Uzmanlık Tez Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Açık apeks simülasyonu yapılan üst keser dişlerde total kök kanal dolumunda kullanılan üç farklı trikalsiyum silikat simanın kanaldan uzaklaştırılma etkinliğinin mikro bilgisayarlı tomografi ile değerlendirilmesi(Kırıkkale Üniversitesi, 2022) Can, Işil; Almaz, Merve ErkmenBu tez çalışmasında üç farklı trikalsiyum silikat siman ile total dolumu yapılmış açık apeksli daimi maksiller santral dişlerden MTA Uzaklaştırma Kiti ve Bio-Retrievability solüsyonu ile materyalin kanallardan uzaklaştırılma etkinliğinin incelenmesi amaçlanmıştır. 24 adet tek köklü, çürüksüz maksiller santral daimi diş toplanmıştır. İmmatür diş simülasyonu gerçekleştirilip irrigasyonları yapılan dişler bir haftalık geçici kanal patı ile pansumanı yapıldıktan sonra dişler rastgele olarak üç gruba ayrılmış (n=8) ve her bir grup farklı materyal ile doldurulmuştur (ProRoot MTA, Biodentine, OrthoMTA). Giriş kaviteleri IRM ile kapatılan dişler 14 gün boyunca fosfat tamponlu salinde (PBS) bekletilerek materyalin sertleşmesi beklenmiştir. 14. günün sonunda kök kanallarının mikro bilgisayarlı tomografi ile taranması gerçekleştirilmiştir. Daha sonra tüm gruplardaki kök kanal dolguları MTA uzaklaştırma kiti ve Bio-Retrievability solüsyonu ile kanallardan uzaklaştırılmıştır. Uzaklaştırma süreleri kronometre ile ayrı ayrı ölçülmüştür ve dişler ikinci kez mikro-BT ile taranmıştır. Elde edilen görüntülerin analizleri yapılarak simanların uzaklaştırma etkinlikleri ve süreleri değerlendirilmiştir. İstatistiksel analizler ve hesaplamalar için IBM SPSS Statistics 21.0 ve MS-Excel 2013 programları kullanılmıştır. İstatistiksel anlamlılık düzeyi p<0.05 olarak kabul edilmiştir. Gruplar arasında uzaklaştırılamayan simanların yüzde değerleri açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık tespit edilmemiştir (p=0.523). Gruplar arasında dolgu materyallerinin kanaldan uzaklaştırılma süre değerleri açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmıştır (?2=15.485, p<0.001). OrthoMTA'nın kök kanallarından uzaklaştırma işlemi, ProRoot MTA ve Biodentine'den daha az zaman alıcı olarak bulunmuştur. Çalışmamızın sonucunda her üç grupta da kök kanallarından uzaklaştırılan materyal yüzdesinin yüksek olması (ProRoot MTA %99.869, Biodentine %99.848, OrthoMTA %99.878) kullandığımız MTA Uzaklaştırma Kiti ve Bio-Retrievability solüsyonunun etkili olduğunu göstermektedir.Öğe Farklı konsantrasyonlardaki sodyum hipokloritin EDTA ve etidronik asit ile farklı kombinasyonlarının simüle edilmiş immatür dişlerin kırılma direncine etkisinin değerlendirilmesi(Kırıkkale Üniversitesi, 2022) Imanova, Sabina; Arikan, VolkanÇalışmamızda immatür dişlerin kök kanal tedavisinde uygulanan değişik konsantrasyonlardaki sodyum hipokloritin EDTA ve etidronik asit ile farklı kombinasyonlarının kırılma direncine etkisinin karşılaştırmalı olarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu tez çalışmasının, 80 adet çekilmiş insan daimi üst keser diş; 6 çalışma ve 2 kontrol olmak üzere toplam 8 grup ile yürütülmesi planlanmıştır. Seçilen dişlerin kökleri apikal üçlü bölgesinde su soğutması altında elmas diskler yardımıyla kesilerek 12 mm standart uzunluğunda kökler elde edilmiştir. Çalışma grubunda olan dişler %1, %2,5, %5 oranlarında NaOCl ile %17 EDTA ve %18 HEBP'nin kombine irrigasyonları ile yıkanmıştır. Pozitif kontrol grubu distile suyu ile irrige edilmiş, negatif grupta hiçbir işlem uygulanmamıştır. Kanallar Protaper rötarı sistemi kullanılarak crown-down tekniği ile 0,05 taperlı F5'e kadar prepare edilmiştir. Preparasyon sırasında her alet değişimi öncesinde ve preparasyon sonunda kanallar grupta belirtilen irrigasyon solüsyonu ya da solüsyonları ile irrige edilmiştir. Preparasyonun bitiminin ardından kanallar paper pointlerle (Dentsplay Maillefer, Switzerland) kurulandıktan sonra kanallar AH-Plus +Gutta-percha ile doldurulmuştur. Patların sertleşme süresi sonunda çalışma grupları ve pozitif kontrol grubundaki dişlerin daimi restorasyonları self-etch bonding (3M Adeziv 200T, St. Paul, MN, USA) sistemini takiben, A2 nano-kompozit (Filtek Z350 XT; 3M ESPE, St. Paul, MN, USA) ile yapılmıştır. Daha sonra örnekler 72 saat %100 nemli ortamda 37 °C'de inkübatörde bekletilmiştir. Kırılma direnci testi için Universal Test Makinasında (Instron Corp., Canton, MA, USA) dişlere kırılana kadar 1mm/dk hızla kuvvet uygulanmıştır. Kırılma anındaki pik makaslama kuvvetleri Newton (N) birimi olarak kaydedilmiştir. Elde edilen veriler kullanılarak tüm gruplar kırılma dirençleri açısından karşılaştırılmıştır.Çalışmada yer alan ölçüm değerlerinin normal dağılıma uygunluğu Shapiro-Wilks testi ile değerlendirilmiştir. Ölçüm değerlerinin normal dağılıma uydukları belirlenmiş ve bu nedenle tanımlayıcı istatistiklerinin gösteriminde Ortalama±Standart Sapma değerleri kullanılmıştır. Ek olarak tanımlayıcı istatistik gösteriminde Minimum; Maksimum değerleri kullanılmıştır.Ölçüm değerlerinin gruplara göre karşılaştırılmasında One-way ANOVA testi kullanılmıştır. One-way ANOVA testi sonucunda fark bulunduğunda farklı grubu belirleyebilmek için Post-Hoc ikili karşılaştırmalar yapılmıştır ve Bonferroni düzeltmesi yapılarak analiz sonuçları verilmiştir. İstatistiksel analizler ve hesaplamalar için IBM SPSS Statistics 21.0 (IBM Corp. Released 2012. IBM SPSS Statistics for Windows, Version 21.0. Armonk, NY: IBM Corp.) ve MS-Excel 2007 programları kullanılmıştır. İstatistiksel anlamlılık düzeyi p<0.05 olarak kabul edilmiştir. Gruplar arasında ölçüm değerleri açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık tespit edilmiştir (F=7.692, p<0.001) (Tablo 1). Gruplar arasında ölçüm değerleri ortalamaları incelendiğinde en yüksek değerin 755.78±115.49 ile Negatif Kontrol Grubunda, en düşük ortalama değerin ise 346.72±117.56 ile Pozitif Kontrol Grubu olduğu belirlenmiştir. Negatif Kontrol Grubu*Pozitif Kontrol Grubu arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmıştır (p=0.035, p=0.032, p=0.004, p=0.001, p=0.003, p=0.001, p=0.002, p<0.001). Diğer gruplar arasında ölçüm düzeyleri açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. İn vitro olarak gerçekleştirilen çalışmamızda gereç ve yöntem sınırları içerisinde kullanılan irrigasyon solüsyonlarının dişlerin kırılma direnci üzerine olan etkisi açısından negatif kontrol grubu ve pozitif kontrol grubu arasında kırılma direnci değerlendirmesi açısından anlamlı farklılık bulunmuştur. Ama Sodyum Hipokloritin farklı konsantrasyonları, %17 EDTA ve %18 Etidronik Asit irrigasyon solüsyonları kullanılan çalışma grupları arasında kırılma direnci değerlerinde anlamlı farklılık gözlenmemiştir.Öğe Rejenerasyon tedavisinde kullanılan farklı trikalsiyum silikat simanların kanaldan uzaklaştırılma etkinliğinin mikro bilgisayarlı tomografi ile değerlendirilmesi(2021) GÖZDE YILDIZ; MERVE ERKMEN ALMAZBu tez çalışmasında; simüle edilmiş immatür dişlerde uygulanan revaskülarizasyon tedavisinde kullanılan üç farklı kasiyum silikat esaslı simanın ultrasonik uçlarla ve kimyasal olarak uzaklaştırılma etkinliğinin mikro-BT cihazı ile değerlendirilmesi amaçlanmıştır. 30 adet tek köklü, çürüksüz anterior daimi diş kullanılan çalışmamızda dişler materyale göre üç çalışma grubuna (n=10) ayrılmıştır. AAE'nin protokolüne uygun şekilde irrigasyon ve medikamanlar uygulandıktan sonra kanalın koronal üçlüsü Biodentine, ProRoot MTA ve Retro MTA materyalleri ile kapatılmış ve IRM ile dolguları yapılmıştır. 2 hafta inkübatörde 37OC'de %100 nemli ortamda materyallerin sertleşme sürelerinin tamamlanması beklendikten sonra simanların dolum sonrası görüntülerinin alınması için ilk mikro-BT taraması yapılmıştır. Daha sonra geçici dolgular uzaklaştırılmış ve ultrasonik uçlar ve Bio-Retrievability (BioMTA) likitinin birlikte kullanılmasıyla simanlar uzaklaştırılarak örnekler tekrar mikro-BT cihazında taranmıştır. Elde edilen görüntülerin analizleri yapılarak kalsiyum silikat esaslı simanların uzaklaştırma etkinlikleri ve süreleri değerlendirilmiştir. İstatistiksel analizler ve hesaplamalar için IBM SPSS Statistics 21.0 ve MS-Excel 2013 programları kullanılmıştır. İstatistiksel anlamlılık düzeyi p<0.05 kabul edilmiştir. Grupları arasında kalan simanların yüzde değerleri açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık tespit edilmiştir (χ2=9.494, p=0.009). Gruplar arasında süre değerleri açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık yoktur (p=0.063). Biodentine grubunda ProRoot MTA ve Retro MTA'ya kıyasla kök kanal duvarlarında daha fazla miktarda artık kaldığı belirlenmiştir. Uzaklaştırılan dolgu yüzdeleri sırasıyla; %99,69 Biodentine, %99,98 Retro MTA ve %99,95 ProRoot MTA olarak tespit edilmiştir. Bütün gruplarda simanların dişin yeniden tedavi edilmesini sağlayacak şekilde mekanik ve kimyasal olarak uzaklaştırılmasının mümkün olduğu gösterilmiştir.Öğe Son yıllarda geliştirilen biyomateryallerin süt dişi vital amputasyon tedavisindeki başarılarının karşılaştırmalı olarak değerlendirilmesi(2021) HATİCE POLAT; VOLKAN ARIKANÇalışmamızın amacı; süt dişi vital amputasyon tedavilerinde; ProRoot MTA ile NeoMTA Plus'ın klinik ve radyografik başarılarının karşılaştırmalı olarak değerlendirilmesidir. Çalışmamıza yaşları 4-9 arasında değişen, toplam 60 hastada (33 kız, 27 erkek), 72 süt mandibular 2. azı dişi dahil edildi. Hastalar, kullanılacak materyale göre rastgele 2 gruba ayrıldı. Enfekte olduğu düşünülen koronal pulpanın kaldırılmasının ardından salin solüsyon ve steril pamuk peletlerle primer hemostaz sağlanarak ProRoot MTA ve NeoMTA Plus uygulandı. Tedavisi tamamlanan dişler 3, 6 ve 12. aylarda kontrollere çağırılarak klinik ve radyografik değerlendirmeleri yapıldı. Çalışmada takip süresi sonunda elde edilen verilerin istatistiksel değerlendirmeleri için, Ki-kare testi, Fisher's Exact testi, Mann-Whitney U testi ve Cochran's Q testi kullanıldı. İstatistiksel anlamlılık düzeyi p<0.05 olarak kabul edildi. 12 aylık takip periyodunun sonunda ProRoot MTA ve NeoMTA Plus grubunun klinik başarı oranları her iki grup için de %100 bulunurken radyografik başarı oranları sırasıyla %78.1 ve %83.9 olarak bulundu. ProRoot MTA ve NeoMTA Plus'ın klinik ve radyografik başarı oranları karşılaştırıldığında, aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunamadı (p>0.05). Ayrıca iki grup arasında oluşan dentin köprüsünün miktarı açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamış (p>0.05), ancak NeoMTA Plus grubunda dentin köprüsü oluşumunun daha uzun süre devam ettiği gözlenmiştir. Çalışmamızda klinik ve radyografik değerlendirmeler ışığında; süt dişi amputasyon tedavilerinde NeoMTA Plus'ın en az diğer ProRoot MTA kadar başarılı olduğu ve NeoMTA Plus'ın avantajları göz önüne alındığında süt dişi amputasyon tedavilerinde ProRoot MTA'ya bir alternatif olarak kullanılabileceği sonucuna varılabilir.Öğe Prefabrı̇ke zirkonya kronlarda kullanılan farklı simantasyon materyallerı̇nin mıikrosızıntısının değerlendirilmesi(2021)Prefabrike Zirkonya Kronlarda Kullanılan Farklı Simantasyon Materyallerinin Mikrosızıntısının Değerlendirilmesi Çalışmamızın amacı, çekilmiş süt anterior dişlere üç farklı yapıştırma simanı ile simante edilen prefabrike zirkonya kronlarda gözlenen mikrosızıntı düzeylerini değerlendirmek ve karşılaştırmaktır. Çalışmamızda prefabrike zirkonya kronların (NuSmile, TX, USA) simantasyonu amacıyla iki farklı RMCİS içerikli materyal (Ketac Cem Plus, 3M ESPE, USA ve FujiCEM Evolve, GC, Japan) ve bir self adeziv rezin siman (RelyX U200, 3M ESPE, USA) kullanılmıştır. Çalışmaya dahil edilme kriterlerine sahip 36 adet süt anterior diş (18 santral, 18 lateral), randomize şekilde üç gruba ayrılmıştır. Prefabrike zirkonya kronlar ait oldukları gruptaki materyalin üretici firma talimatlarına göre prepare edilen dişlere simante edilmiştir. Hazırlanan restorasyonlara 5 °C ile 55 °C arasında; 6000 devirde termal siklus işlemi uygulanmış, daha sonra örnekler % 2'lik bazik fuksin solüsyonunda 24 saat bekletilmiştir. Örneklerden alınan kesitler stereomikroskop altında 30x büyütmede değerlendirme kriterlerine göre skorlanmıştır. Veriler SPSS V23 sürümü kullanılarak analiz edilmiştir. Üç grubun skorlarının karşılaştırılmasında Tek yönlü varyans analizi, ikili gruplara göre skorların karşılaştırılmasında ise Bağımsız iki örnek t testi kullanılmıştır. Sonuçlar yorumlanırken anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak belirlenmiştir. Yapılan değerlendirmelerde RelyX U200 self adeziv rezin siman grubunda gözlenen mikrosızıntı değerlerinin en düşük, Ketac Cem Plus grubunda ise en yüksek olduğu tespit edilmiştir. Ancak grupların mikrosızıntı değerleri açısından başarı oranları karşılaştırıldığında, aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (p>0,05). Santral ve lateral dişlerin mikrosızıntı skorları arasında da istatistiksel olarak anlamlı farklılık olmadığı gözlenmiştir (p>0,05). Bu in vitro tez çalışmasında yapılan değerlendirmede, self adeziv rezin siman materyali diğer iki RMCİS materyaline göre daha düşük mikrosızıntı değeri göstermiş olsa da; aralarında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır. Anahtar Sözcükler: Zirkonyum, Kron, Dental simanlar, Süt dişleri, SimantasyonÖğe Prefabrı̇ke zirkonya kronlarda kullanılan farklı simantasyon materyallerı̇nin mıikrosızıntısının değerlendirilmesi(2021) BEYZA ECEM ALKAÇ; AYLİN AKBAY OBAPrefabrike Zirkonya Kronlarda Kullanılan Farklı Simantasyon Materyallerinin Mikrosızıntısının Değerlendirilmesi Çalışmamızın amacı, çekilmiş süt anterior dişlere üç farklı yapıştırma simanı ile simante edilen prefabrike zirkonya kronlarda gözlenen mikrosızıntı düzeylerini değerlendirmek ve karşılaştırmaktır. Çalışmamızda prefabrike zirkonya kronların (NuSmile, TX, USA) simantasyonu amacıyla iki farklı RMCİS içerikli materyal (Ketac Cem Plus, 3M ESPE, USA ve FujiCEM Evolve, GC, Japan) ve bir self adeziv rezin siman (RelyX U200, 3M ESPE, USA) kullanılmıştır. Çalışmaya dahil edilme kriterlerine sahip 36 adet süt anterior diş (18 santral, 18 lateral), randomize şekilde üç gruba ayrılmıştır. Prefabrike zirkonya kronlar ait oldukları gruptaki materyalin üretici firma talimatlarına göre prepare edilen dişlere simante edilmiştir. Hazırlanan restorasyonlara 5 °C ile 55 °C arasında; 6000 devirde termal siklus işlemi uygulanmış, daha sonra örnekler % 2'lik bazik fuksin solüsyonunda 24 saat bekletilmiştir. Örneklerden alınan kesitler stereomikroskop altında 30x büyütmede değerlendirme kriterlerine göre skorlanmıştır. Veriler SPSS V23 sürümü kullanılarak analiz edilmiştir. Üç grubun skorlarının karşılaştırılmasında Tek yönlü varyans analizi, ikili gruplara göre skorların karşılaştırılmasında ise Bağımsız iki örnek t testi kullanılmıştır. Sonuçlar yorumlanırken anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak belirlenmiştir. Yapılan değerlendirmelerde RelyX U200 self adeziv rezin siman grubunda gözlenen mikrosızıntı değerlerinin en düşük, Ketac Cem Plus grubunda ise en yüksek olduğu tespit edilmiştir. Ancak grupların mikrosızıntı değerleri açısından başarı oranları karşılaştırıldığında, aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (p>0,05). Santral ve lateral dişlerin mikrosızıntı skorları arasında da istatistiksel olarak anlamlı farklılık olmadığı gözlenmiştir (p>0,05). Bu in vitro tez çalışmasında yapılan değerlendirmede, self adeziv rezin siman materyali diğer iki RMCİS materyaline göre daha düşük mikrosızıntı değeri göstermiş olsa da; aralarında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır. Anahtar Sözcükler: Zirkonyum, Kron, Dental simanlar, Süt dişleri, SimantasyonÖğe İki farklı teknikle uygulanan üç farklı kompozit rezin materyalin mikrosızıntı özelliklerinin in vitro olarak değerlendirilmesi(2021) TANYEL ÖZKAN; AYLİN AKBAY OBAÇalışmamızda, konvansiyonel teknik ve stamp tekniği ile uygulanan, üç farklı kompozit rezin materyalin Sınıf I restorasyonlardaki mikrosızıntı değerleri ve iki tekniğin uygulama sürelerinin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Çekilmiş 90 adet çürüksüz molar diş konvansiyonel teknik ve stamp tekniği uygulanmak üzere 2 gruba; ardından her grup, 3 farklı kompozit rezin materyalle restore edilmek üzere 3 alt gruba ayrılmıştır. Tüm gruplarda restoratif prosedür süresi dijital bir kronometre ile ölçülüp kaydedilmişir. Hazırlanan restorasyonlara 5-55°C arasında; 5000 devirde termal siklus işlemi uygulanmış, daha sonra örnekler % 0.5'lik bazik fuksin solüsyonunda 24 saat bekletilmiştir. Ardından dişler akrilik bloklara gömülmüş ve her bir örnekten 3 kesit elde edilmiştir. Kesitler stereomikroskop kullanılarak 20X büyütmede fotoğraflanmış ve görüntü analiz yazılımıyla (Image J) kantitatif olarak değerlendirilmiştir. Verilerin istatistiksel analizinde Kruskal Wallis testi ve Mann Whitney U testi kullanılmıştır (p=0,05). Konvansiyonel teknikle uygulanan gruplarda; G-ænial Universal Injectable, Filtek™ One Bulk Fill Restoratif'ten istatistiksel olarak anlamlı derecede daha az mikrosızıntı değeri göstermiştir (p<0,05). Stamp tekniği ile uygulanan gruplar içerisinde; G-ænial Universal Injectable test edilen diğer iki kompozit rezin materyalden istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksek mikrosızıntı değerleri göstermiştir (p<0,05). Çalışmamızda değerlendirilen kompozit rezin materyallerden Filtek™ One Bulk Fill Restoratif, stamp tekniği ile uygulandığında konvansiyonel tekniğe kıyasla istatistiksel olarak anlamlı derecede daha düşük mikrosızıntı değerleri gösterirken (p<0,05), G-ænial Universal Injectable stamp tekniği ile uygulandığında konvansiyonel tekniğe kıyasla mikrosızıntı açısından istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksek mikrosızıntı değerleri ortaya koymuştur (p<0,05). Stamp tekniği XIII konvansiyonel teknikle karşılaştırıldığında ise, çalışmada kullanılan tüm kompozit rezin materyaller için restoratif prosedür süresinin istatistiksel olarak anlamlı derecede kısaldığı tespit edilmiştir (p<0,05). Filtek™ One Bulk Fill Restoratif'in stamp tekniği ile uygulandığında istatistiksel olarak daha düşük mikrosızıntı değerleri sergilediği göz önüne alınacak olursa, tedavinin kısa sürede tamamlanmasının özellikle önemli olduğu çocuk diş hekimliğinde tercih sebebi olabileceğini düşünmek mümkündür.Öğe Son yıllarda geliştirilen 4 farklı endodontik biyomateryalin simüle edilmiş immatür dişlerin kırılma direncine etkisinin kalsiyum hidroksit ile karşılaştırmalı olarak değerlendirilmesi(Kırıkkale Üniversitesi, 2017) Soğukpınar, Aslı; Arıkan, VolkanBu tez çalışmasında; geleneksel MTA ve son yıllarda üretilen MTA türevi kalsiyum silikat içerikli materyaller olan Biodentine, Micro-Mega MTA ve NeoMTA Plus'ın in-vitro şartlarda simüle edilmiş immatür dişlerde kanal dolgusu olarak kullanımları sonrası, dişlerin kısa ve uzun dönem kırılganlıklarına etkilerinin kalsiyum hidroksit [Ca(OH)2] uygulanmış ve hiçbir uygulama yapılmamış sağlam dişlerle karşılaştırmalı olarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Araştırmamızda 270 adet çürüksüz daimi üst keser dişi rastgele 4 adet çalışma, 1 negatif ve 1 pozitif kontrol olmak üzere 6 gruba (n=45), ayrıca her grup kendi içinde 2 hafta, 2 ay ve 1 yıl olmak üzere 3 alt gruba (n=15) ayrılmıştır. Örneklerin immatür dişleri simüle edecek şekilde prepare edilmesinin ardından çalışma grubundaki dişler; ProRoot MTA (MTA-PR), Biodentine (BD), Micro-Mega MTA (MM-MTA) ve NeoMTA Plus (NEO) ile Pozitif Kontrol grubundaki dişler ise kalsiyum hidroksit [Ca(OH)2] ile doldurulmuştur. Negatif Kontrol Grubunu oluşturan sağlam dişlere hiçbir işlem uygulanmamıştır. Her bir grubun 2 hafta, 2 ay ve 1 yıl olan 3 alt grubu (n=15) salin solüsyonunda 37 °C'de tutulmuştur. Bekleme sürelerinin ardından örnekler akril bloklar içine mine-sement sınırı ile akrilik rezin arasında 2mm mesafe olacak şekilde gömülmüştür. Daha sonra Instron cihazına yerleştirilerek kronların uzun aksına 45° açı ile 1mm/dk. hızla kuvvet uygulanmış ve kırılma anındaki pik makaslama kuvvetleri kaydedilmiştir. Sonuçlar istatistiksel olarak hem materyal hem de bekleme süreleri açısından karşılaştırılmıştır. Kırılma direnci ölçümlerine ait dağılımın normale yakın olup olmadığı Kolmogorov-Smirnov testiyle, varyansların homojenliği ise Levene testiyle araştırılmıştır. Tanımlayıcı istatistikler medyan (çeyrekler arası genişlik) biçiminde ifade edilmiştir. Gruplar arasında kırılma direnci düzeyleri yönünden farkın önemliliği Kruskal Wallis testiyle araştırılmıştır. Kruskal Wallis test istatistiği sonuçlarının önemli bulunması halinde Conover'in çoklu karşılaştırma testi kullanılarak farka neden olan durum(lar) tespit edilmiştir. Aksi belirtilmedikçe p<0.05 için sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir. Ancak, olası tüm çoklu karşılaştırmalarda, Tip I hatayı kontrol altına alabilmek için Bonferroni Düzeltmesi yapılmıştır. Çalışmanın sonuçlarına göre; Ca(OH)2 grubunun kırılma direncinin 2. hafta ve 2. ay takip süresi sonunda 1. yıldan istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksek olduğu (p<0.001) ve sağlam dişlerden (negatif kontrol grubu) tüm takip süreleri sonunda istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük olduğu tespit edilmiştir (p<0.001). ProRoot MTA grubunun kırılma direnci 2. hafta, 2. ay ve 1. yıl takip süresi sonunda Ca(OH)2 grubundan tüm takip periyodları sonunda sayısal olarak daha yüksek olmakla birlikte aralarındaki fark 2.ay (p=0.005) ve 1.yıl sonunda istatistiksel olarak anlamlıdır (p<0.001). Ca(OH)2 kırılma direnci tüm takip periyodları sonunda Biodentine grubundan istatistiksel olarak anlamlı derecede düşüktür (p<0.001). Ca(OH)2 kırılma direnci tüm takip periyodları sonunda MM-MTA ve NeoMTA Plus'tan küçük olup, aralarındaki fark yalnızca 1. yılın sonunda istatistiksel olarak anlamlıdır (p<0.001). ProRoot MTA, NeoMTA Plus ve MM-MTA materyallerinin kullanıldığı dişlerin kırılma direnci sağlam dişlerle kıyaslandığında 2. hafta (p=0.003, p<0.001, p<0.001), 2. Ay (p<0.001) ve 1.yılın (p<0.001) sonunda istatistiksel olarak anlamlı derecede düşüktür. Biodentine'in kullanıldığı dişler sağlam dişlerle kıyaslandığında kırılma dirençleri arasında 2. haftada fark yokken, 2.ay (p=0.005) ve 1.yılda (p=0.002) Biodentine uygulanan dişlerde kırılma direnci anlamlı derecede daha düşüktür. Biodentine grubunun kırılma direnci tüm takip periyodlarında MM-MTA'dan yüksek olup, aralarındaki fark yalnızca 2.ay için anlamlıdır (p=0.012). Kırılma dayanımlarının her materyal için zamanla değişimi incelendiğinde kırılma dayanımının 2. hafta ve 2. ay takip süresi sonunda 1. yıldan istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek olduğu gözlenmiştir (p<0.001). Araştırmamızda kullanılan tüm biyomateryaller Ca(OH)2 ile benzer etkiler göstererek uygulandıkları dişlerin kırılma direncini kısa ve uzun vadede sağlam dişlere oranla anlamlı derecede düşürmüştür. Ancak biyomateryaller kullanıldığında kırılma direncinde gerçekleşen düşüşün Ca(OH)2'e oranla anlamlı derecede daha az olduğu gözlenmiştir. Sonuç olarak, araştırmamızda kullanılan biyomateryallerin Ca(OH)2'e göre daha iyi bir seçenek olduğu, ancak uygulandıkları dişlerde kırılma direncini düşürmeleri nedeniyle daha iyi alternatiflerin geliştirilmesine ihtiyaç duyulduğu kanısındayız.