Yazar "Kaya, Hatice Algan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bir Çaydanlık Dolusu Datura: Hemoroidim Var Ama Umrumda Değil.(2017) Eroğlu, Oğuz; Çoşkun, Tijen; Kaya, Hatice Algan; Vural, Sevilay; Çoşkun, FigenDoğada sayısız çeşitte bitki bulunmaktadır. Bu bitkilerin bir kısmının insan hayatını tehdit edici özelliklere sahip olduğu bilinmekteyken, bir kısmının ise çiğnenerek, yutularak, içilerek, tüttürülerek veya sürülerek kullanılmasının bazı hastalıkları tedavi ettiğine inanılmaktadır. Çok eski zamanlardan beri devam eden bitkilerle tedavi etme alışkanlığı, bugün internet gibi kullanım ve ulaşım sahası sınırsız olan bir dünyada, her an gözümüze çarpmakta ve daha düne kadar halk arasında “kocakarı ilacı” olarak tarif edilen birtakım bitkiler, bilimsel formüllerle insanlara sunulmaktadır. Bitkisel tedavi kürü olarak sunulan bu formüller, hayatı tehdit edici zehirlenmelere neden olabilir. Bu yazıda internetten edinilen bir tarif sonrası, hemoroid tedavisi için kullanılan Datura Stramonium bitkisine bağlı zehirlenme olgusunun sunulması amaçlanmıştır.Öğe Künt toraks travmalı olgularda travma şiddeti ile skapula kırığı ilişkisinin araştırılması(Kırıkkale Üniversitesi, 2016) Kaya, Hatice Algan; Deniz, TurgutAmaç: Toraks travma olgularında fizik muayene ve röntgenografide skapular yaralanmanın düşünülmediği olgularda tomografilerde skapular kırık saptanabilmektedir. Bu çalışmanın amacı toraks travmalı olguların demografik özellikleri, skapular kırığıyla birlikteliği durumunda oluşabilen farklılıkların ve eşlik eden yaralanma ilişkisindeki değişim oranlarının belirlenmesidir. Gereç ve Yöntem: Bu retrospektif çalışma 2010-2014 arasında acil servise künt toraks travması nedeniyle başvuran hastaların kayıt sistemleri analiz edilerek yapıldı. Tüm toraks travmalı olgular skapula kırığı olan ve kontrol grupları olarak sınıflandırıldı. Olguların yaş, cinsiyet, travma mekanizması, travma tipleri, fizik muayene bulguları ve travma skorları değerlendirildi. Elde edilen veriler % 95'lik güven aralığında, anlamlılık p<0,05 düzeyinde değerlendirildi. Bulgular: Başvuran toplam 2059 toraks travmalı hastanın 77(%3,7)'sinde skapula kırığı saptanmışken (grup 1) 1982 olguda (%96,3) ise skapula kırığı saptanmadı(grup 2). İki grup arasında yaş ve cinsiyet açısından istatistiki farklılık saptanmadı. ISS (Injury Severity Score) grup 1 de yüksek saptandı. [Grup 1: 18,80±13,22, Grup 2: 6.29 ± 8.49; p<0,001]. ISS skoru?9 olanlarda skapula kırık insidansı %11,25 olarak saptandı. Grup 1'de ISS skoru <15 olan olgu sayısı 47 (%61,03) olarak saptandı. Eşlik eden yaralanmalar açısından grup 1'de en sık kot kırığı gözlemlendi(%44,15). Travma tipleri gruplarda değerlendirildiğinde grup 1 de izole toraks travmalı olgu saptanmamışken en sık multitravmalı baş ve fasial yaralanmaların eşlik ettiği saptandı (%36,36). Grup 1'de olguların %90,9'unda tomografik görüntüleme yapılmıştı. Kırık olgularından %97,4'ünde konservatif tedavi yeterli olmuştu. Sonuç: Düşük injüri şiddetine sahip torakal travmalarda ileri deplasman göstermeyen skapular kırıklar saptanabilir. Bu kırıklara konservatif yöntemlerle tedavi yeterli olur. Torakal travmalarda literatürdeki değerlerden düşük saptanmış olsada en sık birliktelik halen kot kırığı ile mevcuttur. Çalışmamız yüksek tomografik görüntüleme oranıyla künt toraks travmasında skapula kırıklarının gerçek insidansı ve daha gerçekçi eşlik eden ikincil yaralanmalarla birliktelik ilişkilerini ortaya koyması açısından önemlidir.