PD. Only the cerebral peduncle area/ambient cistern width ratio was significantly correlated with disease duration positively (right r = 0.46 p = 0.012, left r = 0.389 p = 0.037). Conclusion: Clinicians should be careful with conventional MRIs of patients with idiopathic PD in practice. It may be different from controls without any neurological disorder, particularly putamen, cerebral peduncles, interpeduncular, and ambient cisterns. © 2023 Informa UK Limited, trading as Taylor & Francis Group.Öğe Evaluation of the Reliability of Pediatric Appendicitis Score and Ultrasonography Findings in the Diagnosis of Acute Appendicitis in Children(2020) Günal, Yasemin Dere; Polat, Dilek; Gökçe, Erkan; Yörübulut, SerapObjective: Acute appendicitis is the most common surgical emergency in childhood. Early diagnosis is essential toprevent perforation-related morbidity. In this study, we aimed to evaluate the effectiveness of pediatric appendicitisscore (PAS) and ultrasonography (USG) findings in the diagnosis of acute appendicitis.Material and Methods: Patients who presented with acute abdominal pain and who were followed up or operated witha pre-diagnosis of appendicitis were analyzed retrospectively. The patients were divided into two groups as operated(n = 288) and non-operated (n = 161). PAS value of all patients was calculated and 1-4 negative (low risk), 5-6 suspect(moderate risk), 7 and above were considered positive (high risk). Patients who underwent USG were included in thestudy. The definitive diagnosis of the patients undergoing surgery was confirmed by histopathological evaluation.Results: With the pre-diagnosis of acute appendicitis, 449 patients (171 girls, 278 boys) were hospitalized.Appendectomy was performed in 288 (64 %) of the patients. The remaining 161 patients (36 %) who recovered after theobservation were discharged without any surgery. Histopathological diagnosis of patients undergoing appendectomywas acute appendicitis in 217 patients (75.3 %), perforated appendicitis in 67 patients (23.2 %) and normal appendixin 4 patients (1.4 %). Patients undergoing appendectomy had a significantly higher PAS value (p < 0.001). PAS valuewas significantly higher in the patients diagnosed with perforated appendicitis (p < 0.05). The sensitivity of USG andPAS were 81.59 % and 82.98 %, and their specificity was 88.81 % and 95.03 %, respectively, in the diagnosis ofappendicitis. The sensitivity decreased significantly (67.70 %), and the specificity increased (100 %) when the patientswith appendicitis in USG and PAS 7 and above were evaluated together. The sensitivity was 32.29 % and the specificitywas 83.85 % when USG positivity or high-risk PAS value was used alone.Conclusion: PAS is a useful clinical guide in determining the risk group for appendicitis and the use of additional imaging,and supports the diagnosis even in the high-risk group without additional imaging. However, in cases of incompatibilitybetween USG and PAS values, we believe that close observation, repeated physical examination and, if necessary, furtherimaging are necessary to reduce the rate of negative appendectomyÖğe Investigation of BRCA2 Gene K3326X Variant in Patients with Breast and Ovarian Cancer by Next-Generation Sequencing Technique(2023) Düzkale, Neslihan; Karaçin, Cengiz; Yörübulut, Serap; Erdem, Haktan Bağış; Öz, Özlem; Altınbaş, MustafaINTRODUCTION: The BRCA2 gene is a tumor suppressor gene involved in the repair of double-stranded DNA damage by homologous recombination. Until now, many cancer-related variants of the BRCA2 gene have been reported. There are conflicting publications in studies of the possible effect of the K3326X variant of this gene in cancer. This study investigates the K3326X BRCA2 gene variant and its role in the cancer pathogenesis of Turkish patients diagnosed with breast and ovarian cancer. METHODS: In the study, 1957 patients with cancer diagnosis for BRCA1 and BRCA2 genetic analysis and 432 healthy individuals without a history of cancer were included. The K3326X variant was investigated using the next-generation sequencing method from the genomic DNA sample obtained from the individuals. RESULTS: K3326X variant was detected in 54 of 1957 (2.75%) cancer patients. For the non-cancerous group, 11 of 432 (2.5%) patients were carrying the K3326X variant. When both groups were compared in terms of K3326X variant carriage, a statistically significant result could not be obtained for the individuals (p=0.934). DISCUSSION AND CONCLUSION: BRCA2 K3326X variant did not have a significant role in cancer etiopathogenesis. As a result, the variant whose clinical significance is not still been fully understood, was investigated for the first time for Turkish population. Our results suggest that the variant could be a benign variant.Öğe Kırıkkale İl Merkezindeki İlköğretim Okullarında Görev Yapan Öğretmenlerin Boş Zamanlarını Değerlendirme Alışkanlıklarının İncelenmesi(2013) Öcalan, Mehmet; Öcal, Zeliha Altay; Yörübulut, SerapBu çalışma ile önemli bir meslek grubuna ait olan Kırıkkale ili ilköğretim okullarında görev yapan öğretmenlerin boş zamanlarını değerlendirme alışkanlıklarının incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın çalışma evrenini Kırıkkale il merkezindeki ilköğretim okullarında görev yapan öğretmenler oluşturmaktadır. Genel özellik olarak, anket formunu cevaplayan 253 öğretmenin %51'nin bayan, %49'unun erkek olduğu, yaşlarının 25-49 arasında yoğun dağılım gösterdiği ve istatistiksel olarak cinsiyet ve yaş dağılımları arasında önemli bir fark olduğu saptanmıştır. Kırıkkale il merkezindeki ilköğretim okullarında görev yapan öğretmenlerin boş zamanlarını değerlendirme alışkanlıklarının tespiti ve incelenmesine yönelik anketin birinci bölümünde, öğretmenlerin genel özelliklerinin tespiti için 9 soru, ikinci bölümünde ise öğretmenlerin boş zamanlarında tercih ettikleri etkinlik çeşitlerine yönelik 17 soru olmak üzere ankette toplam 26 soru yer almıştır. Anketlerden elde edilen verilerin yüzde ve frekans dağılımları çıkarıldı, bazı sorularda farklılık olup olmadığını anlamak için anlamlılık düzeyinde çapraz tablolama (Cross-Tabulation) ve Ki-Kare testi uygulandı. Elde edilen veriler SPSS 15.0 istatistik programı kullanılarak değerlendirildi. Hesaplanmış değerlerin yüzde ve frekans dağılım sonuçları 6 tablo halinde metin içinde sunuldu. Rekreasyon açısından ilköğretim öğretmenlerinin yeteri düzeyde boş zamanlarının olduğu, tercih edilen etkinlik çeşitlerinin dağılım oranlarının istatistiksel olarak bayan öğretmenlerle erkek öğretmenler arasında fark göstermiş olmasına rağmen etkinlik çeşitleri arasında bir paralelliğin olduğu, hem bayan hem de erkek öğretmenlerin rekreasyon faaliyeti olarak ilk üç sırada kitap-gazete okuma, televizyon izlemeyi ve müzik dinlemeyi dolayısıyla pasif faaliyetleri tercih ettiği, büyük çoğunluğunun sosyal, kültürel ve spor faaliyetlerini tercih etmediği, öğretmenlerin ekonomik durumlarının boş zamanlarını değerlendirme alışkanlıkları ve bunları gerçekleştirebilmelerinde bir engel oluşturmadığı ortaya konmuştur.Öğe Kırıkkale Üniversitesi Hastanesi İçin Yatan Hasta Memnuniyeti: Bir Ölçek Geliştirme Çalışması(2017) Erdugan, Funda; Yörübulut, SerapAmaç: Bu çalışmada Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde yatan hastalar için Likert tipi hasta memnuniyet ölçeği geliştirilerek, bu ölçeğin güvenilirlik ve geçerliliğinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Yapılan literatür taraması ardından hazırlanan 22 maddeli ölçek hastanede Eylül 2015- Temmuz 2016 tarihleri arasında yatan 397 hastaya uygulanmıştır. Bulgular: İstatistiksel yöntemler kullanılarak faktör analizi ve güvenilirlik çalışmaları yapılmış, bu çalışmalar sonucunda dört faktörden oluşan Hasta Memnuniyet Ölçeği geliştirilmiştir. Bu faktörler 6 maddeli doktor faktörü; 5 maddeli diğer personel faktörü; 8 maddeli fiziki olanaklar faktörü ve 3 maddeli yemek hizmetleri faktörüdür. Bu dört faktör için, çeşitli anabilim dallarında yatan hastaların memnuniyet düzeyleri arasında farklılık olup olmadığı araştırılmış ve farklılığın hangi anabilim dallarından kaynaklandığı belirlenmiştir. Ayrıca belirtilen faktörlere göre sırasıyla göğüs cerrahisi, beyin ve sinir cerrahisi, göğüs cerrahisi ve göz hastalıkları ana bilim dallarında en yüksek memnuniyet düzeyi saptanmıştır. Sonuç: Hastaların memnuniyet düzeyleri doktor, diğer personel, fiziki olanak ve yemek hizmetleri olarak adlandırılan tüm faktörlerde “iyi” düzeyde saptanmıştır.Öğe Tahribatsız Yöntem Verileri Kullanılarak Yapay Sinir Ağı ve Regresyon Yöntemi ile Beton Basınç Dayanımının Tahmin Edilmesi(2020) Yörübulut, Serap; Doğan, Orhan; Erdugan, Funda; Yörübulut, SuatYapay zeka (YZ) yöntemlerinden yapay sinir ağı (YSA) ve istatistiksel tahmin yöntemi olan regresyon analizi kullanılarak, yapı elemanlarına zarar vermeyen tahribatsız yöntemlerden, beton test çekici ve ultrasonik test cihazı ile kısa sürede ve düşük maliyetle elde edilen veriler ile beton basınç dayanımının tahmin edilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla, 117 adet karot numunesi için tahribatsız yöntemlerle elde edilen veriler kullanılarak yapay sinir ağı ve regresyon modelleri oluşturulmuş ve bu iki modelden elde edilen sonuçlar karşılaştırılmıştır. Tahribatsız deney verileri kullanılarak yapay sinir ağı ve regresyon yöntemleriyle tahmin edilen beton basınç dayanımları ile tahribatlı yöntem olan karot numunelerinin basınç dayanımlarının birbirlerine oldukça yakın sonuçlar veren modeller olduğu görülmüştür.Öğe The Prognostic Importance of Tumor Budding in Intestinal-Type Gastric Adenocarcinoma(2022) Sanioğlu, Gökçe; Bostancı, Mustafa Taner; Yörübulut, Serap; Türkmenoğlu, Tuğba Taşkın; Öztürk, Gulfidan; Duzkale, NeslihanAim: Gastric cancer is one of the leading causes of cancer-related deaths. Tumor budding has been\rshown to be a prognostic factor in many cancers. In this study, we aimed to evaluate the prognostic\rsignificance of tumor budding in intestinal-type gastric adenoc arcinoma.\rPatients and Method: A total of 152 cases diagnosed as intestinal type gastric adenocarcinoma in\rthe Pathology Clinic between 2015 and 2021 were included in the study. Tumor budding was grouped\ras low, medium and high. Hematoxylin and eosin-stained slides were re-evaluated in terms of tumor\rdifferentiation, lymphovascular invasion (LVI), perineural invasion (PNI), lymph node involvement, depth\rof invasion (pT) and tumor budding.\rResults: Tumor budding was low in 30.9% (n=47) of the subjects included in the study, moderate in 37.5%\r(n=57) and high in 31.4% (n=48). Statistically, as tumor budding increased, tumor size increased (p<0,05),\rfollow-up times were shortened, survival time (p<0,05), and tumor differentiation (p<0,05) decreased. A\rstatistically significant correlation was observed between tumor budding and LVI (p<0,05), PNI (p<0,05),\rpT(p<0,05), lymph node involvement(p<0,05), and mortality of the cases (p<0,05). No statistically\rsignificant correlation was observed between tumor budding and gender, age, tumor localization and\roperation type (p>0.05).\rConclusion: Tumor budding is associated with poor prognostic factors. As it may be important to guide the\rtreatment modality and follow-up, tumor budding status may be m entioned in routine pathology reports.Öğe Türk Sigortacılık Sektöründe Prim Üretiminin GSYH Üzerindeki Etkisinin Regresyon Analizi ile İncelenmesi(2024) Yörübulut, SerapSigorta sektörü, elde ettiği fonlar ve olası hasarlar karşısında üstlendiği riskler ile ekonomide önemli bir yer tutmaktadır. Ekonominin gelişmesiyle sigortacılık sektörünün payı her geçen gün daha da artmaktadır. Bir ülkenin en önemli ekonomik göstergesi GSYH olarak kabul edilmektedir. Sigortacılık sektörünün ekonomiye katkısı ise prim üretiminin GSYH’ya oranı ile değerlendirilmektedir. Bir ülke için bu oran ne kadar yüksek olursa sigortacılık sektörünün ülke ekonomisine katkısı da o kadar yüksek olmaktadır. Bu çalışmayla Türkiye’de 1981-2022 yılları arasındaki sigortacılık sektöründe önemli bir değişken olan direkt prim üretiminin GSYH üzerindeki etkisi regresyon analizi ile ortaya konulmuştur. Elde edilen tahmini model kullanılarak 2023 ve 2024 yılları için prim/GSYH oranı kestirilmiştir. Türkiye’de son birkaç yıl ve kestirilen yıllar için prim/GSYH oranı üzerinde büyük bir değişiklik olmadığı, bu oranın %1,3-%1,4 aralığında seyrettiği gözlenmiştir. Dünya için bu oran 2020 yılında %7 iken 2021 için %7,4 dür. Türkiye prim/GSYH oranı Dünya ile kıyaslandığında bu oranın oldukça düşük olduğu gözlenmiştir. Olası riskler sonucunda meydana gelen hasarların karşılanmasında ülke ekonomisi üzerindeki yükü azaltmada önemli bir sektör olan sigorta sektörü için bu oranın artırılmasına yönelik yapılacak bilinçlendirme ve teşviklere önem verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.Öğe YATAN HASTALAR İÇİN PROBİT REGRESYON ANALİZİ İLE HASTANENİN TEKRAR TERCİH EDİLEBİLİRLİĞİNİN İNCELENMESİ(2018) Erdugan, Funda; Yörübulut, SerapHastane açısından hastaları tarafından tekrar tercih edilmek oldukça önemlidir. Aynı hastanenin tekrar tercih edilmesi, hastanın sosyo-demografik özellikleri gibi pek çok özelliğinin yanı sıra sunulan hizmetin kalitesi ile ilişkilidir. Bu çalışma ile hastanenin tekrar tercih edilmesinde hizmetin kalitesinin göstergesi olarak düşünülen “doktor”, “fiziki olanak”, “yemek” ve “diğer personelden” duyulan memnuniyet düzeylerinin ikametgah durumuna göre probit regresyon analizi ile açıklanması hedeflenmiştir. Araştırmanın örneklemine Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi servislerinde yatan 397 hasta dahil edilmiştir. Hastalar tabakalı rasgele örnekleme yöntemi ile belirlenmiştir. Yapılan probit regresyon analizinde oluşturulan genel modelde; hastaların hastaneyi tekrar tercih etmesinde “doktor” faktöründen duyulan memnuniyet istatistiksel olarak önemli bulunurken “yemek”, “diğer personel” ve “fiziki olanak” faktörlerinden duyulan memnuniyet istatistiksel olarak önemsiz bulunmuştur. Ancak bu faktörlerin tek başına hastanenin tekrar tercihindeki etkisini görmek için elde edilen probit modellerde yemek dışında diğer faktörlerin anlamlı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu çalışmanın sonucunda, yatılı olarak tedavi gören hastaların “doktor” faktöründen duydukları memnuniyet arttıkça hastaneyi tekrar tercih etme eğiliminin arttığı görülmüştür. Ayrıca ikametgah durumuna göre ise il merkezinde ikamet eden hastaların il merkezi dışında ikamet edenlere göre daha yüksek olasılıkla hastaneyi tekrar tercih edebilecekleri belirlenmiştir.