Yazar "Ergin, Ahmet" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 33
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Anoftalmik sokette bakteri kolonizasyonu(2003) Taner, Pelin; Yazıcı, Bülent; Akarsu, Cengiz; Demirbaş, Engin; Ergin, AhmetAmaç: Anoftalmik sokette konjonktiva florasını araştırmak ve protez bakım özelliklerinin flora üzerine etkisini incelemek. Gereç-Yöntem: Bu çalışma göz protezi kullanan ve akıntı yakınması olan 39 hastayı (27 erkek, 12 kadın, ortalama yaş: 34,5) içerdi. Tüm hastalarda alt forniks konjonktivasmdan sürüntü materyali alınarak, çeşitli besiyerlerine ekim yapıldı. Göz protezinin kullanım süresi, protezi yenileme ve temizleme sıklığı kaydedildi. Bulgular: Oniki hastada (%31) birden fazla bakteri saptanmasına karşın; 7 hastada (%17) kültürde üreme izlenmedi. Alınan kültürlerin %73'ünde gram pozitif, %27'sinde ise gram negatif bakteriler ürerken; en sık saptanan bakteriler, Staphylococcus Epidermidis (%27) ve Staphylococcus Aureus'tu (%9). On yıl veya daha uzun süreden beri protez göz takanlarda ve bu süre içinde göz protezini yenilememiş hasta grubunda, gram (-) bakteri üreme sıklığı, anlamlı ölçüde daha fazlaydı (P0,009). Göz protezini 1-2 günde bir çıkarıp temizleyen hasta grubuyla, bu işlemi daha uzun aralıklarla yapan hasta grubu arasında bakteri üreme oranları açısından anlamlı bir farklılık yoktu (P0.05). Sonuç: Anoftalmik sokette konjonktival mikroorganizma çeşitliliği, normal konjonktivaya kıyasla farklılık göskımıyla ilişkili olabilir.Öğe Behçet Hastalığı'nda uzun süreli siklosporin-A tedavi yaklaşımının etkinliği(2004) Taner, Yılmazbaş Pelin; Akarsu, Cengiz; Dervişoğulları, Mehmet Serdar; Ergin, AhmetAmaç: Behçet hastalığına bağlı göz tutulumunun tedavisinde uzun süreli ve düşük doz cylosporin-A (Cs-A) tedavisinin etkinliğini ve güvenilirliğini araştırmak. Gereç ve Yöntem: Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları A.D.'da, ortalama 32.4 ay (18-40 ay) Cs-A tedavisi almış olan 12 oküler Behçet hastasının 24 gözü çalışma kapsamına alındı. Tüm hastalarda tam oftalmik ve sistemik muayeneyi takiben, tam kan, tam idrar, karaciğer ve böbrek fonksiyon testlerinden oluşan kan biyokimyası incelemeleri yapıldı. Göz tutulumunun ne zamandır mevcut olduğu, daha önce kullanılan sistemik ilaçlar ve yılda geçirilen atak sayısı kayıt edildi. Beş mg/kg/gün dozda Cs-A ile tedaviye başlandı ve ortalama 2 ay içinde 3mg/kg/gün dozuna geçildi. Atak gözlenen olgularda tedaviye oral prednizon (0.8 mg/kg/gün) eklendi ve atağın hafiflemesi ile birlikte uygun doz düşümü ile kesildi. Tedavi süresince kan basıncı, tam kan, tam idrar ve kan biyokimyası ölçümleri düzenli olarak yinelendi. Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 22-36 yıl arasında değişmekteydi (ortalama 28.9 yıl). Tüm olgularda iki taraflı göz tutulumu izlendi. Tedavi öncesi, hasta başına düşen yıllık atak sayısı ortalama 2.60.8 iken, tedavi sonrasında 0.60.5'di ve aradaki farklılık istatistiksel olarak anlamlıydı (p0.001). Görme keskinliği 5 hastanın 10 gözünde artarken (%41.7), 6 hastanın 12 gözünde (%50) değişiklik olmadı. Bir hastada ise görme keskinliği optik atrofi ve katarakt nedeniyle azalmıştı. Sonuç: Uzun süreli, düşük doz Cs-A tedavisi, nüksleri azaltmada ve görmenin korunmasında etkin ve güvenilir bir tedavi yöntemidir.Öğe Bevacizumab sterility in multiple doses from a single-use vial(Harvey Whitney Books Co, 2008) Örnek, Kemal; Karahan, Zeynep Ceren; Ergin, Ahmet; Tekeli, Alper; Tekeli, OyaBACKGROUND: Recent reports have demonstrated that refrigerated bevacizumab can be stored for up to 3 weeks at 4 degrees C without loss of efficacy. There have been no previous reports addressing bevacizumb's sterility when stored and used as multiple doses from a single-use vial. OBJECTIVE: To evaluate the sterility of bevacizumab when used as multiple doses from a single-use vial. METHODS: Four groups of vials were used to simulate the storage and use conditions for bevacizumab. Each group contained 11 doses of 0.2 mL of bevacizumab. One sample from each group was cultured once each day at 37 degrees C for 10 days; one sample from each group was left for 15 days. MacConkey agar, blood agar, thioglycollate broth, and Sabouraud medium were used to assess bacterial and fungal growth. RESULTS: A total of 44 samples of bevacizumab were included in this study. Each sample was placed on 4 growth media for microbial readings. All samples were found to be negative for microbial growth. No significant differences were observed among the groups. Possible limitations of this study included the number of samples for each group and in vitro design of the study, which might have affected the growth of bacterial organisms. CONCLUSIONS: Storage and multiple use of bevacizumab from single-use vials does not seem to result n microbial contamination.Öğe Bir olgu nedeniyle sinüzit komplikasyonu sonucu gelişen subperiostal orbita apsesinin endoskopik tedavisi(2009) Onaran, Zafer; Yılmazbaş, Pelin; Arıkan, Osman Kürşat; Ergin, AhmetAmaç: Akut sinüzit komplikasyonu olarak gelişen subperiostal orbita apselerinin tanı ve tedavisinin vurgulanması amaçlanmıştır. Yöntem: 9 yaşında erkek hasta üç gündür olan sol gözde ağrı ve şişlik şikayetleri ile kliniğimize başvurdu. Muayenede proptozis, kemozis, kapaklarda ödem ve göz hareketlerinde kısıtlılık saptanması üzerine orbital selülit tanısıyla yapılan manyetik rezonans görüntülemede sol paranazal sinüzite ek olarak subperiostal orbita apsesi tespit edildi. Sonuç: Tıbbi tedaviye cevap alınamaması üzerine endoskopik sinüs cerrahisi ile birlikte uygulanan apse drenajı ile hasta başarıyla tedavi edildi. Tartışma: Cerrahinin endike olduğu subperiostal orbita apselerinde endoskopik yaklaşım ilk seçenek olarak değerlendirilmelidir.Öğe Brimonidinin açık açılı glokomda retrobulber dolaşıma etkisi(2004) Akarsu, Cengiz; Bilgili, Karadeniz Yasemin; Taner, Pelin; Ergin, AhmetAmaç: Tek damla %0.2 brimonidinin (Alphagan) primer açık açılı glokomda retrobulber dolaşım üzerine etkilerini araştırmak. Gereç ve Yöntem: Daha önce göz içi basıncını azaltıcı ilaç kullanmayan, 21 bilateral primer açık açılı glokomlu olgunun 42 gözü plasebo kontrollü prospektif çalışmada irdelendi. Her olgunun rasgele seçilen bir gözüne tek damla brimonidin, diğer gözüne ise serum fizyolojik damlatıldı. İlaç uygulaması öncesi retrobulber kan akım hızları renkli Doppler ultrasonografi ile, göz içi basınçları Goldmann tonometre ile, sistemik kan basınçları sfingomanometre ile, kalp atım hızları ise radial arter palpasyonu ile saptandı. Tüm ölçümler ilaç uygulamasından 2 ve 8 saat sonra tekrarlandı. Bulgular: Brimonidin uygulanan gözlerde, göz içi basıncında 2. ve 8. saatte anlamlı düşüş gözlendi (p0.001). Brimonidin, oftalmik, posterior silier ve santral retinal arter kan akım hızlarında anlamlı değişikliğe neden olmadı (p0.05). Sistolik (p0.71), diyastolik (p0.07) kan basınçları ile kalp atım hızı (p0.82) 8 saat boyunca klinik ve istatistiksel olarak anlamlı değişiklik göstermedi. Sonuç: Tek damla brimonidin, primer açık açılı glokomlu olgularda göz içi basıncını anlamlı şekilde düşürmekte ve bu etki 8 saat süresince devam etmektedir. Ancak, tek damla brimonidin retrobulber dolaşımı etkilememektedir.Öğe Burkholderia cepacia keratitis with endophthalmitis(Soc General Microbiology, 2009) Örnek, Kemal; Özdemir, Mehmet; Ergin, AhmetKeratitis with endophthalmitis of the right eye occurred in a 78-year-female following a complicated cataract surgery. Prompt intravitreal vancomycin and ceftazidime with topical fortified tobramycin and cefazolin treatments were started. The corneal, aqueous and vitreous cultures grew a Burkholderia cepacia complex (Bcc) strain on the fourth day. Restriction fragment length polymorphism analysis of the recA amplicon revealed B. cepacia genomovar I. The organism was found to be susceptible to ceftazidime, ciprofloxacin and ofloxacin. Topical ciprofloxacin was given immediately. At day 10, the pain relieved and the clinical condition of the patient improved with resolution of the purulent discharge, severe circumcorneal congestion and chemosis. The size of the corneal abscess and anterior chamber exudation decreased. The Bcc should be included among the bacterial species that may cause keratitis following intraocular surgeries.Öğe Central corneal and retinal nerve fiber layer thickness in patients with diabetes mellitus(Gulhane Medical School, University of Health Sciences, 2007) Ergin, Ahmet; Güllü, Reyhan; Çakmak, Yasin; Durukan, A. HakanIt has been shown that diabetes mellitus and systemic hypertension each are the risk factors for high intraocular pressure. The aim of this study was to assess the correlation between glaucoma, and central corneal thickness and retinal nerve fiber layer thickness in patients with diabetes mellitus. Patients diagnosed to have diabetes mellitus type 2 (fasting glucose level ? 126 ml/dL) without systemic hypertension and glaucoma were enrolled in the study. The patients were divided into three groups according to their diabetes duration (0-5, 6-10 and 11-15 years). Central corneal thickness measurements were made with Pacline Opticone Ultrasonic Pacimetry. Retinal nerve fiber layer thickness measurements were made with NFA II, GDx VCC. Data of the patients were compared with the findings of a control group consisting of healthy subjects. There were no significant differences between the control and other groups with respect to age and gender. Central corneal thickness was 544.17±37.95 in the control group, 543.89±33.37 in Group 1, 548.55±37.48 in Group 2, 552.11±32.53 in Group 3, and there were no significant differences between the control and other groups (p>0.05). There were also no significant differences between the control and other groups with respect to parameters such as TSNIT, SA, IA and NFI in the measurement of retinal nerve fiber layer thickness. There were not statistically significant differences between the diabetic patients and the control group on the basis of measurements of central corneal thickness and retinal nerve fiber layer thickness. © Gülhane Askeri Tip Akademisi 2007.Öğe Cerebral hemodynamics in ocular hypertension(Springer, 2005) Akarsu, Cengiz; Bilgili, Yasemin Karadeniz; Ünal, Birsen; Taner, Pelin; Ergin, Ahmet; Kara, Simay AltanPurpose: To evaluate the cerebral blood flow velocity in patients with ocular hypertension. Material and methods: Twenty-four ocular hypertensive patients and 24 age- and sex-matched healthy volunteers were recruited in a prospective comparative study. All subjects had normal findings on full-threshold visual field tests and clinically normal optic nerves. All patients with ocular hypertension had an intraocular pressure (IOP) of > 21 mmHg on three separate occasions without treatment. Systolic and diastolic blood pressure by cuff, heart rate by palpation, IOP by Goldmann applanation tonometry, central corneal thickness by ultrasound pachymetry, blood flow velocities, and pulsatility index of the ipsilateral middle cerebral artery by transcranial color Doppler were measured. Results: Systolic and diastolic blood pressures ( P= 0.40 and P= 0.45, respectively), heart rate ( P= 0.30), and central corneal thickness ( P= 0.23) were similar in each group. Peak and end-diastolic blood flow velocities in the middle cerebral artery did not differ between ocular hypertensives and controls ( P= 0.37 and P= 0.87, respectively). In addition, pulsatility index did not significantly differ between ocular hypertensives and controls ( P= 0.61). Conclusions: The results of this study suggest that ocular hypertension is not associated with reduction in blood flow velocity and elevation of resistance in the middle cerebral artery.Öğe Diabetik makulopatide argon lazer fokal ve grid fotokoagülasyon sonrası görsel sonuçlarımız ve tedavinin başarısını etkileyen faktörler(2001) Taner, Pelin; Akarsu, Cengiz; Ergin, Ahmet; Vural, EceAmaç: Diabetik makulopati nedeniyle argon lazer fotokoagülasyon uyguladığımız olgularımızı değerlendirmek, tedavinin başarısını ve son görmeyi etkileyen faktörleri incelemek. Gereç-Yöntem: Diabetik makulopati nedeniyle argon lazer fotokoagülasyon uyguladığımız 31 hastanın 58 gözü retrospektif olarak incelendi. Tüm olguların tedavi öncesi ve sonrası renkli fundus fotoğrafı ve fundus floresein anjiografisi çekildi. Bunun yanısıra tüm olgular Dahiliye kliniğine konsülte edildi ve açlık kan şekeri, hipertansiyon ve sistemik damar hastalığı incelendi. Fokal makulopati saptanan 30 göze fokal, diffüz makulopati saptanan 28 göze grid tarzı argon lazer uygulandı. Olguların tedavi öncesi ve sonrası görme keskinlikleri değerlendirildi. Bulgular: Otuz yedi gözde (%63.8) nonproliferatif diabetik retinopati, 21 gözde (%36.2) proliferatif diabetik retinopati saptandı. Fokal makula ödemi saptanarak fokal lazer uygulanan hasta grubunda; 12 (% 40) gözde görme keskinliğinde artma, 18 (% 60) gözde korunma belirlenirken, hiçbir gözde görme keskinliğinde azalma izlenmedi. Diffüz makula ödemi saptanarak grid lazer uygulanan hasta grubunda ise görme keskinliğinde 3 gözde (% 10.7) artma, 18 göz de (%64.3) korunma ve 7 gözde (%25) ise azalma saptandı. Açlık kan şekeri yüksek olan olgularda, hipertansiyon ve sistemik damar hastalığının eşlik ettiği olgularda tedaviye yanıtın istatistiksel olarak anlamlı düzeyde düştüğü belirlendi. Sonuç: Diabetik makulopatili olgularda lazer uygulaması sonrasında büyük oranlarda görme korunmaktadır. Sistemik sorunların eşlik ettiği olgularda tedaviye yanıt azalmaktadır.Öğe Doğumsal nazolakrimal kanal tıkanıklığı olan olgularda bakteriyolojik inceleme ve antibiyotik duyarlılığı(2004) Taner, Pelin; Kaygusuz, Sedat; Akarsu, Cengiz; Ergin, Ahmet; Ayaşlıoğlu, ErginAmaç: Doğumsal nazolakrimal kanal tıkanıklığı (DNKT) saptanan olgularda mükopürülan akıntıdan örnekler alınarak enfeksiyona yol açan bakterileri saptamak, antibiyotik duyarlılığını incelemek. Gereç ve Yöntem: Şubat 2000-Mayıs 2002 tarihleri arasında, kliniğimize başvuran ve DNKT tanısı alan 26 olgunun 29 gözünden alınan örnekler değişik kültür ortamlarına ekildi ve üreyen bakterilerin antibiyotik duyarlılıkları incelendi. Olguların yaşları 1-9 ay (ortalama 4.83.8 ay), izlem süresi 6-12 ay (ortalama 93.2 ay) arasında değişmekteydi. Bulgular: Alınan kültür örneklerinin %75.8'inde üreme saptandı. Kültür sonuçlarında, %79 oranında gram pozitif bakterilerin, %21 oranında ise gram negatif bakterilerin ürediği gözlendi. En sık saptanan bakteri Streptococcus pneumoniae (%37.5) iken, 2. sıklıkta Staphylococcus epidermidis (%16.6) yer aldı. Gram pozitif bakteriler üzerinde kloramfenikol, ampisilin/sülbaktam; gram negatif bakteriler üzerinde ise kloramfenikol, siproflokzasin ve oflokzasin en etkin antibiyotiklerdi. Sonuç: Ülkemizde pediatrik dakriyosistitlerden çoğunlukla gram pozitif bakteriler sorumlu olmakla birlikte, gram negatif bakteriler de nadir olmayarak saptanmıştır. Bu nedenle DNKT olan olgularda kültür alınması ve etkene yönelik antibiyotiğin seçilmesi, medikal tedavinin başarısına katkıda bulunabilir.Öğe Effect of oxymetazoline nasal spray on intraocular pressure and retrobulbar hemodynamics(B C Decker Inc, 2006) Arıkan, Osman Kürşat; Akarsu, Cengiz; Ünal, Birsen; Ergin, Ahmet; Koç, CanObjectives: To determine the effect of oxymetazoline nasal spray on intraocular pressure and retrobulbar hemodynamics in patients with open-angle glaucoma and to compare the results with those measured in healthy control participants. Study Design: Controlled, prospective clinical trial. Setting: University hospital. Methods: Thirty patients with open-angle glaucoma and 30 healthy volunteers as controls were topically self-administered oxymetazoline nasal spray three times a day (one spray in each nostril of 0.05% concentration) for 5 days continuously. Main Outcome Measures: Intraocular pressure and retrobulbar hemodynamics were measured in glaucomatous and normal eyes at baseline and at the end of oxymetazoline application. Results: Oxymetazoline nasal spray lowered intraocular pressure significantly in both the glaucoma group (p = .02) and the control group (p = .001) after 5 days of treatment. The systemic parameters in the glaucoma and control groups (systolic blood pressure, p = .14 and p = .17; diastolic blood pressure, p = .18 and p = .49; and pulse rate, p = .06 and p = .50, respectively) did not show statistically significant differences during the study period. Additionally, except with a significant decrease in the resistivity index of the central retinal artery in the glaucoma patients (p = .001), oxymetazoline nasal spray did not result in any significant changes in the retrobulbar hemodynamics in both the glaucoma and control groups. Conclusions: This study showed that a 5-day treatment with oxymetazoline nasal spray reduced intraocular pressure in both healthy controls and patients with glaucoma under treatment. In addition, it had no significant adverse effects on the retrobulbar hemodynamics.Öğe The effects of darkness on retrobulbar hemodynamics in patients with early stages retinitis pigmentosa(2004) Taner, Pelin; Kara, Simay A.; Akarsu, Cengiz; Ergin, AhmetPurpose: To investigate the retrobulbar hemodynamic changes occurring in light and darkness in patients with early stages retinitis pigmentosa (RP). Methods: Eleven early stages RP patients were enrolled in the study. The peak systolic velocity (PSV), end-diastolic velocity (EDV), pulsatility index (PI) and resistivity index (RI) of the ophthalmic artery (OA) and central retinal artery (CRA) were measured by color Doppler imaging in light and darkness. The results were compared with that of 10 age-matched normal subjects. Results: PSV and EDV of the OA did not show significant differences in both groups. However, PSV and EDV of the CRA in RP patients decreased significantly in darkness (p = 0.001, p < 0.001, respectively). In addition, we found a significant increase in RI of the CRA in RP patients in darkness (p = 0.003). On the contrary, PSV and EDV of the CRA in control subjects showed a significant increase (p = 0.002, p < 0.001, respectively) and RI showed a significant decrease in darkness (p = 0.004). Conclusions: Darkness causes a decreased blood flow in the CRA in early stages of RP. © 2004 Kluwer Academic Publishers.Öğe Effects of Timolol and Latanoprost on Respiratory and Cardiovascular Status in Elderly Patients With Glaucoma(Mary Ann Liebert, Inc, 2009) Ergin, Ahmet; Örnek, Kemal; Güllü, Reyhan; Bulcun, Emel; Ekici, Mehmet; Ekici, AydanurPurpose: To investigate the respiratory and cardiovascular effects of switching therapy from topical timolol 0.5% to latanoprost 0.005% in elderly patients with glaucoma. Methods: Twenty-five patients with primary open-angle glaucoma (POAG) who were treated with topical timolol 0.5% were included in the study. The beta-blocker treatment was ended due to insufficient intraocular pressure (IOP) and systemic or local side effects. The treatment then switched to latanoprost in these patients. All recruited patients underwent a full ocular, cardiovascular, and respiratory examination including spirometry, pulse rate, and blood pressure. All measurements were made 1 day before the beta-blocker treatment was ended and 30 days after the latanoprost treatment was started. Results: Timolol treatment was associated with numerically but not statistically significant lowered pulse rates, systemic blood pressure, diastolic blood pressure, and reductions in the spirometry measurements. The change to latanoprost treatment was associated with numerical improvement in mean values of spirometric test results. There were no significant differences in changes in mean values of spirometry, pulse rate, or blood pressure. Histamine challenge test was determined to be positive in 16 of 25 patients for timolol, of whom 10 were positive for latanoprost. This was statistically significant (P < 0.05). Conclusions: Although all the results presented were statistically insignificant, switching to latanoprost treatment may offer some advantages in respiratory and cardiovascular function for elderly people with glaucoma over beta-blocker drugs. Spirometry and the measurement of pulse rate and blood pressure are advised in all patients receiving topical beta-blocker therapy.Öğe Endoscopic Management Of Subperiosteal Orbital Abscess As Sinusitis Complication; A Case Report(Turkish Ophthalmological Soc, 2009) Onaran, Zafer; Yilmazbas, Pelin; Arikan, Osman Kursat; Ergin, AhmetPurpose: We aimed to emphasize the diagnosis and treatment of subperiosteal orbital abscess secondary to acute sinusitis. Method: A 9-year-old patient referred to our clinic complaining pain and swelling in his left eye for three days. There were proptosis, chemosis, eyelid edema and ocular motility restriction on examination, therefore magnetic resonance imaging was performed with the diagnosis of orbital cellulites and left paranasal sinusitis and subperiosteal orbital abscess were reported. Result: As the medical management failed the patient was successfully treated with endoscopic sinus surgery and abscess drainage. Conclusion: Endoscopic approach should be considered as the first choice when surgery is indicated in the subperiosteal orbital abscess cases.Öğe Glaucomatous risk factors in patients with ischemic heart disease(Gulhane Medical School, University of Health Sciences, 2007) Ergin, Ahmet; Ebinç, Haksun; Güllü, Reyhan; Durukan, A. HakanIt has been demonstrated that ischemia and systemic hypertension each are the risk factors for elevated intraocular pressure. In this study some of the risk factors important for glaucoma in patients with ischemic heart disease were evaluated. Otherwise healthy patients with age of >35 years and diagnosed to have ischemic heart disease by the Department of Cardiology were included in the study. Central corneal thickness measurements of the patients were made with Pacline Opticone Ultrasonic Pacimetry, and intraocular pressures were measured with Goldmann applanation tonometry. Retinal nerve fiber layer thickness measurements were made with NFA II (GDx VCC). A total of 90 eyes of 51 patients (39 male and 12 female) in the patient group and a total of 100 eyes of 50 cases (35 male and 15 female) in the control group were enrolled in the study. There were no significant differences between the control and study groups with respect to age and gender. Intraocular pressure was 16.58±2.92 mmHg in the patient group and 16.86±2.92 mmHg in the control group, and there was no statistically significant difference between the groups. Central corneal thickness was 538.97±36.23 in the patient group and 542.13±38.45 in the control group, and there was no significant difference between the groups. There were also no significant differences between the study and control groups with respect to parameters such as TSNIT, SA, IA and NFI in the measurement of retinal nerve fiber layer thickness. Intraocular pressure, central corneal thickness and retinal nerve fiber layer thickness measurements were not found as high enough to be risk factors for glaucoma in patients with ischemic heart disease. © Gülhane Askeri Tip Akademisi 2007.Öğe Göz hastalıkları polikliniğine başvuran hastalarda glokom bilinci(2003) Taner, Pelin; Akarsu, Cengiz; Ergin, Ahmet; Dervişoğulları, Mehmet SerdarAmaç: Genel olarak Kırıkkale şehrinde halkın glokom bilgi ve bilinç düzeyini değerlendirebilmek amacıyla, göz hastalıkları polikliniği'ne başvuran kişilere glokom ile ilgili sorular yöneltmek, glokom konusundaki bilinç düzeyini etkileyen temel faktörleri irdelemek. Gereç ve Yöntem: Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Polikliniğine 1-30 Mart 2001 tarihleri arasında başvuran hastalara, çalışma için özel olarak hazırlanmış değerlendirme formları dağıtıldı. Değerlendirme formları kişisel özellikler(eğitim durumu, yaş, cinsiyet), glokom için risk faktörü taşıma (diabetes mellitus, hipertansiyon, kap damar hastalığı) ve glokom bilincine yönelik (glokom nedir biliyor musunuz, sizde glokom mevcut mu?) sorular olmak üzere üç ana bölümden oluşmaktaydı. Bulgular: Toplam 305 olgu çalışma kapsamına alındı. Katılımcıların %61'inin glokom nedir biliyor musunuz, şeklindeki 7 nolu soruya, "hayır" yanıtı verdiği belirlendi. Eğitim düzeyi yükseldikçe, bu soruya verilen olumlu yanıt oranlarının da istatistiksel olarak anlamlı düzeyde arttığı gözlendi. Kadın katılımcıların %31.4'ü ve erkek katılımcıların ise %46.7'si 7 nolu soruya olumlu yanıt verebilmişti ve aradaki farklılık istatistiksel olarak anlamlıydı. Onbir olgu, ailesinde glokomlu hasta olduğunu belirtirken, bunların sadece 3'ü glokomun ailevi karakter gösterdiğini biliyordu. Sonuç: Glokom ve tanıda geç kalmanın doğurabileceği kötü sonuçlar hakkında toplumun daha fazla bilgilendirilmesi gereklidir.Öğe Göz içi lens implantasyonlu ekstrakapsüler katarakt ekstraksiyonu cerrahisinde komplikasyonlar(2000) Ergin, AhmetEkstrakapsüler katarakt ekstraksiyonu ve göz içi lens implantasyonu, günümüzde katarakt cerrahisinde en çok kabul görmüş yöntemlerden biridir. Bu ameliyatı uyguladığımız 198 hastanın 226 gözünün peroperatif ve postoperatif komplikasyonlarını incelemeyi amaçladık. Dört-otuziki ay takip ettiğimiz olgularımızda en sık rastlanan peroperatif komplikasyon 13 olgu (%5.75) ile arka kapsül rüptürü, postoperatif komplikasyon ise 21 olgu (%9.2) ile arka kapsül kesafeti idi. Bir olguda ise endoftalmi nedeni ile görme P(-) seviyesine düşmüştür. Sonuç olarak, bu cerrahi prosedür nadir komplikasyonları ile etkin ve güvenli bir yöntemdir.Öğe Göziçi lens implantasyonu ile gerçekleştirilen senil katarakt cerrahisinde görsel sonuçlar(1999) Ergin, AhmetYaşlılık kataraktı nedeni ile ameliyat edilen ve göziçi lens implantasyonu yapılan hastalarda kazanılan postoperatif görme keskinliği ile buna bağlı olarak değişen yaşam kalitesinin incelenmesi. Senil katarakt tanısı konan 93 hastanın 106 gözüne, aynı cerrah tarafından ekstrakapsüler katarakt ekstraksiyonu ve arka kamara lens implantasyonu ameliyatı yapıldı. Postoperatif düzeltilmiş görme keskinliği ve günlük rutin işleri daha iyi yapıp yapamadığı her hasta için ayrı ayrı değerlendirildi. Hastaların 54'ü erkek, 39'u kadın iken, en genç hasta 43, en yaşlısı 89 olup, ortalama yaş 65.8 olarak tespit edilmiştir. Düzeltilmiş görme keskinliği, 0.1-0.3 aralığında 2 hasta (%1.88), 0.4-0.7 aralığında 57 göz (%53.7), 0.8-1.0 aralığında 46 göz (%43.3) olarak bulundu. İki hasta hariç, tüm hastalar günlük rutin işlerini ameliyat sonrası daha iyi yaptıklarını ifade ettiler. Göziçi lens implantasyonu ile gerçekleştirilen katarakt ekstraksiyonunu takiben görme keskinliğine ilişkin yapılan bu çalışma, modern katarakt cerrahisinin kullanılan ekstraksiyon tekniğinden bağımsız olarak, tamamen komplikasyonsuz olmamakla birlikte, mükemmel bir görme keskinliği sağlayan bir prosedür olduğunu göstermektedir.Öğe Gözyaşı bezinin arteriyel beslenmesi: Anatomik kadavra çalışması(2000) Ergin, Ahmet; Ersoy, Mehmet; Bozkurt, Cem; Tekdemir, İbrahimAMAÇ: Gözyaşı bezi cerrahisi sırasında ortaya çıkabilecek komplikasyonlar açısından cerrahlara yardımcı olacağı düşüncesiyle, gözyaşı bezinin vasküler anatomisi çalışıldı. GEREÇ VE YÖNTEM: Arteriyel dallanmayı daha iyi ortaya koyabilmek için, formalin ile fikse edilmiş 12 kadavrada her iki taraftaki karotid sistem arteria (a.) carotis communis'lerden renklendirilmiş lateks verilerek doldurulmuştur. BULGULAR: Tüm kadavralarda a. lacrimalis a. ophthalmica'dan ayrılmaktadır. Yedi kadavrada a. lacrimalis bilateral olarak a. ophthalmica'dan ayrıldıktan sonra gözyaşı bezi yakınlarına kadar uzanmakta ve burada dört dala ayrılmaktadır. Bu dallardan bir tanesi dış rektus kasını beslemektedir. Bu yedi kadavradan sadece birinde tek taraflı olarak a. lacrimalis ile a. meningea mediadan gelen kalın bir dal bez içinde anastomoz yapmaktadır. Üç kadavrada a. lacrimalis, a. ophthalmica'dan tek bir dal olarak çıkmakta ve bez içerisinde iki ayrı dala ayrılarak sonlanmaktadır. İki kadavrada ise a. Lacrimalis a. ophthalmica'dan tek bir dal olarak çıkmakta ve beze girmeden hemen önce iki dala ayrılarak gözyaşı bezine girmektedir. SONUÇ: A. lacrimalis, a. ophthalmica'nın orbita içindeki en kalın ve en çok varyasyon gösteren dalıdır. Bu nedenle a. lacrimalis'in bağlanması gerektiği durumlarda, bu dallanma özelliklerinin bilinmesi yapılacak cerrahi yaklaşımlar açısından yararlı olacaktır.Öğe İnsüline bağımlı olmayan diabetlilerde mikroalbuminürinin merkezi görme alanına etkisi(2004) Akarsu, Cengiz; Ergin, Ahmet; Taner, Pelin; Demirbaş, Engin; Dervişoğulları, SerdarAmaç: Retinopati saptanmayan tip-2 (insüline bağımlı olmayan) diabetli olgularda mikroalbuminürinin merkezi görme alanına etkisini ve bu etkiyi saptamada hangi perimetrinin daha faydalı olduğunu araştırmak. Yöntem: Tip-2 diabet tanısıyla en az 5 yıldır izlenen, retinopati saptanmayan olgular mikroalbuminüri mevcudiyetine göre iki gruba ayrıldı (mikroalbuminüri grubu; 15 olgunun 21 gözü, normoalbuminüri grubu; 19 olgunun 31 gözü). Olguların görme alanları, Humphrey görme alanı analizörü II (model 750) ve 30-2 programı kullanılarak elde edildi. Görme alanı foveadan başlanarak 0-10, 10-20 ve 20-30 dereceler arasında üç konsantrik bölgeye ayrıldı. Bu bölgelerde tespit edilen duyarlılıklar, toplam retina duyarlılığı, görme alam üst ve alt yarı duyarlılıkları ile fovea eşik değerleri Student testi kullanılarak istatistiksel olarak değerlendirildi. Bulgular: İki grup arasında yaş, cinsiyet, diabet süresi, kan şekeri, HbAlc değerleri ve pupilla çapları açısından fark tespit edilmedi. Akromatik perimetride, mikroalbuminürili olgularda görme alanı üst yarı duyarlılığının ve merkezi 20-30 derece içindeki duyarlılığın daha az olduğu gözlendi. Mavi-sarı perimetride ise ortalama retina duyarlılığı, üst yarı duyarlılığı ve 10 derece-lik konsantrik alanların duyarlılığı mikroalbuminürili olgularda anlamlı olarak daha düşük bulundu. Sonuç: Çalışmamız sonucunda, mikroalbuminürinin eşlik ettiği ve klinik olarak retinopati saptanmayan tip-2 diabetli olgularda retina duyarlılık kaybının, görme alanı üst yansında ve bu bölgenin midperiferinde daha belirgin olabileceği ve bu duyarlılık kaybının saptanmasında mavi-sarı perimetrinin daha faydalı olabileceği kanısına varılmıştır.