Yazar "Sayan, Cemile Dayangan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 16 / 16
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Birinci ve ikinci trimesterde progesteron türevi ilaç kullanımının gestasyonel diyabet oluşumu ve gebelik sonuçlarına etkisinin araştırılması(2017) Taşdelen, Ceyhan; Sayan, Cemile DayanganAmaç: Gestasyonel diabetes mellitus tanısı almış olup 1. ve 2. Trimesterde progesteron kullanmamış gebeler ile en az 4 hafta progesteron kullanmış gebelerin 75 g oral glukoz tolerans testi (OGTT) kan şekeri değerleri ile yenidoğan sonuçlarının karşılaştı rılması amaçlanmıştır. Yöntem: Bu tek merkezli, retrospektif, kesitsel, olgu çalışması Ocak 2014 – Haziran 2016 tarihleri arasında gebe polikliniğimize başvuran gebeler üzerinden yürütüldü. Takip edilen gebeliğinde gestasyonel diabetes mellitus tanısı konan ve doğumu kliniğimizde gerçekleşen 337 gebe çalışmaya dahil edildi. Hastalar gebeliğinin 1. veya 2. trimesterinde progesteron kullananlar (n59) ve kullanmayanlar (n278) olarak iki gruba ayrıldı. Veriler SPSS programı ile analiz edildi. Bulgular: Progesteron türevi ilaç kullanmayan grup ile kullanan grup arasında 75 g OGTT 0. ve 2. saat ortalama kan şekeri değerleri açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark gözlenmezken; 1. saat kan şekeri değerleri progesteron kullanan grupta anlamlı yüksek bulundu (p0.05). Bu yükseklik progesteron türevlerinden haftalık enjeksiyon formu olan 17-OH progesteron kaproat kullanan gebelerde gözlendi. Gruplar arasında doğum ağırlığı, 1. Dakika APGAR skoru ve 5. dakika APGAR skoru açısından da istatistiksel anlamlı bir fark gözlenmedi. Sonuç: Gebeliğin birinci ve ikinci trimesterinde en az dört hafta, intramüsküler 17- OH progesteron kaproat kullanan gebelerde 75 g OGTT 1. saat değerlerinde anlamlı yükselme tespit ettik. Popülasyonumuzun küçük olması sebebiyle sonuçlarımızın karşılaştırılabileceği yeni çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.Öğe Bölgesel nöral tüp defektli gebelerin sağlıklı gebelerle karşılaştırılması(2018) Sayan, Cemile Dayangan; Sağsöz, Nevin; Özkan, Zehra Sema; Yeral, Mahmut İlkin; Tursun, SerkanAmaç: Nöral tüp defektleri (NTD) nöral tüpün bir bölümünün kapanmasında meydana gelen kusur sonucu ortaya çıkan vesık görülen konjenital anomalilerdir. Dünya çapında her yıl yaklaşık 300.000 bebek NTD ile doğmaktadır ve NTD konjenitalanomalilerle ilişkili neonatal ölümlerin yaklaşık olarak %29’undan sorumlu tutulmaktadır. Bu çalışmada Kırıkkale ilinde2014-2017 yılları arasında saptanan NTD’li gebeler ile sağlıklı gebelerin demografik özellikleri ve laboratuar bulgularınıkarşılaştırmayı amaçladık.Gereç ve Yöntemler: Bu retrospektif çalışmaya NTD’i tanısı almış 27 olgu ve 30 sağlıklı gebe dahil edildi. Olgularındemografik verileri ve laboratuvar değerleri kayıtlardan tarandı ve kaydedildi. Bulgular NTD’li ve sağlıklı gebelik gruplarıarasında karşılaştırıldı.Bulgular: NTD’li hastaların 15 tanesi meningomyelosel, 4 tanesi anensefali, 2 tanesi ensefalosel, 2 tanesi eksensefali, 2tanesi anensefali+ensefalosel, 1 tanesi meningomyelosel+ensefalosel ve 1 tanesi de myeloşizis tanılı idi. NTD grubununortalama vücut kitle indeksi kontrol grubuna göre anlamlı olarak yüksekti. Gruplar arasında laboratuvar parametreleriaçısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu.Sonuç: Kırıkkale ilinde NTD’li ve sağlıklı gebeleri karşılaştırdığımız çalışmamızda NTD grubunda VKİ’nin kontrol grubunagöre anlamlı daha yüksek olduğunu tespit ettik. Çok merkezli ve artmış popülasyonla yapılacak yeni çalışmalar, Türktoplumunda NTD risklerini ayrıntılı olarak belirlemek açısından faydalı olacaktır.Öğe A case of prolonged hyperemesis resulting in hepatorenal failure, foetal distress and neonatal mortality(Taylor & Francis Inc, 2018) Sayan, Cemile DayanganHyperemesis gravidarum is defined as a condition emerging during pregnancy, is prominent with severe nausea and vomiting, a water-electrolyte imbalance and liver-kidney function disorder and causes more than 5% loss of body weight. In cases of severe hyperemesis gravidarum, maternal morbidities such as water-electrolyte imbalance, hepatorenal failure, Wernicke's encephalopathy, splenic avulsion, oesophageal rupture, pneumothorax have been reported. We present a case of hyperemesis gravidarum, which continued until the third trimester and developed secondary hepatorenal failure, a water-electrolyte imbalance, intrauterine growth restriction, anhydramnios, foetal distress and neonatal mortality.Öğe Changes in the choroidal thickness in reproductive-aged women with iron-deficiency anemia(Biomed Central Ltd, 2015) Yumuşak, Erhan; Çiftci, Aydın; Yalçın, Selim; Sayan, Cemile Dayangan; Dikel, Nevin Hande; Örnek, KemalBackground: The aim of this study was to investigate the potential significance of the central macular thickness (foveal thickness-FT) and choroidal thickness (CT) in the eyes of patients with iron-deficiency anemia, the most common form of the anemia, via enhanced-depth imaging optical coherence tomography (EDI-OCT). We also investigated whether such changes might serve as an early indicator of underlying hematological disease. Methods: This prospective clinical study compared 96 female patients with iron-deficiency anemia and 60 healthy female control subjects. The macular and choroidal thicknesses in the temporal and nasal subfoveal areas were measured using enhanced-depth imaging optical coherence tomography (EDI-OCT) at 500 and 1500 microns and in five different regions (FCT, T-1500, T-500, N-500, and N-1500). Results: The mean ages of the patients and healthy controls were 34.08 +/- 10.39 years and 32.29 +/- 8.28 years, respectively (P = 0.232). There were no significant changes in macular thickness between the groups (225.58 +/- 19.76 vs. 222.45 +/- 13.51, P = 0.2). The choroidal thickness was significantly reduced in the patient group relative to the controls at all measured points (foveal choroidal thickness, P = 0.042; nasal-500 microns, P = 0.033; temporal-500 microns, P = 0.033; and temporal-1500 microns, P = 0.019). At some points, the choroidal thickness findings correlated with the hemoglobin values (temporal-500 microns, r = -0.287, P = 0.001; nasal-500 microns, r = -0.287, P = 0.005; nasal-1500 microns, r = -0.245, P = 0.016; and temporal-1500 microns, r = -0.280, P = 0.06). Conclusions: Patients with iron-deficiency anemia had a significantly reduced choroidal thickness.Öğe Could erythropoietin reduce the ovarian damage of cisplatin in female rats?(Taylor & Francis Ltd, 2018) Sayan, Cemile Dayangan; Tulmac, Ozlem Banu; Karaca, Gokhan; Ozkan, Zehra Sema; Yalcin, Selim; Devrim, Tuba; Badem, Nermin DindarThe aim of this study is to investigate whether erythropoietin (EPO) can reduce the ovarian damage of cisplatin or not. Thirty, female, Wistar-Albino rats were used in the study. Control group (N=10): Intraperitoneal saline infusion, Cisplatin group (N=10): Intraperitoneal 7mg/kg cisplatin, Cisplatin+EPO group (N=10): Intraperitoneal 7mg/kg cisplatin and subcutaneous 200IU/kg/day EPO. Serum AMH concentrations were measured by enzyme-linked immunosorbent assay kit of AMH. Follicular counts were evaluated according to mean diameter of the follicles. Ovarian damage; including follicular cell degeneration, vascular congestion, hemorrhage, and inflammation was scored histologically using a graduated scale. Posttreatment AMH levels of cisplatin group were significantly lower than control and cisplatin+EPO groups. In cisplatin group, there was a significant decrement in posttreatment AMH level compared to pretreatment AMH level. The total damage score of cisplatin group was significantly higher than scores of control and cisplatin+EPO groups. The mean primordial follicle counts of control and cisplatin+EPO groups were significantly higher than that of cisplatin group (p=.007 and p=.003). The results of this study revealed that EPO administration to cisplatin chemotherapy could ameliorate the ovarian damage. Erythropoietin administration to chemotherapeutic agents might suggest to protect ovarian failure and infertility.Öğe Dr.Zekai Tahir Burak Kadın Hastalıkları ve Doğum Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Bir Yıllık Süre İçinde Tedavi Edilen Ektopik Gebeliklerin Yönetimi ve İstatistikleri(2014) Güreşci, Damlanur; Sayan, Cemile DayanganAmaç: Dr. Zekai Tahir Burak Kadın Hastalıkları ve Doğum Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 1 yıllık süre içerisinde tedavi edilen ektopik gebelik vakalarının yönetim ve istatistiklerini belirleyerek yeni ektopik gebeliklerin tanı ve tedavisine yaklaşımlarda fayda sağlamak amaçlandı. Yöntem ve Gereçler: Dış gebelik tanısı ile yatırılan 220 hasta çalışma kapsamına alındı. Hasta dosyalarından anamnez, fizik muayene, gebelik testi, USG ve D&C kayıtları toplandı. Hastaların yaşı, polikliniğe başvuru şikayeti, paritesi (nullipar, primipar, multipar) ektopik gebeliğin hangi haftalar arasında teşhis edildiği, başvuru anındaki ßhCG değerleri, USG bulguları, tedavi şekilleri ve cerrahi tedavi yapılanlarda salpenjektomi ve salpingostomi şekilleri kayıtlardan tespit edildi. Bulgular: Yaş ortalaması 29,045,5 olup, hastaların %21,4’ü nullipardı. Hastalar en çok vajinal kanama(% 69,7) ve pelvik ağrı(% 66,4) şikayetleri ile başvurmuşlardı. Vakaların %26,2’si laparotomi, %73,8’i laparoskopi ve %14,5’i metotreksat ile tedavi edilmişti. Operasyona alınan hastaların %59,1’ine salpenjektomi ve %19,5’ine salpingostomi yapılmıştı. Maternal mortalite izlenmedi. Tek doz metotreksat tedavisinin başarı oranı %77,8, cerrahi tedavinin başarı oranı %100 olarak tespit edildi. Tartışma: Jinekolojik acil patolojiler arasında hala sık rastlanan dış gebelik kliniğinin iyi değerlendirilmesi, gelişen teknolojiye paralel olarak tanısının erken dönemde konması konservatif tedavi olanaklarını ön plana çıkarmıştır. Konservatif tedaviler hastalarda başarı ile uygulanabilmekte ve doğru hasta seçimiyle hasta uyumu artmakta, tedavi maliyeti düşmekte, maternal mortalite ve morbidite önemli ölçüde azalabilmektedir.Öğe Effect of delivery mode and anaesthesia methods on cardiac troponin T(ELSEVIER MASSON, CORP OFF, 2020) Bakirci, Sukru; Tulmac, Murat; Dag, Zeynep Ozcan; Sayan, Cemile Dayangan; Isik, Yuksel; Gencay, Isin; Boyunaga, Hakan[Özet Yok]Öğe The Evaluation of Attachment Style and Temperament in Patients With Hyperemesis Gravidarum: Does the Idea That Hyperemesis Gravidarum Has a Psychological Origin Persist?(Kowsar Publ, 2018) Sayan, Cemile Dayangan; Buturak, Sadiye VisalBackground: Hypremesis Gravidarum (HG) is a common disease in pregnancy during the first trimester. Patients suffering from HG commonly present with dehydration, nutritional depletion, electrolyte imbalance, and the loss of at least 5% of body weight. Although the psychological etiology of HG is not clear, it has been shown that psychiatric symptoms are extensively present in patients with HG. Objectives: The aim of this study was to investigate the relationship between temperament, attachment style and hyperemesis gravidarum. Materials and Methods: This case-control study was conducted at Kirikkale University Hospital in Kirikkale, Turkey, between May 2015 and May 2017. A total of 98 pregnant women suffering from HG in their first trimester of pregnancy (HG group) and 95 healthy pregnant women in their first trimester of pregnancy (control group) were included in the study. Adult attachment styles were determined as secure, fearful, preoccupied, and dismissing. The evaluation of temperament was done using the TEMPS-A scale. Results: The mean secure attachment style score in the HG group was 3.9 +/- 0.9 and significantly lower than the mean attachment style score (4.6 +/- 1.1) in the control group (P = 0.001). In the TEMPS-A scale, patients with HG showed significantly higher mean depressive (9.7 +/- 3.8) and mean anxious scores (13 +/- 2.3) than those of the control group (6.6 +/- 2.9 and 8 +/- 0.9, respectively) (P = 0.001 and P = 0.040, respectively). Conclusions: This study revealed that HG patients had more common depressive and anxious temperament characteristics and lower secure attachment style than non-HG patients. Due to the fact that attachment and temperament styles are relatively stable throughout life, we thought that psychiatric problems may play a role on development of HG.Öğe Histerektomi sonrası adenomyozis ve leiomyoma tanıları alan hastaların pre-operatifinflamasyon parametrelerinin karşılaştırılması(2019) Erdoğan, Funda; Sayan, Cemile Dayangan; Yeral, Mahmut İlkin; Özkan, Zehra; Sağsöz, NevinAmaç: Bu çalışmada histerektomi sonrası, adenomiyosis ya da leiomyoma histopatolojik tanısı alan hastaların pre-operatifbeyaz küre ve platelet sayısı, nötrofili, nötrofil/lenfosit oranı, platelet/lenfosit oranı, platelet dağılım genişliği, ortalamaplatelet hacmi ve plateletcrit değerlerinin değerlendirilmesi ve iki hastalık arasında bu değerler açısından fark olupolmadığının araştırılması amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntem: Post-operatif histopatolojik tanıları leiomyoma ya da adenomyosis olan 640 hasta çalışmaya dahil edildi.Hastaların demografik özellikleri ve hemogram testi sonuçları retrospektif olarak incelendi.Bulgular: Toplam 640 hastanın, %61,40’ı (n=393) leiomyoma ve %38,60’ı (n=247) adenomyosis histopatolojik tanısı almıştı.Gruplar arasında beyaz küre ve platelet sayısı, platelet dağılım genişliği, platelet crit, platelet/lenfosit oranları venötrofil/lenfosit oranları açısından fark yoktu. Leiomyoma grubunda ortalama platelet hacmi değerleri ve nötrofil yüzdelerianlamalı olarak adenomiyozis grubuna göre yüksekti.Sonuçlar: Ortalama platelet hacmi ve nötrofili yüzdesi değerleri leiomyoma ve adenomyozis hastalıkları ayırıcı tanısındayardımcı bir yöntem olarak kullanılabileceği konusunda umut vericidir ancak bu bulguların prospektif kontrollü çalışmalarladesteklenmesi gerekmektedir.Öğe Is body mass index a risk factor for low cerebral oxygenation during spinal anesthesia in women undergoing cesarean section? A preliminary study(Tubitak Scientific & Technical Research Council Turkey, 2019) Aydin, Gulcin; Sayan, Cemile DayanganBackground/aim: In this study, it was aimed to investigate the relationship between body mass index (BMI) and cerebral oxygenation during spinal anesthesia in women undergoing cesarean section. This study also aimed to demonstrate whether fetal cord blood oxygenation was affected by maternal BMI and/or delivery time. Materials and methods: The study included parturients with ASA I score undergoing cesarean section under spinal anesthesia in 2015 and 2016. They were divided into two groups according to BMI: Group 1 comprised parturients with BMI of < 30 (n = 11) and Group 2 comprised parturients with BMI of = 30 (n = 17). Right cerebral oxygenation (RSO2) and left cerebral oxygenation (LSO2) monitoring was performed using near-infrared spectroscopy (NIRS). The participants were divided into two groups according to the duration of fetal delivery. Group A included parturients with delivery time of < 2 min (n = 7) and Group B those with delivery time of > 2 min (n = 18), and fetal cord blood oxygenation was measured using a blood gas analyzer. Results: Evaluation was made of a total of 25 patients. The RSO2 values were measured at the 20th, 30th, and 35th minutes of the cesarean section procedure and the median values of all the time intervals in Group 1 were significantly lower than those of Group 2 (P < 0.05). The LSO2 value was significantly lower in Group 1 at the 35th minute compared to Group 2 (P < 0.05). The PO2 values of fetal cord blood were significantly lower in Group B (P < 0.05). Conclusion: The results of this study showed that parturients with BMI of < 30 who are undergoing cesarean section under spinal anesthesia might have an increased risk of complications due to decreased cerebral oxygenation related with hypotension. Therefore, it can be suggested that before and during cesarean section these patients should be closely monitored for cerebral oxygenation using NIRS.Öğe Magnesium Sulfate Has Potential Scavenging Effects on Cyclophosphamide-Induced Ovarian Damage in A Rat Model(2019) Yeral, Mahmut İlkin; Sayan, Cemile DayanganObjective: This study proposed to investigate whether magnesium sulfate (MgSO4)could reduce the ovarian damage induced by cyclophosphamide (Cyc). Material and Methods:Thirty female rats were used for this study: Control group (n10)- Only laparotomy; Cyc groupn10)-75 mg/kg Cyc intraperitoneally; and CycMgSO4 group (n10)-75 mg/kg Cyc on day 0 and200 mg/kg MgSO4 on days 1-7 (both intraperitoneally). The extent of histopathological damage andthe number of ovarian follicles were determined. The levels of anti-Mullerian hormone (AMH)were measured in blood samples. Results: Statistically significant differences in the AMH valueswere observed in the control group versus Cyc group and Cyc group versus CycMgSO4 group(p0.05). The levels of AMH were the least in the Cyc group. The total tissue damage in the Cycgroup was significantly higher than that in the control, as well as in the CycMgSO4 group(p0.05). The follicle counts were the least in the Cyc group. Conclusion: Cyc caused ovarian damage and reduced the ovarian reserves. The ovarian reserves in the MgSO4-treated group were better than those in the other groups, and there was least ovarian damage in the MgSO4-treated group.Öğe Maternal Blood Group Is a Possible Predictor for Developing Congenital Heart Disease in Turkish Children with Down's Syndrome(Georg Thieme Verlag Kg, 2024) Kandur, Yasar; Kocakap, Derya Beyza Sayin; Alpcan, Aysegul; Sanli, Cihat; Sayan, Cemile Dayangan; Koyuncu, Omer LutfiWe aimed to evaluate the clinical characteristics and the risk factors for the anomalies of Down's syndrome (DS) patients and reviewed the relation of blood groups of the patients and the mothers with these anomalies. Pediatric patients who were diagnosed with trisomy 21 between 2010 and 2022 were enrolled in this study. The medical records of the DS patients and their parents were retrospectively reviewed. A total of 48 patients applied to our clinic. 24 (50%) patients were diagnosed with congenital heart disease. 21 (43.75%) patients had hypothyroidism. The distribution of individual congenital heart defects (CHDs) was as follows: ventricular septal defect in eight (33.3%) patients, one of which also had patent ductus arteriosus (PDA); atrioventricular septal defects in seven (29.1%) patients; atrial septal defects in four (16.6%) patients, one of which also had patent ducus arteriosus; and PDA in five (20.8%) patients. One (4.2%) patient had tetralogy of Fallot. The incidence of CHD in patients with maternal blood group A was significantly higher than those without CHD, with a prevalence of 63.6 and 21.1%, respectively ( p = 0.020). Binary logistic regression analysis showed that maternal blood group A was a risk factor for CHDs (odds ratio = 6.563; 95% confidence interval: 1.259-34.204; p = 0.025). Although we found that the rate of advanced father age was high in hypothyroidism type, the regression analysis showed that it was not a risk factor. We found that maternal blood group A increased the likelihood of being born with CHDs in DS.Öğe MYOMETRİUM LOKALİZASYONLU RAHİM İÇİ ARAÇ(2017) Sayan, Cemile Dayangan; Özkan, Zehra Sema; Aydın, Gülçin; Erdoğan, Funda; İslambay, ZeynepKadınlar menopoza kadar etkili bir kontrasepsiyon yöntemine ihtiyaç duyarlar. Rahim içi araç (RİA) istenmeyen gebelik insidansını azaltan etkili ve uzun ömürlü bir kontrasepsiyon yöntemidir. Bu çalışmada atipik olarak myometriuma lokalize olmuş RİA tespit edilen 3 yıldır postmenopozda olan kadın hasta sunulmuştur. 53 yaşında, 3 yıldır postmenopoz döneminde olan kadın hasta jinekoloji polikliniğine RİA çıkarılması istemi ile başvurdu. RİA, 13 yıl önce uterin kavite içerisine yerleştirilmiş ve menopoz başlangıç safhasında başarısız bir RİA çıkartım deneme öyküsü mevcuttu. Jinekolojik muayene; serviks atrofik, eksternal servikal os stenotik ve RİA ipi izlenmemekteydi. Transvajinal ultrasonografide RİA ekojenitesi endometrial çizgide izlendi. Yapılan histereskopide ise uterin kavitede RİA izlenmedi. Sonuçta RİA’nın myometriuma penetre olduğuna karar verildi. Hastaya gerekli bilgilendirme yapılarak ek bir müdehale yapılmaksızın taburculuğu gerçekleştirildi. Postmenopozal kadınlarda RİA çıkarılması işlemlerinde myometrial penetrasyon olabileceği akılda tutulmalıdır. Bu olgularda konservatif yaklaşım bir seçenek olabileceği gibi obez olmayan hastalarda histerektomi de yapılabilir.Öğe Serum Copeptin Levels in Threatened Preterm Labor(TAYLOR & FRANCIS INC, 2020) Tulmac, Ozlem Banu; Sayan, Cemile Dayangan; Dag, Zeynep Ozcan; Oguz, Yuksel; Gencosmanoglu, Gulenay; Caglar, Turhan; Kisa, UclerAim: We investigated maternal copeptin level's usefulness in prediction of preterm birth. Materials and methods: The study was comprised of 97 pregnant women hospitalized for threatened preterm labor and 35 healthy pregnant women without preterm labor. Serum copeptin were compared with likelihood of threatened preterm labor timing of delivery and time interval to delivery. Result: Copeptin level of threatened preterm labor group was higher than of control group [7.76(0.39-35.62) ng/mL, 6.23(1.64-36.88) ng/mL, respectively, p = .04]. Copeptin levels of women did not differ according to preterm or term birth [7.76(0.69-35.62) ng/mL, 6.73(0.39-36.88) ng/mL, respectively, p = .22). Quartiles of copeptin levels were not associated with risk status or preterm birth. Conclusions: Serum copeptin is higher in threatened preterm labor. It does not differentiate those with threatened preterm labor verses preterm birth.Öğe What is the protective effect of metformin on rat ovary against ischemia-reperfusion injury?(Wiley, 2018) Sayan, Cemile Dayangan; Karaca, Gokhan; Ozkan, Zehra Sema; Tulmac, Ozlem B.; Isik, Asli Ceylan; Devrim, Tuba; Yeral, IlkinAimThe aim of this study was to investigate the protective effect of metformin on the rat ovary against ischemia-reperfusion injury. MethodsThirty-seven female Wistar albino rats were used in the study. The rats were divided into five groups, as follows: sham operation group (group 1); torsion group (group 2); torsion/detorsion+saline group (group 3); torsion/detorsion+low-dose metformin group (group 4); and torsion/detorsion+high-dose metformin group (group 5). The right ovary from each rat was evaluated histologically using hematoxylin-eosin staining, and the left ovaries were evaluated for tissue levels of the reduced-glutathione-to-oxidized-glutathione ratio, malondialdehyde (MDA), and caspase-3 activation. ResultsThe highest damage score was observed in group 3, and the lowest score was observed in group 1. The tissue caspase-3 activity levels of groups 2, 3, and 4 were significantly higher than those of group 1. The difference between group 1 and group 5 in terms of tissue caspase-3 activity was not significant (P=0.4). The reduced-glutathione-to-oxidized-glutathione ratio of group 1 was significantly higher than the ratios found in groups 2, 3, and 4. The tissue MDA level of group 1 was significantly lower than the levels found in groups 2, 3, 4, and 5. The tissue MDA level of group 5 was significantly lower than the levels in groups 3 and 4. ConclusionFrom both histopathological and biochemical analyses, the results of the study demonstrated that metformin has beneficial effects when it comes to attenuating ovarian ischemia-reperfusion injury.Öğe YENİ SEKSÜEL AKTİF KADINDA DEV HİDROSALPENKS(2018) Sayan, Cemile Dayangan; Özkan, Zehra Sema; Yeral, Mahmut İlkin; Erdoğan, Funda; İslambay, ZeynepPelvik inflamatuvar hastalık, endometrit, parametrit, ooforit, tubo-ovaryan abse ve/veya peritoniti kapsayan üst genital yollarının inflamasyonu olarak tanımlanır. Pelvik inflamatuar hastalık çoğunlukla alt genital trakttan asendan yolla gelen enfeksiyonlardan kaynaklanır. Reproduktif çağda olan ve rahim içi araç kullanan kadınlar pelvik inflamatuvar hastalık açısından yüksek risk taşırlar. Bu çalışmada yeni seksüel aktif genç kadında dev hidrosalpenks olgusu sunuldu. Yeni seksüel aktif (4 ay), 23 yaşında kadın hasta jinekoloji polikliniğimize karın ağrısı, ateş ve halsizlik şikâyetleri ile başvurdu. Ateşi 38.7 oC olarak ölçüldü. Jinekolojik muayenede eksternal genital organlar normal, serviks nullipar görünümde idi ve gri-kahverengi kokulu akıntı izlendi. Transvajinal ultrasonografide sağ adneksiyel alanda 91x29 mm boyutunda hidrosalpenks görünümü izlendi. Hasta hastaneye yatırılarak 14 gün süre ile parenteral geniş spektrumlu antibiyotik tedavisi verildi. Taburculuk sonrası oral antibiyotik tedavisine devam edildi. Oral antibiyotik tedavisinin 2. hafta ve 1. ay kontrollerinde hidrosalpenks görünümü sırası ile 48x9 mm ve 30x8 mm boyutlarına geriledi. Reproduktif çağdaki kadınları etkileyen pelvik inflamatuvar hastalık seksüel aktivitenin başlamasından kısa bir süre sonra ortaya çıkabilir ve erken dönemde ciddi komplikasyonlara sebep olabilir. Bu nedenle seksüel aktivitesi yeni başlamış genç yaş kadınların seksüel geçişli hastalıklar hakkında bilgilendirilmesi gereklidir.
