Diğer Yayınlar Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Different points of view on fractional exhaled nitric oxide in asthma patients: allergic versus nonallergic(Wiley-Blackwell, 2013) Kalpaklioglu, A. F.; Kalkan, Koca, I; Karacan, I…Öğe Prevalence of Dentine Hypersensitivity among Adult Patients Attending a Dental Hospital Clinic in Turkey(Univ West Indies Faculty Medical Sciences, 2012) Colak, H.; Demirer, S.; Hamidi, M.; Uzgur, R.; Koseoglu, S.Objectives: The aim of this study is to determine the prevalence of dentine hypersensitivity (DH) and to examine some associated factors such as the initiating stimuli among adult patients attending the Restorative Clinic of the Kirikkale University Dental Faculty, Turkey. Methods: Questionnaires for 1169 patients, 678 men and 491 women, were completed and necessary clinical examinations performed during a one-year period and patients who were diagnosed with DH were questioned further about their occupation and smoking habits. Patients with at least two different quadrants which had sensitive teeth with sound exposed cervical dentine on the facial surface, were included in the study. The amount of cervical lesions, buccal gingival recession and initiating factors associated with the sensitive teeth were also recorded. Results: Of the 1169 patients examined, 89 were diagnosed as having dentine hypersensitivity, giving a prevalence of 7.6%. The commonest teeth affected were the upper premolars and the commonest initiating factor was cold drinks. Conclusions: The prevalence of dentine hypersensitivity in a postgraduate clinic in Turkey was 7.6%. The commonest teeth affected were the upper premolar and the commonest initiating factor was cold drinks.Öğe Alternatif Çürük Uzaklaştırma Yöntemleri(2019) Avunduk, A. Tuğba Ertürk; Bağlar, SerdarAğız içerisinde demineralizasyon ve remineralizasyon belirli bir denge hâlindedir ve bu dengenin demineralizasyon lehine bozulması çürük oluşumunu başlatmaktadır. Günümüz diş hekimliği uygulamalarında kavitasyon oluşmuş veya ağrı ya da hassasiyet gibi belirtiler gösteren dişlerinrestorasyonları büyük yer tutmaktadır. Birçok hasta çürük uzaklaştırma işlemlerinden hoşnut olmadıklarını düşünmektedir. Diş hekimliği materyalleri ve anestezide olan gelişmelere rağmen, dişhekimliği tedavilerinde birçok kişi hâlâ ağrı çekmektedir. Çoğu zaman, bu endişe ağrı/rahatsızlık,lokal anestezi ve çürük uzaklaştırma işlemleri sırasında frezlerin kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Dentin çürüklerinin frezlerle uzaklaştırılması; basınç, termal hasar ve titreşime bağlı olarakpulpa için travmatik olabilmektedir. Üstelik düşük ve yüksek hızda çalışan el aletleri enfekte veenfekte olmayan dentini eşit bir şekilde uzaklaştırmakta, sağlıklı diş dokusunun aşırı kaybıyla sonuçlanmaktadır. Frezler ve lokal anesteziklerin eksiklikleri sebebiyle daha konforlu ve sağlıklı dişdokularını koruyan alternatif teknikler geliştirmek konusunda artan bir ilgi bulunmaktadır. Bu tekniklerin amacı; sadece yüksek enfeksiyon derecesine sahip tabakayı (enfekte dentin) uzaklaştırmak,yeniden remineralize olma yeteneğine sahip dokuları içeren daha düşük enfeksiyon derecesinesahip (etkilenmiş dentin) tabakayı korumaktır. Çürük tedavilerinde minimal invaziv tekniklerinhastalar tarafından kabul edilmesi ayrıca önemlidir.Öğe Kalsiyumdan Zenginleştirilmiş Karışım(2019) Bahadır, H. Sevilay; Bayraktar, YusufBiyoseramik teknolojisindeki gelişmeler, hastalara yapılan tedavilerin başarısını artırarakendodontik materyal bilimi üzerinde yeni sayfalar açmıştır. Bu materyaller; yüksek osteokondüktif özellikleri ile mükemmel bir biyouyumluluk sağlar ve bu da onları farklı tedaviler için ideal hâlegetirir. Kalsiyumdan zenginleştirilmiş karışım da (CEM) bu materyallerden biridir. Kalsiyumdanzenginleştirilmiş karışım (CEM) olarak adlandırılan ve farklı kalsiyum bileşiklerinden oluşan buyeni siman 2006 yılında diş hekimliğine bir endodontik dolgu malzemesi olarak tanıtıldı. Tozunana bileşenleri ağırlıkça %51,75 CaO, %9,53 SO3, %8,49 P2O5, %6,32 SiO2 bileşikleri iken minör bileşenler Al2O3, Na2O, MgO ve Cl'dir. Materyal ISO 6876:2001 standardına uygun biyolojik özellikleri ile diş hekimliği uygulamalarında kullanılmaktadır. Ayrıca; film kalınlığı, sertleşme süresi,akışkanlık gibi fiziksel özellikleri açısından da diş hekimliği uygulamalarında kullanılmaya uygundur. CEM simanı; kalsiyum ve fosfat iyonları salınan kendine özgü kaynakları bulunan ve bu kaynakları kullanarak hidroksiapatit (HA) oluşturabilen yapıdadır. Üretilen hidroksiapatit (HA) dahasonra dentin köprüsü oluşumunu indüklemektedir. CEM simanı antibakteriyel özellik göstermektedir ve sitolojik ve genotoksisite bakımından da biyolojik olarak uyumlu bulunmuştur. MTA’danfarklı kompozisyona sahip olmasına rağmen benzer klinik uygulama alanları mevcuttur. Vital pulpatedavilerinde, kök rezorpsiyonu tedavilerinde, apeksogenezis ve apeksifikasyon tedavilerinde kullanılan simanın klinik olarak başarılı bulunduğunu gösteren birçok çalışma mevcuttur. Bu çalışmada, CEM simanının özellikleri ve klinik uygulamalarının sonuçlarıyla ilgili güncel literatüraraştırması yapılması ve bilgi verilmesi amaçlanmıştır.Öğe Koruyucu Ağız Diş Sağlığı Programlarında Annenin Eğitimi ve Ağız Sağlığının İyileştirilmesi ile Erken Çocukluk Çağı Çürüklerinin Önlenmesi(2019) Mutluay, Abidin T.; Safa, Merve MutluayDiş çürüğü; biyolojik, davranışsal ve sosyoekonomik faktörlerle ilişkili toplumsal bir hastalık olarak tanımlanmaktadır. Çocukluk döneminin en yaygın enfeksiyöz hastalığı olan diş çürüğünün bakteriyel kaynaklı bir hastalık olması gerçeği hastalığa bakış açısını değiştirmiştir.Güncel çalışmalar bakteriyel enfeksiyonun bireyden bireye taşınmasının engellenmesi, bireyindiyet alışkanlığının değiştirilmesi ve ağız hijyeninin iyileştirilmesi ile diş çürüğünün önlenebileceğini vurgulamaktadır. Doğumdan önce, annenin kötü ağız sağlığına sahip olması medikalrisklere yol açmasının yanında, erken dönemde bebeklerde diş çürüğü gelişim riskini de artırmaktadır. Annelerin yenidoğan ve bebeklere çürük enfeksiyonunun geçişi için ilk kaynak olduğuve bakteriyel geçişin 1,5-3 yaş arasında olduğu düşünülmektedir. "Enfektivite penceresi" olarakadlandırılan bu dönemde aynı zamanda yenidoğanların annelerinden ya da bakıcılarından enfekte olma riski de artmaktadır. Çürükten sorumlu başlıca bakteri grubu olan Streptococcus mutans (S. mutans)’ların annelerden edinildiği öne sürülmekte ve annede yüksek seviyedekaryojenik flora bulunması, S. mutans’ların anneden bebeğe geçiş riskini artırmaktadır. Diş yüzeyine kolonize olabilme yeteneğinin bir sonucu olarak, S. mutans’lar şeker varlığında ağızpH’sında belirgin bir düşüşe neden olmakta ve diş sert dokularının demineralize olmasına yol açmaktadır. Annelere uygulanacak koruyucu müdahalelerle bebeklere S. mutans’ın geçişi engellenebilmekte, bu sayede toplumda orta ve uzun vadede diş çürüğü prevalansı azaltılabilmektedir.Bu çalışmada; diş çürüğünün etiyolojisinden yola çıkılarak anneden bebeğe bakteri geçişinin,uygulanabilecek önlemlerin sunulması ve bu amaçla yürütülen koruyucu programların öneminin tartışılması amaçlanmıştır.