Makale Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe A New Ideology in Russian Foreign Policy Nationalist Eurasianism(Center Transylvanian Studies, 2022) Özcan, Merve Suna ÖzelThroughout history, Russian geography has played a considerable role in shaping the Russian people and identity. It can be said that the geopolitics of the Russian land, which is squeezed into the north, both isolated the Russians and connoted the idea that they are different. In this context, it is assumed that the development and content of the idea of Eurasianism are actually based on this understanding of difference. In addition to the idea of Eurasianism, the strengthening of nationalism in the country and its reflections in the domestic and foreign policy are important. When the Russian perception of being different from Europe and the West is added to this situation, a new approach emerges. In this context, the idea of Nationalist Eurasianism that I will try to put forward within the scope of this study is the formation of these two intellectual developments. Indeed, it is not surprising that its nature, which can be articulated with nationalism, is involved in Eurasianism. Based on the belongingness the idea of Eurasianism also defines an identity. Nationalist Eurasianism, however, is mostly a product of Putin-led Russia in terms of the resources it feeds. In this context, Nationalist Eurasianism is an important fact that became visible in domestic politics and foreign policy as a new ideological approach of Putin-led Russia. Finally, this article is intended to explain Nationalist Eurasianism in Putin-led Russia by laying the common groundwork of nationalism and Eurasianism.Öğe A New Face of China: Sharp Power Strategy and its Global Effects(Stefan Cel Mare Univ, 2023) Ateed, Ejazul Haq; Özel Özcan, Merve SunaChina's rapid emergence as a great power in the world has not only influ-enced the actions of other countries, but also introduced new concepts to academic dis-courses. One of these concepts is sharp power, which has entered academia to theoretically explain China and Russia's rise. More particularly, China's actions to consolidate its position as a great power and to restore its image, have given rise to this concept. Its influence in other countries is intangible in nature and tools, but it has great tangible effects. At first, this article seeks to examine sharp power as a new concept and explain China's influential behaviours. Second, it will study the rationale of China's sharp power and then scrutinize its indicators in the world. The paper assumes that China has infiltrated the world by using intangible but powerful tools and is consolidating its foothold in different countries.Öğe The Dark Side of the Moon: An Ever-Fragmenting Discipline and Turkish IR in the Outer Periphery(Center Foreign Policy & Peace Research, 2024) Özdemir, HalukA recent debate has emerged in the literature about a need for more global International Relations (IR), one which is truly international, to be worthy of its name. This paper outlines the multi-dimensional fragmentation in IR, which has prevented the emergence of a genuinely integrated and global discipline, and created a context in which the periphery cannot make original contributions to the core. The main purpose of this paper is to point out the major obstacles for such original contributions that emanate from the periphery itself. Aside from the general core-periphery fragmentation in the discipline, the periphery is collapsing within itself. From that perspective, the core and the periphery look more integrated, while the real division is between the periphery and the outer periphery. The outer periphery, while mostly invisible to the core, has real effects in IR practice, yet its nature and problems are not looked upon or handled by the current literature. Based on this observation, and using the Turkish example, four major problems of the outer periphery that affect the periphery and curtail its potential for original contributions are identified: (1) apathy towards western IR; (2) conspiracy theorizing; (3) chronological historicism; and (4) the outer periphery's influence on the mainstream periphery. After discussing these problems, it is concluded that the periphery can make contributions to the core only after it has helped the outer periphery solve its problems, and integration within the periphery is achieved. Only then can original contributions of the periphery to a truly international IR be possible.Öğe Propositions to Fill for Normative Gaps on Temporary Protection and Refugee Burden Sharing(Istanbul Univ, Fac Law, 2022) Ertuğrul, Ümmühan ElçinThis paper proposes a paradigm change in the international refugee regime, whereby refugee burden-sharing must shift from state-centrism and security concerns toward a perspective grounded in human rights and the international community. Furthermore, it proposes to fill normative gaps regarding temporary protection and refugee burden-sharing. The right to obtain and receive protection in other countries for a person who is faced with persecution in their own country is a human right However, it does not constitute an international obligation for states under the present refugee regime. Refugee admission is solely under the control and at the discretion of the host states. States usually avoid admitting refugees due to various concerns regarding security, their social and economic situation, and the like. As a result, the refugee burden is placed on the shoulders of just a few states. In fact, it should be shared by all. This paper advocates placing the burden of refugees, including the burden of temporary protection, on the international community as a whole. The argument is that refugee burden-sharing is a jus cogens from which the international community as a whole benefits and that jus cogens entails erga omnes obligation for the international community as a whole. In fact, erga omnes obligations may arise even if refugee burden-sharing is not accepted as jus cogens under international law. In discussions on refugee burden-sharing, the logic of collective action and the prisoner's dilemma have been considered. This paper also contends that burden-sharing states have rights in personam to claim from other states, inspired by Hart's theory of mutuality of restriction. The essence of this paper is based on Friedman's notion of an everchanging international community and, thus, on an understanding of international law.Öğe Arap Baharı Süreci Sonrasında Orta Doğu’da Kadın(2020) Özcan, Merve Suna ÖzelTarihsel süreç içinde kadın ve erkeğin toplumsal, siyasi ve iktisadi rolleri her bölgede farklı ilerleme süreci üzerinden kendini var etmiştir. Kadınların, erkekler karşısında hak kazanımı yüz yıllar içinde gelişen bir sürecin sonucunda, Batı ve Doğu ekseninde farklılık göstermiştir. Bu bağlamda Orta Doğu bölgesinde kadınlar, siyasi ve toplumsal yapıda yüzyıllardır hak kazanımı ve sahipliğinde, Batı ile farklı bir gerçeklik yaşamaktadır. 2010 yılı sonrası Arap Baharı süreci ile birlikte, Orta Doğu’da kadınların sistem içindeki rolleri ve konumu büyük bir değişim ile karşı karşıya kalmıştır. Ancak temel sorun, sadece bölgenin kendi dinamiklerinde değil, aynı zamanda kimlik ve öteki ayrımı tanımlamalarında kadınların yerinin daha ilk aşamada ön kabuller ile oluşturulmasıdır. Bu noktada bölgede kadınların rolü ve yeri belli farklar ile okunmuş ve hak kazanım ya da sınırlandırılması da bu şekilde algılanmıştır. Bu çalışma kapsamında kadının toplumsal cinsiyet ve ötekilik noktasında yeri incelenecek ve Orta Doğu’da özellikle Arap Baharının sonrasında kadın hakları ve konumu ekseninde yansımalarına bakılacaktır.Öğe Yugoslavya’nın Dağılma Sürecinin Araçsalcı Bir Yaklaşımla Analizi(2019) Güler, Tuğba Sarıkaya; Emiroğlu, Hüseyin; Bayram, MürselEtnik milliyetçiliğin kitleselleşmesinde siyasal seçkinlerin söylemleri, sembol manipülasyonları ve medya gibi faktörlerin etkisi yadsınamaz. Etnik husumet ve çatışmalar da büyük oranda seçkinlerin araçsallaştırmalarıyla etnik grubun toplumsal hafızasında yaratılan algısal güvenlik tehditlerinden beslenmektedir. Yugoslavya’nın dağılma sürecinde ortaya çıkan çatışmalar, bu varsayımı destekleyecek niteliktedir. Zira Yugoslavya devleti, yükselen etnik milliyetçi dalganın tesiriyle dağılmaya sürüklenirken bu süreçte siyasal seçkinlerin tutumları önemli bir etken olmuştur. Bu anlamda Balkan milliyetçiliklerinin gelişimini ve Yugoslavya’nın dağılma sürecini açıklayabilecek en uygun kuramsal yaklaşımlardan birinin “araçsalcılık” (enstrümantalizm) olduğu söylenebilir. Buradan hareketle çalışmada etnisite ve milliyetçiliğe ilişkin kuramsal yaklaşımlar değerlendirilecek ve söz konusu yaklaşımlardan biri olan araçsalcılık üzerinden Yugoslavya Federasyonu’nun parçalanma süreci analiz edilecektir.Öğe Hoshinmaru Davası; Uluslararası Deniz Hukuku Mahkemesinde Gemi Ve Mürettebatın Gecikmesizin Serbest Bırakılması(2017) Ertuğrul, Ümmühan ElçinBu Makale'de, Uluslararası Deniz Hukuku görülen Mahkemesinde Davası incelenecektir. Japonya bayraklı Hoshinmaru Gemisine, Rusya münhasır ekonomik bölgesi içinde 2 Haziran 2007 tarihinde Rusya tarafından el konulmuştur. BMDHS'ye göre, el konulan gemi, makul teminat ve diğer garantiler karşılığında gecikmeksizin serbest bırakılmalıdır. Rusya, Gemi ve mürettebatının gecikmeksizin serbest bırakılması için 13 Temmuz 2007'de teminatı belirlemiştir. Japonya, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesinin 73 maddesinin 2. bendini ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bu iddia, Rusya tarafından reddedilmiştir. Dava'nın taraflarının her ikisi de teminat ve diğer mali garantilerin makul olması ilkesi üzerinde uyuşmuşlardır. Fakat makul teminat ya da diğer mali garantilerin kapsamı konusunda anlaşamamışlardır. Makale'de, gecikmeksizin serbest bırakma prosedürünün temel amaç ve mantığı analiz edilmiştir.Öğe Üçüncü Dünya Kavramı Üzerine Tartışmalar Ve Üçüncü Dünyacılığın Çevre Sorunları Bağlamında Sürdürülebilirliği(2020) Emiroğlu, Hüseyin; Ağa, DilekBu çalışmada BM platformlarında Üçüncü Dünya ülkelerinin çevre sorunları karşısındaki davranışları ve stratejileri analiz edilecektir. Çevre sorunlarına ilişkin gündem maddelerine ve gelişmekte olan ülkelerin tutumlarına odaklanarak, Üçüncü Dünya kavramının, Üçüncü Dünya düşüncesinin sürekliliği, anlamlılığı, uygunluğu üzerine güncel tartışmaların bir boyutu ele alınacaktır. Dinamik bir niteliğe sahip olan Üçüncü Dünya kavramı birçok alanda birçok kesim tarafından kullanılmaktadır. Ampirik bir zemin oluşturabilmek için iki kutuplu sistemin dağılmasının ardından çevre sorunlarına ilişkin gündem maddelerinde Birleşmiş Milletler’de Üçüncü Dünya ülkelerinin davranışları ele alınacaktır. Eğer Üçüncü Dünya devri son bulduysa o zaman günümüzde küresel politikaya ilişkin bir unsur değildir. Öte yandan gelişmekte olan ülkelerin çevre politikalarında tanımlanabilir, belirgin bir dayanışma ayırt edilebiliyorsa bu Üçüncü Dünya’nın güncelliğini koruduğu anlamına gelmektedir. 1992 yılında gerçekleştirilen Rio Konferansı’nın ardından çevre sorunlarında Üçüncü Dünya benzer çıkarlarını ortaya koymakla kalmamış aynı zamanda G77’yi bir koordinasyon mekanizması olarak kullanmıştır.Öğe Türkiye Uluslararası İlişkiler Yazınında Tarihsel Olguculuk ile Disiplinlerarasıcılığın Analitik Yaklaşıma Etkisi ve Türkiye Uygulaması(2008) Kurubaş, ErolBu çalışma, Türkiye’de Uluslararası ilişkileri kendi kuramsal perspektifi olan özerk bir disiplin haline getirme çabalarını etkilediği düşünülen iki konuyu sorgulamaktadır: Tarihsel olguculuk ve disiplinlerarasıcılık. Uluslararası ilişkiler çalışmalarında son derece önemli ve vazgeçilmez olan bu iki konuya değinirken hedeflenen, iki unsurun yerlerinin ve sınırlarının iyi belirlenmediği takdirde Uluslararası ilişkiler disiplininin bilimselliğini ve kendine özgü kavram ve kuram geliştirme çabalarını olumsuz etkileyebileceğine dikkat çekmektir. Ayrıca, tarih ile kuramın epistemolojik ve metodolojik farklılıklarına değinilerek, bunların iki ayrı bilgi üretme biçimi olduğu vurgulanmaktadır. Bununla beraber, gerek tarihin, gerekse disiplinlerarası çalışmaların Uluslararası ilişkilere nasıl katkı sağlayabileceği de tartışılmaktadır.Öğe Bir Uygarlık İmecesi Olarak Bosna Savaşı’nın Batı’sı(2020) Ayhan, HalisBosna savaşı, Batı imecesiyle uygulamaya konmuş bir Müslüman soykırımıdır. Balkanlarda/ Avrupa’da bir Müslüman devleti engelleme ulvi/kutsal görevinde herkese rolü dağıtılmıştır. Sırp dinî milliyetçileri tetikçi görevini üstlenmişlerdir. Bosna, halkların dinsel ve kültürel bakımlardan keskin farklılıkların olduğu bir coğrafyadır. Bu farklılık kriz zamanlarında daha da belirginleşmiş, ‘biz’ ve ‘onlar’ zihnî altyapısıyla Sırpları -önderleri ve kilisenin etkisiyle- çatışmaya yöneltmiştir. Savaşın asıl sorumlusu Sırplar ve önderleri olmakla birlikte, Almanya ve Avrupa da savaşın başlamasına tavırları ile katkı yapmış, ancak asıl katkıları savaş boyunca olmuştur. Kilit önemdeki Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu ve NATO karar mercilerinde Fransa ve Rusya gibi devletler Sırpların hamileri olmuştur. Müslümanların karadan Hristiyan güçlerce (Hırvat ve Sırplar) kuşatılmasına ilaveten, Adriyatik’ten erişim NATO tarafından kapatılmış ve Bosna Hersek’in hava sahasına uçuş yasağı getirilmiştir. Savaşta mutlak bir orantısızlık söz konusudur. Ambargo ile Müslümanlar silahsız bırakılırken, Sırp ve Hırvatların silah sorunu yoktur. Bosna Ordusu sadece yerel halktan oluşurken, diğerlerinin koruyucu devlet orduları yanındadır.Öğe Silahlı Çatışmadan K açanların (Yerinden Edilenlerin) Uluslararası Hukukta Korunması(2017) Ertuğru, Ümmühan ElçinBirleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği 2015 yılında, temel nedeni silahlı çatışmalar olan 59.5 milyon mültecinin varlığını rapor etmiştir. Bu makalede silahlı çatışmalardan kaçan mülteci akınlarına-yerinden edilen kişilereuygulanacak hukuk incelenmiştir. Bilindiği gibi, silahlı çatışma durumlarında lex specialis olarak İnsancıl Hukuk uygulanır. Ancak, silahlı çatışmalarda İnsan Hakları Hukuku da yürürlüğünü devam ettirir. Makale'de, silahlı çatışmadan kaçan mülteci akınlarının İnsancıl Hukuk ve İnsan Hakları Hukuku kapsamında korunması incelenmiştir. İnsancıl hukuk,1949 tarihli Siviller Hakkında 4 No'lu Cenevre Sözleşmesi, 1977 tarihli Cenevre Sözleşmesine Ek Protokoller, 1949 tarihli Cenevre Sözleşmelerinin Ortak 3. Maddesi:; İnsan Hakları Hukuku ise 1951tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme, Geçici Koruma ve Tamamlayıcı Koruma ile sınırlı tutulmuştur.Öğe M/V Norstar Davası’nın İlk İtirazları(2019) Ertuğrul, Ümmühan Elçin1998 yılında, İtalya’nın isteği üzerine İspanya makamları tarafından, Panama bayraklı M/V Norstar adındaki petrol tankerine İspanya’nın Palma de Mallorca Körfezinde demirlediği sırada el konulmuştur. Panama, M/V Norstar’ın serbest bırakılmasını ve hukuksuz alıkonulmasından doğan zararın giderilmesini talep etmiş fakat yerine getirilmemiştir. 2015 yılında Panama, M/V Norstar’ın İtalya tarafından alıkonulması ile bağlantılı Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin yorumlanması ve uygulanması ile ilgili iki devlet arasında bir uyuşmazlık sebebiyle İtalya’ya karşı dava açmıştır. İtalya, Uluslararası Deniz Hukuku Mahkemesinin yetkisizliği ve Panama’nın iddialarının kabul edilemezliğine karşı ilk itirazlarını sunmuştur. Bu çalışmada, Uluslararası Deniz Hukuku Mahkemesinin, İtalya’nın ilk itirazları olan yetkisizlik ve kabul edilmezlik konusunda verdiği karar incelenmiştir. Ayrıca, önceki beyanlara aykırı tutum yasağı, ıskati zaman aşımı, devletin temsili ve zımni kabul gibi konular da değerlendirilmiştir.Öğe Why Did People Become Human Shields Against The Coup?(Ahmet Yesevi Univ, 2016) Uslu, CennetResistance of the people on streets in the night of July 15, against the coup staged by the officer members of FETO in Turkish army, was the primary factor that failed the attempt. The society in Turkey have seen many coups but it was the first time in the history that they stood against. There are several reasons why social segments distant to activism have acted different than before, who have taken the streets and turned their bodies to shields against tanks, guns and fighter jets. According to my analysis, these reasons may be summed up under five sections. Although I make this analysis shortly after the coup attempt and it needs to be supported by field studies, I think it frames a real-like picture regarding the question.Öğe An Inter-Subsystemic Approach in International Relations(Center Foreign Policy & Peace Research, 2015) Ozdemir, HalukThe main point of departure for this article is the incapacity of current international relations theorizing to explain both change and continuity without shifting between levels of analysis. The previous research agenda on system studies was renounced before it realized its potential. The concept of a subsystem has great potential for resolving this challenge. This article argues that the properties of the international system, including anarchy, are not constant, and show variation. To factor in this variation, first we need to identify subsystems (e.g. geographical or functional) that diverge across issue areas and functions. Then we need to look at the interactions between subsystems, which is a neglected aspect of the literature on subsystems. This article contributes to the debate by setting out a new research agenda to study the interactions between subsystems and their effects on the general system; that is, to identify when the system is stable and when it changes. This agenda suggests a particular focus on the inconsistencies, contradictions, and challenges that lie at the intersections of different subsystems.Öğe Religion and Ethnicity in the Construction of Official Ideology in Republican Turkey(Wiley, 2010) Caha, Oemer; Toprak, Metin; Uslu, Nasuh…Öğe Turkey's New Middle Eastern Approach(Ahmet Yesevi Univ, 2010) Uslu, NasuhThe new Middle Eastern approach of the AKP government represents the abandonment of the former Turkish policy of avoiding involvement in the region or being active in the region on behalf of the West. It stipulates improving relations with the neighboring countries in every field with a zero-problem goal, turning relations with the regional countries into a strategic supremacy and advantage and thus creating a strategic depth and security belt around Turkey. The new approach, which has attracted the enmity of certain circles and countries, has made Turkey a much more effective and respected country in the region. The initiatives and views of Turkish authorities, which destroy former prejudices, are supported by regional countries to a certain degree and bring about positive developments in the region. Although the new approach will not eradicate deep-rooted regional problems and historical enmities in the near future, it points to the right direction for regional countries and world powers. It also demonstrates the problems, limitations and indispensability of pursuing an independent foreign policy for Turkish policy makers.Öğe Impact of historical-factualism and interdisciplinary research on conceptual analyses in international relations literature in Turkey(Uluslararasi Iliskiler Konseyi Dernegi, 2008) Kurubas, ErolThis paper examines two basic concepts that affect conceptual analyses of international issues in Turkey: Historical-factualism and interdisciplinary research. Although both approaches are profoundly important for international relations studies, this paper points out their negative impacts on the scientific character of IR discipline in Turkey. These negative impacts are more prominent in cases where places and borders of these approaches are not precisely defined. This paper refers to epistemological and methodological differences between history and theory, and emphasizes that these fields are two different ways of producing knowledge. It also explains the ways in which both history and interdisciplinarism can make contributions to IR.Öğe Identity fragmentation and identity governance within the triangle of globalization, the European Union and Turkey(International Relations Council of Turkey, 2006) Özdemir H.This article is based upon the assumption that the European Union has a goal of resolving certain problems pertaining to globalization that its members face, and that Turkey views the membership procedure as a solution of such problems. The awakening sub-identities and the erosion of dividing borders are causing nation-states to face a series of problems concerning sovereignty and identity, such as ontological security and identity fragmentation. To solve such problems, the nation-states compromise their single-centered and assimilationist identity management policies in favor of multi-centered identity governance. With identity governance, not only the national governments, but also the local authorities and the European Union have word on identity issues. Identity governance, despite dwindling sovereign rights, is performed successfully within the European Union, and is recommended to the Turkish government. From Turkey's side, as a solution to the problem of identity fragmentation, the membership process provides a common, unifying and shared goal for groups with different identities.Öğe Uluslararası Siyasal Örgütlenme Modeli Oluşumunun Tarihsel Süreci ve Birleşmiş Milletler Örgütü (1941-1990)(2006) Emiroğlu, HüseyinUluslararası İlişkiler disiplininde, uluslararası nitelikli siyasal yapılar arası ilişkinin doğası üzerinde önemle durulmuştur. Bu çalışmaların önemli kısmı, insan doğasından kaynaklanan niteliklerle, uluslararası politikanın yapısını açıklamaya çalışmışlardır. Realistler, uluslararası politikayı bir ‘güç’ ve ‘çıkar’ mücadelesi, uluslararası sistemi de ‘anarşik’ yapıda, iç siyasal sistem yapılanmasından ‘yaptırım uygulama yoksunluğu’ noktasında ayırarak tanımlamışlardır. Buna karşılık idealistler, eğitim ve çevrenin düzenlenmesiyle insan doğasının pozitif özelliklerinin ortaya çıkarılacağını savunmuşlardır. Bu özelliklere sahip insanın kuracağı uluslararası örgütler, barış ve düzenin kurulmasına da hizmet edeceklerdir. Kıta Avrupa’sı devletleri ve medeniyetini büyük yıkıma uğratan Birinci Dünya Savaşı sonrasında, idealist yaklaşıma uygun olarak tarihsel birikimlerden de yararlanılarak ilk uluslararası siyasal örgütlenme modeli olan Milletler Cemiyeti (MC) kurulmuştur. İdealist söylemlere uygun olarak kurulan MC, realist ilkelere göre işleyen uluslararası politika karşısında iki savaş arası dönemde başarısız olmuştur. İkinci Dünya Savaşı sürecinde yapılandırılmaya başlayan Birleşmiş Milletler (BM), soğuk savaş döneminde iki düşman blok arasında bir güç mücadelesinin alanı olduğu kadar, diyalog platformu olarak da hizmet etmiştir.Öğe Türkiye'de demokrasiye geçiş yılları ve demokratikleşme sürecinin ilk on yılı(2014) Albayrak, Mustafa…