Tıbbi Uzmanlık Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 4 / 4
  • Öğe
    Coracoacromial bileşkenin anatomisi ve klinik önemi
    (Kırıkkale Üniversitesi, 2007) Mıstık, Yusuf; Bozkurt, Mehmet Cem
    Omuz ağrısı kas-iskelet sistemine ait en s ık rastlanan bulguladan biridir ve omuz ağrlSlnln en sık sebeplerinden biri de impingement sendromudur. Bu çalışmada başta, başta impingement sendromu olmak üzere farklı omuz patolojilerine neden olabilecek coracoacromial bileşkenin anatomisi incelendi. Bu amaçla i 00 kuru scapula üzerinde kemik yapılarla ilgili morfometrik ölçümler yapıldı. On iki omuzda kadavra diseksiyonu ile ligamentum coracoacromiale'nin morfolojik özellikleri incelendi. Buna göre 8 olguda tek parçalı ( 7 quadranguler, i broad tip), 2 olguda iki parçalı , ligamentum coracoacromiale tespit edildi. İki olguda ise literatürde hiç tanımlanınamış ligamentum coracoacromiale bulundu. Coracoacromial bileşkeyi oluşturan farklı yapıların, varyasyonlarınlll bilinmesi, hem bölgeyle ilgili cerrahi girişimler açısından, hem de omuz patolojilerine neden olabilmesi açısından önemlidir. Anahtar Kelimeler: Coracoacromial bileşk e, ligamentum coracoacromiale, impingement sendromu
  • Öğe
    2010-2015 yılları arasında Adli Tıp Kurumu Ankara Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesi'nde yapılan yabancı uyruklu otopsilerin etiyolojik ve demografik analizi
    (Kırıkkale Üniversitesi, 2017) İkiz, Durmuş Arınç; Eke, Salih Murat
    Türkiye'ye gelen yabancı uyrukluların sayısının, ülkenin coğrafi konumu, turizm sektöründeki geniş kapsamlı yatırımları ve komşu ülkelerindeki siyasi istikrarsızlıklar nedeniyle son yıllarda artış gösterdiği görülmektedir. Bu nedenle; insanların bu şekilde başka bir ülkede bulundukları süre içerisindeki ölümleri (yabancı uyruklu ölümleri), tüm ülkeler için giderek artan önem arz etmektedir. Buna rağmen; literatürde, Türkiye ve dünyada, kendi ülkelerinden başka bir ülkede bulunan (yabancı uyruklu) kişilerin ölümlerini geniş kapsamda irdeleyen sınırlı sayıda çalışma mevcut olup, bu çalışmalar; yaş, cinsiyet, uyruk, ölümün tespit edildiği yer, ölüm sebebi ve orijini gibi parametreler üzerinde durmaktadır. Bu nedenle, bu tez kapsamında Ankara ilinde adli otopsisi yapılan yabancı uyruklu ölüm olgularının verilerini, siyasi, coğrafi ve sosyoekonomik açılardan, kaynaklar ışığında değerlendirerek bu konuda bilimsel veri oluşturmak, birçok disiplinin kullanabileceği bölgesel istatistiksel bir veri tabanı yaratmak ve bu alandaki yerli ve yabancı çalışmalara katkı sağlamak, ayrıca meydana gelen ölümlerin önlenebilir nedenleri açısından alınması gereken tedbirlerin neler olduğu konusunda öneriler oluşturmak amaçlanmıştır. 2010-2015 yılları arasında T.C. Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Ankara Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesi'nde otopsileri yapılmış olan toplam 11.695 olgudan 269'unun yabancı uyruklu olduğu, bu olguların 187'si (% 69,5) erkek, 82'si (% 30,5) kadın olmak üzere erkek/kadın oranının 2,3 olduğu tespit edilmiştir. Olguların en küçüğü 3 günlük bebek, en büyüğü 88 yaşında erişkin olmak üzere, ortalama yaş 36,68'dir. Yabancı uyrukluların, 53 olgu (%19,7) ile en sık çalışma amacıyla Türkiye'ye geldiği, ikinci sıklıkta 49 olgunun (% 18,2) turistik amaçla; üçüncü sıklıkta 48 olgunun (% 17,8) sağlık turizmi kapsamında tedavi amacıyla Türkiye'ye geldiği; bunun yanında terör örgütü mensubu olduğu tespit edilen 1 olgunun da (% 0,4) terör faaliyetleri kapsamında Türkiye'ye giriş yaptığı dikkati çekmektedir. Adli Tıp Kurumu Ankara Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesi'nde yapılan yabancı uyruklu otopsi olgularının sayısı her geçen yıl artmaktadır. Bu durum, 2010-2015 yılları arasında ülkeye tatil amacı ile giriş yapan yabancı uyruklu sayısındaki artış ile açıklanabileceği gibi, çevre ülkelerdeki iç karışıklıklar nedeniyle gelen düşük sosyoekonomik düzeyden kişilerin, tatil amacı ile gelenlerden farklı olarak Türkiye'de daha uzun süre ikamet etmeleri, birçoğunun vasıfsız inşaat veya tarım işçisi olarak çalışmaları ve bu kişilerin sayılarının günden güne progresif olarak artması ile de açıklanabilir. Ölüm orijinlerinin analizinde; önlenebilir ölüm nedenlerinden oluşan, kaza orijinli ölümlerin 112 olguyla (% 41,6) ilk sırada yer aldığı; bunu 84 olguyla (% 31,2) doğal ölüm olgularının izlediği; cinayet orijinli ölüm olgularının ise 47 olgu (% 17,5) ile 3. sırada yer aldığı tespit edilmiştir. Ölüm orijinlerinin yıllara göre dağılımı değerlendirildiğinde; sıklık sıralaması değişmemekle birlikte, her orijinden olgu sayısının 2010-2015 yılları arasında artış gösterdiği, oransal olarak en yüksek artışın yine kaza orijinli ölümlerde görüldüğü dikkat çekmektedir. Ölüm orijini kaza olan olgular, kaza türlerine göre daha detaylı analiz edildiğinde; trafik kazalarının başı çektiği görülmektedir. Bu durum da Türkiye'de trafik kazalarının yabancı uyruklular için de önemli bir tehdit oluşturduğunu, önlenmesine yönelik tedbirler alınması gerektiğini ortaya koymaktadır. Doğal ölüm olgularında, en sık görülen iki ölüm sebebinin kalp hastalığı ve bronkopnömoni olduğu; bronkopnömoni nedeni ile ölen yabancı uyrukluların büyük çoğunluğunun uluslararası veya geçici koruma kapsamında gelen ve kötü yaşam koşullarına sahip olan ailelerinin çocukları olan 0-10 yaş grubu olgular olduğu saptanmıştır. Bu nedenle sosyal devlet anlayışından sapmadan, bu ailelerin, en temel insani haklardan olan barınma, ısınma ve gıda ihtiyacının tespit edilip gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.
  • Öğe
    Adli Tıp Kurumu Ankara Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesi'nde yapılan adli otopsilerde kardiyak olmayan ölümlerde koroner ateroskleroz sıklığının saptanması
    (Kırıkkale Üniversitesi, 2018) Kaya, Ömer; Eke, Salih Murat
    GİRİŞ VE AMAÇ: Kalp ve damar hastalıkları, günümüz dünyasında mortalite ve morbidite nedenlerininin en başında bulunmaktadır. Bu durumun temelinde de genel olarak ateroskleroz yatmaktadır. Kardiyak kökenli ölümlerin bir kısmı, hiçbir klinik belirti vermeksizin hayatın herhangi bir anında ortaya çıkmaktadır. Ayrıca aterosklerotik hastalıklar; hayatta kalanlarda ülke ekonomisi ve kişinin yaşam kalitesine negatif yönde etki eden bir durumdur. Böylesine önemli bir sağlık sorununda, külfetli tedavi çalışmalarından daha çok koruyucu hekimlik çalışmalarına ağırlık verilmesi gereği açıktır. Otopsi, geçmişten günümüze kadar bir eğitim aracı olarak kullanılmakta ve otopsilerden elde edilen veri ve istatistiki bilgiler birçok bilimsel araştırma için temel oluşturmaktadır. Elde edilen bu istatistiki bilgilerle oluşturulan epidemiyolojik veriler; beklenmedik ölümlerin önlenmesi, hastalığın oluşumu ve ilerleyişinin durdurulabilmesi bakımından önemlidir. Bu tez kapsamında inceleyeceğimiz olgular travmatik nedenlerle meydana gelen nonkardiak ölüm olgularıdır. Adli otopsilerde koroner aterosklerozun sıklığı hakkında otopsi serilerinden elde edilen verilerin, koruyucu hekimlik uygulamaları açısından ipucu olabilecek bilimsel değerler üretilmesine kapı aralayacaktır. GEREÇ VE YÖNTEM: Bu çalışma 1 Şubat 2018 ve 15 Nisan 2018 tarihleri arasında Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı ve Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesi bünyesinde yapıldı. Belirtilen tarihler arasında Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesi'nde yapılan adli otopsiler arasından, kardiyak kökenli olmayan travmatik bir nedenle ölenlerden 10 ve 80 yaş arasındaki, çürüme bulguları göstermeyen 133 olgu incelenmiştir. Alınan örnekler AHA koroner ateroskleroz sınıflamasına göre derecelendirildi. Son olarak analizi yapıldı. BULGULAR: Olguların 97'sinin erkek (%72,9), 36'sının (%27,1) kadınlardan oluştuğu saptandı. Olgular arasında en küçük yaş 12 iken, en büyük yaş 80 idi. Erkeklerde 75 (%56,4), kadınlarda 26 (%19,5) toplamda 101 (%75,9) olguda aterosklerotik bulgular tespit edilmiştir. Koroner arterlerdeki ateroskleroz gradelerine bakıldığında; RCA'da ve LAD arterde en sık Grade 1 lezyon görüldüğü (sırasıyla %43,6-%31,6) tespit edilmiştir. Olguların cinsiyet bazlı, semptomatik grup olarak tarif edilen Grade 4 ve üstü ile Grade 4 altı olarak incelenmesinde; Grade ?4 lezyonların en sık LAD arterde olduğu ve her üç koroner arterde de erkeklerde kadınlara nazaran daha sık görüldüğü tespit edilmiştir. Olguların yaş aralığı bazlı, semptomatik grup olarak tarif edilen Grade 4 ve üstü ile Grade 4 altı olarak incelenmesinde; ileri evre lezyonların en sık 34 (%25,6) olgu ile LAD'de, ikinci sıklıkta 14 (%10,5) olgu ile RCA'da en az ise 12 (%9,0) olgu ile Cx'te görülmüştür. SONUÇ: Çalışmamızın sonucunda elde edilen verilere göre, çalışmamıza katılan erkek sayısının kadınlardan fazla olduğu tespit edildi. Olgular yaş aralığına göre değerlendirildiğinde; 21-30 yaş aralığının en sık yaş grubu olduğu görüldü. Olguların yaşları cinsiyete göre değerlendirildiğinde; kadınların en sık oranla 41-50 yaş aralığında, erkeklerin en sık oranla 21-30 yaş arasında olduğu saptandı. Çalışmamızda grade 1-3 lezyonların erken yaşlarda komplike lezyonlar denen grade 4-6 lezyonların ise ileri yaşlarda görüldüğü bulundu. Her iki cinsiyette de en sık aterosklerotik bulguların LAD arterde görüldüğü tespit edildi. Histopatolojik incelemeler ile olgularda görülen aterosklerotik damar sayısına bakıldığında; en sık tek damarda, ikinci sıklıkta çift damarda, en az ise üç damarda lezyon görüldü. Anahtar Kelimeler: Adli Tıp, Adli Otopsi, Ateroskleroz, Koroner Arter, Travmatik Ölüm
  • Öğe
    Adli tıp kurumu ankara grup başkanlığı morg ihtisas dairesi'nde 2014-2018 yılları arasında otopsileri yapılan kadın ölümlerinin adli tıbbi ve sosyodemografik özeliklerinin incelenmesi
    (Kırıkkale Üniversitesi, 2020) Ulucan, Murat; Eke, Salih Murat
    GİRİŞ ve AMAÇ: Ölüm ve kadın tek başına tıp alanının yanı sıra mitoloji, felsefe, din, hukuk ve sanat alanlarını da yakından ilgilendirir. Konu kadın ölümü olduğunda ise olay yeni bir boyut kazanır, bir kadının öldürülmesi ya da intihar etmesi ile bir erkeğin öldürülmesi veya intihar etmesi farklı dinamikler üzerinden yürür. Bu nedenle kadının öldürülmesinden önce, öldürülmesi esnası ve sonrasında yaşananların hem geride kalan yakınları hem de toplum üzerinde oluşturduğu yıkıcı etki, erkeğin öldürülmesinin oluşturduğu etkiden daha farklıdır. Adli Tıp alanında Türkçe literatürde otopsileri yapılan kadın ölümlerini irdeleyen sınırlı sayıda çalışma mevcuttur. Bu çalışmaların genelinde yaş, uyruk, ölüm yeri, ölüm orijini ve sebebi gibi parametreler incelenmiştir. Kadın ölümleri, sadece ölenin yakınlarını ilgilendiren bir durum değildir. Toplumsal hayatın farklı alanlarına olan doğrudan ve dolaylı etkileri nedeniyle, Sosyoloji, Felsefe, Hukuk, Sanat gibi diğer disiplinler tarafından da çalışılmıştır. Bu alanlarda yapılan çalışmalarda toplumsal cinsiyet kavramı ele alınarak kadın ölümlerine etkileri ve sonuçları değerlendirilmiştir. Amacımız alanımızda yapılan çalışmalardan elde edilen bulgular ve önerileri farklı alanlarda yapılan bu çalışmalarla birlikte değerlendirip konunun multidisipliner bir yaklaşımla çalışılmasının yolunu açmak, böylece konunun uzmanları tarafından daha iyi kavranmasına, bu önemli toplumsal sorun hakkında yaratılmaya çalışılan farkındalığa ve risk faktörlerinin belirlenmesi ile çözüme yönelik çalışmalara da katkıda bulunmaktır. GEREÇ VE YÖNTEM: T.C. Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Ankara Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesi'nde 2014-2018 yılları arasında otopsileri yapılan 16 yaş ve üzeri 1747 kadın olgu çalışmamıza dahil edildi. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'nden (UYAP) temin edilen belgeler ve T.C. Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Ankara Grup Başkanlığı arşivinden temin edilen otopsi dosyaları retrospektif olarak tarandı. Olguların sosyodemografik ve adli tıbbi özellikleri olgu rapor formlarına kayıt edildi. Son olarak olgulara ait veriler kullanılarak istatistiksel analizler yapıldı. BULGULAR: Olguların yıllara göre dağılımına bakıldığında en çok otopsisi yapılan kadın ölümünün 2015 yılında olduğu saptandı. Olguların en küçüğünün 16, en büyüğünün ise 109 yaşında olduğu belirlendi. Olguların 1689'unun Türkiye Cumhuriyeti uyruklu olduğu, yabancı uyruklu olguların ise en sık Suriye uyruklu olduğu saptandı. Olguların az bir kısmının medeni, çalışma, engellilik ve psikiyatrik hastalık durumları belirlendi. 24'ünün (% 1,5) gebe olduğu tespit edildi. Ölümlerin 1036'sının (% 59,3) Ankara'da meydana geldiği saptandı. Otopsisi yapılan kadın ölümlerinde en sık görülen ölüm orijini doğal ölüm olarak belirlendi. Olguların en sık evlerinde ölü bulundukları tespit edildi. 83 olguda (% 4,8) alkol ve uyarıcı/uyuşturucu maddelerden birinin vücutta bulunduğu belirlendi. SONUÇ: 2015 ve 2016 yıllarındaki Ankara ilinde otopsileri yapılan kadın ölümlerinin sayılarının yüksek olmasının, bu yıllarda yaşanan terör eylemlerinde meydana gelen toplu ölümler olduğu saptandı. Çalışmamızdaki olguların yaş ortalaması literatüre göre daha yüksek bulundu. Suriye uyruklu kadın ölümlerinin en sık görülen yabancı uyruklu kadın ölümleri olduğu saptandı. Ölüm oranlarının evli kadınlarda evli olmayanlara, çalışan kadınlarda çalışmayanlara oranla tüm orijinlerde daha yüksek olduğu belirlendi. Psikiyatrik hastalık varlığının tüm ölüm orijinleri için risk faktörü olduğu tespit edildi. Cinayet orijinli ölümlerde gebe olanların gebe olmayanlara oranla daha fazla olduğu görüldü. Otopsisi yapılan kadın ölümlerinde doğal ölümlerin en sık görülen ölüm orijini olduğu saptandı. Bu ölümlerin en sık 76-85 yaş grubunda bulundukları tespit edildi. Dolaşım sistemi hastalıklarının en sık gözlenen doğal ölüm nedeni olduğu belirlendi. Kaza orijinli ölümlerin en sık 66-75 ve 56-65 yaş aralıklarında meydana geldiği saptandı. Bu olguların en sık trafik kazalarına bağlı öldükleri belirlendi. Ancak incelediğimiz belgelerde trafik kazasına bağlı ölenlerin yaya mı ya da araç içerisinde yolcu veya sürücü mü olduğu belirlenemedi. Ölüm orijini intihar olan olguların en sık 16-25 yaş grubunda oldukları tespit edildi. Bu olguların en sık ası nedeniyle öldükleri gözlendi. Ölüm orijini cinayet olan olguların en sık 16-25 yaş grubunda oldukları belirlendi. Bu olguların en sık ateşli silah yaralanması nedeniyle öldükleri tespit edildi. Cinayet orijinli ölümlerde ikinci en sık ölüm nedeni ise literatürden farklı olarak patlamaya bağlı yaralanmalar şeklinde saptandı. Ancak bu durumun bu yıllarda meydana gelen terör eylemleri nedeniyle gerçekleştiği ve bu yıl aralıklarına özel olduğu düşünüldü. Cinayet nedeniyle ölen kadınların en sık eşleri tarafından öldürüldüğü belirlendi. Olguların yarısından fazlasının evlerinde ölü bulundukları belirlendi. Çalışmamıza göre toksikolojik incelemelerde elde edilen pozitiflik oranının literatürde belirtilen oranlara göre oldukça düşük olduğu belirlendi.