Yazar "Karasu, Rauf" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 6102 Sayılı Türk ticaret kanunu ile anonim şirketlerde kurumsal yönetim ile ilgili getirilen yenilikler(2013) Karasu, Rauf6102 sayılı TTK’nın kabulünden önce,Türk hukukunda kurumsal yönetim ilkesi, sadece sermaye piyasası hukukuna tâbi olan anonim şirketler, hatta bu şirketlerin bir kısmını oluşturan “pay senetleri menkul kıymetler borsasına kote olmuş anonim şirketler” için gündeme gelmişken, 6102 sayılı TTK, kurumsal yönetim anlayışını hem halka açık hem de kapalı tip anonim şirketler bakımından kabul etmiştir. Yeni TTK, bir taraftan kurumsal yönetimin ana ilkelerini somutlaştıran sistem kurucu kurum ve hükümlere yer verirken, diğer taraftan da, çeşitli konularda anılan ilkelere uygun düzenlemeler yapmıştır. Bu kapsamda, yönetim kurulu, genel kurul, denetim, pay sahiplerinin hakları, kamuyu aydınlatma ve şeffaflık alanlarında kurumsal yönetim ile ilgili bir çok hüküm öngörülmüştür. Yine Yeni Kanun anonim şirketlerde emredici hükümler ilkesini kabul ederek, kurumsal yönetim felsefesini en gerçekçi bir şekilde somutlaştırmıştır.Öğe 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununa Göre Müvekkilin Acenteye Bilgi Ve Belge Verme Yükümlülüğü(2014) Karasu, Rauf6762 sayılı TTK da müvekkilin acenteye olan borçlarına ve bu kapsamda müvekkilin bilgi ve belge verme yükümlülüğüne ilişkin özel bir hüküm öngörülmemişken, 6102 sayılı TTK, bu konuyu Müvekkilin borçları yan başlığı ile 120. maddede ayrıntılı bir şekilde düzenlemiştir. Söz konusu hüküm uyarınca, müvekkil acentelik f aaliyetinin yürütülmesi için gerekli olan bütün bilgileri acenteye vermek zorundadır. Acentelik sözleşmesinin başarılı bir şekilde yerine getirilmesi için gerekli olan hususları bildirmeye ilişkin genel bir bilgilendirme yükümlülüğünün öngörülmesinin yanında, önemine binaen iki husus hakkında acentenin özellikle bilgilendirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre, müvekkil özellikle iş hacminin acentenin normalde bekleyebileceğinden önemli surette düşük olabileceğini ve acentenin yap tığı işleri kabul edip etmediğini ya da yerine getirilmediğini uygun bir süre içinde bildirmek zorundadır. Müvekkilin bilgi ve belge verme yükümlülüğü emredici olarak düzenlendiğinden, bu yükümlülüğe aykırı yapılan bütün işlemler geçersizdir. Bilgi ve belge verme yükümlülüğüne aykırılık halinde, acente aynen if a davası açabileceği gibi, bundan dolayı uğramış olduğu zararın tazminini de talep edebilir. Ayrıca somut olayın özelliklerine göre acente, haklı nedene dayanarak sözleşmeyi f eshedebilir.Öğe 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’Na Göre Anonim Şirketlerde Emredici Hükümler İlkesi(2012) Karasu, Rauf6102 sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu ile getirilen en önemli yeniliklerden birisi de, 340. maddede öngörülen emredici hükümler ilkesidir. Söz konusu hükme göre, Esas sözleşme, bu Kanunun anonim şirketlere ilişkin hükümlerinden ancak, Kanunda buna açıkça izin verilmişse sapabilir. Diğer kanunların, öngörülmesine izin verdiği tamamlayıcı esas sözleşme hükümleri o kanuna özgülenmiş olarak hüküm doğururlar. 6762 sayılı TTKya göre, Kanunda açıkça yasaklanmayan her konu, kural olarak esas sözleşme ile düzenlenebilirken, TTKnın 340. maddesine göre, esas sözleşme, anonim şirketlere ilişkin hükümlerden ancak Kanunda açıkça izin verilmesi hâlinde sapabil- mektedir. Söz konusu düzenleme ile anonim şirketlere ilişkin hükümlerin kural olarak emredici olduğu kabul edildiğinden, Yeni TTKya göre, anonim şirketlerde sözleşme özgürlüğü ilkesinin değil, emredici hükümler ilkesinin geçerli olduğu söylenebilir.Öğe Acentenin ücreti ile ilgili bilgi alma ve inceleme hakkı(2013) Karasu, Rauf6762 sayılı TTK’nın 131. maddesinin aksine, 6102 sayılı TTK’nın 116. maddesi, acentenin ücretine ilişkin bilgi alma ve inceleme hakkını kapsamlı bir şekilde düzenlemiştir. Söz konusu hüküm, acenteye ücret istemi, muacceliyeti ve hesaplanması bakımından bilgi isteme hakkı, ücrete bağlı işlemlere ilişkin defter kayıtlarının suretlerinin verilmesini isteme hakkı ve ticari defter ve belgelerin bizzat inceleme veya uzman aracılığı ile incelenmesini isteme hakkı olmak üzere birbirini tamamlayan üç hak tanımıştır. Bilgi ve belge talep etme hakkının aksine, inceleme hakkı daha kapsamlı bir kontrol hakkı olduğundan, bu hakkın kullanımı ağır şartlara tabi tutulmuştur. Buna göre, acentenin inceleme hakkını kullanabilmesi için, müvekkilin defter suretini vermekten kaçınması ya da defterlerin doğruluğu ve tamlığı konusunda kuşku duymayı gerektiren haklı nedenlerin bulunması gerekir. Acente, müvekkilin defter ve belgelerini bizzat inceleme yerine, bir uzman aracılığıyla incelenmesini isteme hakkına da sahiptir. Bu konudaki seçim hakkı, müvekkile değil acenteye aittir. Bilgi ve belge alma veya inceleme istemleri cevapsız bırakılan, haksız olarak reddedilen, ertelenen ve bu hüküm anlamında bilgi alamayan her acente, mahkemeye başvurmaya yetkilidir. Acentenin bilgi alma ve inceleme hakkını düzenleyen TTK m. 116.2 hükmü, acente lehine emredici olarak düzenlendiğinden, bu hakkın genişletilmesi mümkün olmakla birlikte, hakkı ortadan kaldıran veya sınırlandıran anlaşmalar geçersizdir.Öğe A New Regulatory and Auditing Agency: Public Oversight, Accounting and Auditing Standards Authority(Turkiye Orta Dogu Amme Idaresi Enstitusu, 2014) Karasu, RaufIn the framework of the new Turkish Commercial Law and the EU accession process, a new regulatory and auditing agency with administrative autonomy called Public Oversight, Accounting and Auditing Standards Authority (POAASA) was established by Decree-Law No. 660. The powers and duties of the Capital Markets Board, the Banking Regulation and Supervision Agency that have power to public surveillance on relevant firms by virtue of their respective acts have been granted to the KGB by Decree No. 660. Thus, an integrated legal structure towards independent audit has been formed. With Decree-Law No. 660, an autonomous and independent body in terms of operation and decision-making process has been attempted to be established, albeit the POAASA is dependent on the Government regarding the appointment of the board members.Öğe Türk ticaret kanunu tasarısına göre nama yazılı payların devrinin sınırlandırılması(2008) Karasu, RaufTTK Tasarısı ile getirilen en önemli yeniliklerden birisi de, pay devir kısıtlamalarına ilişkin düzenlemelerdir. TTK Tasarısı, pay devir kısıtlamaları hakkında yeni bir sistem getirmiştir. TTK Tasarısı’nın 490 ila 492. maddelerinde nama yazılı pay senetlerinin devrinin sınırlandırılması ile ilgili temel ilkeler belirlendikten sonra, 493 ila 498. maddelerinde hisse senetlerinin borsaya kote edilmiş olup olmamasına göre konu iki grup hâlinde ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. 6762 sayılı TTK’nın 482. maddesinin 2. fıkrasına göre anonim şirketler, esas sözleşmede hüküm bulunmak şartıyla sebep göstermeksizin dahi nama yazılı pay senetlerinin devrini kayıttan kaçınabilirken, TTK Tasarısı’nda esas sözleşmede sebep gösterilmeksizin red imkânı ortadan kaldırılmıştır. Borsaya kote edilmiş nama yazılı paylarda şirketin red hakkı, iktisap edenin pay sahibi olarak tanınacağı yüzdesel sınırın aşılması gibi nesnel bir sebebe bağlanmıştır. Şirket, ancak esas sözleşmede yüzdesel bir sınır öngörmüş ve belirlenen bu sınır aşılmış ise kayıttan imtina edebilir. Borsaya kote edilmemiş nama yazılı payların devri ise ancak belli sebeplere dayanılarak red edilebilir. TTK Tasarısı’nın 495. maddesinin 3. fıkrasına göre, Borsaya kote edilmiş nama yazılı payların irade dışı iktisap edilmeleri halinde, iktisabın pay defterine kayıt talebi reddedilemez. Boraya kote edilmemiş nama yazılı payların devrinde ise, şirket devredilen payları gerçek değeri üzerinden almayı önerdiği takdirde onay vermeyi reddedebilir.Öğe Yeni bir düzenleyici ve denetleyici kurum: kamu gözetimi muhasebe ve denetim standartları kurumu(2014) Karasu, RaufYeni Türk Ticaret Kanunu ve Avrupa Birliği'ne uyum süreci çerçevesinde 660 sa- yılı KHK ile Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (KGK) adı al- tında, düzenleyici ve denetleyici kurum niteliğinde idari özerkliğe sahip kamu tüzel kişi- liğini haiz yeni bir kurum kurulmuştur. 660 sayılı KHK ile SPK, BDDK gibi Türkiye’de kanunları gereği ilgili oldukları işletmelere kamu gözetimi yapma yetkisini haiz kuru- luşların yetkileri ile TÜRMOB ve Maliye Bakanlığı’na ait bağımsız muhasebe ve dene- tim standartlarını belirleme yetkisi KGK’ya verilerek bağımsız denetim konusunda bü- tüncül bir hukuki yapı oluşturulmuştur. 660 sayılı KHK ile, Kurul üyelerinin atanması açısından hükümete bağımlı bir Kurum oluşturulmuş olsa da, çalışma şekli ve karar al- ma süreci açısından özerk ve bağımsız bir kurum oluşturulmaya çalışılmıştır.