Yazar "Soyer, Canan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Abortus etyolojisinde rolü olabileceği düşünülen çevre kirliliğine yol açan maddelerin elektron mikroskop ile endometriyumda tespiti(Kırıkkale Üniversitesi, 2004) Soyer, Canan; Bayram, MerihÖZET Soyer C. Abortus Etyoloj isinde Rolü Olabileceği Düşünülen Çevre Kirliliğine Yol Açan Maddelerin Elektron Mikroskop kullanımı ile Endometriyumda Tespiti, Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı, Uzmanlık Tezi, Kırıkkale, 2004. Amaç: Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü Polikliniğine gebelik kayıpları nedeniyle başvuran hasta sayısı kış aylarında daha fazladır. Kırıkkale bölgesinde kış aylarında hava kirliliğinin yoğun olduğu bilinmektedir. Bu çalışmanın amacı hava kirliliğine yol açan maddelerin abortus etyolojisinde rol oynayıp oynamadığının belirlenmesidir. Yöntem: Çalışma vaka-kontrollü deneysel çalışma olarak planlanmıştır. Bu çalışmada, hava kirliliğinin başlıca bileşeni olan ağır metaller ( krom, nikel, kobalt, demir, mangan, kurşun ve çinko ) ve ağır metallere maruz kalan Wistar Albino dişi ratlar kullanılmıştır. Hayvanlar dört gruba ayrılmıştır ve her grup on adet rattan oluşmaktadır. Birinci Grup; akut ağır metallere İkinci Grup ise kronik ağır metallere maruz bırakılmıştır. Üçüncü ve Dördüncü Gruplar kontrol gruplarıdır ve sırası ile Ankara'da ve Kırıkkale'de banndınlmışlardır. Akut maruziyet grubu tek doz ağır metal inhalasyonuna, kronik maruziyet grubu ise 1 ay boyunca her gün birer saat ağır metal inhalasyonuna maruz bırakılmıştır. Son dozdan 24 saat sonra laparotomi ile uterusları alınmıştır. Metal inhalasyona maruz kalanların ve kontol gruplarındaki tüm ratlann endometriyumları Taramalı Elektron Mikroskobu ( SEM) kullanılarak incelenmiştir. Sonuç: Birinci Grup ile Üçüncü Grup arasında çalıştığımız tüm ağır metallerde endometriyumda anlamlı bir yükseklik tespit ettik ( p<0,05 ). Grup 1 ile Grup 4 arasında yalnız çinko miktarında Grup 1 lehine bir artış ( p<0,05 ) ; Grup 2 ile Grup 4 karşılaştırıldığında ise sadece krom ve kobalt miktarında Grup 2 lebine bir artış olduğunu gözledik ( p<0,05 ). Bu çalışmamızda endometriyum dokusunda havaVI kirliliğine bağlı olarak ağır metal miktarlarını kontrollere oranla göreceli yüksek bulduk. Endometriyumdaki ağır metal artışının abortus etyolojisinde rolü olabileceğini düşünmekteyiz. Anahtar Kelimeler: Abortus, çevre kirliliği, ağır metaller, SEM.Öğe Assessment of DNA damage in postmenopausal women under osteoporosis therapy(Elsevier Science Bv, 2006) Bayram, Merih; Soyer, Canan; Kadioglu, Ela; Sardas, SemraObjective: The following study was designed to examine possible DNA damage levels in peripheral blood leukocytes, using the alkaline Comet assay, isolated from postmenopausal women undergoing osteoporosis treatment. Study Design: Thirty-two postmenopausal women were randomized into two groups of 16. A dosage of 2.5 mg/day of tibolone (Livial) and 10 mg/day of alendronate sodium (Fosamax) were administered to Group 1 over a 12-month period while Group 2 took 10 mg/day of alendronate alone over the same period. The control group consisted of 16 postmenopausal women who did not receive any treatment. Genotoxicity was assessed by the standard method of alkaline Comet assay. Results: When the results of the study groups were compared with those of the control group, significant differences in terms of DNA damage levels were found (p < 0.05). However, no difference was detected between Groups 1 and 2 (p > 0.05). Conclusion: Although, no statistical difference in terms of DNA damage levels between tibolone plus alendronate as opposed to alendronate alone was found, an increase in DNA damage levels was observed in Groups 1 and 2 compared with the control group. Consequently, it can be asserted that the frequency of DNA damage in postmenopausal women with osteoporosis increases under alendronate treatment with or without tibolone. (C) 2006 Elsevier Ireland Ltd. All rights reserved.Öğe Endometrial doku içindeki ağır metallerin elektron mikroskop aracılığı ile tesbiti(2006) Soyer, Canan; Bayram, MerihÖZET Amaç: Endometrium dokusunda çevre kirliliğine yol açan ağır metallerin tesbiti. Materyal ve Metod: 20 adet albino Wistar rat randomize olarak 2 gruba ayrıldı. Grup l'deki ratlar Ankara'da, Grup 2'deki ratlar Kırıkkale'de 1 ay süresince tutuldular. Genel anestezi altında çıkarılan uteruslar scanning electron mikroskopta incelenerek metal tayinleri yapıldı. Bulgular: Her iki grup karşılaştırıldığında Grup 2'deNikel anlamlı olarak yüksek tesbit edildi (p0.05). Sonuçlar: endometrium dokusundaki yüksek nikel düzeyi endometrial kompozisyonu etkileyerek düşük sebebi olabilir.Öğe Gestasyonel diabetes mellitus: Herkesi tarayalım mı?(2004) Bayram, Merih; Soyer, Canan; Özer, Güler; Sevinç, F. CeylanAmaç: Gestasyonel diabetes mellitus taramasında 50 g oral glukoz testinin gerekliliğinin araştırılması. Çalışmanın Yapıldığı Yer: Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı. Materyal ve Method: Çalışmaya 425 gebe dahil edildi. Bunların 274'Une 50 g oral glukoz tarama testi (OGL), riskli olan 149'una ise 100 g oral glukoz tolerans testi (OGTT) uygulandı. Bulgular: Taranan 274 gebenin 30'unda ( % 10,9) OGL sonucu 140 mg/dl ve üzerinde bulundu. Bunlardan hiç birine uygulanan OGTT'ler ile GDM tanısı konmadı. Risk taşıyan 149 gebeye, OGTT uygulandı. Bu gebelerin 9 (%6) tanesine GDM tanısı kondu. Bizim popülasyonumuzdaGDMinsidansı% 2 olarak tespit edildi. Sonuçlar: Bu çalışma GDM için tüm gebelerin taranmasının gerekli olmadığını göstermektedir. Biz tam saha taraması yerine seçilmiş vakaların taranmasını öneriyoruz.Öğe Kırıkkale bölgesinde smear testinde saptanan serviks patolojilerinin prevalansı(2004) Bayram, Merih; Soyer, Canan; Sevinç, F. Ceylan; Uçar, Banu; Bakırçetin, BaharAmaç: Bu çalışmanın amacı Kırıkkale bölgesinde Papanicolaou (Pap) servikal smear taraması ile servikal patolojilerin prevelansının belirlenmesidir. Materyal ve Metod: Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniğine Şubat 2000-Ocak 2004 yılları arasında başvuran 5330 kadın retroprospektif olarak değerlendirildi. Tüm kadınların servikal smear sonuçları belirlendi. Servikal intraepitelyal lezyonların yaş gruplarına göre dağılım oranları araştırıldı. Bulgular: 5330 kadından 5294'ü (%99.32) intraepitelyal lezyon (SIL) veya malignite açısından negatif, 36'sı (%0.68) epitelyal hücre anomalisi gösteren smear sonucuna sahipti. Önemi belirlenemeyen atipik glandüler hücreler (AGUS), adenokarsinom, squamöz hücreli karsinom gösteren smear sonucu bulunmamakta idi. Sonuç: Serviks kanseri ve prekanseröz lezyonları bölgemizde nadir görülen bir patolojidir. Pap smear testi serviksin prekanseröz lezyonlarının belirlenebildiği uygulanabilir bir testtir ve serviks neoplazilerinin taramasında kullanılmaktadır. Serviks kanseri ve prekanseröz lezyonlarının sitolojik inceleme ile taranması ve erken dönemde tedavisi mümkündür. Serviks kanseri açısından riskli popülasyonun ortaya kanması açısından serviksin prekanseröz lezyonlarının sitolojik inceleme ile taranması gerekmektedir.Öğe Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniği'ne başvuran adölesan gebelerin eğitim durumları ve adölesan gebeliğin prevalansı(2005) Bayram, Merih; Özer, Güler; Soyer, Canan; Uçar, Banu; Yücer, GökçenAmaç: Bu retrospektif çalışmada, Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniği'ne başvuran adölesan gebelerin eğitim durumlarını ve adölesan gebeliğin prevalansını inceledik. Materyal ve Metot: Şubat 2001 ile Eylül 2003 tarihleri arasında antenatal takibi yapılan 954 gebe kadına ait kayıtlar incelendi. Sonuçlar: Takip edilen 954 gebe kadının %7.9'unun adofesan yaş grubunda olduğu bulundu. Adölesanların eğitim durumuna geldiğimizde %69.3'ünün ilköğretim mezunu, %26.6'sının lise mezunu olduğu ve %1.3'ünün halen bir yükseköğretim kurumunda eğitim görmekte olduğu tespit edildi. Tartışma: Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniği'ne başvuran gebelerde, adölesan gebelik oranı (%7.9) Türkiye genelinden düşük bulunurken, eğitim düzeyi daha yüksek olarak tespit edilmiştir.Öğe Polikistik over sendromu gelişiminde rolü olan etyopatogenetik faktörler(2005) Sevinç, F. Ceyhan; Bayram, Merih; Soyer, CananAmaç: Polikistik Over Sendromunun farklı kriterlere göre tanımlanması ve bu sendromun gelişiminde rol alan etyopatogenetik faktörlerdeki çeşitliliğin araştırılmasıdır. Method: Polikistik Over Sendromu ilk olarak 1935'de Stein ve Leventhal tarafından tanımlanmıştır. Geçmiş yıllarda klinik tanı amenore, hirsutizm, obesite triadından oluşmaktaydı. Ancak son zamanlarda yapılan çalışmalar ise PKOS'nun geniş, heterojen bir klinik tabloya ve multifaktöriyel bir etyolojiye sahip olduğunu göstermiştir. PKOS'da görülen hiperandrojenizm ve anovulasyon endokrinolojik olarak 4 kompartmanda görülen anormallikler sonucu ortaya çıkar; over, adrenal bez, cilt ve yağ dokusu, hipotalamo-hipofizer aks. PKOS'nda etyopatogenez.de hipotalamo-ptuiter-overyen akstaki değişiklikler, intrinsik over patolojisi, peripubertal ekzajere adrenarş ve fizyolojik insülin rezistansının birlikteliği, obezite, patolojik insülin rezistansı ve pankreasla beta hücre disfonksiyonu ve genetik etyolojiye işaret eden ailesel birikimin rolü kesin olarak gösterilmekle beraber bu konuda halen çalışmalar devam etmektedir. Bu derlemede 'PKOS'nun farklı kriterlere göre tanımlanması ve sendromun gelişiminde rol alan çeşitli etyopatogenetik faktörler anlatılmaktadır. Sonuç: PKOS'da etyopatogenetik faktörlerin tam olarak bilinmesi; hastalığın tanısı, izlemi, tedavisi ve uzun dönem komplikasyonların gelişiminin engellenmesi açısından çok büyük bir önem kazanmaktadır.Öğe Prevalence of Adolescent Pregnancies and Educational Status of Pregnant Adolescents Admitted to the Kirikkale University Faculty of Medicine, Department of Gynecology and Obstetrics(Galenos Yayincilik, 2005) Bayram, Merih; Ozer, Guler; Soyer, Canan; Ucar, Banu; Yucer, GokcenObjective: In this retrospective study, we wanted to determine the prevalence of adolescent pregnancies and educational status of the adolescent pregnant women admitted to the outpatient clinic of Kirikkale University, Faculty of Medicine, Department of Obstetrics and Gynecology. Materials and Methods: Records of antenatal follow up of 954 pregnant women between February 2001 and September 2003 were analyzed. Results: Out of 954 pregnant women who were followed up antenatally, 7.9% were in adolescent age group. As for the educational status of these adolescents, 69.3% were primary school graduate, 26.6% were high school graduate and 1.3% were attendant to a university programme. Conclusion: Although the rate of adolescent pregnancies admitted to the outpatient clinic of Kirikkale University, Faculty of Medicine, Department of Obstetrics and Gynecology (7.9%) was not as high as in the general population of Turkey, their educational status were higher.Öğe Prevalence of adolescent pregnancies and educational status of pregnant adolescents admitted to the Kırıkkale University Faculty of Medicine, Department of Gynecology and Obstetrics(2005) Bayram, Melih; Özer, Güler; Soyer, Canan; Uçar, Banu; Yücer, GökçenObjective: In this retrospective study, we wanted to determine the prevalence of adolescent pregnancies and educational status of the adolescent pregnant women admitted to the outpatient clinic of Kirikkale University, Faculty of Medicine, Department of Obstetrics and Gynecology. Materials and Methods: Records of antenatal follow up of 954 pregnant women between February 2001 and September 2003 were analyzed. Results: Out of 954 pregnant women who were followed up antenatally, 7.9% were in adolescent age group. As for the educational status of these adolescents, 69.3% were primary school graduate, 26.6% were high school graduate and 1.3% were attendant to a university programme. Conclusion: Although the rate of adolescent pregnancies admitted to the outpatient clinic of Kirikkale University, Faculty of Medicine, Department of Obstetrics and Gynecology (7.9%) was not as high as in the general population of Turkey, their educational status were higher.