Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Çolak, Selim" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • [ X ]
    Öğe
    36.000 Volt Elektrik Çarpması: Kompartman Sendromu ve Rabdomiyoliz
    (2019) Aydın, Gülçin; Gençay, Işın; Çolak, Selim
    Yüksek voltajlı elektrik yaralanmaları multisistemik etkileri olan, morbidite ve mortalitesi yüksek olan yaralanmalardır. Derin yanıklar, kompartman sendromuna bağlı organ kayıpları, rabdomiyolize bağlı böbrek yetmezliği ve çoklu organ yetmezliği sık görülen komplikasyonlardandır. Biz bu olgu sunumu ile yüksek voltaj akıma maruz kalmış hastada ani gelişen rabdomiyoliz ve kompartman sendromunun erken tanı, erken cerrahi ve hızlı resusitasyon sonuçlarını literatür eşliğinde sunmayı amaçladık.
  • [ X ]
    Öğe
    Karbonmonoksit İ ntoksikasyon Tanısı ile Yoğ unbakımda Tedavi Edilen Olğuların Retrospektif Analizi
    (2020) Aydın, Gülçin; Gençay, Işın; Çolak, Selim; Aktan, Burak; Büyükkoçak, Ünase
    Bu çalışmanın amacı karbon monoksit intoksikasyon tanılı hastaların etyolojik ve demografik özelliklerini belirlerken, klinik bulguların tedavisürecine ve prognoza etkisini araştırmaktır. Çalışmaya 2014-2017 yılları arasında Yoğun Bakım Ünitemizde karbon monoksit intoksikasyon tanısı ileyatan 63 hasta dahil edildi. Yaş ortalaması 44.49 yıl olan hastaların 32’si kadın, 31’i erkek idi. Maruziyet sonrası acil servise başvuru süresi ortalama6.22 saat idi. Başvuru anında COHb değeri ortalama %27 idi. En sık maruziyet %61.9 ile kış mevsiminde iken en sık maruziyet kaynağı %93.7 ile sobaidi. Acil servise başvuru anında ortalama GKS puanı 14.1 puan idi. Hastaların %79.4’ünde nöropsikiyatrik semptomlar, %36.5’inde gastrointestinalsemptomlar, %23.8’inde solunum sistemi semptomları, %15.9’unda otolojik semptomlar, %11.1’inde ise kardiyovasküler semptomlar vardı. İkihastada mekanik ventilatör, 57 hastada noninvazif mekanik ventilatör (NIMV) ve 12 hastada hiperbarik oksijen tedavisi ihtiyacı oldu. Hastaların çıkışGKS değerleri ortalama 15 idi. Hastanede ortalama yatış süreleri 1.71 gün idi. Hastalar başvuru anındaki COHb düzeylerine göre; COHb düzeyi%10’nun altında hafif (grup 1), %11-25 arası orta (grup 2), %26-40 arası ağır (grup 3), %41 üzeri çok ağır (grup 4) olarak gruplandırıldı. Gruplararasında pH, GKS geliş puanı, otolojik semptomlar, NIMV ihtiyacı, SpO2, CK-CKMB düzeyi değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farkbulundu. Hastalar hastaneye başvuru anındaki GKS puanlarına göre grup A (GKS=15) ve grup B (GKS<15) olarak sınıflandırıldı. gruplar arasında;COHb geliş düzeyi, KVS semptomlar, ek hastalık varlığı, solunum sistemi semptomları, mekanik ventilatör ihtiyacı, HBO ihtiyacı, CK ve troponindüzeyi açısından istatistiki olarak anlamlı fark vardı. Hiperbarik oksijen tedavisi alan (grup I) ve almayan (grup II) hastalar da karşılaştırmalı olarakdeğerlendirildi. grup I’de troponin-I (p=0.015), CK(p=0.032) düzeylerinde ve mekanik ventilasyon ihtiyacında (p=0.003) belirgin artış olduğu,GKS’nun düşük olduğu (p<0.001) tespit edildi. Bununla birlikte HBO tedavisi gereksinimi ile troponin ve CK seviyesi arasında pozitif yöndekorelasyon olduğu görüldü. Bu çalışma sonunda karbon monoksit intoksikasyon tanılı hastalarda başvuru anındaki GKS puanı, COHb, CK-CKMB velaktat değerlerinin klinik bulgular ile birlikte yorumlanmasının hem tedavi hem de prognoz üzerinde önemli etkilerinin olabileceği düşünüldü.
  • [ X ]
    Öğe
    Modifiye Radikal Mastektomi Operasyonlarında Ultrason Eşliğ inde Paravertebral Blok Uyğulamalarımız
    (2020) Aydın, Gülçin; Aydın, Oktay; Pehlivanlı, Faruk; Çolak, Selim; Daphan, Çağatay; Gençay, Işın; Aydınuraz, Kuzey
    Torakal paravertebral blok meme cerrahisinde etkili bir anestezi ve analjezi yöntemidir. Çalışmadaki amacımız modifiyeradikal mastektomi operasyonlarında ultrason eşliğinde yapılan torakal paravertebral bloğun intraoperatif opioid ihtiyacını vepostoperatif analjezi gereksinimini azalttığını göstermektir. Çalışmamıza 2017-2018 yılları arasında modifiye radikal mastektomitanısı ile torakal paravertebral blok yapılan 19 hasta retrospektif incelenerek dahil edildi. Hastaların demografik verileri, operasyonsüreleri ve intraoperatif opioid ve postoperatif ilk 24 saat analjezik gereksinimleri değerlendirildi. İstatistiksel değerlendirme SPSSfor Windows 21.0 programı ile yapıldı. p<0.05 değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. 20-79 yaş aralığında olan hastalarınyaş ortalaması 50,89 (±15,74) idi. 3 hasta ASA I, 6 hasta ASA II ve 10 hasta ASA III idi. Vücut kitle indeksi ortalama 29,92(±3,99)idi. Operasyon süresi ortalama 129,05(±66,04) dakika idi. Hastalar TPVB yapılmayan: Grup 1 (n:10) ve TPVB yapılan: Grup 2(n:9): olarak 2 gruba ayrıldı. Gruplar arasında hastaların yaş ortalaması ve operasyon süreleri açısından fark yoktu. Grup 1’deki tümhastaların opioid ihtiyacı oldu. 2 hastada Remifentanil infüzyonu, 4 hastada Fentanil 100 mg ve 4 hastada ise 150 mg Fentanilihtiyacı oldu. Grup 2’de ise hiç opioid ihtiyacı olmadı. Bu durum istatistiki olarak da anlamlıydı (p<0.005). Postoperatif dönemdeGrup 1’deki hastaların tümünün analjezik gereksinimi oldu. 5 hastanın Contramal 60 mg 3*1, 5 hastanın da Contramal 60 mg 4*1ihtiyacı oldu. Grup 2’deki hastalarda hiç analjezik ihtiyacı olmadı. Bu durum istatistiki olarak da anlamlı idi (p<0.005). Modifiyeradikal mastektomi olgularında ultrasonografi eşliğinde yapılan torakal paravertebral blok ile intraoperatif dönemde opioidgereksinimi olmazken postoperatif ilk 24 saate analjeziğe ihtiyaç olmamaktadır.
  • [ X ]
    Öğe
    SPİNAL ANESTEZİDE PREHİDRASYON SEREBRAL OKSİJENASYONU ETKİLER Mİ?
    (2019) Aydın, Gülçin; Aydın, Oktay; Gençay, Işın; Pehlivanlı, Faruk; Çolak, Selim; Büyükkoçak, Ünase
    Amaç: Bu çalışmanın amacı spinal anestezi öncesi intravenözyoldan uygulanan kristaloid ve kolloid sıvıların serebraloksijenasyona etkisini araştırmaktır.Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya 18-50 yaş arası, spinalanestezi altında opere olacak, Amerikan Anestezistler DerneğiI risk grubunda, 75 hasta dahil edildi. Standart monitörizasyonsonrası hastalar 3 gruba ayrıldı. G1; spinal anesteziöncesinde%4 Gelatine Polysuccinate solüsyonu ile ivprehidrasyon, G2; spinal anestezi öncesinde Ringer Laktatsolüsyonu ile iv prehidrasyon, G3; prehidrasyonuygulanmayan grup idi.Spinal anesteziden sonra bütün hastalara operasyon boyuncasıvı idamesi 5 ml/kg/saat dozunda iv Ringer Laktat ilesağlandı. Sistolik kan basıncının ?90 mmHg olması ya dabaşlangıca göre%20 ‘lik düşme hipotansiyon olarak kabuledildi. Operasyon süresince 5 dakika ara ile hemodinamikparametrelerdeki değişiklikler, bulantı-kusma, titremekomplikasyonları kaydedildi. Serebral oksijenizasyon içinbilateral Near Infrared Spectroscopy monitörizasyonu yapıldı.Bulgular: Spinal anestezi öncesi intravenous prehidrasyonunbulantı ve kusma yan etkisini anlamlı olarak azalttığıgörülürken (p<0.05), G1’de titreme bulguları anlamlı olarak azidi (p<0,05). G 3’te 15 hastada (%60) efedrin kullanılırken,intravenous prehidrasyonun efedrin ihtiyacını anlamlı olarakazalttığı görüldü (p<0.05). Operasyon süresi uzadıkça her üçgrupta da serebral oksijenizasyonda anlamlı düzeyde azalmagörülürken sağ ve sol lob beyin oksijenlenmesi açısındangruplar arası fark görülmedi. Operasyon süresi uzadıkça her üçgrupta da SAB, DAB, OAB değerlerinde anlamlı düzeydeazalma olduğu görülürken, gruplar arası karşılaştırmadaanlamlı fark yoktu.Sonuç: Spinal anestezide, serebral oksijenizasyonun devamıiçin kolloid ya da kristaloid kullanımı arasında fark olmamaklaberaber hidrasyon yapılmayan grupta efedrin kullanımıartırılarak benzer hemodinamik stabilite sağlanmakta ve beyinoksijenlenmesi korunmaktadır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Toraks cerrahisinde ultrasonografi eşliğinde yapılan preemptif torakal paravertebral bloğun etkinliği
    (2017) Aydın, Gülçin; Gençay, Işın; Çolak, Selim; Günal, Nesimi; Özpolat, Berkant
    Amaç: Günümüzde torakotomi ağrısının akut tedavisinde sık kullanılan bölgesel anestezi yöntemlerinden biri torakal paravertebral blok (TPVB) uygulamasıdır. Bu klinik çalışmada, toraks cerrahisinde ultrasonografi eşliğinde "preemptif" yapılan TPVB'un, ameliyat esnasında opioid ilaç tüketimi, ameliyat sonrası ağrı, komplikasyon ve hasta memnuniyeti üzerine etkilerini araştırması amaçlandı.Gereç ve Yöntem: Elektif toraks cerrahisi geçirecek 18-65 yaş arası 25 hasta çalışmaya alındı ve 14 hastaya torakotomi (TKT grubu), 11 hastaya torakoskopi (TKS grubu) uygulandı. Grupların operasyon süreleri ve ameliyat esnasında ek opioid ilaç ihtiyaçları kaydedildi. Ameliyat sonrası dönemde ağrıya yönelik 0-1-2-6-12-24. saatlerdeki "Görsel Analog Ölçeği" (VAS) değerleri, 24 saat içindeki bulantı-kusma, hipotansiyon ve diğer komplikasyonlar kaydedildi. Ayrıca hastalara ameliyat sonrası dönemde "Hasta Memnuniyet Ölçeği" (HMÖ) uygulandı.Bulgular: Çalışmada torakotomi ile videotorakoskopi uygulanan hastalar arasında opioid ilaç kullanımı miktarı, VAS puanı, HMÖ puanı, ameliyat sonrası komplikasyon türü bakımından anlamlı bir fark bulunmadığı saptandı. Ancak operasyon süresi bakımından TKS grubunda sürenin daha kısa olduğu bulundu. Diğer yandan tüm VAS puanı değerleri ile HMÖ sonuçları arasında da negatif korelasyon tespit edildi.Sonuçlar: Çalışma sonunda TPVB işleminin gerek torakotomi gerekse videotorakoskopi yapılacak hastalarda ameliyat sonrası ağrının azaltılmasında, hasta konforunun sağlanmasında ve komplikasyonların azaltılmasında oldukça iyi bir seçenek olabileceği düşünüldü
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Yoğun Bakımda İntoksikasyon Olgularının Retrospektif Analizi
    (2018) Aydın, Gülçin; Atasever, Muharrem; Gençay, Işın; Çolak, Selim; Büyükkoçak, Ünase
    Amaç: Medikal ilaçlarla intoksikasyonlar önemli bir halk sağlığı sorunudur. Bu çalışmada, “medikal ilaçlarla intoksikasyon” tanısı ile yoğun bakımda izlediğimiz hastaların demografik verileri, geliş Glasgow Koma Skalası (GKS), psikiyatrik tanıları, yoğun bakımdaki yatış süreleri, mortalite oranları hakkında tanımlamayı yapmak ve çoklu ilaç alımının prognoz üzerine etkisini göstermeyi amaçlamaktayız. Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda 2015-2017 yılları arasında Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı yoğun bakım ünitesinde “medikal ilaçlarla intoksikasyon” tanısı kriter kabul edilerek 72 hasta retrospektif olarak incelendi. İstatistiksel değerlendirme SPSS 21.0 istatistik programı kullanılarak yapıldı. Gruplar arası farklılıklarda p<0.05 değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. Bulgular: Toplam 72 hastanın yaş ortalaması 28.26, geliş GKS’ı 13.38 ve ortalama hastanede yatış süresi 3.09 gün idi. Hastaların %63.9’u kadındı. Kırk yedi hastada psikiyatrik tanı yok iken 25 hastanın psikiyatrik tanısı mevcuttu. Psikiyatrik tanılara bakıldığında, %44.0 hasta depresif bozukluk, %36.0 hasta majör depresyon, %8.0 hasta bipolar affektif bozukluk, %4.0 hasta psikotik bozukluk, %8.0 hasta şizofreni nedeniyle tedavi almakta idi. Hastaların %52.8’i çoklu ilaç alımı nedeniyle başvururken, %29.2 hasta tekli ilaç alımı nedeniyle başvurdu. Onyedi hastanın tedavisinde antidot kullanıldı. Onsekiz hastada entübasyon gereksinimi olurken, 27 hastada hemodiyaliz yapıldı. Sadece bir hasta exitus olarak rapor edildi. En sık intoksikasyon sebebi olan ilaç grubu antidepresanlar (%19.4) idi. Gruplar cinsiyet açısından karşılaştırıldığında intihar girişiminde bulunan kadınların %23.9’unda psikiyatrik tanı mevcutken, erkeklerin %53.8’inde psikiyatrik hastalık tanısı vardı (p<0.05). Çoklu ilaçla meydana gelen intoksikasyonda GKS daha düşük, entübasyon gereksinimi daha fazla, hemodiyaliz ihtiyacı artmış olarak bulundu (p<0.05). Sonuç: Bu çalışmada, medikal ilaç nedenli intoksikasyon vakalarının çoğu kadın hastalar olup en sık karşımıza çıkan tanı depresif bozukluktur. Çoklu ilaçla meydana gelen intoksikasyon vakalarında; GKS daha düşük, entübasyon gereksinimi ve hemodiyaliz ihtiyacı daha fazladır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    YÜKSEK DOZ SERTRALİN ALIMINA BAĞLI GELİŞEN SEROTONİN SENDROMU
    (2017) Aydın, Gülçin; Gençay, Işın; Çolak, Selim
    Serotonin sendromu serotonerjik ilaçların kullanılması sırasında ortaya çıkan ve aşırı serotonerjik aktivite sonucu nöromüsküler irritabilite ve otonomik instabiliteyle karakterize olan bir sendromdur. Yirmi üç yaşındaki kadın hasta toplamda 2800 mg sertralin içeren 56 tablet ilacı intihar amaçlı aldıktan 2 saat sonra acil servise başvurdu. Midesinin yıkanmasını takiben yoğun bakım ünitesine alınan hastada ilaç alımından sonra ortaya çıkan taşikardi, takipne ve ekstremitelerde tonik-klonik kasılmalar, ajitasyon, halüsinasyon, hipertermi ve generalize konvülsiyonlar, hastada serotonin sendromu tablosunun geliştiğini düşündürdü. Nitekim hastanın midesinin yıkanmasını takiben aktif kömür verilerek ilacın emiliminin durdurulması yanı sıra intravenöz hidrasyonla eliminasyonunun hızlandırılması, oral siproheptadinle serotonerjik ajanın etkilerinin geri döndürülmesi, hipertermiye yönelik eksternal soğutma ve konvülziyonlara yönelik midazolam intravenöz infüzyon uygulanması sayesinde hastanın bu tablodan çıkarılması mümkün oldu. Sonuç olarak serotonerjik ilaç kullanım öyküsünün saptanması, mental, otonomik ve nörolojik bulguların erken fark edilip farmakolojik antagonizmanın ve diğer destekleyici medikal tedavilerin erken dönemde uygulanması sayesinde hastanın tedavisi başarılı bir şekilde gerçekleştirilebildi.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Yüksek Voltaj Elektrik Çarpmasında Amantadin Tedavisi
    (2018) Aydın, Gülçin; Gençay, Işın; Çolak, Selim
    Yüksek voltaj elektrik yaralanmaları (YVEY) travmatik beyin hasarı (TBH) ile birlikte olabilir. Amantadin son yıllarda TBH’da sıklıkla kullanılmaktadır. 32.000 voltaj elektrik çarpması ile bilinç kaybı gelişen 26 yaşında erkek hastanın yoğun bakıma kabulünde Glasgow Koma Skalası (GKS):12 idi. Konfüzyon-ajitasyon ve görme bulanıklığı olan hastanın pupilleri izokorik, ışık refleksi bilateral pozitif idi. Göz dibi muayenesinde herhangi bir patoloji saptanmadı. Servikal, toraks ve abdomen tomografileri normal iken beyin tomografisinde sağ oksipital bölgede cilt altı hematom mevcuttu. Her iki el palmar yüz ve parmaklarda giriş- çıkış yerleri olan hastanın %36 oranında 2. ve 3. derece yanık mevcuttu. Kompartman sendromu tanısı ile acil ameliyata alınarak sağ ayakta fasiyotomi yapıldı. Kreatin fosfokinaz (CPK) değeri 933 IU/L, idrar dansitesi yüksek ve miyoglobinürik olması üzerine agresif sıvı tedavisi ve alkali diürez sağlanarak, 1 ml/kg/saat idrar çıkışı sağlandı. Amantadin sülfat 2x1 intravenöz (iv) tedavisine ilk gün başlanan hastanın 3. günde hastanın ajitasyonları düzeldi ve GKS 15 idi. Postoperatif 6. günde Plastik Cerrahi bölümüne devredildi. Sonuç olarak TBH’nın eşlik ettiği YVEY’da amantadin standart tedaviye eklenmesi gereken bir ajandır. Erken dönemde başlanması ile konfüzyon, mental esneklik kaybı, irritabilite ve ajitasyonda hızlı bir şekilde düzelme ile nörolojik stabilite sağlanabileceğini düşünmekteyiz.

| Kırıkkale Üniversitesi | Kütüphane | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Kırıkkale Üniversitesi, Kırıkkale, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim