Tıbbi Uzmanlık Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 35
  • Öğe
    Üst ekstremite sinir bloğu yapılması planlanan hastalarda uygulanacak anestezi yöntemi ile ilgili farkındalığın değerlendirilmesi
    (Kırıkkale Üniversitesi, 2022) Gündoğan, Seydi; Gençay, Işin
    Periferik sinir blokları (PSB) genellikle anestezi amacıyla tek başına veya genel anesteziye ek olarak postoperatif analjezi amacıyla kullanılır. PSB yapılması planlanan hastaların operasyon öncesi başlayan ve operasyon sonrası dönemde de devam eden uygulanacak anestezi yöntemi ile ilgili anksiyetesi olacaktır. Özellikle yüksek anksiyete düzeyi; cerrahiyi, anesteziyi ve postoperatif iyileşmeyi olumsuz etkilemektedir. Preoperatif değerlendirmede hastanın anestezistini tanıması ve onunla iletişim kurması, anksiyetenin varlığını ve şiddetini doğrudan belirlemektedir. Bu çalışmanın amacı üst ekstremite sinir bloğu planlanan hastaların bilgi düzeylerini belirlemek ve hastaları bilgilendirerek kaygılarını azaltmaktır. Ekim 2021-Mart 2022 tarihleri arasında üst ekstremite sinir bloğu yapılması planlanan 120 hastaya ameliyat öncesi ve sonrası anket uygulandı. Ardından preoperatif dönemde yapılan anketteki 5. soruya göre hastalar, sinir bloğu anestezisi sırasında ağrıdan endişe edenler (Endişeli Grubu; n=50) ve endişe etmeyenler (Endişesiz Grubu; n=70) olarak iki gruba ayrıldı. Bu hastaların ameliyat öncesi ve ameliyat sonrası uygulanan anketlere verdikleri cevaplar incelendi. Yaptığımız çalışma sonucunda, hastaların üst ekstremite sinir bloğu hakkında yeterli bilgi ve farkındalığının bulunmadığı ve bu durumun hastalarda anksiyeteye neden olduğu belirlendi. Anestezistin operasyon öncesi dönemde hastalara yeterli zaman ayırarak, blok süreci ile ilgili hastaları bilgilendirmesi halinde, hastaların endişe ve korkularının önemli oranda azalacağı kanaatindeyiz.
  • Öğe
    Kardiyovasküler bypass cerrahilerinde postoperatif ağrı yönetimi için yapılan subserratus anterior plan bloğu (Derin SAPB)'nun retrospektif analizi
    (Kırıkkale Üniversitesi, 2022) Patir, Emre; Peker, Kevser
    Kliniğimizde genellikle KABG cerrahileri için blok yapılmasını kabul eden hastalara postoperatif analjezi amacıyla ultrasonografi (USG) eşliğinde preempitif (hasta uyutulup cerrahiye teslim edilmeden önce Subserratus Anterior Plan Bloğu (Derin SAPB) uygulanmaktadır. Bu çalışmanın amacı; derin SAPB'nin, postoperatif analjezik etkinlik, ek analjezik ihtiyacı, intraoperatif hemodinamik parametreler, postoperatif ekstübasyon zamanı, taburculuk süresi ve hasta memnuniyeti üzerine etkisini gözlemlemektir. Çalışmaya Ocak 2018-Mart 2020 arasındaki KABG operasyonu geçiren toplam 60 hasta dahil edildi. Hastalar derin SAPB yapılmış ve blok yapılmamış olmak üzere 2 gruba ayrıldı. Hasta bilgilerine hastane veri sisteminden ulaşıldı. Hastalar karşılaştırmalı olarak değerlendirildi. Gruplar arası karşılaştırmada; demografik veriler, intraoperatif hemodinamik parametreler ve postoperatif ekstübasyon süreleri açısından istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (p>0,05). Hastaların postoperatif ekstübasyon sonrası 0., 1., 2., 4., 6., 8., 12., 24. saatlerdeki VAS skorları, postoperatif analjezik ihtiyacı, intraoperatif kullanılan opioid miktarı, taburculuk süreleri ve hasta memnuniyeti açısından gruplar arasında blok grubu lehine anlamlı farklılık olduğu görüldü (p<0,05). Bu çalışma ile, elektif olarak median sternotomi ile KABG cerrahisi geçirecek olan hastalarda preemptif olarak ultrasonografi eşliğinde yapılan derin SAPB'nin postoperatif dönemde düşük VAS skorları ile analjezi ihtiyacını azalttığını gözlemledik. Ayrıca bloğun hastanede kalış süresini kısalttığı, hasta konforunu olumlu yönde etkilediği ve hasta memnuniyetini oldukça arttırdığını tespit ettik. Hasta supin pozisyondayken ultrasonografi eşliğinde toplam iki enjeksiyonda uygulanabilir basit bir alan bloğu olan derin SAPB'nin, yüksek kanama riski bulunan KABG operasyonlarında etkin ve güvenilir bir postoperatif analjezi sağladığı sonucuna vardık.
  • Öğe
    Laparoskopik kolesistektomi operasyonlarında ultrasonografi eşliğinde yapılan erektör spına plan bloğunun etkinliği
    (Kırıkkale Üniversitesi, 2022) Tandoğan, Deniz Altiok; Aydin, Gülçin
    Bu çalışmanın amacı; laparoskopik kolesistektomi operasyonlarında ultrasonografi (USG) eşliğinde uygulanan erektör spina plan (ESP) bloğunun, intraoperatif opioid ihtiyacı, postoperatif analjezik gereksinimi ve hasta memnuniyeti üzerine etkisini incelemektir. Çalışmamız 3 farklı grupta yapıldığı için metodolojik olarak literatürde ilk ve tektir. Çalışmaya Aralık 2018- Aralık 2020 arasında elektif koşullarda laparoskopik kolesistektomi operasyonu geçirmiş, 18-65 yaş arası, preoperatif değerlendirmesinde ASA (American Society of Anesthesiologists) risk sınıflaması I- II- III olan toplam 90 hasta dahil edildi. Hastaları operasyon öncesi ESPB yapılan, operasyon sonunda ekstübasyondan hemen önce ESPB yapılan ve blok yapılmayan olmak üzere 3 gruba ayrıldı. Sonuç olarak Preemptif ESPB, intraoperatif opioid ihtiyacını azaltmakta, postoperatif düşük VAS skorlarıyla hasta memnuniyetini üst düzeye taşımaktadır
  • Öğe
    Video yardımlı torakoskopik cerrahilerde yüzeyel ve derin serratus anterior plan bloğunun analjezik etkinliğinin değerlendirilmesi
    (Kırıkkale Üniversitesi, 2022) Bölükbaşi, Fatma; Peker, Kevser
    Kliniğimizde genellikle VATS cerrahileri için blok yapılmasını kabul eden hastalara postoperatif analjezi amacıyla ultrasonografi (USG) eşliğinde preempitif (hasta uyutulup cerrahiye teslim edilmeden önce) Yüzeyel veya Derin Serratus Anterior Plan Bloğu uygulanmaktadır. Bu çalışmamızda hastaların verilerini inceleyerek, yüzeyel ve derin SAPB yapılmış olan hastaların intraoperatif analjezik ihtiyaçlarını, postoperatif analjezik etkinliğini, ek analjezik ihtiyaçlarını, taburculuk sürelerini, hasta memnuniyetlerini, VAS değerlerini retrospektif olarak değerlendirmeyi amaçladık. Çalışmaya Ocak 2019-Aralık 2021 arasındaki VATS cerrahisi geçiren toplam 60 hasta dahil edildi. Hastalar yüzeyel SAPB yapılmış ve derin SAPB yapılmış olmak üzere 2 gruba ayrıldı. Hasta bilgilerine geçmiş kayıtlarından ulaşıldı. Hastalar karşılaştırmalı olarak değerlendirildi. Gruplar arası karşılaştırmada, demografik veriler açısından istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (p>0,05). Hastaların postoperatif ekstübasyon sonrası 0., 1., 2., 4., 6., 8., 12., 24. saatlerdeki VAS skorları, postoperatif analjezik ihtiyacı, intraoperatif kullanılan opioid miktarı, taburculuk süreleri ve hasta memnuniyeti açısından gruplar arasında derin blok grubu lehine anlamlı farklılık olduğu görüldü (p<0,05). Bu çalışma ile, elektif olarak VATS cerrahisi geçirecek olan hastalarda preemptif olarak ultrasonografi eşliğinde yapılan derin SAPB'nin postoperatif dönemde ağrıyı azalttığını ve kullanılan analjezik miktarını anlamlı derecede düşürdüğünü gözlemledik. Ayrıca bloğun hastanede kalış süresini kısalttığı, hasta konforunu olumlu yönde etkilediği ve hasta memnuniyetini oldukça arttırdığını tespit ettik. Hasta supin pozisyondayken ultrasonografi eşliğinde toplam tek enjeksiyonda uygulanabilir basit bir alan bloğu olan derin SAPB'nin, VATS cerrahisinde etkin ve güvenilir bir postoperatif analjezi sağladığı sonucuna vardık.
  • Öğe
    Diz cerrahilerinde postoperatif ağrı yönetimi için yapılan ipack bloğunun retrospektif analizi
    (2021) MURAT ALPARSLAN
    Bu çalışmanın amacı; diz operasyonlarında, preoperatif dönemde ultrasonografi (USG) eşliğinde yapılan İPACK bloğunun, postoperatif analjezik etkinlik ve hasta memnuniyeti üzerine etkisini retrospektif olarak değerlendirmektir. Çalışmaya ekim 2019-ekim 2020 arasındaki diz operasyonu geçiren toplam 60 hasta dahil edildi. Hastalar postoperatif analjezi için İPACK blok yapılan ve blok yapılmayan olmak üzere 2 gruba ayrıldı. Hasta bilgilerine geçmiş kayıtlarından ulaşıldı. Hastalar karşılaştırmalı olarak değerlendirildi. Gruplar arası karşılaştırmada, demografik veriler açısından istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (p>0,05). Hastaların postoperatif 1., 2., 6., 12., 24. saatlerdeki VAS skorları, postoperatif analjezik ihtiyacı ve hasta memnuniyeti açısından gruplar arasında blok grubu lehine anlamlı farklılık olduğu görüldü (p<0,05). Çalışmamızdan elde ettiğimiz verilerle; preemptif olarak yapılan İPACK bloğun diz operasyonlarında postoperatif analjezik ihtiyacını azalttığı ve hasta memnuniyetini arttırdığı sonucuna vardık.
  • Öğe
    Diz cerrahilerinde postoperatif ağrı yönetimi için yapılan ipack bloğunun retrospektif analizi
    (2021) MURAT ALPARSLAN
    Bu çalışmanın amacı; diz operasyonlarında, preoperatif dönemde ultrasonografi (USG) eşliğinde yapılan İPACK bloğunun, postoperatif analjezik etkinlik ve hasta memnuniyeti üzerine etkisini retrospektif olarak değerlendirmektir. Çalışmaya ekim 2019-ekim 2020 arasındaki diz operasyonu geçiren toplam 60 hasta dahil edildi. Hastalar postoperatif analjezi için İPACK blok yapılan ve blok yapılmayan olmak üzere 2 gruba ayrıldı. Hasta bilgilerine geçmiş kayıtlarından ulaşıldı. Hastalar karşılaştırmalı olarak değerlendirildi. Gruplar arası karşılaştırmada, demografik veriler açısından istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (p>0,05). Hastaların postoperatif 1., 2., 6., 12., 24. saatlerdeki VAS skorları, postoperatif analjezik ihtiyacı ve hasta memnuniyeti açısından gruplar arasında blok grubu lehine anlamlı farklılık olduğu görüldü (p<0,05). Çalışmamızdan elde ettiğimiz verilerle; preemptif olarak yapılan İPACK bloğun diz operasyonlarında postoperatif analjezik ihtiyacını azalttığı ve hasta memnuniyetini arttırdığı sonucuna vardık.
  • Öğe
    Desfluran uygulanan çocuklarda remifentanil infüzyonu ve azot protoksitin etkilerinin BIS monitörü kullanarak karşılaştırılması
    (Kırıkkale Üniversitesi, 2005) Akpınar, Serpil; Başar, Hülya
    ÖZET Akpınar S, Desfluran uygulanan çocuklarda remifentanil infüzyonu ve azot protoksitin etkilerinin BİS monitörü kullanarak karşılaştırılması. Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Uzmanlık Tezi, Kırıkkale, 2005. Azot protoksit 150 yıldır kullanılmakta olan, birlikte kullanıldığında diğer volatil ajanların minimum alveolar konsantrasyonunu (MAK) azaltan bir inhalasyon ajanıdır. Remifentanil, eliminasyon yarıömrü çok kısa olan bir opioid ajandır. Bu çalışmada, azot protoksit kullanımına alternatif olarak, remifentanil infüzyonunun, intraoperatif hemodinamik parametrelere, anestezi derinliğine ve derlenme özelliklerine olan etkilerinin araştırılması amaçlandı. Etik kurul onayı alındıktan sonra elektif cerrahi planlanan ASA (American Society of Anesthesiologists) l-ll grubu, 2-10 yaş arası 55 çocuk çalışmaya alındı. Hastalar Grup 1 (kontrol) ve Grup 2 (remifentanil) olarak iki gruba ayrıldı. Premedikasyon 4 yaş altı çocuklara rektal 0,3 mg/kg, 4 yaş üstü çocuklara 0,15 mg/kg midazolam ile yapıldı. Anestezi indüksiyonunda, 7 mg/kg tiyopental sodyum ve kas gevşetici olarak 0,1 mg/kg vekuronyum kullanıldı, idamede, kontrol grubundaki hastalara (n=29) % 50 azot ve % 50 oksijen içinde desfluran, remifentanil grubundaki hastalara (n=26) % 50 hava ve % 50 oksijen içinde desfluran ile 0,05 ug/kg/dk remifentanil infüzyonu uygulandı. Desfluran konsantrasyonu, Bispektral indeks (BİS) değeri 40-60 arasında olacak şekilde ayarlandı. Hastalar operasyondan sonra tam uyanıklık sağlanana kadar derlenme odasında takip edildi. İstatistiksel incelemede tek yönlü varyans analizi (ANOVA) ve student-t testi kullanıldı. p<0,05 anlamlı kabul edildi. Grupların hemodinamik karşılaştırılmasında, kalp hızı, ortalama arter basıncı seyirleri benzer bulundu. End-tidal desfluran değerleri farklı değildi (Grup 1=5,09, Grup 2=5,01). BİS değerleri, operasyonun 35-50 dakikaları arasında remifentanil grubunda, kontrol grubuna göre anlamlı düşük bulundu (p=0,0142). Hastaların derlenme süreleri karşılaştırıldığında, iki grup arasında fark saptanmadı (kontrol=20,5±2,3 dk, remifentanil=22±3,4 dk, p=0,09). Bu çalışmada, remifentanilin hemodinamik stabilite, anestezik gaz kullanımı ve derlenmeVI özellikleri açısından, azot protoksite güvenli bir alternatif ajan olduğu sonucuna varıldı. Anahtar Kelimeler: Remifentanil, azot protoksit, BİS monitörü.
  • Öğe
    Kombine siyatik-femoral sinir blokajında % 0,375 bupivakain ve % 0,75 ropivakainin klinik etkilerinin karşılaştırılması
    (Kırıkkale Üniversitesi, 2005) Sarı, Filiz; Şahin, Y.Şaziye
    ÖZET SARI Filiz, Kombine Siyatik-Femorai Sinir Blokajında % 0,375 Bupivakain ve % 0,75 Ropivakainin Klinik Etkinliklerinin Karşılaştırılması, Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Ânesîeziyoloji ve Reanimasyon ABD. Uzmanlık Tezi, Kırıkkale, 2005. Periferik sinir blokları, uzun süre postoperatif analjezi sağîamalan ve komplikasyon oranlarının çok düşük olması nedeni ile tek taraflı alt ekstremite cerrahisinde tercih edilen anestezi yöntemlerinden birisidir. Bu çalışmada, kombine siyatik-femoral sinir blokajında uzun etkili lokal anesteziklerden bupivakain ve ropivakainin intraoperatif ve postoperatif etkinliklerinin karşılaştırılması amaçlandı. Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi yerel etik kurul onayı alındıktan sonra, tek taraflı artroskopik diz cerrahisi uygulanacak olan ASA l-ll grubu, 18-60 yaş arası 50 hasta çalışmaya alındı. Hastalar randomize olarak iki gruba aynldı. Premedikasyon bloktan 10 dk önce 2 mg IV midazolam ile yapıldı. Hastalara önce 20 mi lokal anestezik solüsyon ile siyatik blokaj, daha sonra 15 mi lokal anestezik solüsyon ile femoral blokaj uygulandı. Lokal anestezik solüsyon olarak, bir gruba % 0,375 bupivakain (Grup B, n = 25), diğer gruba % 0,75 ropivakain verildi (Grup R, n = 25). Her iki blok periferik sinir stimülatörü eşliğinde yapıldı ve 0,3 mA'de uygun motor yanıt devam ederken lokal anestezik solüsyonlar uygulandı. Hastalar, femoral blokajı takiben 30 dakika boyunca 5 dakika ara ile motor ve duyusal blokaj yönünden değerlendirildi. Aynı periyodlarda hemodinamik bulgular da (ortalama arter basıncı ve kalp atım hızı) kaydedildi. İntraoperatif dönemde hemodinamik takip devam ettirilirken, turnike ağrısı başta olmak üzere olası komplikasyonlar değerlendirilerek tedavi edildi. Postoperatif dönemde 24 saat boyunca takip edilen hastaların motor blok kalkma zamanı,VI ilk ağrı duyma zamanı, ilk analjezik gereksinim zamanı ve kullanılan toplam analjezik miktarı kaydedildi. Grupların istatistiksel değerlendirmelerinde; Mann-Whitney U, student-t test ite jf2 (ehi~square) testleri kullanıldı ve p s 0,05 anlamlı kabul edildi. Duyu ve motor blok yerleşme zamanlan ve hemodinamik parametreler bakımından gruplar arasında belirgin bir fark olmadığı görüldü. Benzer şekilde, motor blok kalkma zamanlan, ilk ağrı duyma zamanlan ve ilk analjezik gereksinim zamanları bakımından iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark görülmedi. Postoperatif yirmi dört saatlik periyodda kullanılan toplam analjezik miktarı, Grup R'de Grup B'ye göre anlamlı derecede düşük bulundu (p = 0,01). Postoperatif 24 saat boyunca ek analjezik gereksinimi olmayan hasta sayısının, Grup R'de (18 /25) Grup B'ye (9 / 25) göre anlamlı derecede daha fazla olduğu tesbit edildi (p = 0,02). Sonuç olarak; artroskopik diz cerrahisi girişimlerinde, % 0,375 bupivakain ve % 0,75 ropivakain ile kombine siyatik - femoral sinir blokajının intraoperatif cerrahi ve hasta konforu, postoperatif analjezi yönünden etkin ve güvenilir bir anestezi yöntemi olduğu saptandı. Uzun süreli postoperatif analjezi ihtiyacı olan ve ek analjeziklerin kullanımının sistemik hastalıklar dolayısı ile riskli olabileceği hastalarda % 0,75 ropivakain kullanımının daha etkin ve güvenilir olabileceği kanısına varıldı. Anahtar Kelimeler. Periferik sinir blokajı, siyatik - femoral blok, lokal anestezikler, bupivakain, ropivakain.
  • Öğe
    Aksiller brakiyal pleksus blokajında magnezyum sülfat infüzyonun postoperatif analjeziye etkileri
    (Kırıkkale Üniversitesi, 2005) Anbarcı, Özlem; Apan, Alpaslan
    ÖZET Anbarcı Ö, Aksiller Brakial Pleksus Blokajında Magnezyum İnfüzyonunun Postoperatif Analjeziye Etkileri, Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı, Uzmanlık Tezi, Kırıkkale, 2005 Genel anesteziden sonra başlanan magnezyum sülfat infüzyonu analjezik gereksinimini azaltmaktadır. Bu çalışmada, brakiyal pleksus blokajından sonra postoperatif ilk 24 saat uygulanan magnezyum sülfat infüzyonunun blok süresi, sedasyon ve postoperatif analjezik tüketimine etkilerinin araştırılması amaçlandı. Yerel Etik Kurul onayı alınarak ASA I ve II sınıfı 70 hasta çift kör, randomize çalışmaya alındı. Brakiyal pleksus blokajı aksiller yaklaşımla lidokainin 40 mi %1.25 1/200000 adrenalinli solüsyonu kullanılarak gerçekleştirildi. Hastalara 24 saatlik sürede eşit volümde 5 mg.kg-1 bolus ve 500 mg.saaf I magnezyum sülfat veya serum uygulandı. îlk 24 saatlik sürede grupların ilk ağrı duyumu, motor bloğun kalkma süresi ve analjezik gereksinimi yanında 4 saatte bir alman sedasyon ve vizüel analog skorları değerlendirildi. İstatistiksel değerlendirmede ANOVA ve Mann- Whitney U testleri kullanıldı. Veriler ortalama ± SD olarak verildi ve p değeri 0.05 olarak kabul edildi. İlk ağrı duyumu ve ilk analjezik kullanımı belirgin oranda artmakla birlikte magnezyum infüzyon grubunda toplam analjezik tüketiminde belirgin düzeyde azalma saptandı (Dolantin: K(Kontrol): 36,3 ± 42,6 mg, M(Magnezyum): 11,7 ± 12,2 mg, p:0.001). Aynı zamanda vizüel analog skorların tüm peryotlarda azaldığı gözlendi. Motor blok gerileme ve sedasyon skorları arasmda fark bulunamadı. Magnezyum sülfat infüzyonunun, brakiyal pleksus blokajı uygulanan hastalar için analjezik tüketimini ve olası yan etkilerini günlük aktiviteleri etkilemeksizin azaltmada güvenli bir uygulama olduğu kanısına varıldı. Anahtar kelimeler: Brakiyal pleksus, postoperatif analjezi, magnezyum sülfat, infüzyon.
  • Öğe
    Sezayen sonrası ağrı tedavisinde epidural %0.2 ropivakain ile %0.2 ropivakain ve 0.75 mcgr/ml sufentanil kombinasyonun karşılaştırılması
    (Kırıkkale Üniversitesi, 2006) Kaya, Tahsin; Büyükkoçak, Ünase
    ÖZET Kaya T, 'Sezaryen sonrası ağrı tedavisinde epidural %0.2 ropivakain ile %0.2 ropivakain ve 0.75 mcgr/ml sufentanil kombinasyonunun karşılaştırılması'. Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Uzmanlık Tezi. Kırıkkale 2005. Sezaryen operasyonları sonrası uygulanacak analjezi tekniklerinin, hastaların bebeklerinin bakımına izin verecek erken mobilizasyon ile birlikte etkin bir analjezi sağlaması gerekmektedir. Yeni bir amid lokal anestezik olan ropivakainin klinik uygulamaya girmesi ile bupivakaine göre daha az motor güçsüzlük oluşturduğu gösterilmiştir. Epidural ropivakainin önerilen minimum etkili konsantrasyonu %0.2'dir. Fakat optimal analjezi sağlanabilen konsantrasyonlar alt ekstremitelerde motor blok oluşmasına ve erken postoperatif mobilizasyonun gecikmesine neden olabilir. Sufentanil yüksek lipid çözünVlüğü olan ve epidural aralıkta güvenle kullanılabilecek bir opioiddir. Bix çalışmada, hasta kontrollü epidural analjezi (HKEA) sistemi ile uygulanan, tek başına %0.2 ropivakain ile %0.2 ropivakain ve 0.75 mcgr/ml sufentanil karışımının analjezik etkinliği, motor blok ve yan etkilerinin incelenmesi amaçlandı. Etik kurul onayı alındıktan sonra elektif sezaryen planlanan ASA I grubu 50 gebe çalışmaya alındı. Intravenöz yol açılıp hastalara kristaloid infüzyonu yapıldıktan sonra tüm hastalara kombine spinal epidural anestezi (KSEA) uygulandı. Cerrahi bittikten sonra hastalar Grup I ve Grup II olarak iki gruba ayrıldı. Grup l'de (n:25) %0.2 ropivakain ve 0.75mcgr/ml sufentanili 2.5 ml/saat bazal infüzyon, 1.25 ml bolus doz 30 dk'lık kilit sürelerinde uygulandı. Grup ll'deki hastalar (n:25) %0.2 ropivakaini 2.5 ml/saat bazal infüzyon, 1.25 ml bolus doz 30 dk'lık kilit sürelerinde aldı. Postoperatif 2, 4,6,8,10, 12, 16, 20, 24. saatlerde; ağrı (VAS: Visuel Analog Skalası), motor blok düzeyleri (Bromage skalası), bulantı ve kaşıntı insidansları, solunum sayısı, non invaziv kan basıncı, kalp hızı değerleri kayıt edildi, istatistiksel incelemede Student-t testi kullanıldı. P < 0,05 değeri anlamlı kabul edildi. İki grup arasında demografik veriler açısından farklılık bulunmadı. Grupların hemodinamik karşılaştırılmasında; kalp hızı, ortalama arter basıncı ve solunum sayıları benzer bulundu. Motor blok düzeyi ve VAS skorları Grup N'de 2. ve 4. saatlerde anlamlı derecede yüksekti (p < 0.5). Kaşıntı Grup l'de belirgin olarak yüksek bulundu. Bu çalışmada sezaryen sonrası ağrı için epidural kateterden uygulanan %0.2 ropivakain ve 0.75 mcgr/ml sufentanil kombinasyonunun daha az motor blok yaptığı ve daha fazla etkin analjezi sağladığı sonucuna varıldı. Anahtar kelimeler: Ropivakain, sufentanil, Hasta kontrollü epidural analjezi (HKEA) vı
  • Öğe
    Postperatif ağrı tedavisinde, hasta kontrollü analjezi yöntemi ile kullanılan tramadol, tramadol-metamizol, tramadol-lornoksikamın karşılaştırılması
    (Kırıkkale Üniversitesi, 2006) Özçakır, Sibel; Şahin, Şaziye
    Majör cerrahi girişim geçiren hastalarda, erken postoperatif dönemde tek başına NSAİİ ve antipiretik ajanların kullanımı yetersiz kalmaktadır. Ancak opioid analjeziklerle de solunum depresyonu başta olmak üzere istenmeyen komplikasyon riski fazladır. Bu nedenle, istenmeyen yan etkileri azaltarak etkin bir analjezi sağlamak için çeşitli analjezik ilaç kombinasyonları kullanılmaktadır. Bu çalışmada, alt abdominal cerrahi girişimlerde, intravenöz. HKA yöntemi ile uygulanan tramadol ile tramadol-metamizol ve tramadol-lornoksikam kombinasyonlarının postoperatif analjezik etki ve yan etkilerinin karşılaştırılması amaçlandı. Etik kurul onayı ile çalışmaya dahil edilen, ASA I-II grubu, 20-60 yaşları arasında, 60 hasta. randomize olarak 3 gruba ayrıldı. Grup I (n=20): 50 ml izotonik içinde 500 mg tramadol (10 mg/ml tramadol) Grup II (n=20): 50 ml izotonik içinde 250 mg tramadol+3000 mg metamizol (5 mg/ml tramadol+60 mg/ml metamizol) Grup III (n=20): 50 ml izotonik içinde 250 mg tramadol+20 mg lornoksikam (5 mg/ml tramadol+0,4 mg/ml lornoksikam ) bulunan solüsyonlar hazırlandı. Yükleme dozu operasyon bitiminden 40 dakika önce 10 ml olarak uygulanan, tüm gruplarda; bolus doz 2 ml, kilitlenme süresi 15 dakika ve 24 saatlik maksimum ilaç volümü 40 ml olarak programlandı. HKA cihazı, ilk ağrı yakınmasında intravenöz olarak takıldı. Postoperatif ilk saatte, 15 dakika aralıklarla, daha sonra 2., 4., 8., 12., 18., 24. saatlerde vizüel analog skala (VAS) ve verbal ağrı skoru (VRS) ile ağrı takibi yapıldı. Eş zamanlı olarak, bulantı-kusma, sedasyon-memnuniyet skorları, vital bulgular ve yan etkiler ile toplam analjezik tüketimleri kaydedildi. İstatistiksel incelemede tek yönlü vi varyans analizi (One Way Anova) ve Post Hoc Bonferroni ile Kruskal Wallis testleri kullanıldı. P < 0,05 anlamlı kabul edildi. Bu çalışmada, postoperatif ağrı skorları, ilk analjezik gereksinim zamanları, periferik oksijen saturasyonları ve kalp atım hızları bakımından, gruplar arasında anlamlı bir farklılık yoktu. Toplam tramadol tüketimi, uyanma dönemindeki postoperatif bulantı ve kusma sıklığı ile antiemetik gereksinimi, Grup I'de diğer gruplara göre anlamlı derecede yüksek bulundu (p< 0,05). Sonuç olarak; postoperatif ağrı kontrolünde, intravenöz HKA yöntemi ile uygulanan tramadol-metamizol ve tramadol-lornoksikam kombinasyonlarının, tramadol gereksinimini azaltarak, daha az yan etki ile etkin bir analjezi sağladığı kanaatine varıldı. Anahtar kelimeler: Tramadol, metamizol, lornoksikam, hasta kontrollü analjezi (HKA), postoperatif ağrı
  • Öğe
    Kombine spinal - epidural anestezi uygulanan sezaryen operasyonlarında intratekal levobupivakain ile levobupivakain - fentanil, levobupivakain - sufentanil kombinasyonlarının karşılaştırılması
    (Kırıkkale Üniversitesi, 2007) Çakırca, Mehmet; Şahin, Şaziye
    Sezaryen operasyonlarında anne ile birlikte fetusun da düşünülmesi gerektiğinden , anestezik yöntem ve ilaç seçimi önemlidir. Annedeki gebeliğe bağlı gelişen fizyolojik değişikler de anestezi uygulamalarını özellikli kılmaktadı r. Sezaryen operasyonlarında rejyonal anestezi; lokal anesteziklerin tek başına ya da sıkllıkla opioidler olmak üzere bir adjuvanla uygulanması ile konforlu bir şekilde yapılmaktadır. Levobupivakain rasemik bupivakainin S(-) izomeri olan uzun etkili, amid tipinde bir lokal anestetiktir. Fentanil ve sufentanil gibi opioidler sensorial blok süresini daha uzatmak için lokal anesteziklere eklenir. Bu çalışmada kombine spinal epidural anestezi altında sezaryen operasyonu geçirecek 45 gebede yeni bir lokal anestezik olan levobupivakainin tek başına kullanımını ile levobupivakain - fentanil ve levobupivakain - sufentanil kombinasyo nl arının hemodinamik etkileri ve spinal bloğa ait özelliklerinin karşılaştırılmasını amaçlandI. K ı rıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Kurulunun onayı alındıktan sonra elektif sezaryen operasyonu geçirecek 45 gebe çalışmaya dahil edildi. Hastalar Amerikan Anestezi Cemiyeti sınıflamasına göre ASA i grubu, elektif sezaryen operasyonu geçirecek, tek canlı fetusa sahip gebelerden seçildi. Premedikasyon yapılmadan operasyon salonuna alın a n hastalarınmonitorizasyonları yapılarak antekubital venlerin birinden uygun damar yolu girildi. Tüm hastalara 10 ml/kg ringer laktat solusyonu ile ön yükleme yapıldı. Kombine spinal-epidural teknikle spinal olarak; Grup I'de 2 ml %0,5 levobupivakain ve 1 ml serum fizyolojik karışımı (toplam 3ml), Grup II 'de 2 ml %0,5 levobupivakain ve 15 mcg Fentanil (toplam 3 ml), Grup ii I'te 2 ml %0,5 levobupivakain ve 1,5 mcg sufentanil solüsyonu (toplam 3 ml) enjekte edildi. Spinal iğne çıkarıldıktan sonra epidural kateter 2-3 cm içeride kalacak şekilde yerleştirildi. Spinal uygulamadan sonra operasyonun ilk 20 dk' sına kadar dakikada bir 20. dakikadan sonra operasyon bitimine kadar 5 dk ara ile hastaların nabız , ortalama arter basıncı ve oksijen satürasyonu değerleri kaydedildi. Sistolik arter basıncının 90 mmHg ' nın altına düşmesi veya ortalama arter basıncının başlangıç değerinin %20'sinden fazla azalması hipotansiyon olarak kabul edildi ve intravenöz (iv) 5 mg efedrin verildi. Bradikardi (kalp hızı < 50 atı m/dakika) varlığında 0,5 mg atropin iv yoldan uygulandı. Duyusal blok seviyesi midklavikuler hatta ve bilateralolarak pinprick test ile; ilk 20 dk 2 dk aralıklarla , daha sonra ise operasyon bitimine kadar 15 dk aralıklarka kontrol edildi. Motor blok düzeyleri ise Bromage skorlaması ile intratekal enjeksiyondan sonra; ilk 20 dk'da 5 dk aralıklarla , cerrahi işlem başlangıcından sonra operasyon sonuna kadar 15 dk aralıklarla kontrol edildi. Intratekal enjeksiyondan sonra; duyusal blok başlama zamanına kadar geçen süre, maksimum duyusal blok yüksekliği ve bu seviyeye ulaşma zamanı, maksimum bromaj skoru ve zamanı , duyusal bloğun T12 seviyesine gerileme zamanı , motor blok süresi ve ilk analjezik gereksinimi not edildi. Ayrıca yan etkiler not edildi. istatistikseldeğerlendirmede SPSS 13.0 paket programı kullanıldı. Bu çalışmada sezaryen operasyonlarında spinal anestezi için uygulanan levobupivakain opioid kombinasyonlarının , levobupivakainin tek başına kullanımına göre daha etkin intraoperatif ve postoperatif analjezi ve motor blok sağladığı sonucuna varıldı. Anahtar Kelimeler: Levobupivakain, fentanil, sufentanil, spinal anestezi, sezaryen.
  • Öğe
    Kombine spinal-epidural anestezi uygulanan hastalarda epidural volüm genişletilmesinin etkileri
    (Kırıkkale Üniversitesi, 2007) Doğancı, Nur; Apan, Alpaslan
    Epidural volüm genişletilmesi için optimal volüm belirlenmemiştir. Bu çalışmada spinal anesteziden sonra 5, 10, 15 ve 20 ml epidural serum fizyolojik uygulamasının klinik etkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Etik komite onayı ile elektif olarak alt abdominal ve ekstremite cerrahisi geçirmesi planlanan 75 sağlıklı erişkin hasta çalışmaya alındı. Ortalama cerrahi süresi 1 saat olarak belirlendi. L3-4 veya L4-5 seviyesinden kombine spinal-epidural anestezi uygulandı. Epidural mesafe asılı damla tekniği ile bulundu. Subaraknoid aralığa 27 G kalem uçlu spinal iğne ile girilerek 10 mg bupivakain %0.5 solüsyonu 60 saniyede verildi. Epidural kateter yerleştirdikten sonra randomize olarak 0 (kontrol), 5, 10, 15 ve 20 ml (her grupta n=15) serum fizyolojik verildi. Motor blok modifiye Bromage skalası ile, sensoryal ve ısı duyumu iğne ucu ve buz kalıbı ile 5 dakikada bir kaydedildi. Epidural salin uygulanan gruplar arasında spinal analjezide maksimum yükselme ve motor blok süresi açısından fark bulunmadı. Her iki değişken kontrol grubunda belirgin olarak azalmıştı. Öte yandan analjezi süresi ve anestezinin L1 düzeyine gerilemesi için geçen süre 15 ve 20 ml salin uygulanan gruplarda belirgin ölçüde uzamıştı. Yan etkiler açısından fark yoktu. Sonuçlarımız düz bupivakain ile yapılan spinal anestezide motor bloğun süresi ve analjezinin maksimum yükselmesi açısından tavan etkisi gözlenmekle birlikte, analjezi süresinin verilen epidural volüme bağlı olarak arttığını göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Anestezi: spinal, epidural volüm ekspansiyon.
  • Öğe
    İntravenöz anestezik ajanların in-vitro damar yanıtları üzerine etkileri
    (Kırıkkale Üniversitesi, 2007) Sert, Özgür; Büyükkoçak, Ünase
    Propofol, tiyopental ve ketamin sık olarak kulanılan intravenöz anestezik ajanlardır. Uygulamaları sırasında kardiyovasküler yan etkilere sıklıkla rastlanmaktadır. Yapılan çalışmalarda ketamin dışındakilerin kardiyovasküler sistem üzerine ana etkisi, kardiyak kontraktilite ve sistemik vasküler dirençteki azalmaya bağlı olarak gelişen arteriyel kan basıncında düşmedir. Bu çalışmada propofol, tiyopental ve ketaminin, damar düz kası üzerine olan direkt etkileri incelendi. Dzole sıçan aort halkalarında, organ banyolarındaki Krebs solüsyonuna propofol, tiyopental ve ketamin 10-6, 10-5 ve 10-4 M olacak şekilde eklendi. Vasküler yatakta kasıcı yanıtları incelemek için FE ve NA kullanıldı. Vazodilatör yanıtlar ise submaksimal kasılmış halkalarda gevşetici etkisi olan ACh, SNP ve HA kullanılarak incelendi. Kullanılan kasıcı agonistlerden ?1 reseptör aracılı etki gösteren FE yanıtları propofol ve ketamin tarafından değiştirilmezken, tiyopentalin 10-4 M konsantrasyonunda arttığı ve 10-4 M propofol, tiyopental, ketamin varlığında yanıtlarda farklılık olduğu görüldü. ? ve ß reseptörleri aracılığı ile etki gösteren NA yanıtları ise 10-4 M propofol varlığında yüksek konsantrasyonlarda azaldı. Tiyopental ve ketamin NA yanıtlarında anlamlı bir etki göstermedi. 10-4 M konsantrasyonunda tiyopentalin en yüksek propofolün en düşük yanıtlara neden olduğu saptandı. Endotel bağımlı gevşetici etkisi olan ACh yanıtlarında propofolün anlamlı farklılık yapmadığı, vi tiyopentalin ACh'nin 10-6, 3x10-6, 10-5 M yanıtlarını değiştirdiği ve ketaminin de ACh'nin 3x10-8, 10-7 M yanıtlarında anlamlı azalmaya neden olduğu gösterildi Kullanılan anestezik ajanların 10-4 M konsantrasyonlarında ACh 10- 8 M'da anlamlılık saptandı. 10-6 M ve 10-5 M konsantrasyonlarında farklılık olmadığı görüldü. HA vazodilator yanıtları incelendiğinde, propofol 10-4 M'da yanıtların arttığı, tiyopental ve ketaminin varlığında ise farklılık göstermediği saptandı. 10-4 M intravenöz anestezik ajanların, HA yanıtları incelendiğinde, propofolün arttırdığı tiyopentalin ise azalttığı, 10 -6 M ve 10-5 M konsantrasyonlarında farklılık yaratmadığı görüldü. SNP ile sıçan aortunda elde edilen endotelden bağımsız gevşeme yanıtlarında propofol ve ketaminin bir değişikliğe neden olmadığı, tiyopentalin ise SNP'nin 10-9- 3x10-7 M arasındaki yanıtlarında anlamlılık olduğu görüldü. Kullanılan intravenöz anestezik ajanların 10-6 M konsantrasyonlarında SNP yanıtlarında bir farklılık olmazken, 10-5 M'larında SNP'nin 10-7- 10-5 M yanıtlarında anlamlı olarak farklı olduğu, 10-4 M'larının ise, SNP'nin 10-9-3x10-8 M yanıtlarında gruplar arasında farklılık olduğu belirlendi. Bu çalışmada intravenöz anestezik ajanların direkt vasküler düz kas tonüsü üzerine etkileri, kasılma ve gevşeme yanıtlarına bakılarak araştırıldı. Dzole sıçan torasik aortunda, tiyopentalin kasılma yanıtlarını artırdığı, tiyopental ve ketaminin damarların endotel bağımlı gevşeme yanıtlarını azalttığı, propofolün ise endotel bağımsız gevşeme yanıtlarını arttırdığı, bu etkilerin konsantrasyona bağlı olarak değişebileceği gösterildi. Mekanizmalara yönelik olarak daha ileri çalışmaların yapılması gerektiğini ve elde edilen sonuçlarla klinik uygulamada ortaya çıkan kardiyovasküler problemlere karşı daha rasyonel vii önlemler alınabileceğini, yeni tedavi protokollerine ışık tutulabileceğini düşünüyoruz. Anahtar Kelimeler: Propofol, tiyopental, ketamin, vasküler, sıçan, aort
  • Öğe
    ESWL'de deksmedetomidin-remifentanil ve midazolam-remifentanil infüzyonunun BIS monitorizasyonu ile değerlendirilmesi
    (Kırıkkale Üniversitesi, 2007) Tekin, Özlem; Apan, Alpaslan
    Yüksek selektif Q-2 agonist bir ilaç olan deksmedetomidin sedatif, anksiyolitik ve analjezik etkilere sahiptir. Bu çalışmada ekstrakorporeal şok dalga litotripsi (ESWL) uygulaması sırasında deksmedetomidin infüzyonunun remifentanil tüketimi üzerine olan etkileri araştırılması amaçlanmıştır. Yerel etik kurulonayı alındıktan sonra böbrek taşları için ESWL tedavisi uygulanan ASA i ve ii sınıfı altmış bilgilendirilmiş hasta çalışmaya alındı. Monitörize anestezi ile BIS ve nazal 0 2 uygulandı. Hastalara randomize olarak sedatif ilaçlardan deksmedetomidin 400 ~g (Grup D, n= 30) , veya midazolam 20 mg (Grup M, n= 30) başlandı. Ilaçlar salin ile sulandırılarak 50 ml'ye tamamlandı. ESWL uygulamasından 5 dakika önce deksmedetomidin 0.5 ~g/kg/sa , veya midazolam 1 mg bolus ve 0.025 mg/kg/sa hızda verildi. Aynı zamanda 0.08 ~g/kg remifentanil bolusunu, 0.05 ~g/kg/ sa infüzyonu takip etti. Hedef BIS değeri >90 olarak belirlendi. Doz ayarlamaları sedasyon ve ağrı skorları ile BIS değerlerine göre yapıld ı. Ağrı vizüel analog skala ile, sedasyon ise dört basamaklı , modifiye Aldrete ve Ramsay sedasyon skorları ile değerlendirildi. Istatistiksel değerlendirmede ANOVA ve Mann-Whitney U testleri kullanıldı. Veriler ortalama ± SD olarak verildi ve p değeri 0.05 olarak kabul edildi. Deksmedetomidin infüzyonu remifentanil gereksinimini azalttı (Grup D: 136,1 ± 18,2 ~g , Grup M: 148,7 ± 18,4 ~g , p= 0.01). Tedavi sırasındaki desatürasyon epizodları (sP02<90: Grup D: 15, Grup M:71 , p<0.0001), veerken derlenme peryodundaki sedasyon skorları midazolam verilen hastalarda daha yüksek bulundu (Grup D: 1.0 ± 0.2, Grup M: 2.4 ± 0.6, p<0.0001 O.dk da). ESWL uygulamasında deksmedetomidin infüzyonu remifentanil tüketimini ve desatürasyon insidansını azaltması , daha iyi derlenme sağlaması nedeni ile midazolamdan üstün bulundu. Deksmedetomidin infüzyonu ESWL'de k ısa süreli ve etkin analjezi istendiğinde solunumu etkilememesi, kısa eliminasyon süresi ve dozun kolayca ayarlanabilmesi gibi özellikleri ile uygun bir ilaç olarak değerlendirildi . Anahtar Kelimeler: Sedasyon: deksmedetomidin, midazolam, analjezi: remifentani!, ESWL.
  • Öğe
    Bispektral indeks ve holter monitorizasyonu altında düşük ve yüksek akımlı desfluran anestezisinde hemodinamik etkilerin incelenmesi
    (Kırıkkale Üniversitesi, 2009) Babadağ, Yıldız; Apan, Alpaslan
    Amaç: Bu çalışmada desfluran ile düşük ve yüksek akım anestezi uygulamasının hemodinamik ve EKG değişikliklerinin Bispektral indeks ve holter monitorizasyonu ile karşılaştırılması amaçlanmıştır.Materyal ve Metod: Lokal Etik Kurul Onayı ile genel anestezi altında septorinoplasti operasyonu yapılacak olan ASA I/II sınıfı 49 hasta dahil edildi. Hastalar randomize olarak yüksek akım(Grup I), düşük akım(Grup II) desfluran anestezisi olmak üzere 2 gruba ayrıldı, BIS ve Holter monitorizasyonu yapıldı. Yüksek akım grubundaki hastalarda(Grup I), %50 N2O+%50 O2 (4 lt/dk akım) ile %4-6 konsantrasyonda desfluran verildi. Düşük akımlı genel anestezi uygulanacak hastalarda(Grup II), 10 dakika boyunca %70 N2O+%30 O2(4,4 lt/dk akım) ile %4-6 konsantrasyonda desfluran uygulaması ardından; %50 N2O+%50 O2(1 lt/dk-1 akım) ile desfluran konsantrasyonu %0.5-1 daha arttırılarak anestezi idamesi artırıldı. Anestezi sonlandırılmadan 10 dakika önce yüksek akıma geçildi. Operasyon sırasında her iki gruptaki hastalara 1 mg/kg bolus, 1,5 mg/kg/saat dozda esmolol infüzyonu uygulandı. Erken derlenme döneminde Modifiye Aldrete Derlenme Skoru ve komplikasyonları değerlendirildi.Bulgular: Hemodinamik değişikliklerde indüksiyon dışında fark saptanmadı. Grup I hastalarında cerrahi insizyon, 15, 30, 45. dakikalarda Minimal Alveolar Konsantrasyon değerlerinde anlamlı artış saptandı. Global sempatik indeks ve düşük frekanslı komponent Grup II'de operasyon süresince artış gösterirken, yüksek frekanslı komponent lokal anestezi ve cerrahi insizyonda Grup I'de artış gösterdi.Sonuç: Düşük akım desfluran anestezisi intraoperatif QT dispersiyonunda belirgin bir değişiklik göstermedi, öte yandan global sempatik aktivitede artış saptandı. Bunun tersine parasempatik aktivite yüksek akımlı desfluran anestezisi ile artış gösterdi. Düşük akım desfluran anestezisinde esmolol infüzyonu yapıldığında anestezik konsantrasyonunun azaltılabileceği sonucuna varılmıştır.Anahtar Kelimeler: Genel anestezi, volatil, desfluran, düşük akım, holter monitorizasyonu, QT dispersiyon
  • Öğe
    Lomber mikrodiskektomi operasyonlarında tramadol infiltrasyonunun postoperatif analjeziye etkileri
    (Kırıkkale Üniversitesi, 2010) Şahin, Yasemin; Apan, Alpaslan
    Amaç: Tramadol lokal anestezik ve antiinflamatuvar özellikleri de bilinen zayıf opioiddir. Çalışmamızda lomber mikrodiskektomi operasyonu bitiminde epidural tramadol infiltrasyonunun postoperatif analjeziye etkilerinin araştırması amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya hastanemiz etik komite onayı (03.12.2008/2008-099) ile elektif mikrodiskektomi operasyonu planlanan ASA I ve II sınıfı 47 erişkin hasta dahil edildi. Anestezi indüksiyonu 2-2.5 mg.kg-1 propofol, 0.5 mg.kg-1roküronyum bromid ve 1 ?g.kg-1 fentanil ile gerçekleştirildi. Anestezi idamesi %2 sevoflurane ve N2O/O2 karışımı (FiO2: 35%) ile sağlandı. Hastalar randomize olarak iki gruba ayrıldı. Operasyonun bitiminde yara kapanmadan önce çalışma grubuna epidural 1 mg.kg-1 tramadol ve kontrol grubuna eşit volümde serum fizyolojik infiltre edildi. Postoperatif ağrı 11 dereceli verbal ağrı skoru (VAS) ile dört saat ara ile değerlendirildi. Hasta kontrollü analjezi cihazı (Provider, Abbott, Il, ABD) 15 ?g bolus fentanil ve 10 dakika kilit aralığına ayarlandı. Bulgular: Tramadol infiltrasyonu postoperatif fentanil tüketimini ve gereksinimini belirgin ölçüde azalttı. 24 saat sonunda toplam fentanil tüketimi: Kontrol: 302.8 ± 243.8; Tramadol: 208.7 ± 160.7 ?g, (p= 0.013). 24 saat sonunda toplam HKA gereksinimi: Kontrol: 56.6 ± 88.6.; Tramadol: 20.8 ± 26.3, (p= 0.005). Yan etki profilleri arasında farklılık saptanmadı. Tartışma: Lomber mikrodiskektomi operasyonlarında cerrahi saha kapanmadan önce epidural bölgeye infiltre edilen tramadol analjezik gereksinimi belirgin ölçüde azaltmaktadır. Anahtar Kelimeler: Analjezi, postoperatif, tramadol, epidural infiltrasyon.
  • Öğe
    Spinal anestezi altındaki elektif sezaryen olgularında iv deksketoprofen trometamolün postoperatif analjezik etkinliğinin lornoksikam ve plasebo ile karşılaştırılması
    (Kırıkkale Üniversitesi, 2010) Aykaç, Esra; Büyükkoçak, Ünase
    Postoperatif ağrı, cerrahi müdahale ile başlayıp doku iyileşmesine kadar devam eden akut ağrı şeklidir ve morbiditeyi etkileyen önemli bir problemdir. İntravenöz NSAİ ilaçlar postoperatif ağrıda opioidlere iyi bir alternatiftir. Prospektif, randomize ve çift kör olarak yaptığımız çalışmada spinal anestezi altındaki elektif sezaryen vakalarında iv olarak uygulanan deksketoprofen trometamolün postoperatif analjezik etkinliğini ve hasta kontrollü analjezide (HKA) tramadol tüketimine etkisini, iv lornoksikam ve plasebo ile karşılaştırmayı amaçladık.Çalışmaya (Hastanemiz yerel etik kurul komite onayı: 10.06.2009/2009-125) elektif sezaryen operasyonu geçiren ASA I ve II 90 hasta dahil edildi ve randomize olarak üç gruba (n: 30) ayrıldı. Hastalara oturur pozisyonda L3-4 seviyesinden, 25 G Quinke uçlu spinal iğne ile 15 mg (3 ml) levobupivakain (%0.5) intratekal verilerek spinal anestezi uygulandı. En yüksek blok seviyesi, cerrahi bitimindeki blok seviyesi, komplikasyonlar not edildi. Operasyon bitiminde cilt sütürasyonu sırasında, çalışmayı bilmeyen bir anestezist tarafından bir gruba 50 mg deksketoprofen trometamol (Grup D), diğer gruba 8 mg lornoksikam (Grup L) ve üçüncü gruba serum fizyolojik (Grup P), 100 ml izotonik içinde iv uygulandı. Cerrahi sonunda tüm hastalara iv HKA cihazı ile tramadol verildi (bolus doz: 20 mg, kilitli kalma süresi: 10 dk). Olguların postoperatif ağrı değerlendirilmesinde ?Visuel Analogue Scale? (VAS) ve ?Verbal Rating Scale? (VRS) kullanıldı. Hastaların ilk analjezik gereksinim süreleri, toplam analjezik (tramadol) gereksinimleri, toplam tramadol tüketimleri, yan etkiler ve hasta memnuniyetleri kaydedildi.Parametrik verilerin karşılaştırmalarında Kruskal-Wallis ve Mann Whitney U testleri kullanıldı, Bonferroni düzeltmeleri yapıldı. Nonparametrik verilerin karşılaştırılması için Ki-kare testi uygulandı. p < 0.05 değerler istatiksel olarak anlamlı kabul edildi.Grup P'de ilk analjezik gereksinim süresi 45.0 ± 41.9 dk, Grup D'de 130.5 ± 88.4 dk, Grup L'de 75.9 ± 52.6 dk idi. Grup D'deki olguların ilk analjezik gereksinim süreleri Grup P ve Grup L'den belirgin ölçüde uzun olarak bulundu (p=0.001, p=0.01). Grup D'deki olguların 1. saatteki VAS değerleri Grup L ve Grup P'den istatistiksel olarak anlamlı oranda düşük saptandı ( p=0.007, p=0.001). Toplam tramadol gereksinimi ve tüketimi Grup D ve Grup L'de Grup P'den az iken Grup D ve Grup L arasında istatistiksel bir fark yoktu. Kurtarıcı analjezi (ek tramadol) dozu Grup D'de Grup P ve Grup L'den belirgin oranda azdı (p < 0.001, p=0.01). Yan etki profilleri arasında farklılık gözlenmezken, hasta memnuniyeti sadece Grup D'de Grup P'den anlamlı oranda fazla olarak gözlendi.Spinal anestezi uygulanan sezaryen olgularında, iv 50 mg deksketoprofen trometamol ile iv 8 mg lornoksikamın postoperatif 24 saatte toplam tramadol gereksinimi ve tramadol tüketimi üzerine etkileri istatistiksel olarak farklı bulunmamıştır. Ancak deksketoprofen trometamolün, postoperatif ağrı tedavisinde erken dönemde ilk analjezik gereksinimini geciktirmesi, VAS skorlarını ve kurtarıcı analjezik dozunu azaltması nedenleriyle analjezik etkinliğinin lornoksikama göre daha fazla olduğu kanısına varılmıştır.
  • Öğe
    Laparoskopik cerrahide sevofluran veya total intravenöz anestezinin orta kulak basıncına etkileri
    (Kırıkkale Üniversitesi, 2010) Güler, Serkan; Apan, Alpaslan
    Amaç:Çalışmamızın amacı laparoskopik cerrahi sırasında uygulanan karbondioksit ensuflasyonunun propofol ile uygulanan total intravenöz anestezi (TİVA) veya inhalasyon anesteziklerinden sevofluran idamesi sırasında orta kulak basıncı üzerine etkilerini belirlemektir.Materyal ve Metod:Elektif olarak supin pozisyonda kulak operasyonları dışında laparoskopik veya laparoskopik olmayan cerrahi planlanan ASA (American Society of Anesthesiologist) I-II sınıfı 60 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastalar randomize edilerek üç eşit gruba (n=20) ayrıldı. Anestezi indüksiyonu tüm gruplarda propofol 2-2.5 mg/kg, roküronyum bromid 0.6 mg/kg ve fentanil 1 µg/kg ile sağlandı. Endotrakeal entübasyon uygulandıktan sonra anestezi idamesi Grup 1'de sevofluran (% 2-2.5) kontrol, Grup 2'de sevofluran (% 2-2.5) laparoskopi ve Grup 3'de total intravenöz anestezi (TİVA) laparoskopi uygulamasında propofol ilk 20-30 dakika boyunca 12 mg/kg/saat, sonraki 20-30 dakika 9 mg/kg/saat daha sonra da 6 mg/kg/saat'lik infüzyon hızında verildi. Hastalara TİVA grubunda 30-45 dakikada bir, diğer gruplara gerektiğinde fentanil 1 µg/kg uygulandı. Anestezi idamesinde roküronyum bromid gerektiğinde 0.3 mg/kg dozunda tekrarlandı. Tüm gruplarda inspire edilen O2 % 50 olacak şekilde hava/oksijen (4 lt/dk) karışımı ile mekanik solunum idame ettirildi. Orta kulak basıncı mobil timpanogram cihazı ile Grup 2 ve Grup 3'de anestezi öncesi, entübasyondan 10 dakika sonra, CO2 ensuflasyonundan 10, 30 dakika sonra ve CO2 eliminasyonundan hemen önce, ekstübasyondan 10 dakika önce, ekstübasyondan 15 dakika, 30 dakika ve 1 saat sonra ve postoperatif 6. saat her iki kulak için ölçüldü. Grup 1 hastalarında ise preoperatif, endotrakeal entübasyondan 10, 30 dakika sonra ve ekstübasyondan 10 dakika önce ve postoperatif benzer sürelerde orta kulak basıncı ölçüldü. Orta kulak basıncı ölçümleri ile birlikte aynı periyotlarda her kulak için gradiyent ve komplians değerleride ölçülerek kaydedildi.Bulgular:Laparoskopik cerrahi uygulanan Grup 2 ve Grup 3 hastaları arasında orta kulak basınç değişimleri açısından istatistiksel açıdan belirgin bir fark bulunamadı. Orta kulak basınçları Grup 1'de operasyonun 10. ve 30. dakikasında, ekstübasyondan önce, postoperatif 15. ve 30. dakikada preoperatif değere göre anlamlı bir artış gösterdi (p<0.05). Grup 3'de ise ensuflasyonun 30. dakikası ve eliminasyon periyodunda preoperatif değere göre anlamlı bir artış gözlendi (p<0.05). Grup 1'de operasyonun 10. dakikasında Grup 3'e göre anlamlı bir artış saptandı (p=0.001).Sonuç:Bulgularımız orta kulak basıncının laparoskopik cerrahi sırasında değişmediği, sevofluran veya TİVA'nın güvenle kullanılabileceği, seçimde hastanın özelliklerinin göz önünde bulundurulması gerektiğini düşündürmektedir.
  • Öğe
    Sezaryen operasyonlarında spinal ve kombine spinal-epidural anestezinin oturur veya sağ lateral pozisyonlarda yapılmasının blok özellikleri ve hipotansiyon şiddetine etkileri
    (Kırıkkale Üniversitesi, 2010) Pekuz, Yasemin Özkan; Büyükkoçak, Ünase
    Günümüzde sezaryen operasyonlarında; en sık tercih edilen anestezi yöntemleri spinal (SA) ve kombine spinal-epidural anestezi (KSEA)'dir. Bu çalışmada elektif sezaryen operasyonlarında KSEA ve SA'nin oturur veya sağ lateral dekübitüs pozisyonlarda uygulanmasının; blok özellikleri ve başta spinal hipotansiyon olmak üzere spinal anestezi komplikasyonları yönünden karşılaştırılması, bununla birlikte en güvenli, konforlu yöntem ve pozisyon kombinasyonunun saptanması amaçlandı.Hastanemiz etik komitesi onayı alınarak, elektif sezaryen operasyonu geçirecek ASA-I grubu 80 gebe hasta çalışmaya dahil edildi. Randomize olarak dört gruba ayrıldı; oturur pozisyonda KSEA (Grup-I, n:20), sağ lateral dekübitüs pozisyonunda KSEA (Grup-II, n: 20), oturur pozisyonda SA (Grup-III, n:20) ve sağ lateral dekübitüs pozisyonunda SA (Grup-IV, n:20) uygulanan grup. Spinal blok, L3-4 aralığından hiperbarik bupivakain %0.5, 12.5 mg kullanılarak yapıldı. KSEA gruplarında epidural kateter sadece postoperatif analjezi için kullanıldı. Hemodinamik parametreler, duyusal ve motor blok seviyeleri; ilk 8 dakikada 2, 8-20. dakikalarda 4 dakika ara ile, sonrasında 30, 40, 50, 70 ve 90. dakikalarda not edildi. Vazopressör ihtiyacı, işlem süresi, komplikasyonlar kaydedildi.Gruplar arasında demografik özellikleri bakımından anlamlı bir farklılık yokken, Grupların ortalama arter basınçları (OAB) karşılaştırıldığında Grup-III'de 16.dakikada Grup-I'e, 20. dakikada ise Grup-IV'e göre anlamlı derecede yüksek olarak tespit edildi. Her bir grubun OAB değişimleri değerlendirildiğinde; Grup-I ve Grup-IV'de tüm çalışma evrelerinde OAB'larının bazal değere göre belirgin olarak düşük olduğu gözlendi. Duyusal blok seviyeleri; Grup-III ve Grup-IV'de 2 ve 6. dakikalarda Grup-I'e, 4 ve 6.dakikalarda ise Grup-II'ye göre anlamlı derecede yüksek olarak tespit edildi. Motor blok seviyeleri değerlendirildiğinde; Grup-IV'de 2. dakikada Grup-I ve Grup-III'e, 4. dakikada ise Grup-I, Grup-II ve Grup-III'e göre belirgin derecede yüksekti. Duyusal bloğun T6 dermatomuna ulaşma süresi Grup-IV'de, Grup-I ve Grup-II'ye göre, Grup-III'de ise Grup-II'ye göre anlamlı derecede kısa bulundu. İşlem süresi Grup-II'de Grup-I, Grup-III ve Grup-IV'e göre, Grup-I'de ise Grup-III. ve Grup-IV'e göre uzun olarak tespit edildi.Sonuç olarak, hem KSEA hem de SA oturur veya sağ lateral dekübitüs pozisyonlarında uygulandığında etkin ve güvenli bir anestezi sağlandı. Ancak oturur pozisyonda SA uygulamasının diğer anestezi ve uygulama pozisyonu kombinasyonlarına göre daha hızlı, güvenli ve konforlu bir anestezi-analjezi sağladığı kanaatine varıldı.