Makale Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Arapçanın Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Yazınsal Metin Türleri: Fabl(2017) Soyer, SenemYabancı dil öğretimi alanında her geçen gün yenilikler yaşanmaktadır. Bu yenilikler, ders içeriklerinin güncellenip düzenlenmesi, hedeflere göre farklılık gösteren ve değişen dil öğretim yöntemleri ile kullanılan araç-gereç bakımından kendini göstermektedir. İçerik olarak gözlemlenen değişikliklerden biri de ders kitaplarında yer alan yapay metinlerin yerini yazınsal türlere bırakmasıdır. Edebiyatın, yabancı dil öğretiminde, bir eğitim aracı olarak önemi ve gerekliliği yadsınamaz bir gerçektir. Edebî ürünler, yabancı dil öğretiminde hedef dili ve kültürü ilk elden öğrenme hususunda eşsiz kaynaklardır. Yabancı dil öğretiminde toplumlar ve kültürler arasında bir aktarım aracı olması nedeniyle yazınsal metinler, hedef dili ve kültürünü öğrenmede en temel kaynak konumundadırlar. Bu çalışmanın odağını Arap edebiyatının temel kaynaklarından biri olan Kelîle ve Dimne oluşturmaktadır. Bu eserin edebî bir materyal olarak Arapçanın yabancı dil olarak öğretiminde kullanılabilirliği incelenecektir. Eserin aslı Sanskritçedir ve Abbasiler döneminde Abdullah İbn-i Mukaffa‘ (142/759) tarafından çevirisi yapılarak Arap edebiyatına kazandırılmıştır. Politika, ahlak ve devlet idaresi gibi konularda birbirinden farklı metinler içermektedir. Ayrıca, dilin kullanımı bakımından da Arapçanın en iyi örneklerinden biri sayılmaktadır. Yazılı kültürün aktarılmasında önemli bir yer tutan bu eser fabl türünde yazılmıştır. Fabl, hayvanların konuşturulması ile okuyucuya bir ders vermeyi amaçlayan masalsı didaktik eserlerdir. Yabancı dil öğretiminde kullanılan fabllar, hedef dilin günlük kullanımlarına örnekler vermesi, dilin kültürünü yansıtması ve kısa hikâyeler olması bakımından bir materyal özelliği taşımaktadır. Bu çalışmada literatür taraması yapılmıştır. Yabancı dil öğretiminde roman, hikâye, şiir, tiyatro gibi türlerin yanı sıra fablların da öğretim sürecinde öğrenciye olumlu katkılar yaptığı sonucu elde edilmiştir.Öğe Yabancı Dil Eğitiminde Bireysel Farklılıklara Bir Çözüm Önerisi: Yaratıcı Drama Yöntemi Ve Etkinlikleri(2016) Soyer, SenemEğitim öğretim sürecini etkileyen yaş, hazır bulunuşluluk düzeyi ve sosyo-ekonomik faktörler gibi bazı öğrenici özellikleri vardır. Öğrenen bireyler kimi yönlerden benzer özelliklere sahip olsalar da öğrenme stili olarak ifade edilen durum, bireysel farklılıklara vurgu yapmaktadır. Sınıf ortamında aynı topluma ait farklı kesimlerden çok sayıda öğrenci bir araya gelmektedir. Sosyo-kültürel farklılıkların yanı sıra bireysel farklılıkların eğitim öğretim sürecinde en aza indirgenmesi hedeflerden biridir ve kazanımlar bakımından olduğu gibi bireylerin kişisel gelişimleri ve kendilerini ifade edebilmeleri açısından da önemlidir. Bu çalışmada ikinci yabancı dil olarak Arapçanın öğretiminde yaratıcı drama yöntemi ele alınacaktır. Arapça öğrenen bireylerin bireysel farklılıklarını en aza indirgemede yaratıcı dramanın yöntem olarak kullanılmasının etkileri araştırılacaktır.Öğe Emîrüşşü‘Arâ Mu‘İzzî Dîvânında Farsça Şiir Söyleyen Şairlerin Yeri(2018) Gökmen, GökhanBüyük Selçuklu Devleti sarayında Meliküşşü„arâ unvanıyla yarım asrı aşkın bir sürede bulunan Emîr Mu„izzî (öl. 518-521/1124-1127), Selçuklu tarihi ve kültürü açısından önemli bir edebî şahsiyettir. Sultan Alp Arslan?ın şairi olan babası Burhânî sayesinde çocukluğundan itibaren saray çevresinde yaşayan ve İran edebiyat tarihinin önde gelen kaside şairlerinden olan Mu„izzî?nin 19.000 beyit civarındaki dîvânı, Selçuklu tarihi, edebiyatı ve kültürü açısından çok önemli ve değerli bir kaynaktır. Methiye konulu şiir yazma özelliğiyle esas kimliğini kazanmış olan Mu„izzî?nin, dîvânında andığı çok sayıda Farsça şiir söyleyen önemli ve meşhur şairler bulunmaktadır. Mu„izzî?nin, bu şairler arasında „Unsurî ve Ferruhî gibi bazı şairleri örnek aldığı şiirlerinde hissedilmektedir. Mu„izzî?nin, çeşitli yönleriyle dîvânında Şehîd-i Belhî (öl. 927), Rûdekî (öl. 941), Dakîkî (öl. 976-980), Firdevsî (öl. 1022-1026), Ferruhî (öl. 1038), „Unsurî (öl. 1039-1040), „Ascedî-i 107 Mervezî (öl. 1040), Katrân-i Tebrîzî (öl. 1089?dan sonra), Mes„ûd Sa„d-i Selmân (öl. 1121) ve Zeynebî-i „Alevî-i Mahmûdî (öl. 12. yy.) gibi şairlere yer vermesi, onun şairlik yönünü ve bu şairlerin birtakım özelliklerini göstermektedir. Çalışmanın amacı Mu„izzî tarafından dîvânda zikredilen bu şairler ve bu şairlerin şiirleri hakkında örneklerin sunulması ve değerlendirmelerin yapılmasıdır.Öğe Büyük Selçuklu Devleti Saray Şairi Emîr Mu‘İzzî’nin Dîvânı’nda Selçuklu Hâtunu Mâh Melek Hâtun(2018) Gökmen, GökhanBüyük Selçuklu Devleti sarayında meliküşşü„arâ unvanıyla yarım asrı aşkın bir sürede bulunan ve devlet adamları için şiirler yazan Emîr Mu„izzî (öl. 518-521/1124-1127), Selçuklu edebiyatı, tarihi ve kültürü açısından önemli bir şahsiyettir. Sultan Alp Arslan?ın şairi olan babası Burhânî sayesinde çocukluğundan itibaren saray çevresinde yetişen ve yaşayan Mu„izzî?nin 19.000 beyit civarındaki Dîvânı, bilhassa Melikşâh (öl. 485/1092), Berkyâruk (öl. 498/1104), Muhammed Tapar (öl. 511/1118) ve Sencer (öl. 552/1157) gibi Selçuklu sultanları, vezirleri, emîrleri ve devlet adamları için yazılmış şiirlerden oluşmaktadır. Onun şiirlerinde asıl tarih kaynaklarında adları zikredilen veya zikredilmeyen birçok tarihî şahsiyet hakkında bilgiye ulaşabilmek mümkündür. Hayatına dair tarih kaynaklarında çok fazla malumat bulunmayan ve Mu„izzî?nin, Dîvân?da adına övgüde bulunduğu şahsiyetlerden biri de Sultan Melikşâh ile Terken Hâtun?un kızı ve Sultan Sencer?in kız kardeşi Mâh Melek Hâtun?dur. Mâh Melek Hâtun?un, methiyeci bir şair olan Mu„izzî?nin Dîvân?ında ve düşünce dünyasında ne şekilde yer aldığı hususu birçok bakımdan anlam yüklüdür. Bir yandan Mu„izzî?nin, Mâh Melek Hâtun?u hangi özellikleri ve yönleri dolayısıyla eserine dâhil ettiği hakkında sonuçlara ulaşılabilecek, öte yandan Mâh Melek Hâtun?un edebî ve tarihî metinlerdeki varlığı hakkında bilgiler elde edilebilecektir. Bu bağlamda Mu„izzî?nin Mâh Melek Hâtun methiyesindeki beyanlarının ve bilgilerinin, hem edebiyat tarihi hem de siyasi tarih açısından İslam ve Türk dünyası için önemli olduğu açıktır.Öğe Arap Şiirinde Ramazan Ayı: Mazmun Açısından Bir İnceleme(2016) Yeşildağ, AbdussametBu çalışmanın amacı Ramazan Ayı ve bu ayın asırlar boyunca Müslüman şairlerin indindeki konumunu, bu konuda şairleri cezbeden unsurların önemini resimlemek ve ayrıca şairlerin bu ayı vasıflandırmadaki ortak noktalarını incelemektir. Çalışmamız iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci bölümde Ramazan kavramı ve bu kavramın Kuran ve Hadisler ışığında Müslümanların nazarındaki konumunu açıklayan nazarî çalışmalardan; ikinci bölümde ise asırlar boyunca şairlerin, Ramazan ayını karşılama, onun faziletlerini dile getirme, oruç, Ramazan ayına veda gibi bu ayı vasıflandırmalarından bahsedilmektedirÖğe Türkçe Ve Arapçadaki İçinde Sayı Geçen Bazı Deyim Ve Söz Öbeklerinin Karşılaştırılması(2015) Ceviz, Nurettin; Soyer, SenemBu çalışmada, Türkçe ve Arapçadaki içinde sayı ifadesi geçen bazı deyim ve söz öbekleri anlamsal yönden karşılaştırılmaktadır. Burada, iki dilde tespit edilen bazı deyim ve söz öbeklerinden hareketle, benzer -ya da aynı- anlama gelmek üzere, iki dildeki deyim ve söz öbeklerinde karşılıklı olarak aynı sayıların kullanılıp kullanılmadığı tartışılmaktadır. Türkçe ve Arapçada, içinde sayı geçen deyim ya da söz öbeklerinin anlamsal yönden karşılaştırıldığı bu çalışmada, ilk önce, en fasih Arapça metin olan Kur'an-ı Kerimden örnekler ele alınmış olup, bunların yapı bakımından Arapçadaki sıfat tamlaması yapılarının/biçimlerinin hepsini de içerdiği görülmüştür. Daha sonra sayı içeren deyim ve söz öbekleri, 1) İçinde Sayı Geçen Bazı Türkçe Deyim ve Söz Öbeklerinin Arapça Karşılıkları, 2) İçinde Sayı Geçen Bazı Arapça Deyim ve Söz Öbeklerinin Türkçe Karşılıkları, 3) Arapça ve Türkçesinde Aynı Sayı Geçen Bazı Deyim ve Söz Öbekleri, 4) Arapça ve Türkçesinde Farklı Sayı Bulunan Bazı Deyim ve Söz Öbekleri olmak üzere dört kategoride ele alınmıştırÖğe Duygu Asena’nın “Kadının Adı Yok” ve nevâl es- sa‘dâvî’nin “imra’a ‘inde nuktati’s-sıfr” (sıfır noktasındaki kadın) adlı eserlerinde evlilik teması ve kadın olgusu(2013) Soyet, SenemBu çalışmada, Duygu Asena’nın Kadının Adı Yok ile Nevâl es- Sa‘dâvî’nin Imra’a ‘inde Nuktati’s-Sıfr (Sıfır Noktasındaki Kadın) adlı eserlerinde kadın kahramanlar, tip, karakterizasyon ve muhteva ile evlilik temasını ele alış biçimleriyle karşılaştırmaya tabi tutulacaktır. İki yazarın yaşadığı toplumlar, geleneksellikleri ve modernleşme çabaları feminist görüş açısından değerlendirilecektir. Bu çalışmada şu sorunsallar ele alınacaktır: Batıda başlayan feminist hareketin doğusunda kalan Türkiye ve Mısır'da kadın ne durumdadır? Bu toplumların içinden çıkan fakat topluma aykırı olan ya da topluma önderlik etmiş iki kadın feminist yazarın eserlerinde bu değişimin izlerini görmek mümkün müdür? Aynı dönemde farklı iki ülkede yaşamış olan, toplumlarının dikkatini “kadın hak ve özgürlükleri” konusuna çeken ve bununla ilgili olarak farkındalık sağlama çabasındaki bu iki öncü kadın yazar, feminizm olgusunu nasıl işlemişlerdir? İki toplumun kadına bakışını ve evlilik kurumunu nasıl eleştirmişlerdir?Öğe Bânet su‘âd kasîdesine yapılan çalışmaların tesbiti üzerine-I(2013) Yeşildağ, AbdussamedBânet Su‘âd kasîdesi, Hz. Peygamberin huzurunda okunmuş ve hediye olarak da hırka-i saadete nail olmuş olan bir kasidedir. Câhiliye şiirinin tüm özelliklerini taşıyan bu kaside her dönemde edebiyat alanında el üstünde tutulmuştur. Söz konusu kaside üzerine şerhler, tahmisler, taştirler; tahkikler, modern edebiyatla beraber makaleler ve bilimsel çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmamızda kaside üzerine yapılan şerh, tahmis ve taştir ve muaraza yazan müelliflerin biyografilerini vereceğiz. İleriki dönemlerde de makalemizin ikinci bölümü olarak kaside üzerine yapılan tercümeler, tahkikler, müstakil eserler ve makaleler listesini verme arzusundayız.Öğe Öğe دراسة فنَّيَّة جماليَّة لخطبة قطري بن الفجاءة(2018) Mawas, Mustafaتُعَدُّ الخطابة من الفنون النثرية المهمَّة التي تتوجَّه إلى جمهورٍ معيَّنٍ من الناسِ لنقلِ أفكارٍ خاصةٍ إليهم، وبناءً على ذلك تنوَّعت الخطبُ بين الخطبِ الدِّينيَّةِ والسياسيَّة والثقافيَّةِ وغيرها. ومن الخطب السياسيَّة التي كانت شديدة الوقعِ في جمهور المتلقين خطبة قطريِّ بن الفجاءة أحدِ رؤساء فرقة الأزارقة وأبطالِهم المشهودِ لهم بالفصاحة والبلاغة والبيان، وبحثنا هذا هو دراسةٌ فنيَةٌ جماليَّةٌ لهذه الخطبة ، والهدف من هذه الدِّراسةِ هو بيان أهمِّ جماليات الأسلوب في هذه الخطبة، وتوضيح أهم الخصائص الأسلوبية فيها، مبرزين من خلال ذلك القدرة البلاغية والفنيّة والأدبية التي يتَّسمُ بها الخطيب، والتي ساهمت بشكل أو بآخر في جذب انتباه الجمهور وشدِّهم للتعلُّق بنصِّ الخطبة ومتابعته بحبٍّ وشغفٍ من دون فتورٍ أو مللٍ . وقد اعتمدنا في دراستنا المنهجَ التحليلي الذي يقوم على تحليل الخطبة وتوضيح السمات الجماليّة فيها من خلال مستوياتٍ عدّة، منها المستوى الصَّرفي، والمستوى الصَّوتي، والمستوى الدِّلالي، والمستوى التركيبي ، وفي كلِّ مستوًى من هذه المستويات نبرزُ القيمة الجمالية لكلِّ فنٍّ من الفنون البلاغية أو الصوتية أو الصرفية أو الدلالية التي أتى بها الخطيب لإقناع المستمعين أو المتلقين والتأثير فيهم .ففي المستوى الصوتي برز التَّدرُّجُ في الأفكار كقيمةٍ جماليَّةٍ بغية إقناع المتلقِّي واجتذابه، إضافةً إلى سمةِ التكرار لكلمات معيَّنة أو جملٍ وتراكيب، مما خلقَ نمطاً إيقاعياً جميلاً في الخطبةِ. وفي المستوى الصَّرفي برزت المزاوجة بين الصِّيغ الصَّرفية ، فكان لها أثرٌ في التنغيمِ الموسيقي المتتابعِ للخطبةِ . إضافةً إلى اعتماد أفعال ماضية ومضارعة لها دلالة خاصة، وتواتر صيغ مشتقة متنوعة كاسم الفاعل واسم المفعول والصِّفةِ المشبهة باسم الفاعل. وفي المستوى التركيبي ظهرت الأساليب الخبرية التي دلَّت على الهدوء والسكينة، إضافةً إلى اعتماد الخطيب مَلمَحاً أسلوبياً مهمَّاَ هو الاستشهاد بآيات الذكر الحكيم . وفي المستوى الدِّلالي تنوَعت الحقول الدِّلالية من حقولٍ طبيعيِّةٍ إلى حقولٍ وصفيّة إلى حقولٍ ماديَّةٍ ومعنويةٍ . إنّ كلّ ما سبق، وسواه ممّا ورد في الدراسة، يجعل هذه الخطبة جديرة بالوقوف عندها طويلاً، ويجعلها أنموذجاً أدبيّاً يمكن أن يُتّخذ معياراً أدبيّاً يُقاس عليه، سواء على المستوى الدلاليّ أو المستوى البلاغيّ أو المستوى التأثيريّ.Öğe تحفة العشاق اثری تألیفی به منظور آموزش زبان فارسی به ترکان(2018) Öz, Yusufبه دنبال فتوحات سلاطین سلجوقی به آسیای صغیر و تشکیل دولت سلاجقۀ روم زبان فارسی به این سرزمین انتقال یافت و توسط شاعران و ادیبان مهاجر به عنوان زبان ادبی به حیات خود ادامه داد. تهیه فرهنگنامههای عربی و فارسی بین قرنهای دوازدهم و چهاردهم میلادی، نشانگر این است که زبان آموزشی در بعضی از مدارس آن روزگار، فارسی بوده است. هرچند این زبان به تدریج رو به فراموشی میرفت، ولی در محیط دربار سلجوقی و بین خواص و شاعران و ادیبان رایجتر میشد. در اواخر قرن چهاردهم میلادی نیاز به آموزش زبان فارسی حاصل شد و کسانی که با امر آموزش و تدریس در ارتباط بودند و بر این زبان تسلط داشتند به فکر تدوین لغتنامه و قواعد و دستور زبان فارسی افتادند. در اوایل قرن پانزدهم میلادی، روند تالیف فرهنگنامههای دو زبانه، فارسی و ترکی، آغاز شد. فرهنگنویسان ترکتبار در لغتنامههای خود حتما بابی یا فصلی به دستور زبان فارسی اختصاص دادند و دستورنویسان رسالههایی مستقل شامل قواعد صرف و نحو فارسی نوشتند یا قواعد دستور زبان فارسی را به نظم کشیدند. علاوه بر فرهنگنامهها و دستورها، کتابهایی به صورت راهنمای مکالمه فارسی هم تهیه شده است. یک نمونه از این کتابها تحفة العشاق است. در این مقاله کوشش بر آن است که با اشاره به سیر تاریخی آموزش زبان فارسی در اناطولی، رساله مکالمه زبان فارسی به نام تحفة العشاق که احتمال می رود نخستین کتابی باشد که به منظور آموزش گفتار زبان فارسی در اوایل قرن شانزدهم میلادی تألیف شده باشد، از لحاظ ترتیب و محتوی معرفی گرددÖğe An inquiry into connectives and their use in written discourse(2012) Kurtul, KamilBir dili bilmek o dilde bildirişim durumuna uygun anlaşılabilir ve iyi kurgulanmış metinler üretmek ya da üretilmiş metinleri anlayabilmek demektir. Metin tümcelerin rastgele bir şekilde dizilmesiyle oluşturulan bir yapı değil, tümcelerle gerçekleşen anlamlı bir bütündür. Metindilbilim dili tümce düzeyinin ötesinde metinsellik ölçütleri temelinde inceleyerek bilgi yapısını ortaya koymayı amaçlar. Bağlaçlar metinlerin anlaşılıp yorumlanmasında önemli işlevlere sahip dilsel unsurlardır. Mevcut çalışmada Hacettepe Üniversitesi’nde öğrenim gören İngiliz ve Fransız Dili ve Eğitimi bölümlerinden öğrencilerin kendi ana dilleri ve İngilizce’deki bağlaç kullanımları ve başarım düzeyleri Penn Discourse TreeBank çalışması modellenerek incelenmiş, farklı dilsel arkaplana sahip olmalarının dilsel etkileşime neden olup olmadığı araştırılmıştır. Yapılan hataların nedenlerini ortaya çıkarmak amacıyla bir dilbilgisel yargı testi geliştirilerek uygulanmıştır. Değerlendirme öğrencilerin bağlaçları orta ve iyi düzeyde kullandıklarına ve D1’in öğrenicilerin dilsel arkaplanlarından bağımsız olarak D2’deki bağlaç kullanımlarını etkilediğine işaret etmektedir.Öğe Veled Çelebi’den soyu ve ailesiyle ilgili notlar ve anılar(2011) Şafak, YakupKonya Mevlâna Dergâhı son postnişinlerinden Veled Çelebi İzbudak, Mevlevîlik dünyasındaki yeri kadar Türk dili ve edebiyatı, Fars dili ve edebiyatı, özellikle Mevlâna ve mevlevîlk konusundaki çalışmaları ve çevirileriyle de tanınmıştır. Bu yazıda, Veled Çelebi?nin kısa hayat hikâyesi verildikten sonra, gerek matbû eserlerden, gerekse, kendisinin Selçuk Üniversitesi Ktp. Uzluk Arşivi?ndeki mecmua ve defterlerinden istifadeyle soyu ve ailesiyle ilgili bilgiler derlenerek araştırmacıların ilgisine sunulmuş; bu hususta kaynaklardaki bazı eksiklikler ve müphem hususlar giderilmeye çalışılmıştır.Öğe Siyâveş—i Kesrâyî ve Ares—i Kemângîr (Okçu Ateş) Adlı Şiiri(2015) Gökmen, Gökhanİran Edebiyat tarihinin en büyük hamasi manzumelerinden ve doğunun en tanınmış epopelerinden biri, Firdevsî"nin Şahnâme adlı eseridir. Çağdaş şairlerden Siyâveş-i Kesrâyî, bu manzumeden esinlenerek İran-Turan sınırını belirlemek için ok atmakla simgeleştirdiği Âreş-i Kemângîr"i akıcı ve etkili dizeleriyle ölümsüzleştirmiş; Âreş"i millî bir kahraman olarak nitelemiştir. Bu çalışmada Kesrâyî"nin hayatına, eserlerine ve edebî üslûbuna kısaca değinilmiş; Âreş-i Kemângîr adlı manzumesi hakkında bilgi verilmiş ve bu manzumenin çevirisi sunulmuşturÖğe Mu’izzî: 11. Yüzyıl “Farsça Gazelin Öncüsü”(2019) Gökmen, GökhanBüyük Selçuklu Devleti sarayında meliküşşü‘arâ unvanıyla yarımasrı aşkın bir süre bulunan Emîr Mu‘izzî (öl. 518-521/1124-1127),methiye konulu şiir yazma özelliğiyle esas kimliğini kazanmış Büyük Selçuklu saray şairidir. Büyük Selçuklu Devleti’nin sultanları,emîrleri, vezirleri ve önemli tarihî şahsiyetleri için şiirler söyleyenMu‘izzî’nin şairlikteki başarısı, eski ve yeni bütün şahsiyetler tarafından kabul görmüştür. Gerek eski edebiyatçılar gerekse son dönemedebiyatçıların eserlerinde Mu‘izzî’nin yer alması, şairliği hususunda özellikli oluşunu göstermektedir. Ayrıca birçok edebiyat tarihçisitarafından Farsça gazelin öncüleri arasında zikredilen Mu‘izzî, Farsedebiyatında gazel nazım şeklinin temelini atmış şairlerden sayılmaktadır. Mu‘izzî’nin bazı gazellerine bakıldığında ise kendisindenönceki şairlere göre onun yeni mazmunlar üretmede ve gazeli olgunlaştırmada ilk şairlerden olduğunu söylemek mümkündür. ÇünküMu‘izzî, gazel nazım şekline getirdiği yenilik ve anlayışla, diğer gazelşairlerinden ayrılır. Fars edebiyatının en önde gelen gazel şairlerindenolan Hâfız, Mu‘izzî’nin birçok mazmununu incelemiş ve gazellerinden istifade etmiştir. Bunun yanı sıra Senâ’î-i Gaznevî’nin de gazeldeMu‘izzî’yi takip ettiği, aynı şekilde Enverî, Zahîreddîn-i Fâryâbî veAttâr-i Nîşâbûrî gibi meşhur gazel söyleyen şairlerin de Mu‘izzî’yiörnek aldığı bilinmektedir. Ancak gazel, Mu‘izzî’nin devrinde bir şekilde kendi bağını tegazzül ile birlikte kasideden ayırmış ve müstakilbir nazım türü olma yolunda ilerlemiştir. Mu‘izzî’nin dönemi de bubağlamda gazel kalıplarının henüz tomurcuklanmaya başladığı ve olgunluğun ilk evrelerine geçildiği bir dönem olarak düşünülmekteydi.Gazel söylemenin aslının, sevgiliyi övmek olduğu ancak Mu‘izzî’ninbu bahis haricinde tarihî ve hikemî konulara da gazellerinde yer vermesi, gazeli, klasik gazel kurallarına uygun olarak kullanmasının yanısıra gazel tarzının, Mu‘izzî’nin methiyeci yönü ve üslubuyla bütünleştiğini de göstermektedir. Çünkü Mu‘izzî, esas ününü kasideciliğiyle kazanmıştır. Hâfız gibi en büyük gazel şairinin ve çağdaşı birçokşairin gazelde Mu‘izzî’nin kullandığı teşbih ve betimlemelerden yolaçıkarak onun gazelleri ile üslubunu örnek alması, kendi döneminingazel nazım şeklinde inisiyatif sahibi bir şair olarak önemli bir roloynadığını açıkça göstermektedir. Dîvânındaki bütün şiirleri incelendiğinde, Mu‘izzî’nin gazelcilik yönünün ve gazeldeki ustalığının,aslında Mu‘izzî’nin methiye söylemedeki başarısından kaynaklandığı yadsınamaz bir gerçektir. Ayrıca Mu‘izzî’nin klasik şiirde kasideve gazeli birleştiren, tabiri caizse kasideyi gazele ilhak eden bir şairolduğunu da söylememiz mümkündür. Zaten o zamanlar gazel, yenilik arayışlarının da etkisiyle şeklen gazel biçiminde yazılmış, manasıgeleneksel kasideleri andıran methiyelerden ibaret sayılmıştır. Bununneticesinde Mu‘izzî de çoğu zaman gazele kasidenin görevini ve özelliklerini yüklemiştir, ancak bu yola başvururken şairliğinden ve şiirinden taviz vermemiştir. Fars edebiyatçıları ve edebiyat tarihçileri deMu‘izzî’nin, Farsça gazel nazım şeklinin temelini atan ve gelişmesinde en büyük katkısı olan şairlerden biri olduğunu savunmuşlardır. Bubeyanlar doğrultusunda Mu‘izzî’nin, Fars edebiyatının ve özelliklekendi döneminin ilk dönemlerinde meşhur gazel şairleri zümresindensayıldığı anlaşılmaktadırÖğe Ahmed-i Şâmlu; Hayatı, Eserleri, Edebi Kişiliği ve Bir Şiirinin Tercümesi(2017) Çetinkaya, GökhanKuşkusuz çağdaş İran şiirinin en önemli temsilcilerinden biri ve şi'r-i sepîd olarak bilinen vezinsiz şiir türünün kurucusu olan Ahmed-i Şâmlu hakkında Türkiye'de pek çok akademik ve edebî çalışma yapılmaya başlanmış, şiirlerinin bazıları Türkçeye tercüme edilmiştir. Yapılan bu yayınlar ışığında onun şiiri ve şairliği hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak ve bir şiirinin Türkçeye kazandırılması için bu çalışma hazırlanmıştır. Çalışmada Şâmlu'nun kısaca hayatına, eserlerine ve edebi kişiliğine değindikten sonra onun Hevâ-yi Tâze adlı şiir kitabında yer alan "Diger Tenhâ Nîstem (Artık yalnız değilim) adlı şiirinin Farsçası ile birlikte tercümesi sunulmuş ve bu şiir hakkında bir değerlendirme yapılmıştırÖğe Mîrek Muhammed ve şehrî ve gülî adlı eseri(2011) Öz, Yusuf; Kahraman, BahattinŞehrî ve Gülî, klasik İran edebiyatının önemli şairlerinin edebî meclislerde anlamı üzerinde tartışılmış ve nazım sebebi sohbetlere konu olmuş beyitlerini, manzumelerini ya da anlaşılmasında zorluk çekilen beyitlerdeki mazmunları bazen hikâyelerini naklederek izah eden bir eserdir. İçeriği ile Farsça edebî eserler üzerine Anadolu?da oluşmuş şerh geleneğinden farklı bir örnek olan bu eser, Nevâdirü?l- Emsâl adlı Farsça-Türkçe deyimler sözlüğünün müellifi olan Mîrek Muhammed tarafından yazılmıştır. Taşkentli olan Mîrek Muhammed, şair Muhlisî-i Bedahşânî?den eğitim almış, hiciv şairi olarak bilinen Müşfikî-i Buharâyî ile görüşmüş ve Şiraz, İstanbul ve Zigetvar?da bulunmuştur. Bu çalışmada müellif ve eseri hakkında bilgi verilecektir.Öğe Selçuklular döneminde Farsça nesir(2008) Coşkuner, FahrettinÖzet: Selçuklular dönemi her alanda olduğu gibi Farsça nesir açısından da altın dönemini yaşamıştır. Tarih, dil ve edebiyat, sosyal ve siyasî konular, din ve tasavvuf, tıp, astronomi gibi ilim dallarında çok değerli mensur eserler verilmiştir. Biz de bu çalışmamızda yaklaşık 2 asır boyunca Farsça yazılmış meşhur nesir örneklerini tanıtmak istedik. Bu birbirinden kıymetli eserlerin ancak 112 tanesinden bahsedebildik. Bunları tüm özellikleriyle anlatabilmek geniş çaplı bir çalışma konusudur. Eserleri sıralarken kronolojik sıraya uymaya çalıştık.Öğe Av ve avcılığa dair XV. yüzyılda yazılmış bir risale: Kitab-ı Sayd- name(2007) Coşkuner, Fahrettin; Okumuş, SaitAv hayvanları, avlanma usulleri, av aletleri ve avlanma şekilleri toplumların inançlarına, kültürlerine, gelenek ve göreneklerine göre farklılıklar gösterir. Bizim avcılık kültürümüz ve geleneğimizle ilgili pek çok eser yazılmıştır. Sahip olduğumuz bu zengin kültürün ortaya çıkarılması ve bu alanda yazılan eserlerin ilgililerin istifadesine sunulabilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmada Türkçe'ye çevirisi ve metni verilen, XV. yüzyılda kaleme alman ve tek nüshası bilmen Sayd-nâme adlı risale de bunlardan yalnızca bir tanesidir.Öğe Dilbilgisi-tasavvuf sentezi bir risale: Nahvu'l-kulub(2007) Hekimoğlu, MuhammetBu yazıda X. Yüzyıl tasavvuf bilginlerinden Ebu'l-Kâsım Ab-dülkerim b. Hevâzin el-Kuşeyrî'ye ait, Arapça dilbilgisi ve tasavvuf sentezi olan Nahvu'l-Kulûb adlı risalenin tenkildi metni ve tercümesi yapılmıştır.