Makale Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Sosyal Medyanın Toplumsal Etkileri Bağlamında "Black Mirror" Dizisinin Alımlanması(2015) Toruk, İbrahim; Nazlı, Rengim SineTelevizyon izleyicilerinin farklı okumalar yapıp yapmadığını ölçmeye çalışan bu çalışmanın temel kaygısı sosyal medyanın gücü ve yeni iletişim teknolojilerinin özelinde kullanım araçlarının (akıllı telefonlar, tabletler, bilgisayarlar) bireyleri insani değer yargılarından uzaklaştırdığı yönündeki tartışmalardır. Bu bağlamda sosyal medya ve yeni iletişim teknolojilerinin etkilerinin işlendiği İngiliz yapımı Black Mirror dizisinin ilk bölümü olan "The National Anthem" örneklem olarak seçilmiştir. 3'ü erkek olan 11 katılımcıya yukarıda söz edilen unsurlar kapsamında geliştirilen soruları, derinlemesine mülakat tekniği ile yapılan görüşmelerde cevaplamaları istenmiştir. Çalışmada izleyicilerin metin okuma pratiklerini ölçmenin yanı sıra önceden belirlenmiş sorular ile dizide yer alan sosyal medya ve etkileriyle ilgili iletileri nasıl anlamlandırdıkları ortaya konulmaya çalışılmıştır. Elde edilen bulgular sonucunda katılımcıların büyük bir kısmının sosyal medyanın büyük bir güç olduğu düşüncesiyle diziyi alımladıkları tespit edilmiştir.Öğe Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programlarından Yararlanan Kırıkkale Üniversitesi Öğrencilerinin Kültürel Etkileşim Bağlamındaki Düşünceleri(2017) Yıldız, Sıtkı; Yöntem, ErdemBu çalışmanın amacı, Avrupa Birliği'ne üyelik sürecinde Erasmus+ Üniversite Beyannamesi'ne sahip Kırıkkale Üniversitesi'nde Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları, Erasmus+ KA103 Yükseköğretimde Bireylerin Öğrenme Hareketliliği, Öğrenim ve Staj Hareketliliği programı kapsamında yurt dışında öğrenim gören veya staj yapan öğrencilerin kültürel etkileşim hakkındaki düşüncelerini tespit etmektir. Araştırmanın evreni Kırıkkale Üniversitesi'nde öğrenim gören ve 2015-2016 akademik yılında Erasmus+ Öğrenim veya Staj Programından faydalanan 68 öğrenciden oluşmaktadır. Araştırma evreni ulaşılabilir nitelikte olduğundan tam örnekleme yöntemi ile evrendeki 68 öğrenciye ulaşılmış ancak 42 geri dönüt alınmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından geliştirilen anket formu kullanılmıştır. Veri toplama aracı elektronik ortamda öğrencilere e-posta ile iletilmiştir ve online olarak anketin doldurulması sağlanmıştır. Araştırmacı tarafından hazırlanan ölçme aracı Likert tipi 5'li ölçek şeklindedir. Araştırma sonuçlarına göre; öğrencilerin büyük bir bölümü, Erasmus+ Programının kendilerine kültürel etkileşim konusunda önemli katkılar sağladığını düşünmektedirler. Ayrıca öğrencilerin küresel iletişim yöntemleri hakkında bilgi sahibi olduğu ve bu yetkinlikleri ilerleyen eğitim dönemlerinde etkin olarak kullanılabilecekleri düşünülmektedirÖğe Hegel'in Din Yorumunun Sosyolojik Analizi: Dinin Tin İle İmtihanı(2014) Özyurt, CevatBu çalışmada, on yedinci ve on sekizinci yüzyıl kıta Avrupasındaki sosyal ve siyasal değişme ile yükselen felsefî fikirler arasındaki ilişki ve bu ilişkinin din anlayışına yansımaları ortaya çıkarılarak Hegel'in din hakkındaki düşüncesi sosyolojik bir zemin üzerinden anlaşılmaya çalışılmaktadır. Radikal Aydınlanma'nın biçimlendirdiği rasyonalizmin ve modern bilimlerin yükselişinin geleneksel değerlere (ve dine) hızla itibar kaybettirdiği bir süreçte Hegel'in idealist felsefesi dini tahkim eden bir görünüme sahiptir. Ancak onun idealist diyalektik yönteminin dini tarihsel bir olgu olarak alması ve dinleri tarihsel basamaklar içinde anlamlandırması, dinin mahiyet ve hakikat boyutlarını zayıflatan sonuçlar doğurmaktadır. Hegel dini, Tin'in/aklın/Geist'in tezahür biçimlerinden biri olarak kültürel bir olguya indirger. Bu antropolojik bakış içinde din, toplumların ve ulusların kültürü içinde kendine yeni bir meşruiyet alanı bulmaktadır. Siyasal ve toplumsal bütünleşmenin bir aracı olarak ele alınan din, toplumsal ve siyasal değişmeye uyum sağlayan dinamik bir yapıya sahip olur. Bu yorum Hıristiyanlık, İslamiyet gibi dinlerin kendisini değil, bu dinlerin halkların tini veya kültürü içinde yorumlanmış biçimini (Volkreligion) meşrulaştırarak, dinin yükselmekte olan milliyetçi ideolojinin ihtiyaç duyduğu manevî ilkelere ve sembollere kaynaklık etmesini ve bunları pekiştirmesini sağlar. Hegel'in yazılarında dinsel terimler çoğu yerde çift anlamlı olarak kullanılmıştır. Bu nedenle bazı araştırmacıların din savunması gördüğü yerde başka araştırmacılar din eleştirisi görebilmektedir.Öğe Ortadoğu’da Müdahalecilik Ve Egemenlik(2020) Sarp, Çağatay; Cihan, MuratBu çalışmada üzerinde durulan Ortadoğu; dinî, ekonomik ve jeo-stratejik önemi sebebiyle yeryüzünün en sorunlu bölgelerindendir. Bölge; Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler için son derece önem arz eden Kudüs gibi kutsal bir mekâna ev sahipliği yapmaktadır. Tarihin eski dönemlerinden beri Kudüs için her üç dinin mensupları da kanlı mücadeleler vermişlerdir. Öte yandan Yahudilerin “Vaat Edilmiş Topraklar” konusundaki arzuları dinî krizi daha geniş alanlarda hissettirmektedir. Siyonist odaklar bölge üzerinde kendi emellerine ulaşmak için hiçbir çabadan kaçınmazken, bilhassa Sanayi Devrimi’nden sonra Batılı devletler bölgede hâkimiyet kurma konusunda ciddi mücadele vermişlerdir. Müslümanlar ise Osmanlı Devleti’nin güç kaybedip yıkılmasından itibaren, sahip oldukları topraklar ve doğal kaynaklar üzerinde yeterince hak iddia etmekten uzak görünmektedirler. Ortadoğu’nun önemi, bölge ülkelerinin çoğunda görülen egemenlik sorunu, sömürgeci devletlerin bölgedeki müdahaleci eylemleri ve bunların sonuçları çalışmanın konusunu teşkil etmektedir. Çalışma, literatür taraması ile edinilen veriler üzerinden bir yorumlama ve tarihsel analiz şeklinde gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın temel bulguları Ortadoğu devletlerinin çoğunda görülen egemenlik sorununun Batılı-Siyonist müdahaleciliğe zemin hazırladığı, gerçekleşen müdahalelerin ise bölgede çok daha büyük sorunlara yol açtığı yönündedir. Ortaya çıkan sonuçtan en fazla zarar görenlerin Ortadoğu’nun Müslüman toplumları olduğu aşikârdır. Başta, bölgeden gerçekleşen zorunlu göçler olmak üzere, bu sorunların bir kısmının Batı’yı da olumsuz etkiliyor olması ise başlı başına bir çelişki olarak göze çarpmaktadır.Öğe Bir Sosyal Kurum Olarak Üniversite, Bilim Zihniyeti ve Türkiye(2018) Atasoy, FahriBilim ve üniversite birbirini tamamlayan kurumlardır. İnsanlığın gelişiminde üretilen bilginin önemi büyüktür. Bilgi üretme yollarından birisi felsefe, birisi bilimdir. Dünyanın modernleşmesi ile birlikte bilim üretmenin mekânı üniversiteler olmuştur. Türkiye Batıdan örnek alarak geleneksel yüksek eğitim kurumlarını dönüştürmeye çalışmıştır. Darülfünun’dan üniversiteye giden süreçte sıkıntılar yaşan-mıştır. Üniversite Batılı anlamda akademik araştırmalar yapılan ve bilgi üreten bir kurum olması gerekirken, beklenen başarıyı gösterememiştir. Bunun için defalarca reform teşebbüsleri yapılmış ama olması gereken seviyeye hâlâ çıkamamıştır. Türkiye’de üniversite kurumunun bilim zihniyeti problemli gelişmiştir. Bunun sebepleri üzerine yapılacak analizler çözüm yollarını da gösterecektir. Bu makale bir toplumun yapısı içinde eğitim kurumu ve dolayısıyla üniversite kurumunun yapısal problemlerini analiz etmeyi amaçlamaktadır.Öğe The University as a Social Institution, Science Mentality and Turkey(Hale Sivgin, 2018) Atasoy, FahriScience and the university are complementary institutions. In the progress of humankind, the importance of produced knowledge is great. One of the ways of producing knowledge is philosophy and the other one is science. Together with the modernization of the world, the universities have become the places that are produced knowledge. Turkey has tried to transform traditional higher education institutions like the examples in the West. Some problems occurred in the process of transition from Darulfunun to the university. Even though the university is the place that makes academic surveys and produces knowledge, it doesn't show the expected success. Because of this, reform attempts have been done several times but still it hasn't gone up to the intended level. Science mentality of university institution in Turkey has improved problematically. The analyses that are going to be done for these reasons will also show solutions. This article aims to analyze the structural problems of educational institution and accordingly the university institution of society.Öğe Karayolları yolcu taşıma işletmelerinde e-ticaret hacminin belirlenmesine yönelik bir araştırma(2007) Elibol, HalilBilgi ve iletişim teknolojilerinin gelişimiyle birlikte, ulaşım sektörünün kara, hava ve deniz yolları hızlı bir değişim içine girmiştir. Bilgisayar ve internet gibi önemli elektronik ticaret araçları ulaşım sektöründeki işletmelerin vazgeçilmezleri olmuştur. E-ticaret ile birlikte gelen hızlı rekabet ortamında, bu sektördeki işletmeler de müşteri memnuniyetinin devamlılığını sağlamak ve potansiyel müşterileri çekmek için bilgi ve iletişim sektörüne yatırım yapmaktadırlar. Bilgisayar ve internet aracılığıyla ağ yapısı oluşturarak, müşterilerinin rezervasyon, ödeme ve bilgi isteklerine en doğru ve en hızlı şekilde cevap verebilecek duruma gelmeye çalışmaktadırlar. Bu makalede karayolları yolcu taşıma işletmelerinin e-ticaret uygulamaları ve e-ticarete bakış açıları yapılan saha araştırmasıyla incelenmiş ve sonuçlar değerlendirilerek önerilerde bulunulmuştur.Öğe Türkiye'de Organize Suçlar ve Halkın Teveccühü(2007) Şenol, DolunaySahip oldukları sınırsız kaynaklarla ülkelerin rejimleri üzerinde dahi önemli bir tehdit unsuru olmaya başlayan organize suç örgütleri, Dünya gündeminde en fazla yer bulan konulardan biri olmaya başladı. Bu durum ülkemiz için de geçerli. Ekonomi ve adalet kurumlarında yaşanan olumsuzluklar, özellikle 1970li yıllardan sonra organize suç örgütlerinin kendilerini hissettirmelerine sebep oldu. 1996 yılında meydana gelen trafik kazasından sonra “susurluk kazası” olarak hafızalarda yer eden olayla birlikte organize suç örgütleri en fazla konuşulan konulardan biri haline geldi. 1996 yılında 4422 sayılı” Çıkar Amaçlı Suç Örgütleri İle Mücadele Kanunu” çıkarılarak yoğun bir mücadele süreci başlatılmış olmasına rağmen, sonuçların hedeflenen boyuta ulaşamadığı görülmektedir. Bilindiği üzere organize suçlar çok yönlü olma özelliğine sahiptir. Etkin bir mücadele için Emniyet Teşkilatının başta üniversiteler ve kitle iletişim araçlarından destek alması gerekir. Özellikle sosyal çözülmenin görüldüğü toplumlarda, organize suç örgütleri legal hale gelebilmek için bilinçli bir şekilde toplumsal değerlere daha fazla sahip çıkar gibi görünmek suretiyle topluma olduklarından farklı görünmeye çalışarak toplum desteğini arkalarına alabilmektedirler. Miroğlu dizisi ile başlayıp Kurtlar Vadisi ile son derecebüyük ivme kazanan organize suç örgütlerine olan ilgi, gençliği özentiyle birlikte arkasından sürüklerken, Kurtlar Vadisi Irak filmi ile toplumun ve özellikle gençlerin desteğini kazanmış gözüküyor. Bu önemli toplumsal problemin geldiği son noktayı ortaya koymanın önemine inandığımız için sosyolojik boyutlarını istatistikler ve medyada çıkan haberlerle destekleyerek ortaya koymayı hedefliyoruz.Öğe Le genie du lieu et la revelation d'un nouveau realisme: le pay san de paris de louis aragon(2012) İçel, DuranLouis Aragon'un (1897-1982) gençlik yıllarının ürünü olan Paris Köyliisii (1926), gerçeküstücülük akımının birçok özelliğini bir arada bulundurmasının yanında, Fransız yazarın kendine özgü anlatım ve betimleme tarzıyla da dikkat çekmektedir. "Modern Mitolojiye Önsöz", "Opera Pasajı", "Buttes-Chaumont'da Tabiat Hissi" ve "Köylünün Düşü" adlı bölümlerden oluşan Paris Köylüsii'ndc, Paris kentinin somut gerçekçiliğinden hareketle metafizik imgesine doğru bir betimleme söz konusudur. Bu betimleme işinde imge ve imgelem bir arada bulunmakta; yazarın somut ile soyut arasındaki gelgitleri anlayış alarak simgeciliği ön plana çıkarmaktadır. Dünya savaşının getirdiği karmaşa ve değer yargılarındaki sarsılma, Aragon'un romanında mevcut düzenden -içinde her türlü önyargı ve dogmanın yer aldığı-dayatılmış gerçekçilikten bir kaçış olarak yansımaktadır. Bu kaçışta kentin görüntüsünden doğan fantezilere, aşkı simgeleyen kadın imgesi karışmaktadır; bir başka deyişle uzam ve kadın imgesinin bir arada olması yazarın kendisini fantastik bir uzamda hissetmesini sağlamaktadır. Bu bağlamda Aragon'un romanı klasik anlatının dışına çıkarak bir tür şiirsel anlatı biçimine dönüşmektedir. Gerçeğin ötesinde ya da bilinmeyenin peşinde bir anlayışı sergileyen bu anlatı biçimi aynı zamanda her bakımdan yeni bir gerçekliğe işaret etmektedir: İçinde somut ve soyut dünyaları barındıran bir gerçekçilik.Öğe Sosyolojinin konusu olarak ordu ve asker: Askeri sosyoloji(2012) Başpınar, AdemAskeri sosyoloji, İkinci Dünya Savaşı süresince Amerikan ordusu içe risinde yapılan sosyal psikolojik araştırmalarla birlikte, sosyolojinin bir alt dalı olarak ortaya çıkmıştır. Ordu içi çalışmalarla ortaya çıkan bu alan, daha sonra akademide de bir ilgi haline gelmiştir. Bu makalede askeri sosyolojinin, sosyoloji disiplini içerisindeki kaynakları, İkinci Dünya Savaşı öncesinde ve savaşın hemen sonrasında bir disiplin olarak gelişmesi konu edilmiştir. Kurumlaşma dinamiklerini müteakip Soğuk Savaş ve Vietnam Savaşı dönemlerinde, askeri sosyolojide gündeme gelen yeni meseleler ele alınmış ve günümüzdeki yönelimlere dikkat çekilmiştir. Son olarak da Avrupa’da askeri sosyoloji çalışmalarının tarihsel ve tematik seyri ele alınmıştır.Öğe Bilişsel Davranışçı Yaklaşıma Dayalı Grup Rehberliğinin Güdüleme, Benlik Saygısı, Başarı ve Sınav Kaygısı Düzeylerine Etkisi(2005) Bozanoğlu, İhsanBu araştırmada yıl tekrar eden öğrencilerde Bilişsel-Davranışçı yaklaşıma dayalı grup rehberliğinin Akademik Güdülenme, Akademik Benlik Saygısı, Akademik Başarı ve Sınav Kaygısı düzeylerine etkisi incelenmiştir. Araştırma, deney ve kontrol gruplu ön-test, son-test ve izleme testi modeline dayalı deneysel bir çalışmadır. Deney grubunda Bilişsel Davranışçı yaklaşıma dayalı program uygulanırken, kontrol grubunda plasebo olarak okulun genel rehberlik planından seçilmiş konular üzerinde tartışmalar yürütülmüştür. Uygulanan deneysel işlem sonunda elde edilen bulgular Çifte Çok Değişkenli Varyans Analizi yöntemiyle incelenmiş ve dört bağımlı değişkenin bileşkesi bakımından deney ve kontrol grupları arasında ölçümler boyunca istatistiksel olarak deney grubu lehine bir gelişme gözlenmiştir. Bağımlı değişkenlerin ayrı ayrı incelenmesi sonunda gruplar arasında Akademik Güdülenme, Akademik Benlik Saygısı ve Sınav Kaygısı bakımında anlamlı farklar olduğu görülmüştür. Sonuçlar, Bilişsel Davranışçı yaklaşımın akademik alanda uygulanabilirliği ve Akademik Güdülenme, Akademik Benlik Saygısı, Akademik Başarı ve Sınav Kaygısı arasındaki ilişkiler bakımından yorumlanıp değerlendirilmiştir.Öğe Tüketicilerin Ankara'daki Üç Hipermarketi Tercih Etme Nedenleri(2003) Zorlu, AbdülkadirAraştırma Ankara'daki üç hipermarketten (Hipermarket A, B ve C) alış veriş eden tüketicilerle yapılmıştır. Çalışmanın amacı, hipermarketlerden alış veriş yapan müşterilerin profilinin saptanmasına, hipermarketleri tercih etmenin rasyonel, sosyokültürel/psikolojik nedenlerinin hipermarketlere göre farklılık arz edip etmediğinin belirlenmesine ve müşterilerin hipermarketleri neden tercih ettiğinin anlaşılmasına yöneliktir. Araştırmada hem nicel (anket) hem de nitel (mülakat ve odak grup) teknikler kullanılarak bilgi toplanmıştır. Araştırmada toplam 400 anket uygulanmıştır. Aynı zamanda bu denekler içinden toplam 22 kişi ile mülakat ve odak grup görüşmeleri yapılmıştır. Tüketicilerin rasyonel, sosyo-kültürel ve psikolojik niteliklerinin tüketim süreçlerine etkilerini bulabilmek için ki-kare, t-testi ve ANOVA analiz teknikleri kullanılmıştır. Araştırmanın sonucuna göre rasyonel, sosyo-kültürel ve sosyo-psikolojik nedenlerle Hipermarket A'nın Hipermarket B'nin ve Hipermarket C'nin tercih edilmesi farklı nitelikler taşımaktadır. Aynı zamanda tüketicilerin hipermarketleri tercih etme nedenleri cinsiyete, yaşa, mesleğe, eğitim düzeyine ve oturulan yere göre farklılıklar arz etmektedir.Öğe Marx’ta yanılsama ve ideoloji olarak din(2014) Özyurt, CevatMarx, doğrudan dini analiz eden herhangi bir yazı kaleme almamakla birlikte, din sosyolojisi kuramları arasında önemli bir yere sahiptir. O, din hakkındaki düşünce- lerini dolaylı olarak -Hegel, Feuerbach ve Bauerin düşünceleri ile İngiliz ekonomi- politiğinin eleştirisini yaparken- dile getirmiştir. Bu çalışmanın ana amacı, Marxın gazete yazılarında, makalelerinde ve kitaplarında sunduğu din anlayışının krono- lojik bir derlemesini yapmaktır. Marxa göre din, hem yanılsama hem de ideoloji- nin bir türüdür. Çalışma, Marxın ilk dönem yazılarında din olgusunun daha fazla yer tuttuğunu ve dinin bu dönemde genellikle bir yanılsama olarak anlaşıldığını ortaya koymaktadır. Sonraki yazılarda Marxın din analizi yerini ideoloji analizine bırakmıştır. Yanılsama olarak din, soyut insanın evren, dünya, insanlık ve hayatın anlamıyla ilgili sorulara yetkin cevap verebilecek bilgi donanımından yoksun olma- sından kaynaklanmaktadır. Dinin ideolojik boyutu ise somut/toplumsal insanın çıkar çatışmasından kaynaklanmaktadır. Burada din, mülkiyeti ve üst sınıfların çı- karlarını meşrulaştırarak, alt-sınıfların sosyal yapıyı sorgulamalarını önleyen araca dönüşür. Marxın sosyolojisinde din, ister yanılsama olsun, ister ideolojinin bir türü olsun, insanı kendine yabancılaştırıcı bir yanlış bilinçtir. Dinin herhangi bir olum- lu işlevi yoktur. Ona göre, din eleştirisi, büyük ölçüde Genç Hegelciler tarafından tamamlanmıştır; kapitalizmin yükselişi ise dinin pratikte aşındığı bir zemin oluştur- maktadır. Sosyalizmin gelişiyle din kendiliğinden ortadan kalkacağı için, sosyalist- lerin dine karşı özel bir strateji geliştirmelerine gerek yoktur.Öğe Çocuğa Uygulanan Şiddet: Türkiye Özelinde Sosyolojik Bir Yaklaşım(2014) Şenol, Dolunay; Mazman, İbrahimBu makale Türkiye’de aile içerisindeki çocuk üzerine uygulanan şiddet ve şiddet çeşitlerini sosyolojik bir yaklaşımla tartışmaktadır. Yöntemsel olarak makale çocuk kavramını tanımlamakta ve çocuğa uygulanan şiddet olgusunun sebep ve sonuçlarını, çocuğun aile içindeki konumu –özellikle anne ve baba ile ilişkileri- açısından analiz etmektedir. Aile içerisinde çocuğa yönelik şiddet hem ülke genelinde hem de aile ve çocuk özelinde birçok sorunu da beraberinde getirmektedir.Öğe Yatılı ilköğretim bölge okullarında öğrenci-öğretmen ve aile etkileşimi -Diyarbakır ve Erzurum örneği-(2009) Şenol, Dolunay; Yıldız, SıtkıBu çalışmanın temel amacı, Yatılı İlköğretim Bölge Okullarında (YİBO) okuyan öğrencilerin öğretmenleri ve aileleri ile olan etkileşimini irdelemektir. Bu amaçla, öğrencilerin ders çalışma alışkanlıkları, öz bakım ihtiyaçlarını ne derece karşılayabildikleri, boş zamanlarını değerlendirme biçimleri ve eğitimleri sürecinde karşılaştıkları sorunları çözerken kimlerden yardım aldıkları gibi konular incelenmiştir. YİBO’lar bulundukları bölgeler için son derece önemli işlevler yerine getirmektedirler. Özellikle öğrencilerin kişisel gelişmeleri, değişen dünyaya ayak uydurmaları ve bölgelerinin sosyal ve kültürel kalkınmalarını sağlamada, kendi kültürleri ile çağın geldiği noktayı buluşturma noktasında son derece önemli misyonlar üstlenmektedirler. YİBO’lar sayesinde bölge halkı makûs tarihini değiştirebilme şansı elde edebilmektedir. YİBO’ların önemi, bölge halkı tarafından önceleri fark edilemese de her yerleşim yerinden birkaç çocuğun bu okullara gitmeye başlamasıyla birlikte, hızla katılımlar artmaktadır. YİBO’lar sadece öğretim vermemekte hatta daha fazla olarak eğitim vermektedir. Eğitimin de sadece yeni yetişen kuşağı değil, yeni yetişen kuşak vasıtasıyla diğer kuşaklara da ulaşabildiği düşünüldüğünde YİBO’ların önemi daha iyi anlaşılacaktır.Öğe Işid: Küresel Bir Terör Örgütü(2016) Şenol, Dolunay; Erdem, Sezgin; Erdem, ElifKüreselleşen dünyada insanların ve toplumların etkileşim ağı son derece karmaşık hale gelmiştir. Küreselleşme insanların ve toplumların hayatına olumlu katkılar yaptığı gibi istenmeyen sonuçlara da neden olmuştur. Dünyada meydana gelen olumlu gelişmelere katkı sağlayan bilimsel gelişim son yıllarda etkili ve hızlı bir sürece girerken, terör örgütlerinin etki alanları da ülke sınırlarının dışına taşmakta, terör örgütleri bu gelişimi kendi lehine kullanarak tüm dünyayı tehdit eder hale gelmektedir. IŞİD olarak bilinen terör örgütü de küreselleşmenin avantajlarını kullanarak kısa süre içinde etki alanını genişletmeyi başarmış, bölgesel olmaktan çıkarak dünyayı tehdit eder hale gelmiştir. Bu sebep ile çalışmamızda dünyayı ve geleceğini olumsuz yönde etkilemesinden korkulan bu terör örgütünün yapısını ortaya koymayı amaçladık. Ayrıca IŞİD tüm dünyada terör örgütü olarak kabul edilmesine rağmen örgüte katılımların her geçen gün artarak devam ediyor olması da son derece düşündürücüdür. Çalışmamız bir literatür taraması olup örgüt ile ilgili kaynakların sistematik bir çerçevede incelenerek analiz edilmesiyle oluşturulmuştur. Örgütün yapılanmasında ve örgüte katılımlarda etkili faktörler olduğu değerlendirilen ideoloji, ekonomik güç ve medya gücü analiz edilmiştir. Bu çalışma ile IŞİD tehdidine karşı mücadele geliştirmesi gereken ilgililere ışık tutarak katkı sağlamayı hedeflemekteyiz.Öğe Yerli Toplum Algılamalarında Ülke İçinde Yerinden Edilmii Kişilerin Göçü: Harkiv / Ukrayna Örneği(2019) Sarp, ÇağatayBu çalışma, Eylül 2017 – Eylül 2018 tarihlerinde Harkiv / Ukrayna’da yürütülmüşolan alan araştırması verilerine istinaden hazırlanmıştır. Çalışmada “örnek olay” olarakele alınan savaş ve terör sebebiyle ülke içinde yerinden edilme şeklindeki göç, Rusya’nınKırım’ı ilhakı ve bilhassa Ukrayna’nın doğusundaki Rusya yanlısı ayrılıkçı gruplarlaUkrayna devletinin silahlı mücadelesi sebebiyle ülkenin iç kesimlerine yönelen kişilerin yerdeğiştirme hareketini ifade etmektedir. Çalışma sayesinde, temel olarak bir göç dalgasının,yöneldiği bölgede ne tür etkilere ve hangi sosyal etkileşimlere sebep olduğu yerli toplumalgılamaları üzerinden anlaşılmaya çalışılmaktadır.Savaş ve terör sebebiyle yerindenedilmiş kişilerin iç göçüne maruz kalan Harkiv halkı araştırmanın evrenini teşkil etmektedir.Araştırmada temel olarak gözlem ve görüşme teknikleri kullanılmıştır. Görüşmeler için,Harkiv’de en az 3 yıldır yaşayan, “ülke içinde yerinden edilmiş kişi” (ÜİYEK) kapsamındaolmayan bir örneklem grubu oluşturulmuştur. Görüşmeler yorumlandığında katılımcılarınküçük bir kısmının hiçbir soruna vurgu yapmayıp meseleyi baştan sona olumlu karşıladığı,bir başka küçük kısmının da bu göçü ve göçmenleri tamamıyla bir sorun olarakdeğerlendirdiği ortaya çıkmıştır. Katılımcıların geri kalan büyük kısmının ise ÜİYEKalgılamalarının olumlu ve hoşgörülü olduğu ancak bununla beraber ciddi sorunların daortaya çıktığı noktasında gerçekçi bir tutum içinde bulundukları anlaşılmıştır. Bu sonuçlarınsahadaki gözlemler ile de uyum arz ettikleri görülmüştür.Öğe Batı’nın Müslüman “Ötekileri”nin Hikâyesi(2018) Sarp, ÇağatayBatı ve İslam toplumları arasında ötekileştirmeüzerinden kurulan ilişki çok eski zamanlaradayanmaktadır. Tarihsel süreç içerisinde değişim gösteren bu ilişki günümüzde Batılı toplumların İslam toplumlarını hem dışlama hemde dönüştürme çabalarına sahne olmaktadır.Yapılan Batılı müdahalelerin çoğu için sözdemeşruiyet Batı’nın yeni diniymişçesine sahipçıktığı “demokrasi” ile sağlanmaktadır. İmparatorlukların sona ermesi ve ulus devletlerinkurulmasıyla beraber birlik bilincini tam olaraktesis edememiş olan Müslüman topluluklarınçoğu ise Batılı müdahaleye açık bir toplumsalve siyasal yapı ile kendi topraklarında yaşamhaklarını büyük ölçüde yitirmektedirler. Bukimselerin diğer kısmı ise göç etmek zorundakaldıkları Batı’da ikincil insan statüsünde yaşamaya maruz kalmaktadırlar. Bu durum, Müslüman toplulukları Batı’ya karşı topyekûn bir tavıralışa iterken, bir kısmının da radikalleşmesineve küresel terör örgütlerinin eline düşmesinesebep olmaktadır. Batı, radikalleşmesine sebep olduğu bu gruplar üzerinden bir yandanuluslararası operasyonlarını kendince meşrubir zeminde yürütürken, bir taraftan da Müslüman toplumları ötekileştirmeye ve yenidenötekileştirmeye devam etmektedir.Öğe Özdalga’nın Perspektifinden Türkiye’de Din-Devlet Ve Toplum İlişkileri(2018) Kahveci, Sümeyya AkyolModernite ve sonrasında seyreden küreselleşme süreçleri dünyadahızlı bir değişim ve dönüşüm dalgasına yol açmıştır. Ancak yeryüzündekitüm coğrafyada bu dönüşümün yansımaları farklı olmuştur. Değişiminen çok etkili olduğu alan da toplumsal kontrol ve güç odaklarında olmuşböylece siyasi erkle doğrudan ilişkili olan kilise bağlamlı dini alan vebunun üzerinden sağlanan toplumsal kontrol mekanizmaları hızladönüşmüştür. Ancak modernleşmeye verilen tepkiler tek yönlü olmamış,toplumsal, tarihsel ve coğrafi şartlara göre karmaşık bir görünümkazanmış ve kazanmaya devam etmektedir. Elizabeth Özdalga, din-devletve toplum ilişkilerinin Batı Avrupa’daki serencamını sosyolojik açıdanyordamakta ardından genelde Müslüman coğrafyada özelde Türkiye’dekigelişim sürecini karşılaştırmalı olarak değerlendirmektedir. Söz konusubu karşılaştırmalı yaklaşımın yanı sıra modern ve ardılı dönemde din-toplum-devlet ilişkilerine sosyolojik bakabilmenin koşullarını eleştirel birçerçevede ortaya koymaktadır. Dini alana yönelik indirgemeciyaklaşımları eleştiri süzgecinden geçiren Özdalga, tarihsel ve bağlamsalbir yaklaşım geliştirmektedir. Bu yaklaşımın ardından İslam ve toplumilişkilerine objektif bakma iddiasında olan Özdalga, evrensel ve sentezcibir yaklaşımla, sosyolojik ve tarihsel bir zeminde Müslüman toplumların,modernleşmeyle etkileşimini ve geçirdikleri değişimi inceleme konusuetmektedir. Türkiye’deki modernleşme ve demokratikleşme sürecini deeleştirel olarak ele alan Özdalga, mevcut durumun iç ve dış nedenlerineyakından mercek tutmanın yanı sıra, Türkiye’deki din-devlet ve toplumilişkilerini aydınlar ve siyasi liderler üzerinden oluşturduğu tipolojilerüzerinden müşahhaslaştırmakta; diğer taraftan da sivil toplumungelişimi, din eğitimi, başörtüsü, dini cemaatlerin ortaya çıkardığıçoğulculuk gibi tartışmalı konuları, kurucu ideolojiyle olan çatışmalıilişkilere rağmen moderniteyle ilişkili süreçler bağlamında ve modernitelehine bir gelişme olarak sosyolojik inceleme konusu etmektedir.