Yazar "Demir, Ahmet" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Anadolu Selçukluları döneminde fütüvvet ve ahilik(Kırıkkale Üniversitesi, 1996) Demir, Ahmet; Ocak, Ahmet YaşarÖZET Fütüvvet ve Ahilik kurumlan hakkında kaynaklarda yeralan bilgiler gözden geçirilmiş, bu kurumlar hakkında son zamanlarda yapılan modern araştırmalar da, belli bazı değerlendirme noktalarında eleştiriye tabi tutulmuştur. İslam tarihi içerisinde gelişen Fütüvvet kurumu, belli bir oluşum ve gelişim süreci içine girmiş, bu gelişmeler, tarihî olaylarla birlikte ele alınmıştır. Fütüvvet'in tasavvuf ile girmiş olduğu yakın ilişki, Melâmetiyye ile olan münasebeti ve XII. asrın sonlarında Abbasî halifesi Nasır li Dînillah tarafından sağlam bir şekilde teşkilatlandırılması ele alınmıştır. Fütüvvet'in Anadolu'ya girişi, Ahilik şeklinde gelişmesi, fonksiyonları ve mahiyeti hakkında bilgi verilmeye çalışılmıştır. Meslekî bir kurum haline gelen Ahilik'teki âdâb, erkân ve törenlerden, teşkilattaki şekilcilik yapısından ve Bektaşîlik ile benzerliğinden yola çıkılarak her iki teşekkül arasındaki ilişkilerden, ayrıca Anadolu'da söz sahibi olan Mevlânâ ve çevresiyle Ahiler arasındaki ilişkilerden bahsedilmiştir.Öğe AYNTAB (ANTEP) SANCAĞI’NDA MALİKÂNE SİSTEMİNİN İŞLEYİŞİ: DİMOSÂT-I AYNTAB MUKÂTAASI ÖRNEĞİ (1711-1730)(2021) Doğan, Hakan; Demir, AhmetOsmanlı Devleti, 1695 yılından itibaren vergi sisteminin en önemli kaynaklarından olan mukâtaaları mâlikâne olarak özel şahıslara satmaya başlayarak ihtiyaç duyduğu nakdi temine etmeye çalışmıştır. İmparatorluk coğrafyasında bazı bölgelerde pilot olarak başlatılan mâlikâne sistemi Antep Sancağı’nda da uygulanmıştır. Bu yazıda, 1711-1730 yılları arasında BOA Kamil Kepeci tasnifinden seçilen vesikalar çerçevesinde Antep Sancağı’na özgü olan dimosât uygulamasının işleyişi incelenmektedir. Bununla hedeflenenler: a) 1711-1730 yılları arasında Antep Sancağı’ndaki mâlikâne uygulamasının mikro ve makro boyuttaki ekonomik katkılarını tespit edebilmektir. b) Osmanlı Devleti’nin yaşadığı mali sıkıntıları aşmaya ne ölçüde katkıda bulunduğunu belirleyebilmektir. c) Antep Sancağı özelinde, XVIII. yüzyıl boyunca Osmanlı taşrasında çözülmeye başlayan merkeziyetçi yapının, yerini yavaş yavaş yerel unsurlara bırakmasında mâlikâne sisteminin etkisini ortaya koyabilmektir. Yukarıdaki hedefler sayesinde hem XVIII. yüzyılda Antep şehrinin ekonomik yapısı ortaya konabilecek hem de şehrin bulunduğu Halep merkezli ticari ağdaki işlevselliğini tespite imkân sağlanmış olacaktır. Ayrıca bu yapının XIX. yüzyılda güç kazanan ayânlığın ortaya çıkmasına katkısı da tespit edilebilecektir.Öğe OSMANLI DEVLETİ’NİN BALKAN MİRÂSINDA PARA VAKIFLARININ YERİ: PRİZREN ÖRNEĞİ(2017) Demir, AhmetOsmanlı Devleti XIV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Balkanlarda fetihler yapmaya başlamıştır. Fetihlerin akabinde takip ettiği iskân politikasıyla birlikte stratejiler geliştirmiştir. Bu çerçevede devlet, fetih sonrasında burasının içerisinde bulunduğu sosyal, ekonomik ve kültürel şartları kendi idarî yapısına uygun hale getirebilmek için pragmatik bir politika takip etmiştir. Balkanlarda tesis ettiği yapıyı güçlendirmek için birçok enstrüman kullanmıştır. Vakıf müessesesi de bunların en önemlilerinden birisi olmuştur. Bu çalışmada Osmanlı Devleti'nin önem verdiği bölgelerden Kosova'nın önemli bir şehri olan Prizren seçilmiştir. Uzun bir dönem boyunca Rumeli Beylerbeyliği'nin merkezi olan şehrin Osmanlı Devleti'nin Orta Avrupa'ya açılma düşüncesinde önemli bir rol oynadığı düşünülürse yapılan seçimin ne denli haklı olduğu anlaşılacaktır. Şehrin gelişmesini sürekli destekleyen Osmanlı devlet adamları ve vakıf kuran hayırseverler, kurdukları vakıflarla Prizren'de sağlam bir yapı oluşturmaya çalışmışlardır. Bu vakıflar arasında para vakıfları da önemli bir yere sahip olup, bölgenin imar ve ihyasına, hayrın ve hayratın sürekliliğine katkı sağlamıştır. Bu çalışmada Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün Kültür Tescil Dairesi Başkanlığı Arşivi'nde bulunan Prizren'e ait para vakıfları ele alınmış, genel bir değerlendirmeye tabi tutulmuşturÖğe XV. Yüzyıl Osmanlı Fıkıh Geleneğine Fâtih Devri Âlimi Molla Hüsrev’in “Ekûlü”sünden Bakmak(2024) Demir, AhmetXV. yüzyıla kendinden önceki Türk-İslam devletlerinden çok güçlü bir fıkıh geleneği tevarüs ederek ulaşan Osmanlı fıkıh ulemasının büyük ölçüde nakilcilik, şerhçilik çizgisinde olduğu, dolayısıyla güçlü bir gelenekselcilik takip ettikleri söylenebilir. Bu dönemde bahsedilen geleneğin dışına çıkma gayretinde olan âlimler de bulunmaktadır. Fâtih Sultan Mehmet’in büyük değer verdiği isimlerden olan Molla Hüsrev’in Gurerü’l-Ahkâm ve bunun şerhi olan Dürerü’l-Hükkâm fî Şerhi Gureri’l-Ahkâm adlı teliflerinde buna dair işaretler vardır. Bu yazıda, adı geçen âlimin yukarıda bahsedilen eserlerde kullandığı ve fıkıh ilmi bakımından özgünlüğü aradığını gösteren “ekûlü” iddiası üzerinden gelenekselcilik çizgisinin dışına çıkma gayreti değerlendirilecektir. Fıkıh ilminin gelişen ve değişen şartlara göre sürekli yenilenme ihtiyacı hisseden bir yapısının farkında olan Molla Hüsrev, toplumun artan ihtiyaçlarıyla birlikte değişen sosyal, ekonomik ve hatta siyasî şartlar çerçevesinde yeni görüşler ortaya koyarken gelenekselciliğe çok da bağlı olmadığını göstermektedir. Onun bu sahadaki katkısı dönemin kaynakları çerçevesinde tespit edilecek ve bu sayede daha sonraki yüzyıllarda Osmanlı ilim ve fıkıh anlayışındaki durağanlaşmanın sebeplerine ışık tutulmuş olacaktır.