Yazar "Fedayi, Cemal" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Adalet Partisi’nin Birinci Dönemi: 1961-1971(2019) Fedayi, CemalBu çalışmada Adalet Partisi’nin kuruluşu ve ilk dönemi (1961-71) incelenmiştir. Adalet Partisi, DP’nin devamı niteliğinde bir parti olarak kurulmuştur. İlk yıllarda pasif bir politika takip etmiştir. AP’nin tek başına iktidarda olduğu 1965-69 döneminde, iktisadi alanda ilerlemeler olmuştur. Siyasi ve sosyal alanda ise istikrar yakalanmıştır. Bu dönemde ordu ile ilişkilerde ılımlı bir yol takip edilmiştir. AP, 1969 yılından itibaren hem siyasal hem de sosyal zeminde güç kaybetmiştir. Sosyo- ekonomik yapıdaki değişimlerin de etkisiyle 1970 yılından itibaren her alanda huzursuzluklar ve istikrarsızlıklar yaşanmıştır. Demirel liderliğindeki hükümet, önce sayısal üstünlüğünü, sonra da siyasi ve sosyal üstünlüğünü kaybetmiştir. İçine girilen olumsuz süreç 12 Mart 1971 tarihli darbe ile sonuçlanmıştır.Öğe AHMET ÖZSOY: 28 ŞUBAT’TAN 15 TEMMUZ’A(Kırıkkale Üniversitesi, 2016) Fedayi, CemalAhmet Özsoy anısınaÖğe Biyografi ve Resimler(Kırıkkale Üniversitesi, 2016) Fedayi, CemalAhmet Özsoy'un biyografisi ve resimlerini içerir.Öğe İslam Düşüncesinin Dinsel-Siyasal Otorite İlişkisini Halduncu Perspektiften Okuma(2020) Fedayi, Cemal; Yıldırım, OnurMuhammedî davetin yayılışıyla birlikte kurulan devlette siyasal otoritenin kaynağının ve niteliğinin ne olduğu ve söz konusu otoritenin hangi unsura dayandığı sorusu, İslam siyasal düşüncesi üzerine inceleme, araştırma ve okuma yapan düşünürlerin zihnini meşgul etmeye devam etmektedir. Bu bağlamda, ilk İslam devletinde “yöneticinin, siyasal otoritesi hangi unsura dayanmaktadır” tarzında ifade edilen soru, İslam düşüncesinde siyasal otoritenin kaynağı ve niteliğine ilişkin genel bir anlayışın çözümlenmesi amacını güder. Hz. Muhammed ile başlayan ve Hz. Ali’nin vefatıyla sona eren “kurucu deneyim” döneminde siyasal otoritenin kaynağının ve niteliğinin dinsel bir ilkeye mi, yoksa din dışı bir unsura mı dayandığı sorusu, günümüz Müslümanları arasında da canlılığını korumaya devam etmektedir. Bu çalışmada, her ne kadar kendisinin bu tür bir sorunun doğrudan cevabını arama gayreti içerisinde olmadığı bilinse de, asabiyet, dinsel davet ve mülk arasındaki çok yönlü ilişkiden hareketle değerli ipuçları sunan İbn Haldun’a müracaat edilecektir. Söz konusu soruya kendine özgü perspektiften yaklaşan İbn Haldun’un kılavuzluğunda ilk İslam devletinde siyasal otoritenin dinsel mi yoksa din dışı mı bir unsura dayandığı sorusuna yanıt aranacaktır.Öğe OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E HÂKİMİYET-İ MİLLİYE VE DEMOKRASİ(2020) Fedayi, CemalTürkiye siyaset tarihinde demokrasi ve hakimiyet-i milliye bağlamındaki gelişmeler 19. yüzyılın başlarında başlamıştır. Bu sürecin aşamaları şöyle sıralanabilir: Sened-i İttifak, Tanzimat ve Islahat Fermanları, I. ve II. Meşrutiyet, Cumhuriyet. Siyaset tarihimizde çok partili hayatın başlaması ve siyasi hayatta hakimiyet-i milliye kavramının sıklıkla kullanılmaya başlanması 1908 sonrasındadır. Ancak 1912’den itibaren demokrasisiz hakimiyet-i milliye dönemi başlamıştır. Milli Mücadele döneminde Ankara’da kurulan Meclis’te demokrasi ve hakimiyet-i milliye birlikte var olmuştur. Fakat 1925’ten itibaren CHP’nin öncülük ettiği tek parti yönetimi kurulmuştur. 1946’da çok partili hayata yeniden başlanmış fakat bu defa da 27 Mayıs 1960 tarihinde darbe olmuştur. Askeri yönetimin kurduğu vesayetçi düzen, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat darbeleriyle tahkim edilmiştir. Ak Parti’nin iktidara gelmesiyle gerileyen vesayetçi düzen, 15 Temmuz darbe girişimine gösterilen halk tepkisiyle tamamen sona ermiştir. Milli egemenlik, demokrasiyi de içerecek şekilde yeniden kurulmuştur. Ancak demokrasimizdeki eksikliklerin giderilmesi gerekmektedir.Öğe Popülizm: İdeolojisizliğin İdeolojisi ya da İktidar İdeolojisi(2019) Fedayi, Cemal; Yıldırım, OnurBugün artık temsili demokrasiyle yönetilen uluslarda iktidarı elinde bulunduran parti ve lider kadrosunun dört başı mamur ideolojik öğretilere ihtiyaç duymadığı bellidir. Ne tüm örüntüleriyle liberalizm ne de tüm fraksiyonlarıyla sosyalizm iktidarı elde etmeye ve konsolide etmeye yardımcı olabilirler. Temsili demokrasilerde siyasal iktidarın elde edilmesi için tüm ideolojik öğretilerin yerine popülizmin gücüne dayanmak daha ikna edicidir. Popülizm yazılı bir öğreti olmaması ve kuramsal formülasyonu dışlaması, bu ikisinin yerine de esnek ama güçlü iddialar manzumesiyle iktidarın ideolojisi olarak istihdam edilmektedir.Öğe TÜRK SOLUNUN POPÜLİZM İLE İMTİHANI(2021) Fedayi, Cemal; Yıldırım, OnurTürk Solu için son yıllara kadar popülizm, sağ ideoloji (milliyetçi-muhafazakâr) ve sağa özgü siyaset yapma tarzıyla özdeşleşen bir kavrama tekabül etmekteydi. Bu bakımdan popülizm, siyasal yelpazenin sağında yer aldığı iddia edilen siyasal aktör ve partilerin siyasal iktidarı elde etme ve tutma serüveninde başvurdukları bir enstrümandı. Siyasal alana yönelik Sağ’ın mümeyyiz vasfını popülist politikalar olarak takdim eden Türk Solu tarafından popülizm, sol siyasetin uzak durması gereken bir fenomen olarak görülmekteydi. Zira Türk Solu, yoruma dayalı genel anlamıyla “halktan yana”, “halkla birlikte” ve “halk için” ifadelerini içeren, daha öz bir ifadeyle “halk”ı imleyen popülizm aracılığıyla siyasetin vülgarize edildiği yönünde sarsılmaz bir inanca sahipti. Bu inanç, Türk Solu’nun kendini doğallaştıran temel siyasal programında da güçlü bir biçimde ortaya konulmaktaydı. Halk, milli iradenin temeli olmasına, bu bakımdan da siyasal alanın kurucu öznesi olarak sunulmasına rağmen, siyasal hayatın onun egemenliğine terk edilmesi söz konusu değildir. Öncelikle, öncü bir parti veya bir lider kadrosunun bilinçli ve örgütlü programı sayesinde halkın siyasal alan/olan hakkında eğitilmesi gerekir. 1980’lerden son yıllara kadar bu bakış açısını sürdüren Türk Solu’nun popülizme yüklediği anlamlar pejoratifti. Ancak son yıllarda Batı sol geleneğin içerisinde yer alan entelektüellerin Sol ve popülizm arasındaki kurdukları olumlu ilişki, başta Yunanistan ve İspanya olmak üzere sol yelpazede yer alan partilerin yükselişe geçmeleri ve CHP’nin 2019 yerel seçimlerinde popülist politika ve argümanlar konusunda mahir olan adaylarla elde ettiği seçim başarısı, Türk Solu’nun popülizme yönelik bilinen yaklaşımını revize etmesine neden olmuştur. Ne var ki Türk Solu bu revize işlemine rağmen, popülizm konusunda ideolojik kaygıların ağır basması nedeniyle paradoksal, ikircikli bir tutum sergilemektedir. Bu çalışmanın muradı Türk Solu’nun popülizm hakkındaki ikircikli tutumunu ortaya koymaktır.Öğe Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş döneminde din-devlet ilişkisi modelinin kurumlaşması(Kırıkkale Üniversitesi, 1997) Fedayi, Cemal; Türköne, MüntazerÖZET Bu çalışmanın ana konusu, Cumhuriyet'in kuruluş döneminde din-devlet ilişkisi modelinin kurumlaşmasını incelemektir. Çalışma imkanlar elverdiği ölçüde birincil kaynaklara dayanılarak yapılmıştır. Ana konuya geçmeden önce birinci bölümde; Osmanlı Devleti'ndeki din- devlet ilişkisi modelini kısaca tanıtmak amacıyla hilafet ve şeyhülislamlık kurumlan hakkında bilgi verilmiştir. îkinci bölümde, Birinci Meclis'in faaliyetleri, üçüncü bölümde de ikinci Meclis'in faaliyetleri konumuz açısından incelenmiştir. Ayrıca "milli devlet" olgusu ve inkılabın ideolojisi üzerinde kısaca durulmuştur. Çalışmanın sonunda, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş dönemindeki din- devlet ilişkisi modelinin; Osmanlı Devleti'ndeki modelden ciddi bir farklılık arzetmediği, bu dönemde de din işlerinin; devletin bir idari organı tarafından, devletin kontrolü altında yürütüldüğü kanaatine varılmıştır. Ayrıca; yenilik hareketleri yapılırken dine, bir meşruiyet aracı olarak başvurulduğu gözlemlenmiştir. nÖğe TÜRKİYE SİYASET TARİHİNİN ANA EKSENİ VE KIRILMA NOKTALARI(2023) Fedayi, CemalTürkiye siyaset tarihinin ana ekseni modernleşmedir. Siyaset tarihimiz, modernleşme konusunda geliştirilmiş iki modelin rekabeti bağlamında şekillenmiştir: Devrimci ve evrimci model. Genel olarak CHP ve benzeri partiler, kültürel değişimi hedefleyen devrimci modeli; DP ve benzeri partiler ise ekonomik kalkınmayı hedefleyen evrimci modeli savunmuşlardır. 1908 tarihinde başlayan modern siyaset tarihimizde, devrimler ve darbelerin öne çıktığı pek çok kırılma noktası bulunmaktadır. En önemli kırılma noktası olarak 27 Mayıs 1960 darbesi kabul edilebilir. Bu darbenin kurduğu askeri vesayet düzeni, yaklaşık 50 yıl siyaset kurumunu vesayet altında tutmuştur. Askeri vesayet Ak Parti döneminde sona erdirilmiştir. Ak Parti döneminin ilk yarısında ekonomi çok başarılı bir seyir izlerken, ikinci yarısında gerileme ve kriz ortaya çıkmıştır. Siyaset tarihimiz açısından son önemli kırılma noktası, 2017 yılında başkanlık sisteminin kabul edilmiş olmasıdır.Öğe Türkiye Siyasetinin Sosyo-Ekonomik İzahı(2015) Fedayi, CemalBu çalışmada, 1908'den başlanılarak, Türkiye siyaseti, sosyo-ekonomik bağlamda analiz edilmiştir. Sosyo-ekonomik değişim, tarihsel düzlemde, siyasi boyutlarıyla değerlendirilmiştir. Sonuç olarak, Türkiye'de, İttihat Terakki döneminden itibaren, devlet eliyle ve yukarıdan aşağıya bir yöntemle, bir burjuva sınıfı yaratma çabasının olduğu görülmüştür. Özal döneminden itibaren ise, ekonomi, siyaset ve toplum alanındaki liberalleşmenin bir sonucu olarak, aşağıdan yukarıya doğru gelişen yeni bir burjuva sınıfının doğduğu gözlemlenmiştir. Yakın dönemdeki gelişmeler analiz edildiğinde, yeni burjuvanın siyasi alanda iktidarı ele geçirdiği, ekonomik alanda ise hızla güçlendiği görülmüştür. Eski burjuvanın ise son yıllardaki değişime ayak uyduramadığı, başta siyasal alan olmak üzere, sosyal ve ekonomik alanda güç kaybettiği tespit edilmiştir