Yazar "Alpcan, Ayşegül" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 28
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ailelerin Korkusu, Ateş(2016) Tursun, Serkan; Alpcan, AyşegülAteş, çocuk acil servisine en sık başvuru nedenlerinden biridir. Aileler tarafından bir semptom olarak değil de bir hastalık olarak algılandığı için gereksiz endişelere yol açmaktadır. Ateşin ve ateşe yaklaşımın sağlık çalışanları, aileler ve çocuğun bakımını üstlenen kişilerce iyi bilinmesi gereklidir. Bu makalenin amacı ateş hakkında bilgi vererek, ateşli çocuğa nasıl yaklaşılması gerektiğini vurgulamaktırÖğe An adolescent case with unexplained ecchymosis: Munchausen syndrome(2022) Tursun, Serkan; Çelik, Cansu; Alpcan, Ayşegül; Albayrak, MeryemMunchausen syndrome (MS) is a condition in which a patient deliberately mimics signs and symptoms of health problems to gain attention\rfrom their close circle and healthcare professionals. Symptoms can be self-induced or fabricated. The paper aimed to discuss MS detected\rin an adolescent girl who presented with hematological findings and shift the interest to factitious disorders that may be confronted in\rpediatric practice. A thirteen-year-old girl was admitted to the pediatric hematology outpatient clinic with bruises spread throughout the\rbody, predominantly localized on the arms, persisting for three months and disappearing every two weeks. She had complaints of fatigue and\rloss of appetite, emerging simultaneously with the occurrence of bruises. Following elaborative examinations, we discovered that the patient\rwas painting bruises on her skin using an eye shadow. MS needs to be considered in differential diagnoses among patients with long-term,\rinconsistent, and irrational complaints, no underlying causes, and normal laboratory findings. Overall, we presented the case to underline\rthat MS is likely to be confronted in pediatric practice.Öğe ANALYSIS OF POISONING CASES ADMITTED TO THE PEDIATRIC EMERGENCY DEPARTMENT: 5 YEARS OF CLINICAL EXPERIENCE(2021) Şenses, Oğuzhan; Tursun, Serkan; Alpcan, AyşegülObjective: Intoxication is one of the most acute causes of morbidity and mortality in childhood. Analyzing poisoning cases is considered noteworthy in terms of both adopting appropriate clinical practice approaches and taking relevant preventive measures.Material and Methods: We reviewed a total of 674 pediatric intoxication cases admitted to our hospital over a 5-year period (2014-2019). We retrospectively extracted clinical data of all cases from the hospital information system and forensic records.Results: Among all cases, we found the rate of intoxication to be 0.54% and the mean age at presentation to be 8.65±6.0 years. While 51.5% of the cases were girls and 48.5% were boys. The most common cases were seen in children aged 1-5 years mostly boys with accidents and 15-17 years mostly girls with suicide causes. We detected that medical drugs ranked first place in poisoning with a rate of 39.5% and followed by intoxications due to carbon monoxide and chemical corrosive substances, respectively. Nervous system drugs (21.7%) were more common in intoxication, while the most common drugs taken for suicide purposes were anti-depressants (n = 20; 16%). Symptomatic treatment was applied to the majority of the cases (61.7%). The mean length of hospitalization was 1.23±1.22 days and none of our patients were lost.Conclusion: While drug intoxication is seen with a high frequency in all age groups, accidental intake is at the forefront at young ages, while suicide attempts are seen at a high rate in adolescent group and girls.Öğe Aseptic meningitis caused by Coronavirus OC43 in a child: A case report(Bayrakol Medical Publisher, 2022) Demirbaş, Yasemin; Alpcan, Ayşegül; İnal, Mikail; Güney, Şeyma; Tursun, Serkan; Kandur, YaşarHuman coronavirus OC43 (HCoV-OC43) is one of the coronaviruses that cause the mild cold. On the other hand, extra-respiratory manifestations such as cen-tral nervous system infections with HCoV-OC43 are very rarely reported. We present a case of a previously healthy immunocompetent child with acute aseptic meningitis, as a result of HCoV-OC43 who admitted to the emergency department with a complaint of unconsciousness.. Respiratory tract and cerebrospinal fluid culture showed HCoV-OC43 in viral screening. During the follow-up period, the patient was completely asymptomatic, with normalized consciousness. The clinicians should keep in mind that HCoV-OC43 can be the etiological agent in the differential diagnosis of aseptic meningitis in immunocompetent individuals with reversible neurological symptoms.Öğe Association between serum ferritin level and thyroid hormones in hypothyroid pediatric patients(2021) Alpcan, Ayşegül; Kandur, Yaşar; Tursun, Serkan; Albayrak, Meryem; Ergür, Ayça TörelAim: The present study aimed to investigate the iron store status in patients with hypothyroidism due Hashimoto thyroiditis and subclinical hypothyroidism. Material and Method: We retrospectively reviewed the medical records of patients who were followed up at our university hospital with the diagnosis of hypothyroidism due to Hashimoto thyroiditis and subclinical hypothyroidism between 2010-2021. Results: Nineteen patients with Hashimoto thyroiditis, 17 with subclinical hypothyroidism, and 20 controls were enrolled in this study. There was no significant difference in mean age among three groups (138.3±46.8 months, 116.0±68.1 months, 151.8±50.3 months in groups of Hashimoto thyroiditis, subclinical hypothyroidism and controls respectively p=0.169) . There was a significant female preponderance in HT group (68.5%, p=0.001). There was no significant difference for mean ferritin levels among groups (p=0.440). There was no correlation between TSH and ferritin level (r=-0.132, p=0.410) but we found a positive correlation between ferritin and free T4 level (r=0.340, p=0.030). Conclusion: We found a positive relationship between ferritin and thyroxine hormone that made us think that iron supplementation may be effective in the treatment of hypothyroidism. But this hypothesis warrants further prospective and experimental studies.Öğe BİR ÜNİVERSİTE HASTANESİ ÇOCUK ACİL SERVİSİNE BAŞVURAN KARBONMONOKSİT ZEHİRLENMELERİNİN GERİYE DÖNÜK İNCELENMESİ(2020) Tursun, Serkan; Alpcan, Ayşegül; Karahan, İrfanAmaç: Karbonmonoksit zehirlenmeleri ölümcül olabilen vetoplu zehirlenmelere yol açabilen ciddi bir sağlık sorunudur.Bu çalışmada çocukluk çağında olup karbonmonoksitzehirlenmesi ile acil servise başvuran hastaların özellikleri,klinik ve laboratuvar bulgularının araştırılması amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntemler: Kırıkkale Üniversitesi Tıp FakültesiÇocuk Acil Servisi’ne 2014-2020 yılları arasındakarbonmonoksit zehirlenmesiyle başvuran 114 olgu geriyedönük incelendi. Hastaların demografik özellikleri,başvurularının dikkati çeken noktaları başvurudaki belirti vebulguları, laboratuvar değerleri irdelendi. Hastalık şiddetinegöre ve hiperbarik oksijen tedavisi alıp almama durumuna göreikili gruplamada temel laboratuvar düzeyleri karşılaştırıldı.Bulgular: Ortanca yaşı 8 olan 56 kız, 58 erkek hastanınbaşvurularının 102’sinde başvuran hasta dışında ailedenbiri/birileri bulunmaktaydı. En sık kaynak soba, en sıkbaşvurulan ay Ocak ayıydı. En sık semptom bulantı vekusmaydı. Hastaların genel olarak laboratuvar tetkiklerininortanca değerleri normal aralıklarda seyretmekle birlikte;karboksihemoglobin, laktat, troponin, INR, kan glukozu,karaciğer hasar testleri gibi düzeylerinde anormal değerleriolan hastalar da mevcuttu. Klinik şiddete göre hafif ve ortaolgular karşılaştırıldığında karboksihemoglobin, laktat ve INRdüzeyleri orta şiddetteki hastalarda daha yüksek saptandı.Sadece iki tane hasta ağır olgu olduğu için karşılaştırmayaalınmadı. Olgular, hiperbarik oksijen tedavisi alan ve almayanşeklinde gruplanıp laboratuvar düzeyleri karşılaştırıldığında;troponin T, laktat ve karboksihemoglobin düzeylerinde anlamlıfarklılık mevcut saptandı.Sonuç: Çocukluk çağında ciddi problemlere yol açabilen vesemptomları nedeniyle tanıda zorluk yaşanabilenkarbonmonoksit zehirlenmeleri için farkındalık arttırılmalı vesık görüldüğü zamanlar için tedbirler alınmalıdır.Öğe BİR ÜNİVERSİTE HASTANESİ ÇOCUK ACİL SERVİSİNE BAŞVURAN KARBONMONOKSİT ZEHİRLENMELERİNİN GERİYE DÖNÜK İNCELENMESİ(Kırıkkale Üniversitesi, 2020) Tursun, Serkan; Alpcan, Ayşegül; Karahan, İrfanAmaç: Karbonmonoksit zehirlenmeleri ölümcül olabilen ve toplu zehirlenmelere yol açabilen ciddi bir sağlık sorunudur. Bu çalışmada çocukluk çağında olup karbonmonoksit zehirlenmesi ile acil servise başvuran hastaların özellikleri, klinik ve laboratuvar bulgularının araştırılması amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntemler: Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Acil Servisi’ne 2014-2020 yılları arasında karbonmonoksit zehirlenmesiyle başvuran 114 olgu geriye dönük incelendi. Hastaların demografik özellikleri, başvurularının dikkati çeken noktaları başvurudaki belirti ve bulguları, laboratuvar değerleri irdelendi. Hastalık şiddetine göre ve hiperbarik oksijen tedavisi alıp almama durumuna göre ikili gruplamada temel laboratuvar düzeyleri karşılaştırıldı.Bulgular: Ortanca yaşı 8 olan 56 kız, 58 erkek hastanın başvurularının 102’sinde başvuran hasta dışında aileden biri/birileri bulunmaktaydı. En sık kaynak soba, en sık başvurulan ay Ocak ayıydı. En sık semptom bulantı ve kusmaydı. Hastaların genel olarak laboratuvar tetkiklerinin ortanca değerleri normal aralıklarda seyretmekle birlikte; karboksihemoglobin, laktat, troponin, INR, kan glukozu, karaciğer hasar testleri gibi düzeylerinde anormal değerleri olan hastalar da mevcuttu. Klinik şiddete göre hafif ve orta olgular karşılaştırıldığında karboksihemoglobin, laktat ve INR düzeyleri orta şiddetteki hastalarda daha yüksek saptandı. Sadece iki tane hasta ağır olgu olduğu için karşılaştırmaya alınmadı. Olgular, hiperbarik oksijen tedavisi alan ve almayan şeklinde gruplanıp laboratuvar düzeyleri karşılaştırıldığında; troponin T, laktat ve karboksihemoglobin düzeylerinde anlamlı farklılık mevcut saptandı.Sonuç: Çocukluk çağında ciddi problemlere yol açabilen ve semptomları nedeniyle tanıda zorluk yaşanabilen karbonmonoksit zehirlenmeleri için farkındalık arttırılmalı ve sık görüldüğü zamanlar için tedbirler alınmalıdır.Öğe Çağımızın dev sorunu: çocukluk çağı obezitesi(2015) Alpcan, Ayşegül; Durmaz, Şenay ArıkanVücutta artmış yağ miktarı olarak tanımlanan obezitenin sıklığı ırk, yaş, cinsiyete göre değişiklik gösterir. Çocuk ve adölesanlarda obezite prevalansı dünya çapında artış göstermektedir. Bu artışın en önemli sebebi ise, gelişen teknoloji ile birlikte çocukların hareketliliklerin kısıtlanması, beslenme alışkanlıklarının ve besin tercihlerinin değişmesidir. Obezite etyolojisinde kalori alımı ve kullanımı arasındaki denge bozukluğu olsa da monogenik obezitede olduğu gibi genetik faktörler, endokrin yıkıcılar olarak bilinen yüzlerce çevresel faktör, barsak microbiatasındaki değişiklikler ve hormonal faktörler de suçlanmaktadır Çocuklarda obezitenin tanısında basit, uygulanabilir, ucuz ve güvenli bir yöntem olan vücut kitle indeksi (VKI) kullanılmaktadır. Erken dönemde ortaya çıkan obezite tip 2 diabetes mellitus, non alkolik hepatosteatoz, hipertansiyon, hiperlipidemi ve kardiyovasküler hastalıklar gibi ciddi komplikasyonlara neden olmaktadır. Çocuklarda obezite tedavisinin temel basamağı yaşam tarzının düzenlenmesi olmasına rağmen ciddi obezite komplikasyonları varsa farmakoterapi veya cerrahi tedavi de önerilebilirÖğe Çocuk nefroloji polikliniği'nde görülen hastalarda hiperkalsiüri birlikteliğinin incelenmesi(Kırıkkale Üniversitesi, 2012) Alpcan, Ayşegül; Ensari, M. CüneytHiperkalsiüri primer yani idiopatik olabileceği gibi veya patolojik durumlara bağlı olarak sekonder de olabilir. İdiopatik hiperkalsiüride klinik, laboratuar, radyolojik incelemelerle sebep bulunamaz. Hastada metabolik bir anormallik yoktur. Çocuklarda hiperkalsiüri genelde idiopatik olarak görülür. İdiopatik hiperkalsiürinin en önemli özelliği kan kalsiyum düzeylerinin normal olmasıdır.Hiperkalsiüri tanısının 24 saatlik idrar biriktirilerek konulması özellikle çocukluk çağındaki olgular için son derece zordur. Bu nedenle çocuklarda 24 saatlik idrarda kalsiyum atılımı ile en fazla korele yöntem olan spot idrar örneğinde bakılan kalsiyum / kreatinin oranı hesaplanarak hiperkalsiüri tespiti yapılmaktadır.Hastalar çoğunlukla asemptomatiktir veya makroskopik ve mikroskopik hematüri, dizüri, karın ağrısı, yan ağrısı, izole veya tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu, gece ve/veya gündüz idrar kaçırma, üriner sistem taşı gibi bulgu ve semptomlar olabilir.Çalışmaya alına tüm olguların sabah ikinci idrar örneklerinde idrar kalsiyum/ kreatinin oranı bakılarak 0,21 ve üzerinde olanlar hiperkalsiürili kabul edildi.Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Nefroloji polikliniğinde görülen hastalarda hiperkalsiüri birlikteliğini saptamak için yaptığımız çalışmada hiperkalsiüri sıklığını çalışma grubunda %13,5, kontrol grubunda %8 tespit ettik. Çalışma grubunun ortalama idrar kalsiyum /kreatinin oranı 0,093 ± 0,081 kontrol grubunda ise 0,05±0,06 tespit ettik. Hem çalışma grubunda hem de kontrol grubunda kız ve erkeklerde hiperkalsiüri sıklığı yönünden fark tespit etmedik.Hematürili hastalarda hiperkalsiüri sıklığını %13,8, enürezisli hastalarda %20, idrar yolu enfeksiyonu geçiren hastalarda %11, üriner sistem taşı olan hastalarda %20 tespit ettik. Kontrol grubu ile kıyaslanadığında hiperkalsiüri sıklığı fazla bulundu (p <0,05). HSP'li hastalarda hiperkalsiüri prevalansı %10 olarak ölçüldü. Bulgular yatıştıktan sonra hiperkalsiüri prevalansı ise % 6,6 olarak hesaplandı. HSP'li hastalarda hiperkalsiüri görülme sıklığının arttığı görüldü. Nefrotik sendromlu 20 hastadan ise yalnızca 2 tanesinde hiperkalsiüri görüldü.Hiperkalsiürinin, neden olduğu idrar yolu enfeksiyonu, enürezis noktürna, hematüri gibi bazı klinik tabloların önemli morbidite ve iş gücü kaybına yol açabileceği, hiperkalsiüri tespit edilen olguların akrabalarının da hastalık açısından taranması gerektiği, bu nedenle gerek aileler ve gerekse çocuk hekimleri tarafından önemsenmesi gereken bir hastalık olduğu, dolayısıyla çocukluk yaş grubunun bu hastalık açısından gerektiğinde taranması, halkın konu hakkında bilgilendirilmesi için eğitim programlarının düzenlenmesi ve hekimlerin konu hakkındaki duyarlılıklarının arttırılması gerektiği sonucuna varıldı.Anahtar Kelimeler:Hiperkalsiüri, idiopatik hiperkalsiüri, hematüri, enürezis, idrar yolu enfeksiyonu, nefrolitiyazis, Henoch-Schönlein purpurası, nefrotik sendromÖğe Çocuklarda Fentanil Bant Kullanımı; Bilinçsiz Kullanım Ölümcül Olabilir(2020) Alpcan, Ayşegül; Tursun, Serkan; Ürem, Ozan; Tandırcıoğlu, Ayşe Ümit; Aydın, Gülçin; Aliefendioğlu, DidemTransdermal fentanil kullanımı özellikle süreğen ağrılı hastalarda son yıllarda artmıştır. Ancak uygun olmayan kullanımı ciddi sonuçlar doğurabilir. Burada acil servise solunum arresti ile başvuran ve uygunsuz fentanil kullanımına maruz kalan, 10 yaşındaki bir erkek hasta sunulmuştur.Öğe Çocuklarda idrar yolları enfeksiyonları(2018) Alpcan, Ayşegül; Tursun, Serkan; Çelikel, Banu Acarİdrar yolu enfeksiyonları çocuklarda oldukça sık görülmektedir. En sık izole edilen ajan EscherichiaColi’dir. İnsidansı kızçocuklarda % 4-8 iken erkeklerde %1-2’dir. Çocuklarda ürosepsis, renal hasar, hipertansiyon, kronik renal yetmezlik ileilişkili olması sebebiyle endişe vericidir. Bu derlemede çocukluk çağı akut ve kronik idrar yolu enfeksiyonunun tedavisi veizleminin anlatılması amaçlanmıştır.Öğe Çocuklarda lipit metabolizma bozuklukları içinde hipokolesteroleminin önemi(2010) Bülbül, Selda Fatma; Alpcan, Ayşegül; Barkay, OrçunLipitler organizmanın inflamasyon ve immun işlevlerinde önemli bir madde olup, ayrıca endoksinlerin, liposakkaritlerin nötralizasyonunda da önemlidirler. Bu nedenle kolesterol, klinik durumu kritik hastalarda beslenmenin esansiyel öğelerindendir. İnsan organizması için hayati önemi olan lipoproteinler, genetik veya kazanılmış nedenlerle düşük seyredebilir. Plazma lipitlerinin azalması ile karakterize olan hipolipidemi, hiperlipideminin aksine geç farkedilen bir durumdur. Hipokolestrolemi, ciddi hastalıklar seyri sırasında yaygın olarak görülür. Ayrıca total kolesterol (TK), düşük dansiteli lipoproteinler (LDL) ve yüksek dansiteli lipoproteinler (HDL), malignitelerde, enfeksiyon hastalıkları sırasında, yanıklarda, hematolojik bozukluklarda ve travmalı hastalarda da azalabilmektedir.Öğe Çocukluk çağının gizli tehlikesi; subklinik hipotiroidi(2017) Alpcan, Ayşegül; Ergür, Ayça Törel; Tursun, SerkanTiroid hormonları; santral sinir sistemi gelişimi, büyüme, gelişme, vücut ısısı regülasyonu, lipit, karbonhidrat ve enerji metabolizması, iskelet sistemi üzerinde önemli role sahiptir. Diğer yönden çocukluk çağında santral sinir sistemi myelinizasyonunda görevli olduğu için önemi farklıdır. Subklinik hipotiroidi, serum tiroid stimulan hormon seviyesinin orta düzeyde artması ile birlikte serum tiroid hormon seviyelerinin normal referans laboratuvar aralığında olmasıdır. Çocuklarda %2 oranında görülmektedir. Etiyolojisinin büyük bir kısmını otoimmün tiroidit ve iyot eksikliği oluşturmaktadır. Asemptomatik olguların zamanında tanımlanması ve tedavisi önemlidir. Olgularda guatr, büyüme-gelişme geriliği veya duraksaması, ders başarısında azalma, negativizm, depresyon, obezite, demir eksikliği anemisi, dislipidemi, kemik yaşı geriliğinde levotiroksin tedavisi başlanması uygundur.Öğe Comparison of the Effectiveness of Topical and Oral Beta Blockers in the Treatment of Childhood Hemangiomas(2023) Yüksel, Kerim Faruk; Kandur, Yaşar; Alpcan, Ayşegül; Tursun, Serkan; Vural, Sevde Nur; Albayrak, MeryemPurpose: Hemangiomas are the most common vascular tumors in childhood, and the treatment options have undergone profound changes in recent years. In this study, we aimed to compare the efficacy and safety of beta-blockers on hemangiomas, both topi-cal and oral, with non-pharmacological treatment in the pediatric age group. Material and Methods: We retrospectively reviewed the medical records of pediatric patients with hemangiomas. Results: Fifty-three patients (F/M=40/13) were enrolled in this study. Superficial hemangiomas were detected in 14 (26.4%) patients, and deep hemangiomas were detected in 39 (73.6%) patients. Seventeen patients were followed without medication, 19 were treated with a topical beta blocker, and 17 were treated with an oral beta blocker. Twelve patients with superficial hemangi-omas were followed without medication, while two received topical timolol treatment. A comparison of lesion progression in patients with superficial hemangiomas in the non-pharmacological treatment and topical treatment groups showed that the mean scores of success, in terms of mean fading and reduction in lesion depth, were significantly higher at the first month (7.0 vs. 1.66; p=0.049; 6.0 vs. 1.5; p=0.045). Among patients with deep hemangiomas, a comparison of mean fading scores showed no difference between the oral and topical treatment groups in the first and fourth months (p=0.551, p=0.551). Conclusion: We believe that oral beta-blockers can be used instead of topical treatment in the future, and they will be preferred more by clinicians and families due to less side effects.Öğe Dravet Syndrome Should be Remembered in Vaccine Related Seizures(Kırıkkale Üniversitesi, 2023) Koral, Ümran; Alpcan, Ayşegül; Tursun, Serkan; Şenbil, NesrinDravet syndrome is an epileptic encephalopathy that accounts for approximately 1.4% of childhood epilepsies. The first seizure in Dravet syndrome typically occurs in most patients under one year of age, usually in a febrile episode (sometimes post-vaccination) and is also diagnosed as a complicated febrile convulsion. At the onset of the disease electroencephalography and cranial magnetic resonance imaging are expected to be normal. In the follow-up, febrile status epilepticus, afebrile seizures, regression in cognitive and motor development occurs. SCNA1A gene variants can be detected in 75-80% of patients clinically diagnosed with Dravet syndrome. SCN1A gene is a gene involved in the formation of Nav1.1 protein, which encodes sodium channels located in the cell membrane and plays a role in the regular functioning of the nervous system. A patient with recurrent febrile seizures, febrile status epilepticus, febrile seizure after the 3rd dose of mixed vaccine and diagnosed as Dravet syndrome at the age of 8 months was presented and the importance of early diagnosis of Dravet syndrome especially in post-vaccine seizures was emphasized.Öğe Editöre Mektup(2017) Alpcan, Ayşegül; Bolat, Ali; Tursun, Serkan; Kabalcı, MehmetR. Comparison of Bruker Biotyper matrix-assisted laser desorption ionization-time of flight mass spectrometer to BD Phoenix automa- ted microbiology system for identification of gram-negative bacilli. J Clin Microbiol 2011;49:887-9Öğe Eklem ve yüz anomalisi olan Larsen sendromlu bir vaka(2015) Aliefendioğlua, Didem; Gül, Davut; Alpcan, Ayşegül; Mısırlıoğlu, Emine D; Uslu, MuradLarsen sendromu doğan bebeklerin 100.000'de birinde görülen nadir bir genetik hastalıktır. Prenatal tanıdan ultrasonografinin önemi vardır. Yenidoğan döneminde tipik yassı yüz şekli, eklemlerde doğuştan dislokasyonlar, spinal deformite ile karakterizedir. Otozomal dominant formu ve daha ciddi klinik formu olan otozomal resesif tipi tanımlanmıştır. Bu çalışmada Larsen sendromlu bir vaka literatürdeki vakalar araştırılarak tartışılmıştırÖğe Functional dyspepsia in children: A Turkish prospective survey in kirikkale province(Lippincott Williams & Wilkins, 2010) Demirceken, F. G.; Kurt, Güzide; Dulkadir, Ramazan; Alpcan, Ayşegül; Bülbül, Selda Fatma…Öğe Impact of childhood obesity on cardiac structure and functions(2017) Atik, Fatih; Şanlı, Cihat; Ergür, Ayça Törel; Alpcan, AyşegülAmaç: Bu çalışmada nonkomplike obez ve obez olmayan çocuklarda sol ventrikül yapı ve fonksiyonların karşılaştırılması amaçlandı.Gereç ve Yöntemler: 40 sağlıklı obez olmayan ve obezitenin komplikasyonu (hipertansiyon, hiperkolesterolemi vs) veya başka bir hastalığı olmayan 40 obez çocukta kardiyak geometrinin antropometik ve konvansiyonel ekokardiyografik parametreleri ve sol ventrikül fonksiyonu elde edildi. Açlık plazma glukozu ve insülini bakılıp insülin direnç parametresi (HOMA-IR) hesaplandı.Bulgular: Boy, ağırlık, vücut yüzey alanı, vücut kitle indeksi obez grupta anlamlı olarak yüksek tespit edildi (P 0,001). İnsülin ve HOMA-IR obez grupta yüksekti. Sol ventrikül sistolik ve diyastolik çapları arasında fark tespit edilmedi (P ? 0,05). Sol ventrikül kitlesi (LVM), LVM/ht, LVM/BMI, rölatif duvar kalınlığı (RWT), obez çocuklarda kontrol grubuna göre oldukça artmıştı (P 0,001) ve bunların da en önemli olanı ekzantrik sol ventrikül hipertrofisiydi. Ejeksiyon fraksiyon belirgin olarak azalmıştı. BMI, LV posterior duvar kalınlığı ve interventriküler septal kalınlık arasında belirgin korelasyon görüldü (R 0,45, P 0,05). İnsülin rezistan obez grupta hipertrofinin her iki tipi de görüldü.Sonuçlar: Değişen homeostatik ve nörohumoral mekanizmaların, yüksek metabolik ihtiyacın kompansasyonunun artmış sol ventrikül kitlesi, azalmış myokardiyal performans hemodinamik yük sebebi olduğu, bunun da yüksek kardiyovasküler morbidite ve mortalite oranları ile ilişkili olduğu biliniyor. Değişmiş homeostatik ve nörohumoral mekanizmalar, artmış metabolik gereksinimler, artmış ventriküler kitle, azalmış myokardiyal performans hemodinamik yol ile ilişkili olarak kardiyovasküler morbidite ve mortalite oranlarını artırmaktadırÖğe Karbonmonoksit zehirlenmesi(2017) Tursun, Serkan; Alpcan, Ayşegül; Şanlı, Cihat; Kabalcı, MehmetTatsız, kokusuz ve renksiz zehirli bir gaz olmasından dolayı "sessiz katil" olarak da tanımlanan karbonmonoksit, ölümcül zehirlenmelerin en sık sebeplerindendir. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ciddi bir tehdittir. ABD'de her yıl karbonmonoksit zehirlenmesinden etkilenen 45 bin /500 milyon kişinin 4 bini ölürken, ülkemizde bu veriler net değildir. Spesifik bir antidot yoktur. En sık uygulanan tedavi yöntemi normobarik ve hiperbarik oksijen tedavisidir. Hiperbarik oksijen tedavisi nörolojik bulguları azaltılmasına da katkı sağlar.