Yazar "Buturak, Şadiye Visal" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Attention deficit and hyperactivity symptoms in adult migraine patients(2019) Alpua, Murat; Say, Bahar; Yavuz, Esra Turgut; Ergün, Ufuk; Buturak, Şadiye VisalAim: To screen the symptoms of attention deficit and hyperactivity disorder in adult migraine patients.Material and Methods: Our study included 102 migraine patients and 93 sex- and age-matched healthy volunteers. Gender, age, levelof education and duration of disease were recorded. We used the adult attention deficit/hyperactivity disorder self-report scale toevaluate the symptoms of adult attention deficit / hyperactivity disorder. In addition, the short form-36 and the hospital anxiety anddepression scale were applied to the patients and the healthy controls.Results: The mean scores of attention deficit hyperactivity disorder were significantly higher in migraine patients compared to thecontrol group. There was no significant relationship between the Adult Attention Deficit and Hyperactivity Disorder Self-Report Scalescores and the duration of the disease. There was a negative correlation between the SF-36 health questionnaire scores and theAdult Attention Deficit and Hyperactivity Disorder Self-Report Scale scores. There was a positive correlation between the MigraineDisability Assessment scores, the number of migraine attacks and the Adult Attention Deficit and Hyperactivity Disorder Self-ReportScale scores.Conclusion: Attention-deficit and hyperactivity symptoms can develop in adult migraine patients and cause psychosocial morbidityand poor quality of life.Öğe Farklı Etki Mekanizmasına Sahip Antidepresanların Etkinlik, Bilişsel İşlevler ve Yan Etki Açısından Karşılaştırılması(2020) Erdoğan, Çiğdem; Rezaki, Hatice Özdemir; Koçak, Orhan Murat; Buturak, Şadiye VisalAmaç: Bu çalışmada farklı etki mekanizmalarına sahip antidepresanlardan seçici serotonin geri-alım inhibitörü (SSGİ) ve agomelatinin depresyon belirtileri, bilişsel işlevler, dürtüsellik, intihar eğilimi, uyku düzeni ve yan etkiler üzerine etkilerinin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmaya poliklinik izleminde depresyon tanısı ile herhangi bir SSGİ (n:30) veya agomelatin (n:30) başlanmış hastalar dâhil edilmiştir. Tüm hastalara ilacın başlandığı ilk gün bir sosyodemografik veri formu ve SCID-I uygulanmıştır. Ardından tedavinin 1. ve 4. haftasında etki/ yan etkilerin değerlendirilmesi için Hamilton Depresyon Ölçeği, İntihar Olasılığı Ölçeği, UPPS Dürtüsel Davranış Ölçeği, Epworth Uykululuk Ölçeği ve UKU Yan Etki Değerlendirme Ölçeği ile bilişsel testlerden Stroop testi ve iz sürme testi uygulanmıştır. Bulgular: SSGİ grubu agomelatin grubu ile karşılaştırıldığında, birinci ayın sonunda daha iyi tedavi yanıtı ve düzelme göstermiştir. Bilişsel işlevlerdeki düzelme depresyon belirtilerindeki düzelme ile ilişkili iken, ilaç grupları arasında bilişsel düzelme açısından fark bulunmamıştır. SSGİ grubu agomelatine oranla daha fazla otonomik ve cinsel yan etkiye neden olmuştur. Her iki ilacın dürtüsellik, uyku düzeni ve intihar eğilimi üzerine olan etkileri açısından fark bulunmamıştır. Sonuç: Sonuç olarak SSGİ tedavisi klinik belirtilerde daha belirgin düzelme, daha fazla cinsel yan etkiyle ilişkili bulunmuş, ancak bilişsel işlevlerde düzelme açısından agomelatinden farklı olmadığı görülmüştür. Umut veren ayrıcalıklı etki mekanizmasına rağmen, bu çalışmada agomelatin depresyon tedavisinde SSGİ´ler kadar etkili bulunmamıştır.Öğe İki Uçlu Mizaç Bozukluğu'nda Dürtüsellik ve Hastalığın Başlangıç Yaşı ile İlişkisi(2015) Çelikeloğlu, Gamze; Buturak, Şadiye Visal; Rezaki, Hatice Özdemir; Güneş, Aslıhan; Koçak, Orhan Murat; Nazlı, Şerif BoraAmaç: İki uçlu mizaç bozukluğu (İUMB) işlevsellik kaybına ve yeti yitimine neden olan ciddi bir hastalıktır. Plan yapmadan ve düşünmeden eyleme geçme olarak tanımlanan dürtüsellik duruma bağlı ve yapısal olarak iki bileşene ayrılmaktadır. Yapısal dürtüsellik hastalığın farklı evrelerinde sabit kalan bileşen olmakla birlikte, duruma bağlı (durumsal) dürtüsellik ise hastalığın evresine göre değişen parçadır. Bu çalışmada; dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu etkisi kontrol altına alındığında dürtüselliğin İUMB olan hastalarda ötimik dönemde de normal popülasyona oranla daha sık görüldüğü hipotezini sınamak amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmaya toplam 53 İUMB tanısı alan hasta alınmıştır. Yaş ve cinsiyet eşleştirilerek daha önce ve halen herhangi bir psikiyatrik hastalık öyküsü olmayan 52 kişi kontrol grubu olarak çalışmaya dahil edilmiştir. Tanılar DSM-IV’e göre yapılandırılmış klinik görüşme kullanılarak deneyimli tek bir psikiyatrist tarafından konulmuştur. Hastaların sosyodemografik verileri ve hastalıkla ilişkili bilgilerin toplanması için SKİP-TÜRK formu kullanılmıştır. Hastalara Wender Utah Derecelendirme Ölçeği ve Barratt Dürtüsellik Ölçeği-11 uygulanmıştır. Bulgular: Hasta ve kontrol grubu arasında Wender Utah Derecelendirme Ölçeği kısa ölçeği ortalama puanları ve kesme puanını geçenlerin oranları arasında anlamlı fark saptanmamıştır. İUMB’de görülen dürtüselliğin yapısal olduğunu göstermenin amaçlandığı bu çalışmada, İUMB ötimik dönemde olan hastalarda total Barratt Dürtüsellik Ölçeği-11 puan ortalamasının kontrol grubuna oranla istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksek olduğu saptanmıştır. Yine bu çalışmada hasta grubunda Barratt Dürtüsellik Ölçeği-11 total, plan yapamama, motor puanlarının hastalığın başlangıç yaşı ile ters yönde ilişkili olduğu saptanmıştır. Tartışma: İUMB’de sıklıkla eşlik eden Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunda görülen dürtüselliğin etkisinin ortadan kaldırılarak incelendiği çalışmada bu sonuçlar İUMB’de dürtüselliğin ötimik dönemde de kontrol grubundan anlamlı derecede yüksek olduğunu göstermektedir. Hasta grubunda hem ötimik dönemde dürtüselliğin kontrol grubuna göre istatistiksel olarak daha yüksek çıkması hem de dürtüsellik düzeylerinin hastalığın başlangıç yaşı ile ters yönde ilişkili olduğunun saptanması dürtüselliğin İUMB’de durumsal olma durumuna ek olarak yapısal olduğunun bir göstergesi olabilir.Öğe İlaç Tedavisine Dirençli Depresyonda Bir Alternatif Tedavi Yöntemi: Vagal Sinir Uyarımı(2014) Buturak, Şadiye Visal; Bakar, BülentAmaç: Tedaviye direnç ile ilgili değişik tedavi yöntemleri ileri sürülmesine rağmen bir grup hastada bu alternatif yöntemlerle klinik başarı sağlanamamaktadır. Tedaviye dirençli epilepsi tedavisinde vagus sinir uyarımı (VSU) tedavisinin erken gözlemleri arasında genel mizaç düzelmelerinin gözlenmesi bu tedavi yönteminin bu grup hasta da etkili olabileceğini akla getirmiştir. Bu konu ile ilgili deneysel ve klinik çalışmalar yapılmış ve bu tekniğin depresyon tedavisinde seçenek olarak kullanılabileceği gösterilmiştir. Bu derleme çalışmasında tedaviye dirençli majör depresif bozukluklarda alternatif tedavi yöntemi olarak kullanılan VSUnun etki mekanizmaları ve etkinliği incelenmeye çalışılmıştır. Yöntem: Bu derleme yazısında Medline/Index Medicus (PubMED)da yayınlanan VSU tedavisinin uygulama yöntemleri, etki mekanizmaları, tedaviye dirençli depresif hecme tedavisin- de etkinliği ve güvenirliği ile ilgili çalışmalar gözden geçirilmiştir. Bulgular: VSUnun tedaviye dirençli depresif dönemlerde nasıl etki ettiği ile ilgili literatürde çok fazla sayıda çalışma vardır. Ancak bu çalışmalarda beynin hangi bölgesine nasıl etki ettiği tam olarak gösterilememiştir. VSU yönteminin tedaviye dirençli depresif dönemlerde etkinliği ve güvenirliği ile ilgili farklı yöntemler ve çalışma desenleri kullanılarak araştırmalar yapılmıştır. Bunların bir kısmında VSUnun tedaviye dirençli depresif dönemlerin tedavisinde yanıt ve iyileşme oranlarında artış yaptığı gösterilmişken bazı çalışmalarda ise sadece tedaviye yanıt oranlarında artışa neden olduğu saptanmıştır. Bu çalışmalarda araştırma grubuna alınan hastaların büyük kısmını tedaviye dirençli depresif dönemler geçiren tek uçlu bozukluğu olan hastalar oluştururken daha az kısmını iki uçlu bozukluğu olan hastalar oluşturmuştur. Çalışmalarda VSU uygulanan hastalarda en sık bildirilen yan etkiler ameliyat yerinde ağrı, ses değişikliği, boyun ağrısı, baş ağrısı, öksürük, yutma güçlüğü ve nefes darlığı olmuştur. VSU etkinliği ile ilgili sonuçlar arasında farklılıkların çalışmalarda kullanılan yöntemsel farklılıklardan, araştırmaya alınan hastaların saf bir grup olmamasından, VSU ile birlikte kullanılan geleneksel tedavilerin farklı olmasından ve bunların sonuçlar üzerine etkilerinin dışlanmamasından kaynaklandığı düşünülmüştür. Çalışmalarda iki uçlu bozukluğu olanların sayısının az olduğu için bu alanda VSUnun etkinliğine ve güvenirliğine dair örneklem sayısının daha fazla olduğu araştırmaların yapılmasının uygun olacağı ileri sürülmüştür. Sonuç: Literatür incelendiğinde VSUnun tedaviye dirençli depresyon dönelerinde kullanımı etkin ve güvenilir gibi görünmekle birlikte bu yöntemi daha yaygın olarak kullanabilmek için bu konu ile ilgili daha fazla kontrollü ileriye dönük çalışmaya ihtiyaç olduğu görülmektedir.Öğe The Relationship of Perceived Social Support with Level of Insight and Treatment Adherence in Individuals Diagnosed with Schizophrenia and Bipolar Disorder(2024) Kocakaya, Hanife; Arslan, Kübra; Buturak, Şadiye Visal; Turgal, EbruPurpose: This study aims to examine the relationship between perceived social support, insight, and treatment adherence in patients with schizophrenia and bipolar disorder. Materials and Methods: This study was conducted with 110 individuals, including 55 bipolar and 55 schizophrenia patients, who had been hospitalized in our clinic in the last 1 year and were in remission. Participants were administered a sociodemographic and clinical data form, Young Mania Rating Scale (YMDÖ), Clinical Global Impression Scale (CGI), Three Components of Insight Rating Scale (IÜBDÖ), Morisky Treatment Compliance Scale (MTUÖ) and Multidimensional Perceived Social Support Scale (MSPSS). Results: The mean age was 40.47±12.96 for bipolar patients and 40.45±11.71 for schizophrenics. Perceived family, friend, significant others support, and total support was found to be higher (p=0.000, p=0.000, p=0.004, p=0.000, respectively) of bipolar patients, and the highest support was perceived from family, followed by friends and significant people. Although the groups did not differ in terms of treatment adherence (p=0.083), the insight score was significantly higher in bipolar patients (p=0.001). Groups were evaluated with hierarchical regression analysis in terms of factors affecting perceived social support. Gender, years of education, insight, and treatment adherence were found to be predictive of social support (p=0.04, p=0.01, p<0.001, p=0.01, respectively). Conclusion: Informing caregivers (family, etc.) of bipolar and schizophrenic patients about the effect of social support on clinical outcome may reduce the burden of caregivers by contributing positively to insight and treatment compliance.Öğe Were considered to have CO poisoning. Patients with psychiatric disease or an illness that could increase CO levels and those who smoked or were using medication were excluded. Healthy volunteers were evaluated once, and CO poisoningEffects of carbon monoxide poisoning on temperament(2018) Eroğlu, Anıl Oğuz; Koçak, Orhan Murat; Buturak, Şadiye Visal; Coşkun, Figen; Yılmaz, Ayşe Gül Özpolat; Deniz, TurğutAim: The aim of this study was to investigate the effect of carbon monoxide (CO) poisoning on temperament andassociated disorders.Material and Methods: The study was conducted in healthy volunteers and patients who presented to the EmergencyDepartment of Kirikkale University Hospital after exposure to CO. Patients with a carboxyhemoglobin level of ?10%patients were evaluated at the time of presentation and 3 months after discharge using the Temperament Evaluation ofMemphis, Pisa, Paris, and San Diego Autoquestionnaire (TEMPS-A) temperament scale. Repeated analysis of variance wasapplied for comparisons. A p value of <0.05 was considered statistically significant.Results: The study included 110 participants: 68 in the CO poisoning group and 42 healthy volunteers. Significantdifferences between the groups were observed in the TEMPS-A scores for depressive type (p=0.016) and anxious type(p=0.01) at first presentation and for the irritability type (p=0.02) and anxious type (p=0.034) at 3 months after thedischarge. When the temperament scale scores of the CO poisoning patients were compared according to evaluation time(first presentation and 3 months after discharge), no significant difference in temperament types was observed.Conclusion: Although the temperament types related to depression and anxiety were affected after CO poisoning, theydid not change completely. Further research is needed to better understand the psychiatric effects of CO poisoning.